Yenişehir Wiki
Advertisement

Kuran-ı Kerim » 10 / Yunus - 22
Sonraki Ayet : 23
Ayetin Tefsiri : ,

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ حَتَّى إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُواْ بِهَا جَاءتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ وَجَاءهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّواْ أَنَّهُمْ أُحِيطَ بِهِمْ دَعَوُاْ اللّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ لَئِنْ أَنجَيْتَنَا مِنْ هَذِهِ لَنَكُونَنِّ مِنَ الشَّاكِرِينَ

Huvellezî yuseyyirukum fîl berri vel bahr(bahri), hattâ izâ kuntum fîl fulk(fulki), ve cereyne bihim bi rîhin tayyibetin ve ferihû bihâ câethâ rîhun âsifun ve câehumul mevcu min kulli mekânin ve zannû ennehum uhîta bihim deavûllâhe muhlisîne lehud dîn(dîne), le in enceytenâ min hâzihî le nekûnenne mineş şâkirîn(şâkirîne).

 

1. huve ellezî : odur
2. yuseyyiru-kum : sizi gezdirir
3. fî el berri : karada
4. ve el bahri : ve denizde
5. hattâ : a kadar, hatta
6. izâ kuntum : siz olduğunuz zaman, siz idiniz
7. fî el fulki : gemide, gemilerde
8. ve cereyne : ve aktılar, gittiler (yüzdüler)
9. bi-him : onlarla
10. bi rîhin : bir rüzgâr ile
11. tayyibetin : temiz, hoş, güzel
12. ve ferihû : ve ferahladılar (sevinçliydiler)
13. bi-hâ : onunla
14. câet-hâ : ona geldi
15. rîhun : bir rüzgâr
16. âsifun : fırtına
17. ve câe-hum el mevcu : ve onlara dalga geldi
18. min kulli mekânin : her taraftan, her mekândan
19. ve zannû : ve zannettiler
20. enne-hum : muhakkak onlar
21. uhîta : kuşatıldı
22. bi-him : onlarla
23. deavû allâhe : Allah'a dua ettiler
24. muhlisîne : muhlisler olarak, halis kılarak
25. lehu ed dîne : dîni ona
26. le in : eğer olursa mutlaka
27. enceyte-nâ : bizi kurtar
28. min hâzihi : bundan
29. le nekûnenne : biz muhakkak olacağız
30. min eş şâkirîne : şükredenlerden

İmam İskender Ali Mihr

: Karada ve denizde sizi seyrettiren (gezdiren) O'dur. Hatta siz gemi(ler)de

idiniz ve güzel, hoş bir rüzgâr ile onlarla (içindekilerle) (denizde gemiler) seyrediyorlardı (yüzüyorlardı). Ve onunla ferahladılar (sevinçliydiler). Ona fırtınalı bir rüzgâr geldi ve onları her taraftan dalgalar sardı. Onlarla ihata edildiklerini (kuşatılıp çevrildiklerini) zannettiler. Dîni, ona mahsus (has) kılarak ihlâsla Allah'a dua ettiler:

“Eğer bizi bundan kurtarırsan, biz mutlaka şükredenlerden oluruz.”
Diyanet İşleri : O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle

denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgârla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan,

mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.
Abdulbaki Gölpınarlı : Öyle bir mabuttur ki sizi karada ve denizde gezdirir. Hattâ gemide

bulunduğunuz ve güzel, temiz bir yel, gemileri sürüp akıttığı ve içindekiler ferahlayıp sevindiği sırada birden şiddetli bir fırtınadır kopar, denizin her yanından dalgalar köpürüp saldırır, gemidekiler,

çepçevre o dalgalarla kuşatılmış sanırlar kendilerini.
Adem Uğur : Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde

bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka

şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
Ali Bulaç : Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide

bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden

olacağız."
Ali Fikri Yavuz : Sizi karada (çeşitli vasıtalar üzerinde ) ve denizde (gemilerde)

gezdiren O’dur. Hattâ siz gemide olduğunuz zaman, güzel bir rüzgârla, o gemi içindekilerle giderken, onlar ferahlanırlar. Derken bir fırtına çıkarak her taraftan dalgalar kendilerine gelince ve kuşatıldıklarını anlayınca, Allah’ın dininde hâlis ve samimi olarak Allah’a şöyle dua ederler: “-Yemin ederiz ki, eğer bizi, bundan kurtarırsan muhakkak

