- 3 ocakAna Madde:3 Ocak Mersin'in Düşman İşgalinden Kurtuluşu
- 3 Ocak Mersin'in Düşman İşgalinden Kurtuluşu Sunu için tıklayınız
1918 ve 1923 tarihlerini kapsayan Millî Mücadele Dönemi, Türkiye tarihinin en karanlık dönemlerinden birisini oluşturur. Bu dönemde bir taraftan emperyalizme karşı siyasal bağımsızlık mücadelesi verilirken, öte yandan Osmanlı Devleti’nin otoritesini yitirmesiyle oluşan iktidar boşluğu doldurulmaya çalışılmıştır. Bu otorite boşluğunu dolduran ise kendisine ulusal egemenlik ve ulusal bağımsızlığı rehber edinen ve meşrûiyetini doğrudan halktan ve halka ait Müdafaa-i Hukuk ruhundan alan TBMM’dir. Kuvva-i Milliye ruhunun yani yerel-sivil direnişin ana ilkesi ise “Ulusal Kurtuluş” olmuştur.
İlk önceleri silahlı mücadele dışı direniş hareketlerinde bulunan bu cemiyetler, 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgal edilmesiyle silahlı direniş yoluna yönelmişler, özellikle Güney Cephesi’nde Antep, Urfa, Maraş ve Mersin gibi kentlerde örgütlenerek, şehir savaşlarını yönlendirmişlerdir. 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması akabinde, 17 Aralık 1918’de Müslüman Hintli askerlerin çoğunluğu oluşturduğu İngilizler tarafından işgal edilen Mersin, daha sonra gönüllü Ermeni birliklerden oluşan Fransızlara terk edildi. Ermeni birliklerin, şehir içinde yaptıkları taşkınlıklar ise, işgal acısını yaşayan Mersinlilerin acılarının, bir kat daha artmasına neden oldu. Mersinliler, işgalin ve barbarlığın acısıyla karşı karşıya kaldılar. Bu durum üzerine Çavuşlu Köyü’nden Hıdıroğlu Ali Efendi, Yanparlı Hüseyin, Mezitlili Emin Efendi ve Gökçil İsa gibi yerel eşraf, din adamı, yerel yönetici ve askerlerden oluşan ve merkezi Gözne yaylası olan bir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurularak, Mersinli milli müdafaa güçlerinin işgallere karşı daha örgütlü mücadelesi sağlandı.Mersin ve çevresindeki Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, işgalin sonuna kadar, Kuvva-i Milliye’nin ihtiyaçlarını ve donanımlarını tamamlayarak, hizmette bulundular.
1917 yılında başlayan işgalin, 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile sona ermesi sağlanmış ve Fransa 21 Aralık 1921 tarihine kadar Çukurova’yı boşaltmayı kabul etmiştir. Böylece bölgede meydana gelen emperyalist işgal sona ererek, esaret altındaki yerler kurtarılmıştır. Bölgenin Türk askerine devir-teslimi ise 5 Ocak 1922’de sona ermiştir.Güney cephesinde yaşanan, sayıca ve silah bakımından üstün Fransızlara karşı oluşturulan bu milli mücadelenin başlatılması ve işgallere son verilmesi ise bizzat Mustafa Kemal’in dehasıyla olmuş, hem cemiyetlerin kuruluş ve mücadele aşamalarında, hem de işgallerin sona ermesi amacıyla yapılan görüşmelerde bizzat müdahalelerde bulunmuştur. Tarihin, bugünlerimizi şekillendirdiğini kabul ediyorsak, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Mersinliler, Mersin’e sahip çıkınız” sözü biz Mersinliler için bir rehber olmalıdır. Aynı acıların tekrarlanmaması için bugün hemen düşünmeye başlamalıyız. Unutmayalım ki liderlik, geleceği görmek demektir.