Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Kiyamet Suresi/31-40-Kiyamet Suresi/Elmalı//31-40 İnsan Suresi/1-22 İnsan Suresi/23-31-İnsan Suresi/Elmalı/23-31
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
هَلْ أَتَىٰ عَلَى الْإِنْسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا
Fil'hakîka geldi insan üzerine dehirden bir müddet o anılır bir şey olmadı
Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
Hath there come Upon man (ever) any period of time in which he was a thing unremembered?
إِنَّا خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ أَمْشَاجٍ نَبْتَلِيهِ فَجَعَلْنَاهُ سَمِيعًا بَصِيرًا
Fil'hakîka geldi insan üzerine dehirden bir müddet o anılır bir şey olmadı
Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.
Lo! We create man from a drop of thickened fluid to test him; so We make him hearing, knowing.
إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا
Çünkü biz yarattık o insanı bir takım katgılarla mezcedilmiş (emşac) bir nutfeden, evire çevire mübtelâ kılmak üzerede onu bir semî' basîr yaptık
Kuşkusuz biz ona yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör.
Lo! We have shown him the way, whether he be grateful or disbelieving.
إِنَّا أَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ سَلَاسِلَ وَأَغْلَالًا وَسَعِيرًا
Her halde biz ona yolu gösterdik, ister şâkir olsun ister nankör kâfir
Çünkü biz, kâfirler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırlamışızdır.
Lo! We have prepared for disbelievers manacles and carcans and a raging fire.
إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِنْ كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا
Çünkü biz, kâfirler için, zincirler, tomruklar, bir de Seıyr hazırladık
Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfûr olan dolgun bir kadehten içerler.
Lo! the righteous shall drink of a cup whereof the mixture is of water of Kafur,
عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا
Haberiniz olsun ebrar (hayır sabihi iyi insanlar) öyle dolgun bir kadehten içeceklerdir ki mizacı olmuştur kâfur
Bir kaynak ki ondan Allah'ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu.
A spring wherefrom the slaves of Allah drink, making it gush forth abundantly,
يُوفُونَ بِالنَّذْرِ وَيَخَافُونَ يَوْمًا كَانَ شَرُّهُ مُسْتَطِيرًا
Bir çeşme, ondan Allahın kulları içer, güzel, yollar açarak akıtırlar onu akıtırlar
O kullar adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar.
Because they perform the vow and fear a day whereof the evil is wide spreading,
وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَىٰ حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا
Adaklarını yerine getirirler ve şerri salgın olan bir günden korkarlar
Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
And feed with food the needy wretch, the orphan and the prisoner, for love of Him,
إِنَّمَا نُطْعِمُكُمْ لِوَجْهِ اللَّهِ لَا نُرِيدُ مِنْكُمْ جَزَاءً وَلَا شُكُورًا
Miskîne, yetîme, esire seve seve yemek yedirirler
"Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür bekliyoruz."
(Saying): We feed you, for the sake of Allah only. We wish for no reward nor thanks from you;
إِنَّا نَخَافُ مِنْ رَبِّنَا يَوْمًا عَبُوسًا قَمْطَرِيرًا
Size ancak «livechillâh» it'am ediyoruz, sizden ne bir karşılık isteriz ne de bir teşekkür
"Biz sert ve belalı bir günde Rabbimizden korkarız." derler.
Lo! we fear from our Lord a day of frowning and of fate.
فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Çünkü biz rabbımızdan korkarız, bir suratsız kara günden (derler)
Allah da onları o günün fenalığından korur, yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.
Therefor Allah hath warded from them the evil of that day, and hath made them find brightness and joy;
وَجَزَاهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرِيرًا
Allah da onları o günün şerrinden korur ve kendilerini bir parlaklıkla bir sürûre indirir
Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.
And hath awarded them for all that they endured, a Garden and silk attire;
مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ ۖ لَا يَرَوْنَ فِيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرِيرًا
Ve sabırlarına mukabil onlara bir Cennet ve bir harîr verir
Orada donatılmış koltuklar üzerine dayanmışlardır: Orada ne yakıcı güneş görürler, ne de şiddetli soğuk.
Reclining therein upon couches, they will find there neither (heat of) a sun nor bitter cold.
وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلِيلًا
Orada erîkeler üzerine dayanmışlardır ne Güneş görürler onlarda ne de zemherîr
Üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış, meyveleri bol bol önlerine konmuştur.
The shade thereof is close upon them and the clustered fruits thereof bow down.
وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
Üzerlerine o Cennet gölgeleri sarkmış ve devşirimleri mebzûl mebzûl önlerine konmuştur
Yanlarında gümüşten kaplar, billur kupalar dolaştırılır.
Goblets of silver are brought round for them, and beakers (as) of glass
قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
Hem dolaşılır üzerlerine gümüşten kaplar ve küplerle ki billûrlar
Gümüşten öyle kadehler ki onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
(Bright as) glass but (made) of silver, which they (themselves) have measured to the measure (of their deeds).
وَيُسْقَوْنَ فِيهَا كَأْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبِيلًا
Gümüşten billûrlar, onları türlü türlü biçime koymuşlardır
Onlara orada bir dolu kadeh sunulur ki, karışımı zencefildir.
There are they watered with a cup whereof the mixture is of Zanjabil,
عَيْنًا فِيهَا تُسَمَّىٰ سَلْسَبِيلًا
Ve orada bir kadeh sunulur ki katgısı olmuştur zencefil
Bu orada bir pınardır ki, adına "selsebil" derler.
The water of a spring therein, named Salsabil.
وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا
Bir çeşme ki denir selsebîl
Etraflarında ölümsüz hizmetçiler dolaşır, onları görünce saçılmış inciler sanırsın.
There serve them youths of everlasting youth, whom, when thou seest, thou wouldst take for scattered pearls.
وَإِذَا رَأَيْتَ ثَمَّ رَأَيْتَ نَعِيمًا وَمُلْكًا كَبِيرًا
Ve dolanır etraflarına muhalled evlâdlar, görünce onları sanırsın saçılmış inciler
Orada nereye baksan bir nimet ve pek büyük bir mülk görürsün.
When thou seest, thou wilt see there bliss and high estate.
عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَإِسْتَبْرَقٌ ۖ وَحُلُّوا أَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقَاهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا
Ve gördüğün zaman orada bir na'îm ve pek büyük bir mülk görürsün
Üstlerinde zarif ve yeşil, kalın ipekten bir elbise vardır. Gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara temiz bir içecek içirmiştir.
Their raiment will be fine green silk and gold embroidery. Bracelets of silver will they wear. Their Lord will slake their thirst with a pure drink.
إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا
Üstlerinde bir sündüs esvab yem yeşil ve kalın istebrak, gümüşten bileziklerle süslenmişler, rabları onlara bir şarabı tahûr sonmaktadır
(Onlara şöyle denir): "İşte bu sizin bir mükâfatınızdı. Gayretiniz karşılığını bulmuştur."
(And it will be said unto them): Lo! this is a reward for you. Your endeavour (upon earth) hath found acceptance.
Disambig Bakınız: İnsanSuresi, İnsanSuresi/MEALİnsanSuresi/VİDEO, İnsanSuresi/TEFSİR, İnsanSuresi/TEZHİB, İnsanSuresi/HAT, İnsanSuresi/FAZİLETİ, İnsanSuresi/HİKMETLERİ, İnsanSuresi/, İnsanSuresi/KERAMETLERİ, İnsanSuresi/AUDİO, İnsanSuresi/HADİSLER, İnsanSuresi/NAKİLLER, İnsanSuresi/EL YAZMALARI, İnsanSuresi/VP
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement