Yenişehir Wiki
Advertisement
15 temmuz darbesi Doğu Perinçek beyanatı

15 Temmuz darbesi

Bakınız

D.
15 Temmuz.
15 Temmuz darbesi.
15 Temmuz 2016 Türkiye Darbe Girişimi
15 Temmuz Darbesi/Genelkurmay çatı davası/Son sözler
15 Temmuz darbesi/Darbeyi kim yaptı?
15 Temmuz Darbesi/Darbe mi kalkışma mı?
15 Temmuz/Darbe araştırma komisyonu
[1]

Nurşen mazıcı tezini askeri darbeler üzerine hazırlayan bu akademisyen 15 Temmuz darbesi bir gerçek darbeden değildir darbe kimin işine yaramışsa O yapmıştır

doktora tezene askeri darbeler üzerine hazırlayan Nurşen mazıcı dünya askeri darbelerini incelemiş ve bu 15 Temmuz bir askeri darbe değildir darbe kimin işine yaramışsa darbeyyo yapmıştır

Cumhuriyet manşet fetöcümder tutuklatırıs

Cumhuriyet gazetesi manşeti fetöcü der tutuklatırız Kemal Göktaş haberi.

Screenshot 2023-09-12-10-31-46-423-edit com.facebook

15 TEMMUZ @HurAyse İspanya'da 1981'deki darbe bastırıldıktan sonra sadece 32 komutan yargılandı, iki kişiye 30 yıl, diğerlerine 1 ila 12 yıl arası hapis cezası verildi. 30 yıllıklar 15 yıl sonra salındı. Bizde 105 bin sanık, 50 bin tutuklu, 3 bini müebbet 5 bin mahkum ve 100 bin KHK'lı varmış! DEVLETİN VARLIĞI HUDUTLARDA BAŞLAR, ADLİYE DE SON BULUR.

Screenshot 2023-09-06-17-29-38-102-edit com.facebook

kyk'lıları suçlarının olmadığını biliyoruz idari tasarım işini ihraç ettik

Sözcü yazarı Uğur Dündar, darbe girişimi planına ilişkin olarak, "FETÖ darbeyi 15 Temmuz gecesinde değil, 1 Kasım'da yapmayı planlamış. Ama iki kez öne çekmek zorunda kalmış" iddiasında bulundu.

İzmir Başsavcıvekili Okan Bato'nun, aralarında yüksek rütbelilerin de bulunduğu çok sayıda 'FETÖ'cü olduğu iddia edilen subayı gözaltına alacağı ihbarı üzerine tarih değişikliğine gidildiğini öne süren Dündar, şu iddiayı dile getirdi:

"Bu kararda, Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura'da geniş çaplı FETÖ tasfiyesi yapılacağı yorumları da etkin olmuş. Kalkışma için 1 Kasım'dan vazgeçilerek, “15-16 Temmuz gecesi sabah 03.00” belirlenmiş! Ancak askeri birliklerdeki hareketliliğin fark edilmesi ve Savcı Bato'nun gözaltı operasyonunu gece yarısı başlatabileceği korkusu, bu saati daha da öne aldırmış!.."

Savcı Okan Bato

Dündar'ın Sözcü'de "FETÖ darbeyi 1 Kasım’da yapacaktı!.." başlığıyla yayımlanan (23 Kasım 2016) yazısı şöyle:

İzinli günlerimde boş durmadım, istihbarat ve yargı çevrelerindeki güvenilir kaynaklardan, ilk kez duyacağınız çok çarpıcı bilgiler edindim.

Tarafsız kalemler 15 Temmuz'u yazdıklarında ortaya çıkacağından hiç kuşku duymadığım bu tarihi bilgileri hemen paylaşayım:

FETÖ darbeyi 15 Temmuz gecesinde değil, 1 Kasım'da yapmayı planlamış. Ama iki kez öne çekmek zorunda kalmış!.. Evet yanlış okumadınız! Eğer her şey FETÖ'nün hesapladığı gibi yaşanmış olsa, kalkışma 1 Kasım gecesi sabaha karşı başlayacak ve büyük ihtimalle başarıyla sonuçlanacakmış!..

Peki neden telaşla öne çekilmiş? Yakından tanıyanların anlattıklarına göre; hukuk kitaplarındaki savcı tanımının gerçek yaşamdaki örneklerinden biri olan İzmir Başsavcı Vekili Okan Bato'nun, aralarında yüksek rütbelilerin de bulunduğu çok sayıda FETÖ'cü subayı gözaltına alacağı duyulunca alelacele tarih değişikliğine gidilmiş!.. Bu kararda, Ağustos ayındaki Yüksek Askeri Şura'da geniş çaplı FETÖ tasfiyesi yapılacağı yorumları da etkin olmuş. Kalkışma için 1 Kasım'dan vazgeçilerek, “15-16 Temmuz gecesi sabah 03.00” belirlenmiş! Ancak askeri birliklerdeki hareketliliğin fark edilmesi ve Savcı Bato'nun gözaltı operasyonunu gece yarısı başlatabileceği korkusu, bu saati daha da öne aldırmış!..

Yazımın başında Okan Bato'yu tanıyanların onun için “hukuk kitaplarında tanımı yapılan bir savcı örneği” dediklerinden söz ettim. Yasaların savcısı ve hukukun üstünlüğünün yılmaz savunucularından olması nedeniyle, HSYK'nın FETÖ hakimiyetinde bulunduğu dönemde, o da “mim”lenen isimler arasındaymış! İzmir'deki Askeri Casusluk ve Fuhuş Davası kumpaslarına sahte delil hazırlayan, subayları fişleyen FETÖ'cü komutanların peşine düşünce, müfettiş takibatına uğramış. Ancak dosyalarını günlerce didik didik etmelerine karşın hiçbir yanlışını bulamayan müfettişler “Kalemine, yani yazı işleri kadrosuna hakim değil” diye yazarak, Bato'yu tanıyanları güldüren komik bir rapor düzenlemişler. Ama o yılmamış, halen HSYK Başkan Vekili olan Mehmet Yılmaz ve Başmüfettiş Ali Rıza Karakan gibi değerli yargı mensuplarının da desteğiyle çalışmalarını sürdürmüş.

Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne gönderdiği müzekkerelere cevap verilmemesi ve peşine düştüğü şüpheli komutanların toplu olarak rapor almaları üzerine, operasyonun düğmesine basmış. Önce 7 Temmuz'da, aralarında iki amiral, altı muvazzaf subayın da bulunduğu 24 FETÖ şüphelisi hakkında gözaltı kararı çıkarmış. Bu kişilerin 8'i tutuklanırken 12'sinin yurt dışında bulundukları belirlenmiş.

15-16 Temmuz gecesi sabaha karşı yapmayı planladığı ikinci dalga operasyonda ise, Genelkurmay Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse başta olmak üzere çok sayıda subay ve generali gözaltına almayı kararlaştırmış. Bunun üzerine hainler, darbe girişimini gecenin ilk saatlerinde başlatmak zorunda kalmışlar.

Demem o ki, 1 Kasım olarak belirlenen kalkışmanın telaşla öne çekilmesini, cesur Savcı Okan Bato'nun azim dolu hukuk mücadelesi sağlamış. Gelecek kuşaklar ondan “Dinci-faşist FETÖ'ye karşı Cumhuriyet, demokrasi ve hukuk mücadelesi veren kahraman savcı” olarak söz edecekler. Yine o kuşaklar “İbret dersi çıkararak demokrasiye ve Cumhuriyet'in kuruluş felsefesine dört elle sarılması gerekenler ise, hainlerin girişimini, rejim değişikliği için fırsat olarak değerlendirmeye çalışmışlar” diyecekler.


"15 Temmuz raporunda, Akın Öztürk için 'Rehine' dendi"[]

"Akın Öztürk, darbe girişiminin 1 numarası ilan edilmişti"

13 Ağustos 2017


Oda TV yazarı Müyesser Yıldız, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası tutuklanan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk için "15 Temmuz" raporunda "Rehine" dendiğini aktardı. Raporun ilgili bölümünü köşesinde paylaşan Yıldız, "Söz konusu raporun halen savcılıklar ve mahkemelerde önemli bir dayanak sayıldığı dikkate alındığında, çok garip bir durum değil mi?" dedi.

Öztürk, 25 Temmuz 2016'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulisi Akar'a yönelik olarak kaleme aldığı mektubunda "15 Temmuz günü birlikte yaşadığımız olayları, 2 günlük gözetim süresinden sonra sayın savcı Serdar Coşkun’a detaylarıyla anlattım. Doğal olarak zat-ı alinizi, 2. Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı ile diğer kurtardığımız generalleri şahit olarak gösterdim" ifadesini kullanmıştı.

Müyesser Yıldız’ın "TSK raporunda Akın Öztürk için akılalmaz ifade" başlığıyla yayımlanan (12 Ağustos 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:

(...) Söz konusu raporda Akıncı operasyonu ile ilgili olarak, “Albay Murat Yiğit komutasındaki Özel Kuvvetler personeli Akıncı Üssü bölgesine saat 13.30 civarında ulaşmış, orada bulunan Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı ve Merkez Komutanlığı personeli ile buluşmuş, darbeciler ile rehinelerin kurtarılması maksadıyla müzakere ve rehinelerin emniyetine ilişkin faaliyetlere başlamış, bu bölgeye gelen KKK Lojistik Komutanı Korgeneral Yıldırım Güvenç ile görüşmüştür” bilgisine yer verildikten sonra şöyle denildi:

“Müzakereler sırasında Albay Murat Yiğit ve 37’inci Özel Kuvvet Taburunda görevli Başçavuş Nurettin Aydın tarafından rehine personel darbecilerden sırasıyla alınmıştır.”

Sırasıyla alınan rehineler kimler, rapordan okuyalım:

“İlk olarak Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, müteakiben Genelkurmay 2’inci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal, Orgeneral Akın Öztürk, Korgeneral Uğur Tarçın, Korgeneral Metin Gürak, Tuğgeneral Ertuğrulgazi Özkürkçü, Korgeneral Fikret Erbilgin, Albay Ümit Tatan ve diğer rehine personelin emniyetli bölgeye çekilmesine yardımcı olunmuştur.”

Akın Öztürk’ün 16 Temmuz akşamı gözaltına alındığı ve darbenin “1 numarası” ilân edildiği malûm.

Ancak görüldüğü gibi, bundan 5 gün sonra hazırlanan raporda Öztürk halen “rehine” sayılıyor.

İlk günlerin “telaşına” verelim. Lâkin bu rapor sonraki günlerde hem Savcılığa, hem Genelkurmay’a gönderildi. Mesela Genelkurmay’dan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na gönderiliş tarihi de epey sonra; 29 Eylül.

Söz konusu raporun halen savcılıklar ve mahkemelerde önemli bir dayanak sayıldığı dikkate alındığında, çok garip bir durum değil mi?

"Başbakan ‘ambulansla gelsin’ demiş" Şimdi bir de Akın Öztürk’ün Akıncı Üssü’nde yaşadıklarını hatırlatalım:

Öztürk’ün iddiasına göre, Genelkurmay Başkanı Akar, Mehmet Dişli’yle beraber helikoptere binip buradan ayrılırken, “Akın sen burada kal, bunları kontrol altına al, ben seni 1 saat sonra aldıracağım” dedi. Sonrasında iki kez helikopterle Akıncı’dan Çankaya Köşkü’ne gitmek için teşebbüste bulunduğunu, ancak açılan ateş sonucu havalanamadıklarını ve yaralandığını belirten Öztürk, Çankaya Köşkü’ndeki Mehmet Dişli’yle temasa geçip, bu durumu aktararak, ateşin kesilmesini istediğini, onların da Eskişehir’deki Harekat Merkezini aradığını söyledi.

Neticede, Öztürk’ün tüm rehinelerin kurtarılmasının ardından dönemin Genelkurmay 2’inci Başkanı Yaşar Güler’le aynı arabaya binerek, önlerinde polis eskortuyla Akıncı’dan Hava Kuvvetleri Komutanlığına gittiği biliniyor.

Akar ise, “Akın Öztürk Paşa benim götürüleceğim anlaşılınca, ‘Komutanım ben de sizinle geleyim’ diye söyledi. Ben pozisyonu itibarıyla ve gece boyunca şahsı ile yaşadığım izlenimler karşısında bunun uygun olmayacağını düşündüm ve ‘Sen burada kal, kızının evi burada’ dedim. Fakat sürekli ısrar ediyordu, onu üs binasında bırakıp çıktık” şeklindeki ifadesiyle bu iddiaları yalanlamıştı.

Ancak sanıkların değil halen görevde olan bazı komutanların da ifadeleriyle, sadece Mehmet Dişli’nin değil, bizzat Hulusi Akar’ın da Eskişehir Harekat Merkezi’ni arayıp, Akın Öztürk’ün helikopterinin engellenmemesi talimatını verdiği ortaya çıktı.

Malum Akıncı Davası Ankara’da devam ediyor. Dünkü duruşmada dinlenen Mehmet Dişli’ye bu konu da soruldu.

