فَلَمَّا رَأَوْهَا قَالُوا إِنَّا لَضَالُّونَ
Fe lemmâ reevhâ kâlû innâ le dâllûn(dâllûne).
1. | fe lemmâ | : fakat olduğu zaman |
2. | reev-hâ | : onu gördüler |
3. | kâlû | : dediler |
4. | innâ | : muhakkak biz |
5. | le | : gerçekten |
6. | ed dâllûne | : dalâlette olan kimseler, sapıklar, doğru yolu kaybedenler |
Muhammed Hamdi Yazır | : | Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz |
Diyanet İşleri | : | Fakat bahçeyi o hâlde gördüklerinde, “Biz mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız!” dediler. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Bahçeyi görünce gerçekten de dediler, elbette yolumuzu şaşırdık. |
Adem Uğur | : | Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. |
Ahmed Hulusi | : | Bahçeyi gördüklerinde (harap olmuş): "Yanlış yere geldik herhâlde" dediler. |
Ahmet Tekin | : | Bağı, bahçeyi gördüklerinde:
'Galiba biz yanlış yere geldik.' dediler. |
Ahmet Varol | : | Fakat onu (bahçeyi) gördüklerinde: 'Herhalde yanlış geldik' dediler. |
Ali Bulaç | : | Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler. |
Ali Fikri Yavuz | : | Vakta ki o bahçeyi (böyle yanmış kapkara) gördüler : “-Biz, herhalde yanlış gelmişiz.” dediler. |
Bekir Sadak | : | (26-27) Bahceyi gorduklerinde: «Herhalde yolumuzu sasirmis olacagiz; belki de biz yoksun birakildik» dediler. |
Celal Yıldırım | : | (26-27) Bahçeyi görünce : «Biz şüphesiz şaşırıp (başka yere) sapmışız, hayır biz mahrum kalmışız» dediler. |
Diyanet İşleri (eski) | : | (26-27) Bahçeyi gördüklerinde: 'Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız; belki de biz yoksun bırakıldık' dediler. |
Diyanet Vakfi | : | Fakat bahçeyi gördüklerinde: Mutlaka yolumuzu şaşırmış olmalıyız! dediler. |
Edip Yüksel | : | Fakat bahçeyi görünce, 'Biz yolu şaşırdık,' dediler. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Vakta ki o bağı gördüler, biz, dediler: her halde yanlış gelmişiz |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Ama bağı gördüklerinde: «Biz her halde yanlış gelmişiz. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Fakat bahçeyi gördüklerinde: «Biz herhalde yanlış gelmişiz» dediler . |
Fizilal-il Kuran | : | Fakat bahçeyi görünce «Herhalde biz yolu şaşırdık» dediler. |
Gültekin Onan | : | Ama onu görünce: "Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız" dediler. |
Hasan Basri Çantay | : | Fakat onu (bu halde) görüverince dediler ki: «Her halde biz yanlış gelenleriz». |
Hayrat Neşriyat | : | Fakat orayı (bahçeyi o perişan hâlde) gördüklerinde: 'Muhakkak biz, elbette(bahçesinin yolunu) şaşıran kimseleriz (her hâlde yanlış yere geldik!)' dediler. |
İbni Kesir | : | Onu gördüklerinde dediler ki: Herhalde biz yanlış geldik. |
Muhammed Esed | : | Ama bahçeye bakıp onu (tanınmaz halde) görünce: "Herhalde yolumuzu şaşırmış olacağız!" diye bağırdılar; |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | (26-27) Vaktâ ki o bostanlarını (o halde) gördüler, dediler ki: «Şüphe yok bizler elbette sapık kimseleriz. Hayır, biz mahrum kimseleriz.» |
Ömer Öngüt | : | Fakat bahçeyi gördüklerinde: "Herhalde biz yolumuzu şaşırmış olmalıyız!" dediler. |
Şaban Piriş | : | Onu gördüklerinde: -Yolu şaşırdık, dediler. |
Suat Yıldırım | : | Bahçeyi görünce, apışıp kaldılar. "Galiba yolu şaşırdık, yanlış yere geldik!" dediler. |
Süleyman Ateş | : | Fakat bahçeyi görünce: "Herhalde biz yolu şaşırdık." dediler. |
Tefhim-ul Kuran | : | Ama onu görünce: «Muhakkak biz (gideceğimiz yeri) şaşırmışız» dediler. |
Ümit Şimşek | : | Bir de ne görsünler! 'Herhalde biz yanlış geldik' dediler. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Fakat bahçeyi görünce: "Yahu biz yanlış gelmişiz." dediler. |