Yenişehir Wiki
Advertisement
İnsan Şiiri
Güncel Türkçesi
Ve tez'umu enneke cismun sagÎrun,
Ve fike'n-tave'l-alemu'l-ekber
(İmam Ali)
Ey insan, sen kendinin küçük bir cisim olduğunu sanırsın,
Oysa en büyük âlem senin içinde gizlidir.
(İmam Ali)
Haberdar olmamışsın kendi zatından da hala sen
"Muhakkar bir vücûdum!" dersin ey insan, fakat bilsen.
Haberdar olamamışsın kendi zatından da hala sen,
"Hakir bir varlığım" dersin ey insan, fakat bilsen.

Senin mâhiyyetin hattâ meleklerden de ulvîdir:

Avâlim sende pinhandır, cihanlar sende matvîdir:

Senin mahiyetin hatta meleklerden de yücedir (ulvîdir):
Alemler sende saklıdır. Cihanlar sende toplanmıştır(matvîdir):
Zeminlerden, semâlardan taşarken feyz-i Rabbânî,

Olur kalbin tecellî -zâr-ı nûrâ-nûr-i Yezdânî.

Yerlerden, göklerden taşarken feyz-i Rabbanî (Rabbani feyz);

Olur kalbin tecelli yeri nura Nur-u Yezdanî (Allah'ın nuruna)

Musaggar cirmin amma gâye-i sun´-i İlâhîsin;

Bu haysiyyetle pâyânın bulunmaz, bîtenâhîsin!

Küçücüktür cirmin ama İlahi sanatının gayesisin;

Bu haysiyetle sonu bulunmaz, bîtenahisin (bitmez tükenmez bir varlıksın!)

Edîb-i kudretin beytü´l-kasîd-i şi´ri olmuşsun;

Hakîm-i fıtratın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun.

Güzellikler yaratan Kudret'in şiirinin en güzel beyti olmuşsun;

Yarattığını en iyi bilen Allah'ın bir anlaşılmaz sırrı olmuşsun.

Esirindir- tabîat, dest-i teshîrindedir eşya;

Senin ahkâmının münkâdıdır, mahkûmudur dünya.

Esirindir tabiat, sihirli ellerindedir eşya;

Senin hükümlerine boyun eğdirilmiştir, mahkûmudur dünya.

Bulutlardan sevâik sayd eder irfân-ı çâlâkin;

Yerin altında ma´denler bulur nakkâd-ı idrâkin.

Bulutlardan yıldırımlar avlar enerjik irfanın;

Yerin altında madenler bulur eleyip ayıran kavrayışın.

Denizler bisterindir, dalgalar gehvâre-i nâzın;

Nedir dağlar, semâ peymâ senin şehbâl-i pervâzın!

Denizler döşeğindir, dalgalar naz beşiğin;

Dağlar bir şey mi, gökleri ölçmektedir açılan kanatların!

Havâ, bir refref-i seyyâl-i hükmündür ki bir demde,

Olur dem-sâzâvâzın bütün aktârâlemde.

Hava, hükmünü ileten öyle bir vasıtadır ki,bir demde

Olur avazın sazına dem(yoldaş) bütün çevresinde âlem de

Dayanmaz pîş-i ikdâmında mâni´ler müzâhimler;Kaçar, sen rezm-gâh-ı azme girdikçe muhâcimler.
Dayanmaz gayretli çalışman önünde engeller, eziyetler;

Kaçar, sen azmin savaş alanına girdikçe muhacimler ( hücum edenler).

Karanlıklarda gezsen, şeb-çerâğın fıkr-i hikmettir,

Ki her işrâkı bir sönmez ziyâsermediyyettir;

Karanlıklarda gezsen, hikmetli düşüncen meş'alen olur,

Ki her parlayışı sonsuzluğun sönmeyen ışığıdır

Susuz çöllerde kalsan, bedrekan ilhâm-ı sa'yindir,

Ki her hatvende eyler sâye-küster vâhalar zâhir.

Susuz çöllerde kalsan, kılavuzun çalışmanın verdiği ilhamdır,

Ki her adımında gölgelik vahalar gösterir.

Ne zindanlar olur hâil, ne menfâlar, ne makteller...Yürürsün sedd-i râhın olsa hattâ âhenîn eller.
Ne zindanlar olur engel, ne idam sehpaları, ne sürgünler...Yürürsün yolunu kesse de hattâ demirden eller
Yıkar bârû-yi istibdâdı bir âsûde tedbîrin;

Semâlardan inen te´yîdisin gûyâ ki takdîrin!

Basit bir tedbirinle diktatörlüğün burçlarını yerle bir edersin;

Ezeldeki hükmü sağlam kılmak için sanki göklerden indirilmişsin!

Taharrîden usanmazsın, teâlîden teâlîye

Atıldıkça, atılsam şimdi, dersin, başka âtîye!

Araştırmaktan usanmazsın, bir yükseklikten başka yüksekliğeÇıktıkça,atılsam şimdi dersin başka bir geleceğe.
Senin en şanlı eyyâmında, en mes´ûd hâlinde

Bir istikbâl-i dûra-dûr vardır hep hayâlinde.

Senin en şanlı günlerinde, en mutlu hâlinde,

Daha uzak bir gelecek vardır hep hayâlinde.

O istikbâledir şevkin, odur ma´şûk-i vicdânın,

O kudsî neşvenin çeydâ-yı bî-ârâmıdır cânın.

O gelecek içindir şevkin, vicdanındaki sevgili odur,Ruhun o kutsal neş'enin durup dinlenmek bilmez âşıkıdır.
O şevkin dâim ilcâsıyle seyrin ıztırârîdir;

Terakkî meyli artık fitratında rûh-i sârîdir!

O şevkin zorlamasıyla sürekli seyran eylemen kaçınılmazdır;

İlerleme meyli artık yaratılışında varlığına yayılan bir ruh olmuştur.

Bütün esrâr-ı hilkatten haberdâr olmak istersin,

Bu gaybistân-ı hîçâ-hîçten kumılmak istersin!

Yaratılışın bütün sırlarını bilmek istersin,

Bu hiçlerden ibaret gayb âleminden kurtulmak istersin!

Meâdın, mebdein, hâlin ki üç müdhiş muammâdır...

Durur edvârmüstakbel gibi karşında hep hâzır.

Sonun, başlangıcın, bugünün ki üç müthiş bilmecedir...Durur karşında gelecek devirler gibi hep hazır
Koşarsın bunların sevdâ-yı idrâkiyle durmazsın,

Hakîkatten velev bir şemme duymazsan oturmazsın

Koşarsın bunları anlamak sevdasıyla durmazsın,Hakikatin kokusunu az da olsa almadan oturmazsın.
Serâir perde pûş-i zulmet olsun varsın isterse...

Düşürmez düştüğün yeldâ-yı hirman rûhunu ye´se:

Sırlar karanlık bir perdeyle örtülmüş olsun isterse....

Düşürmez uğradığın mahrumiyet gecesi ruhunu ümitsizliğe:

Emel, meş´al-keşin, bir reh-nümâ hem-râhın olmuşken,

Tehâşî eylemezsin sîne-i deycûra girmekten.

Emel meş'alen, bir kılavuz da yoldaşın olmuşken,Çekinmezsin karanlıkların içine dalıp girmekten.
Gelip bir gün tecellî etse mâhiyyâtmasnûat,

Taharrîden geçer, bir dem karâr eyler misin? Heyhât!

Bir gün gelip ortaya çıksa yaratılmışların mahiyeti, Araştırmayı bırakır, bir an durur musun?
Tutar mâhiyyet-i Sâni´, o en heybetli mâhiyyet
Olur âteş-zen-i ârâmın, artık durma cevlân et!
Hayır! Bu sefer de Yaratıcı'nın mahiyeti, o en heybetli mahiyet
Huzurunu ateşe verecek ve sen durmadan koşacaksın artık!
Tevakkuf yok seninçün, daimî bir seyre tâbi´sin...
Ne zîrâ hâle râzîsin; ne müstakbelle kâni´sin!
Durmak yok senin için, sürekli bir ilerleyişe tâbisin...
Ne çünkü bugüne razısın, ne gelecekle yetinirsin!
Dururken böyle bî pâyan terakkî-zâr karşında;
Nasıl dersin ya "Pek mahdûd bir cirmim" tutarsın da.
Dururken böyle sonsuz bir ilerleme alanı karşısında;
Tutup da nasıl "Ben küçük bir varlığım" dersin ya!
Meleklerden büyük, hem çok büyük tebcîle mazharsın:
Tekâlîfın emânet-gâhısın bir başka cevhersin!
Meleklerden büyük, hem çok büyük övgüyle şereflenmişsin!
Allah'ın büyük görevler yüklediği varlıksın, yüksek bir cevhersin!
Hayâtın eksik olmazken ağır bin bârı arkandan; Ölümler, korkular savlet ederken hepsi bir yandan;
Hayatın bin ağır yükü eksik olmazken sırtından;

Ölümler, korkular saldırırken hepsi bir yandan;

Şedâid iktihâm etmekte müdhiş bir mekânetle,

Yolundan kalmayıp dâim gidersin... Hem ne sür´atle!

Büyük sıkıntılara göğüs görmekte inanılmaz bir dayanıklılıkla,

Yolundan kalmayıp sürekli gidersin... Hem ne süratle!

Senin bir nüsha-i kübrâhilkat olduğun elbet,
Tecellî etti artık; dur, düşün öyleyse bir hükmet:
Senin yaratılışın yüce bir kopyası olduğun elbet,
Tecellî etti artık; dur, düşün öyleyse bir karar ver:
Nasıl olmak gerektir şimdi ef'âlin ki, hem pâyen

Behâim olmasın, kadrin melâikten muazzezken?

Nasıl olmak gerektir şimdi yapacağın şeyler ki, dengin
Hayvanlar olmasın, değerin meleklerden yüksekken?
Advertisement