فَلَمَّا جَاءتْهُمْ آيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ
Fe lemmâ câethum âyâtunâ mubsıraten kâlû hâzâ sihrun mubîn(mubînun).
1. | fe | : böylece |
2. | lemmâ | : olduğu zaman |
3. | câet-hum | : onlara geldi |
4. | âyâtu-nâ | : âyetlerimiz |
5. | mubsıraten | : görünür halde |
6. | kâlû | : dediler |
7. | hâzâ | : bu |
8. | sihrun | : sihir, büyü |
9. | mubînun | : apaçık |
Diyanet İşleri | : | Nitekim âyetlerimiz kendilerine gerçeği gösterecek biçimde gelince, “Bu apaçık bir sihirdir” dediler. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Delillerimiz, gözle görünür bir sûrette onlara gösterilince bu, apaçık bir büyü dediler. |
Adem Uğur | : | Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler. |
Ahmed Hulusi | : | Mucizelerimiz apaçık onlara geldiğinde: "Bu apaçık bir sihirdir" dediler. |
Ahmet Tekin | : | Mûcizelerimiz, onların gözleri önüne serilince:
'Bu aklı etki altına alan apaçık bir sihirdir' dediler. |
Ahmet Varol | : | Onlara ayetlerimiz açık olarak gelince: 'Bu apaçık bir büyüdür' dediler. |
Ali Bulaç | : | Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu, apaçık olan bir büyüdür." |
Ali Fikri Yavuz | : | Vaktaki mucizelerimiz açık olarak onlara geldi: “- Bu meydanda bir sihirdir.” dediler. |
Bekir Sadak | : | Ayetlerimiz gozlerinin onune serilince: «Bu apacik bir sihirdir» dediler. |
Celal Yıldırım | : | Mu'cize ve belgelerimiz onların gözleri önüne acık biçimde sergilenerek gelince, «bu açık bir sihirdir» dediler. |
Diyanet İşleri (eski) | : | Ayetlerimiz gözlerinin önüne serilince: 'Bu apaçık bir sihirdir' dediler. |
Diyanet Vakfi | : | Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince: «Bu, apaçık bir büyüdür» dediler. |
Edip Yüksel | : | Onlara açıkça görünen mucizelerimiz geldiğinde, 'Bu apaçık bir büyüdür,' dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Bu suretle âyetlerimiz hakıkati gözlerine sokarak vardığı vakıt onlara bu apaçık bir sihir dediler |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Bu şekilde ayetlerimiz, hakikatı gözlerine sokarak onlara vardığı vakit: «Bu apaçık bir büyüdür!» dediler. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Bu şekilde âyetlerimiz onların gözleri önüne serilince, «Bu apaçık bir sihirdir» dediler. |
Fizilal-il Kuran | : | Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince «Bu apaçık bir büyüdür» dediler. |
Gültekin Onan | : | Ayetlerimiz onlara gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: "Bu apaçık olan bir büyüdür." |
Hasan Basri Çantay | : | Vaktaki âyetlerimiz böyle parlak (ve vazıh) olarak onlara geldi, «Bu, apaçık bir büyüdür» dediler. |
Hayrat Neşriyat | : | İşte mu'cizelerimiz onlara (hakikati) açıkça gösterir bir şekilde gelince: 'Bu apaçık bir sihirdir' dediler. |
İbni Kesir | : | Ayetlerimiz böyle vazıh olarak onlara gelince; bu, apaçık bir büyüdür, dediler. |
Muhammed Esed | : | Fakat onlara gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan mesajlarımız gelince: "Bu apaçık bir büyü!" dediler; |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Vaktâ ki, onlara âyetlerimizi, vazihen, (tarik-i hidâyeti gösterir bir halde) geldi. Dediler ki: «Bu apaçık bir sihirden ibarettir.» |
Ömer Öngüt | : | Açıkça görünen âyetlerimiz onlara gelince: “Bu apaçık bir sihirdir. ” dediler. |
Şaban Piriş | : | Nitekim ayetlerimiz, gözleriyle görecekleri şekilde, kendilerine gelince: - Bu, apaçık bir sihirdir! dediler. |
Suat Yıldırım | : | Mûcize ve belgelerimiz bütün aydınlığıyla apaçık olarak onlara geldiğinde: "Bu besbelli bir büyü!" dediler. |
Süleyman Ateş | : | Onlara açıkça görünen âyetlerimiz gelince: "Bu, apaçık bir büyüdür" dediler. |
Tefhim-ul Kuran | : | Ayetlerimiz onlara, gözler önünde sergilenmiş olarak gelince dediler ki: «Bu, apaçık olan bir büyüdür.» |
Ümit Şimşek | : | Fakat gözleriyle gördükleri âyetlerimiz kendilerine geldiğinde, onlar yine 'Bu apaçık bir büyü' dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | İşte bu şekilde ayetlerimiz göz ve gönül açar bir biçimde onlara geldiğinde şunu deyiverdiler: "Açık bir büyüdür bu..." |