Hem kendisinin, hem Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Akın Öztürk’ün helikopteri için Eskişehir’i aradığını doğrulayan Dişli, şunları anlattı:

“Akın Öztürk’ün helikopterinin vurulması olayını söylediğimde negatif kanaat bildiren bir hükümet üyesi oldu. Şu anda ismini hatırlamıyorum. Ancak Akar bana dönerek, ‘Ya ulan sabaha kadar bizle beraber değil miydi?’ dedi. Yapılan görüşme ve toplantılardan sonra Sayın Başbakan, Akıncı Üssü’ne düzenlenen bombardımanın kesilmemesi için Akın Öztürk’ün ambulansla getirilmesi talimatını verdi.”

Halen dikkate alınan önemli bir raporda Akın Öztürk için “rehine” deniyor… Akar, hatta Başbakan Binali Yıldırım onun Akıncı’dan gelmesi için böyle çaba sarfediyor… Ama sonra darbenin “1 numarası” olduğu anlaşılıyor…

Mehmet Dişli Öztürk’ün bu durumu için ise, “Bilmiyorum. Bana ne olduysa ona da o olmuştur” demekle yetindi.

Bizler de Çankaya-Akıncı-Eskişehir üçgeninde neler yaşandığını bilmesek ve anlayamasak da meselenin, çözüleceği yerde giderek bir muammaya dönüştüğü ortada.

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk'ün gözaltı videosu:

Darbe girişimi sonrası 44 bin 669 kişi kamudan uzaklaştırıldı[]

MEB'de uzaklaştırma sayısı 21 bin 738 kişiye ulaştı

22 Temmuz 2016 18:59

15 Temmuz darbe girişimi sonrası kamu kuruluşlarında görevden almalar devam ediyor. Pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görevden alma ve uzaklaştırmalar kapsamında toplam 44 bin 669 kişi görevden uzaklaştırıldı.

Habertürk’ün haberine göre, aralarında Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı, TÜRKSAT ve bakanlıkların da bulunduğu pek çok kamu kurum ve kuruluşunda görevden uzaklaştırma işlemi gerçekleştirildi.

Buna göre, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığında görev yapan 22 personel açığa alındı.

Hazine Müsteşarlığında 2 genel müdür, bir genel müdür yardımcısı ve 5 daire başkanı dahil toplam 62 kişi görevden uzaklaştırıldı.

Ulaştırma Bakanlığı’nda 529 kişi


Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına bağlı ilgili ve ilişkili kurumlardan toplam 529 kişi açığa alınırken, TÜRKSAT A.Ş'de ise 29 kişinin iş akitleri feshedildi.

Orman ve Su İşleri Bakanlığında merkez ve taşra teşkilatında çalışan 197 personel görevden alındı.


BTK’dan 170 kişi


BTK merkez ve taşra teşkilatında görev yapan 170 kişi açığa alındı, kurum destek hizmetlerinde çalışan 58 personel de görevden uzaklaştırıldı


MEB’de rakam 21 bin 738’e ulaştı


MEB'de merkez ve taşra teşkilatında görev yapan kamu personeline yönelik yürütülen çalışma kapsamında, açığa alınan kamu personeli sayısı 21 bin 738'e ulaştı, açığa alınan öğretmen sayısı ise 21 bin 29 oldu.

Öte yandan, Ankara Üniversitesinde görevli 4 öğretim elemanı açığa alındı.


TRT’den 300 kişi


TRT'de 300 kişi ve RTÜK'te çeşitli unvanlardaki 29 personel görevlerinden uzaklaştırıldı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığında 58'i Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünden olmak üzere çeşitli unvanlarda toplam 70 personel görevden uzaklaştırıldı.


262 askeri hâkim ve savcı


Bülent Ecevit Üniversitesinde 20'si öğretim üyesi, 11'i idari personel olmak üzere toplam 31 kişi açığa alındı.

Ayrıca Milli Savunma Bakanlığınca 262 askeri hakim ve savcı görevden uzaklaştırıldı.


DHMİ’de 139 kişi


Darbe girişimi sonrası yapılan çalışmalar doğrultusunda Ulaştırma,Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'na bağlı Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü'nde çeşitli birimlerde görevli 139 personel görevden uzaklaştırıldı.

Edinilen bilgilere göreyürütülen çalışmalar sonucu ilgili yasa ve mevzuat gereği DHMİ'de çeşitli birimlerde görevli 139 kişinin görevden uzaklaştırıldığı ve haklarında soruşturma başlatıldığı öğrenildi.



Advertisement