Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Şuara Suresi/52-68-Şuara Suresi/Elmalı/52-68 Şuara Suresi/69-104 Şuara Suresi/105-122-Şuara Suresi /Elmalı/105-122
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
Onlara İbrahimin kıssasını da oku
Recite unto them the story of Abraham:
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? dedi
Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti.
When he said unto his father and his folk: What worship ye?
26/71
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız
"Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler.
They said: We worship idols, and are ever devoted unto them.
26/72
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi?
İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?"
He said: Do they hear you when ye cry?
26/73
أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi
73 - "Veya size fayda veya zararları olur mu?"
73. Or do they benefit or harm you?
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı
"Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk."
They said: Nay, but we found our fathers acting on this use.
26/75
قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Şimdi, dedi: gördünüz a o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı
İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?"
He said: See now that which ye worship,
أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
Hep onlar benim düşmanım ancak o rabbül'âlemîn başka
"Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)"
Ye and your forefathers!
26/77
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder
"O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir,"
Lo! they are (all) an enemy unto me, save the Lord of the Worlds.
26/78
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
Ve o ki bana o, yedirir, o içirir,
"Beni yediren, içirendir,"
Who created me, and He doth guide me,
26/79
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
-Hastalandığım vakıt da bana o şifa verir
"-Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir."
And Who feedeth me and watereth me.
26/80
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir
"O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. "
And when I sicken, then He healeth me,
26/81
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afivbuyurmasını niyaz ederim
"Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur."
And Who causeth me to die, the giveth me life (again),
26/82
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur ihsan
"Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat."
And Who, I ardently hope, will forgive me my sin on the Day of Judgement.
26/83
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle
"Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!"
My Lord! Vouchsafe me wisdom and unite me to the righteous.
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
"Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!"
And give unto me a good report in later generations.
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi
"Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. "
And place me among the inheritors of the Garden of Delight,
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
Ve utandırma beni ba's olunacakları gün
"(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcub etme."
And forgive my father. Lo! he is of those who err.
26/87
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
O gün ki ne mal faide verir ne oğulları
"O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!"
And abase me not on the day when they are raised,
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka
"Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)."
The day when wealth and sons avail not (any man)
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış
(O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır.
Save him who bringeth unto Allah a whole heart.
26/90
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
And the Garden will be brought nigh for those who ward off (evil).
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? denilmekte
Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.
And hell will appear plainly to the erring.
26/92
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır
Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar.
And it will be said unto them: Where is (all) that ye used to worship
26/93
مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler
Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki:
Instead of Allah? Can they help you or help themselves?
26/94
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz
"Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz."
Then they will be hurled therein, they and the seducers
26/95
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyyesinde tutuyorduk
"Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk."
And the hosts of Iblis, together.
26/96
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı
"Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı."
And they will say, when they are quarrelling therein:
26/97
تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var
"Bak bizim için ne şefaatçiler var,"
By Allah, of a truth we were in error manifest
26/98
إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
Ne de yakın bir sadîk
"Ne de yakın bir dost."
When we made you equal with the Lord of the Worlds.
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik
"Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik."
It was but the guilty who misled us.
26/100
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ
Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı
Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir.
Now we have no intercessors
26/101
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm
Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
Nor any loving friend.
26/102
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
Nuh kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti
Oh, that we had another turn (on earth), that we might be of the believers!
26/103
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız?
Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Lo! herein is indeed a portent, yet most of them are not believers!
26/104
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim
"Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim.
And lo, thy Lord! He is Indeed the Mighty, the Merciful.
Disambig Bakınız: Şuara suresi, Şuara suresi/MEALŞuara suresi/VİDEO, Şuara suresi/TEFSİR, Şuara suresi/TEZHİB, Şuara suresi/HAT, Şuara suresi/FAZİLETİ, Şuara suresi/HİKMETLERİ, Şuara suresi/, Şuara suresi/KERAMETLERİ, Şuara suresi/AUDİO, Şuara suresi/HADİSLER, Şuara suresi/NAKİLLER, Şuara suresi/EL YAZMALARI, Şuara suresi/VP
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement