Yenişehir Wiki
Advertisement

İSLÂM İTİKADININ DİLİ TÜRKÇEDİR / TÜRKÇE İSLÂM İTİKADININ DİLİDİR[]

Biz Türkler sıhhat bulma bahsinde dinimiz haricine çıkmağı şiddetle reddederiz.

Şifanın yalnızca Allah’tan geldiğine inanır, bir sıkıntıya duçar olduğumuzda hem kendimizi, hem de sevdiklerimizi okuturuz. Hastalanan, hastalığa yakalanan çocuklarını, bütün ümmet-i Muhammed’in çocuklarını karşılarına alıp bilhassa kadınlarımız okur. Analar, bacılar dualarının hitamında Allah’a açılmış ellerini önce kendi yüzlerine sürer. Bu insanın kendini Allah’ın yardımına raptetmesidir. Sonra sıra o dualı ellerle hasta çocuğa destek olmağa, destek vermeğe gelir. Eğer çocuğun bir ağrıyan belli yeri varsa ve bu yer elle ulaşılabilen bir yer ise orası sıvazlanır. Şunu söyler analar, bacılar: El benim elim değil; Fatıma anamızın eli. El benim elim değil; Hatice anamızın eli. El benim elim değil; Ayşe anamızın eli.

El aynı zamanda ildir. Ülkedir. Öl-ke ise ille işaretlenir, elle gösterilir. Şifaya kavuşmanın yolu ülkenin ahiret yurduyla kopmaz bağını fark etmekten geçer. Şifaya kavuşmanın okuma ve sair vasıtalarını ihmal etmeyiz; ama şifanın yalnızca Allah’tan geldiğini biliriz. Nasıl bütün işlerimizde tevfik Allah’tan gelmişse şifa da Allah’tan gelecektir. Gayret bizden tevfik Allah’tan deyişimiz kendimizi istiğnadan arıtmak içindir. Şifadır dediğimiz şey şirkten arınmadan başka bir şeyse onu bulmamız muhaldir; ona yakınlaşamayız bile. Türkçe Kur’an menşeli bir dil olduğundan İslâm itikadının çerçevesini tanımak Türkçeyi doğuran münasebetler silsilesinden haberdar olmaksızın mümkün değildir.

Kim olursanız olun, nerede kaim olursanız olun İslâm’la aranızdaki mesafe, Türkçeyle aranızdaki mesafe kadardır. İslâm’ın künhüne varma çabasında Arapça ne kadar elzem ise, Türkçe de o kadar vazgeçilmezdir. Çünkü modernliğin uç vermesi üzerine sadece Türkler küfrün def’inde işe yarar bir vasıtanın devreye sokulmasını başarmışlardır. Allah küfrün kâinatı ifsat etmesinin önünde bir engel teşkil etmeleri için Türk milletini yarattı. Türkçe’nin sebeb-i hikmeti budur. Dili olmayan topluluğa millet diyen zihin çarpıklığına olduğu kadar zihin sapıklığına da müzaheret eder.


Dil, d-il ise; dil ilin d halidir. Tıpkı dön emri verdiğimizde önün d haline gelmesini isteyişimiz gibi. Mantık bizi dilin ilsiz olamayacağı noktasına götürüyor. Öl-ke belki öl-ge idi ve evimize-barkımıza atıfta bulunmak üzere söylenmişti. Arapçada “ö” sesi olmadığından, Kur’an bağımlısı Türkler “ülke” kelimesinde karar kıldılar. Karanlıktan ve soğukluktan uzaklaşıldıkça Türklüğe yaklaşıldı. Tarih içinde bir Müslüman hayat tarzını yükseltmeğe yarayan toprak parçasını bereketli aydınlığa kavuşturmak Türklük oldu. Türk Türkiye’yi, Türkiye Türk’ü yaptı dediğimizde kapitalizm karşıtı bir il-dil birliğinden haber vermiş oluyoruz. Bir kez Türkiye doğduktan sonra dünyanın herhangi bir yerinde bulduğumuz her sağlam Müslüman orada bulduğumuz Türk’e delil teşkil ediyor. Türklüğe, Türkleşmeğe yapılan her itiraz Kur’an-ı Kerîm’in nazil olmasındaki hikmeti inkâra varır. Çünkü tarih içinde Türkler ne yaptılarsa hepsini dinleri uğruna yapmışlardır. Türklerin hataları da sevapları da dinleri içindedir.

O halde nedir bu Kürtlere kimlik hakkı vermemiş olan, Ermenilerin soyunu kurutmuş olan, Yunanlıları modernlik karşısında felce uğramış bir unsur şeklinde bırakan, Rusları, Gürcüleri, Bulgarları canından bezdiren Türklerin dini? Bu suale Asr-ı Saadette saadetin neye tekabül ettiği, Hulefa-i Raşidin devrinde rüştü neyin temsil ettiği ve Türklerin bu iki çağla münasebeti keşfedilmedikçe cevap verilemez. Bu Türkler Müslüman olmasalardı, bu Türklerin Müslüman olmaktan gayrı bir kıymetleri daha olsaydı şimdiye kadar iyi veya kötü bütün yaptıklarını yapacaklar mıydı? Hayır. Katiyetle hayır. Sual etme mevkiindeyiz: Türklerin Bedr’in aslanlarıyla kıyaslanması sadece süslü ve kısır bir ifade midir? Yirminci Hıristiyan asrının ilk çeyreğinde Bedr’in aslanı olarak tescil edilenler Yirmi birinci Hıristiyan asrının ilk çeyreğinde üzerlerine herhangi bir damga vurulamayacak ölçüde tenden mahrum bırakılmışlarsa sebep nedir?


Sual etme mevkiindeyiz ve lâkin hem cevap bulmamıza yarayacak mevkii, hem de, cevabın gereğini yerine getirmemize medar olacak makamı kaybettik. Türkçesiz ne emri b’il-marufun, ne de nehyi a’nil-münkerin yeri hakkıyla tasvir edilebilir. 1928 Hıristiyan yılı millet hayatının bittiğinin âyan edildiği yıldı. Türkler Türkçeyi bir dil şekline sokan yazılarını geri almayacaklarsa tarihten silindiklerinin tescili gecikmeyecek.

İsmet Özel, 21 Aralık 2013

İkaz: Her hakkı mahfuzdur. Bu sebeple yazının bütün olarak bu sayfadan başka bir yerde neşredilmesi yasaktır. Ancak kaynak gösterilmesi (İstiklâl Marşı Derneği internet portalinde yer aldığının ifade edilmesi

Advertisement