şükreden kullarından oluruz.”
Bekir Sadak : Sizi karada ve denizde yuruten Allah'tir. Bulundugunuz gemi,

icindekileri guzel bir ruzgarla gotururken yolcular neselenirler; bir firtina cikipda onlari her taraftan dalgalarin sardigi ve cepecevre kusatildiklarini sandiklari anda ise Allah'in dinine sarÙlarak, «Bizi bu tehlikeden kurtarÙrsan and olsun ki sukredenlerden oluruz» diye O'na

yalvarÙrlar.
Celal Yıldırım : Sizi karada da, denizde de gezdiren O'dur. O kadar ki gemide

bulunduğunuz bir sırada, gemiler, okşayıcı hoş bir hava içinde seyredip yol alırken, yolcular da bununla ferahlık ve neşe duyarlarken ansızın şiddetli bir fırtına gelir de dalgalar her yandan onlara yönelir, derken ta mamen kuşatılıp (yok olacaklarını) sanırlar ve (bu korku ve telâş içinde) ihlâs üzere dini Allah'a has kılıp O'na duâ ederler, «eğer bizi

bundan kurtarırsa herhalde şükredenlerden oluruz !» diye yalvarırlar.
Diyanet İşleri (eski) : Sizi karada ve denizde yürüten Allah'tır. Bulunduğunuz gemi,

içindekileri güzel bir rüzgarla götürürken yolcular neşelenirler; bir fırtına çıkıp da onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda ise Allah'ın dinine sarılarak, 'Bizi bu tehlikeden kurtarırsan and olsun ki şükredenlerden oluruz' diye O'na

yalvarırlar.
Diyanet Vakfi : Sizi karada ve denizde gezdiren O’dur. Hatta siz gemilerde

bulunduğunuz, o gemiler de içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu yüzden neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her yerden onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar da dini yalnız Allah’a halis kılarak: «Andolsun eğer bizi bundan kurtarırsan mutlaka

şükredenlerden olacağız» diye Allah’a yalvarırlar.
Edip Yüksel : Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. (Düşünün ki) Gemidesiniz...

Bir meltemle yolcuları alıp götürdüğü zaman gemiden memnundurlar. Aniden şiddetli bir fırtınaya yakalanırlar. Her yönden gelen dalgaların arasında tümüyle kuşatıldıklarını sandıkları an, dini sadece ALLAH'a ait kılarak, 'Bizi bundan kurtarırsan şükredenlerden olacağız,' diye

yalvarırlar.
Elmalılı Hamdi Yazır : O, odur ki sizleri karada ve denizde gezdirtir, hattâ gemilerde

bulunduğunuz ve içindekileri alıb hoş bir heva ile aktıkları ve tam onunla ferahlandıkları sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her yerden onlara dalga gelmeğe başlar ve zannederler ki tamamen ihata olunub bittiler, o vakıt Allaha dini halis kılarak dua ederler: «ahdımız olsun ki, derler, eğer bizi bundan halâs edersen, şeksiz şüphesiz

şükreden kullarından oluruz»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O'dur sizleri karada ve denizde gezdiren; hatta gemilerde

bulunduğunuz ve içindekileri alıp hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam onunla keyiflendikleri sırada ona şiddetli bir fırtına gelir çatar, her yerden onlara dalga gelmeye başlar ve tamamen kuşatılıp bittiklerini sanırlar; işte o vakit dine sarılarak, Allah'a tam bir ihlas ile dua eder ve: «Eğer bizi bundan kurtarırsan hiç şüphesiz şükreden kullarından

oluruz!» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur. Hatta gemilerde

bulunduğunuz ve o gemiler, içindekilerle beraber hoş bir esinti ile akıp gittikleri ve tam keyiflendikleri sırada o gemilere şiddetli bir fırtına gelir çatar ve her taraftan onlara dalgalar gelmeye başlar. Bütünüyle kuşatılıp artık bittiklerini sanırlar. İşte o vakit tam ihlas ile Allah'a yalvarır ve dindar olurlar: «Eğer bizi buradan kurtarırsan,

andolsun ki, şükredenlerden olacağız.» derler.
Fizilal-il Kuran : Sizi karada yürüten ve denizde yüzdüren Allah'tır. Bir gemide

olduğunuzu, hoş bir meltemin yolcuları götürdüğünü ve herkesin bunun hazzını yaşadığını düşününüz. Tam o sırada geminin bir kasırga ile karşılaştığını yolcuların her taraftan dalgalarla sarıldıklarını ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları zaman, sırf Allah'ın dinine inanan samimi bir bağlılıkla O'na şöyle yalvarırlar; «Eğer bizi bu tehlikeden

kurtarırsan kesinlikle şükredenlerden olacağız.»
Gültekin Onan : Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyle ki siz gemide

bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgarla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgar gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler)' olarak Tanrı'ya dua etmeye başlarlar: "Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden

olacağız."
Hasan Basri Çantay : O, sizi karada ve denizde gezdiren, (sebeblerini ıhzaar eden) dir.

Hattâ siz gemilerde bulunduğunuz, onlar, bunları güzel bir hava ile akar gibi götürdükleri, (yolcular da) bununla sevindikleri zaman ona şiddetli bir fırtına gelib çatar. (Denizin) her yer (in) den kendilerine dalgalar hücum eder. Sanırlar ki onlar çepçevre kuşatılmışlardır. (Halâsa bir zerre imkân yokdur. İşte bu sırada) onlar Allahın dîninde halis ve samimî kimseler olarak Ona düâ ederler: «Andolsun, (derler), eğer bizi

bundan kurtarırsan seksiz, şübhesiz şükredenlerden olacağız».
İbni Kesir : Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide bulunduğunuzda geminin

onları hoş bir rüzgarla götürdüğünde ve onunla sevindiklerinde; birden şiddetli bir kasırga gelip onları her taraftan dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını sandıkları anda, Allah'ın dinine sarılarak: Bizi bu tehlikeden kurtarırsan; andolsun ki, şükredenlerden oluruz, diye

O'na yalvarırlar.
Muhammed Esed : Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur. Öyle ki, gemilerle denize

açıldığınızda, gemilerin elverişli bir rüzgarın önünde yolcuları alıp götürdüğü zaman (olanları düşünün,) gemidekiler sevinç ve güvenlik içinde hissederler kendilerini; derken bir fırtına yakalar gemiyi ve dalgalar her yandan kuşatır onları, öyle ki, (ölümün) kendilerini çepeçevre sardığını düşünürler de (o zaman) dinlerine sıkı sıkı sarılıp yalnızca Allah'a yönelerek: "Bizi bu (felaketten) kurtarırsan, andolsun

ki şükreden kimselerden olacağız!" diye yalvarıp yakarırlar O'na.
Ömer Nasuhi Bilmen : O, o (Hâlık-i Kerîmdir) ki, sizi karada ve denizde yürütür. Vaktâ ki

gemilerde bulunursunuz, onlar da yolcular ile beraber latif bir rüzgâr ile akıp gider ve onunla ferahlanırlar. Derken onlara şiddetli esen bir rüzgâr gelir, ve onlara her taraftan dalgalar hücuma başlar ve kendilerinin bununla tamamen ihata edilmiş olduklarını zanneder, Allah Teâlâ'ya dinde muhlisler olarak duada bulunurlar, «Eğer bizi bundan

kurtarır isen elbette biz şükredicilerden oluruz» derler.
Şaban Piriş : Sizi karada ve denizde yürüten O’dur. Öyle ki siz bir gemide iken ve

güzel bir rüzgar ile akıp giderken insanlar onunla neşelenirler. Şiddetli bir rüzgar çıkıp, her taraftan onları dalgaların sardığı ve çepeçevre kuşatıldıklarını anladıkları zaman dini tamamen O’na has kılanlar olarak: -Eğer bizi bundan kurtarırsan andolsun ki

şükredenlerden olacağız, diye Allah’a dua ederler.
Suat Yıldırım : Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O’dur. Gemide

olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgârla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a yapıp gönülden O’na yalvarırlar:"Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu

felâketten kurtarırsan, mutlaka şükreden kullarından olacağız!" derler.
Süleyman Ateş : Sizi karada ve denizde yürüten O'dur. Gemide olduğunuz zaman(ı

düşünün): Gemiler, içinde bulunanları hoş bir rüzgârla alıp götürdüğü, ve (yolcular) bununla sevindikleri sırada, birden gemiye, şiddetli bir kasırga gelip de, her yerden gelen dalgalar onları sardığı ve artık kendilerinin tamamen kuşatıldıklarını (bir daha kurtulamayacaklarını) sandıkları zaman, dini, yalnız Allah'a hâlis kılarak O'na şöyle yalvarmağa başlarlar: "Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan,

şükredenlerden olacağız."
Tefhim-ul Kuran : Karada ve denizde sizi gezdiren O'dur. Öyleki siz gemide

bulunduğunuz zaman, onlar da güzel bir rüzgârla onu yüzdürürlerken ve (tam) bununla sevinmektelerken, ona çılgınca bir rüzgâr gelip çatar ve her yandan dalgalar onları kuşatıverir; onlar artık bu (dalgalarla) gerçekten kuşatıldıklarını sanmışlarken, dinde O'na 'gönülden katıksız bağlılar (muhlisler) ' olarak Allah'a dua etmeye başlarlar: «Andolsun eğer bundan bizi kurtaracak olursan, muhakkak sana şükredenlerden

olacağız.»
Ümit Şimşek : Sizi karada ve denizde seyahat ettiren de Odur. Öyle ki, siz

gemilere binmişken, o gemiler de hoş bir rüzgârla akıp gider ve yolcuları bununla ferahlanırken bir fırtına kopar, her taraftan dalgalar hücum eder. Onlar da dalgalarla kuşatıldıklarını görünce, sadece Allah'a yönelmiş bir inançla dua ederler ve 'Bizi bundan kurtarırsan, and olsun

ki şükredenlerden olacağız' derler.
Yaşar Nuri Öztürk : O yürütüyor sizi karada ve denizde. Diyelim, gemidesiniz: Gemiler,

içindekileri latîf bir rüzgârla götürüyorlar. İçerdekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga geliverdi. Her taraftan dalgalar üzerlerine çullandı. Çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini yalnız Allah'a özgüleyerek duaya koyuldular: "Eğer bizi şu durumdan

kurtarırsan, yemin olsun, sana şükredenlerden olacağız."
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement