Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Alay Alay (Ask.) 3-4 tabur piyade veya 5 bölük süvari askerinden mürekkep kuvvet.

Debdebe ve gösterişle yapılan tören, geçit resmi.

Cemaat, topluluk, güruh, kalabalık, fevç.

Fazla miktar, muhtelif ve müteaddit kişiler veya şeyler.

Ask Lâzım olmak, lüzumlu olmak.

Alay Etmek Kötü Bir Huydur

İstihza (alay), söz, davranış veya yazı ile bir insanla eğlenmek, onunla alay etmek, onun haysiyet ve şerefini rencide etmek demektir. İslam, müslümanların gerek kendi aralarındaki münasebetlerinde ve gerekse başkalarına karşı olan davranışlarında mânevi hayata zarar verecek ve hakaret anlamı taşıyacak söz ve davranışları şiddetle yasaklamış ve bunlardan kaçınmalarını emretmiştir. "Ey mü'minler, bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da başka kadınları alaya almasınlar, belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın; inandıktan sonra yoldan çıkmış olmak ne kötü bir isimdir. Tevbe etmeyenler, işte onlar zalimlerdir."[1]

Bir insanla alay etmek, onu değersiz görmek demektir. Halbuki insan, saygıdeğer bir varlıktır. Allah'ın ahsen-i takvim üzere yaratarak yeryüzünün halifesi kıldığı insanı hakir görmek yanlıştır. Kaldı ki, Allah, alay edilen kimsenin Allah katında alay edenden daha değerli olduğunu bildirmekte, alay edenler hakkında da şöyle buyurmaktadır.

“Senden evvelki Peygamberlerle de istihza edilmişti de istihza edenlerin yaptıkları maskaralıklar kendi başlarına gelmişti."[2]

Peygamberimiz de "Bir kimseye günah olarak müslüman kardeşini küçük görmesi kafidir"[3] buyurarak insanları bu kötü huydan kaçınmaya davet etmiştir.

Ayrıca Kur'an-ı Kerim, müslümanlarla alay eden münafıkların durumunu tavsif ederek şöyle buyurur :

“Bu münafıklar mü'minlerle karşılaştıkları vakit biz de iman ettik derler.Kendilerini saptıran şeytanları ile başbaşa kaldıklarında ise, biz sizinle beraberiz, biz mü'minlerle sadece alay ediyoruz derler. Gerçekte Allah onlarla istihza eder de azgınlıklarında onlara fırsat verir. Bu yüzden onlar bir müddet başıboş dolaşırlar. Îşte onlar, hidayete karşılık delaleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir."[4]

Her ne şekilde otursa olsun, başkalarıyla eğlenmek, onu sevmediği ve hoşlanmadığı takaplarla çağırmak, ahlaki bakımdan çok çirkin bir harekettir. İnsan istihza ve alayın dışındaki her şeyi unutabilir, fakat bu gibi tavır, davranış ve hareketleri asla unutmaz. Bu sebeple İslam, insanları bu kötü huydan şiddetle men etmiştir. İslam, istihzayı, insanlara açıktan açığa sövüp saymayı, onları yazılı ve sözlü olarak tahkir ve tezyif etmeyi hoş görmez. Çünkü bu tür davranışlar insanın manevi hayatına tecavüz etmek manasını taşır ki, bu da ahlak yokluğundan, terbiye eksikliğinden ileri gelir. Böyle olan kimseler de ahlaki faziletlerden, insani meziyetlerden yoksun sayılırlar. İslamda değil insanlara, hayvanlara bile kaba ve çirkin sözler söylemek yasaklanmıştır. Yaratılan yaratanı bilse, yaratılan yaratanın yaratıklarını nasıl incitir, onları nasıl üzer. Yunus ne güzel demiş:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaratılmışı hoş gördük

Yaratandan ötürü


[1] Hucurat 11 [2] Enam 10, Enbiya 41 [3] Riyazüs-salihin 3/156 [4] (Bakara 14-16)


Gavs-ül-Memdûh hazretleri, bir gün dergâhın önünde otururken Abdürrahîm Efendiyi huzûr-ı şerîflerine çağırdı. Şam'a gidip gitmediğini sordu. O da;

"Gitmedim efendim" deyince;

"Şu tarafa bak bakalım ne göreceksin?" buyurdu.

İşâret ettiği yöne baktığında, yemyeşil bahçeleriyle, Şam'ın karşısında durduğunu hayretle gördü. Şam'ı merakla seyrettiğini gören Gavs-ül-Memdûh;

"Abdürrahîm! Boşi köyü buradan uzakta mıdır görülebilir mi?" buyurunca, rüyâdan uyanır gibi Şam gözlerinden silindi ve hocasına; "O köy buraya uzaktır, görünmez efendim." diye cevap verdi. Bunun üzerine;

"Doğu tarafına bak!" buyurdu. O anda küçük bir tepenin yamacında kurulmuş olan Boşi köyü gözünün önüne geldi. O anda köyün bir kenarında, Gavs-ül-Memdûh'un talebelerinden birkaç tânesi oturmuş sohbet ediyorlardı. Köy bekçisi de yanlarında sırt üstü uzanmış yatıyor, talebelerle alay ediyordu.

Gavs-ül-Memdûh;

"Abdürrahîm! Bekçinin arkadaşlarınla alay ettiğini görüyor musun?" diye sordu. O da;

"Görüyorum efendim. Eğer müsâade buyurursanız hemen hakkından geleyim." diye sordu. Hocasının hiç cevap vermemesinden cesâretlenerek ayağını hızla bekçiye doğru salladı. Allahü teâlânın izniyle, ayağı bekçinin tam karnına isâbet etmiş ki, birden karnını tutmaya ve feryâd etmeye başladı. Bir daha vuracaktı, fakat Gavs-ül-Memdûh; "Yeter yâ Abdürrahîm!" buyurunca, durdu.

Boşi köyü de gözünden kayboldu. Hocasının bu kerâmetlerine hayran kalmıştı.

Aradan on gün geçmişti. Boşi köyünün bekçisi, yüzü sarılı bir hâlde Gavs-ül-Memdûh'un huzûruna çıkarıldı. Ağzı sol kulağına kadar eğilmişti. Eğilen taraf kırış kırış olmuş, diğer tarafı da davul zarı kadar gerginleşmişti. Bu sebeple ne ağladığı ne güldüğü, ne de konuştuğu anlaşılıyordu. Zor konuşabilen bekçi;

"Aman yâ Hocam! Allahü teâlâyı zikreden talebelerinle alay ederken, birisi şiddetle karnıma vurdu. O anda bütün vücûdum hareketsiz kaldı. Ağzım da bu hâle geldi. Bundan böyle hatâmı anladım ve tövbe ettim. Ne olur beni affediniz ve ağzımın eski hâle gelmesi için duâ ediniz." diyerek ağladı.

Gavs-ül-Memdûh onun bu durumuna çok üzüldü. Merhamet edip ellerini kaldırarak duâ etmeye başladı. Sonra mübârek elini bekçinin yüzüne sürdü. O anda bekçinin ağzı, Allahü teâlânın izniyle eski hâline geldi. _______________

Kalbinde zerre miktar kibir bulunan kimse asla cennete girmeyecektir Beş vakit namazı cemaatle kılan,Sırat köprüsünü şimşek gibi geçer Peygamberin sünnetini (önemsemeyip) terk eden kâfir olur! Kişi mahşerde sevdiğiyle beraberdir! HZ. MUHAMMED (S.A.V)


ALAY Bir şeyle veya bir kişiyle eğlenmek, insanları hafife almak, tahkîr etmek, başkasının kusur ve noksanlarını söz, işaret veya yazı ile teşhîr etmek, toplumda küçük düşürme hareketleri.

Alay etme duygusu insanlarda, kendini büyük görmeyle başlar; daha sonra karşısındaki insanı hiçe sayıp, ona tepeden bakmaya kadar gider. Neticede bu duygu insanları alaya aldırır, şeytanı Rabb'ine isyan ettiren böbürlenerek Hakkı kabûl etmemek ve insanları hor görmek şeklinde tezahür eden kibir ve gurur hastalığını ortaya çıkarır .

Alay eden kimsenin gururlanıp kibirlenmesi yanında, alay etme hareketiyle mümin kardeşini incitmesi ve rahatsız etmesi de söz konusudur. Kibirlenmek haram olduğu gibi mümine eziyet de haramdır. Her iki kötülüğün netîcesi olarak Islâm toplumunda kardeşlik bağlarının gevşemesi söz konusu olmaktadır. Zîrâ alay ile beraber fertler arasına düşmanlık ve nefret duygusu girer. Böylece de bir bina hâlinde tarif edilen Islâm toplumu dağılmış, parçalanmış olur.

Islâm toplumu bir bütündür. Islâm'da her ferdin haysiyet ve şerefinin dokunulmazlığı vardır. Ferdin manevî hayatının temelini oluşturan ırz, şeref, haysiyet, namus duyguları lekelenemez. Insan haysiyetini lekeleyecek olan kötü hareketlerin başında alay etmek gelir. Islâm, insan hak ve hürriyetini, insan haysiyet ve şerefini koruma esası üzerinde durur; bu sebeple, müslümanların duygu ve düşüncelerini Kur'an-ı Kerîm vasıtasıyla garanti altına alır: "Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın; olur ki, alay edilenler kendilerinden daha hayırlı bulunurlar. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar; belki onlar kendilerinden daha hayırlıdırlar. Hem birbirinizi ayıplamayın ve kötü lâkablarla atışmayın. Imandan sonra fâsıklıkla adlanmak ne kötü isimdir!. Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir. " (el-Hucurât, 49/11)

Islâm, kardeşlik bağlarını korumak için alay etmeyi kesinlikle yasaklamıştır. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir müminin, insanları alaya alması, eğlence ve nükte konusu yapması caiz değildir. Her ne şekilde olursa olsun, başkalarıyla eğlenmek, onu kötü ve sevmeyeceği lâkablarla çağırmak ahlâk bakımından da çok kötü bir şeydir. Çünkü bu hareket, insanın kolayca unutamayacağı ızdırap veren bir yaradır.

Toplum hayatındaki ilişkiler samimiyet üzerine kurulur. Bu samimiyetin derecesini ölçen alet de kalptir. Hz. Peygamber: (s.a.s.) "Allah sizin şeklinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat kalplerinize bakar." (Müslim, Birr, 32) buyurmuştur. Insanlar, daima dış görünüşe vakıftırlar iç alem bilinmez. Allah katında tartılacak olan dış görünüş değil, kalplerin takvâsıdır. Insanın ilmi ise bunu bilmeye ve anlamaya yeterli değildir. Bu sebeple bir kimse önüne geleni horlayamaz, nazargâh-ı ilâhî olan kalbi alaya alarak kıramaz.

Dünyada tek yüce değeri maldan ibaret sanıp, malıyla güçlü olduğunu zanneden ve karşısındaki bütün değerlerle alay edenleri Kur'an-l Kerîm kınamaktadır: "Vay haline! Diliyle çekiştirip, yüzünden de alay eden kimsenin." (Hümeze, 104/1) .

Islâm'a göre, yaratılan her insanın Allah katında bir değeri vardır. insanı ahsen-i takvim üzere yaratan Allah, onu en güzel hasletlerle bezemiş ve yeryüzünde halife kılmıştır. (el-Bakara,2/30). Böyle bir varlığın dış görünüşü ile ilgilenip alaya almak; insanı yaratan Rabb'i ile karşı karşıya getirebilir. Oysa ki insanın alay konusu olmasına Rabb'i ve eşsiz yaratıcısı olan Allah razı olmaz.

Kur'an-ı Kerîm'de bir de inançla, (el-Bakara, 2/206; Münafıkûn, 63/5-6) Kur'an ayetleriyle, (et-Tevbe, 9/124- 125, 127) Peygamberlerle (Muhammed, 47/16) ve müminlerle (et-Tevbe, 9/79) alay edenlerden bahsedilir. Sözü edilen kişiler, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenlerdir. (en Nisâ, 4/139; el-Mâide, 5/52; el-Mücâdele, 58/14) Sözü edilen kişiler bu hareketleriyle Allah'ı ve müminleri aldattıklarını zannederler. (el-Bakara, 2/9; en-Nisâ, 4/143; Hûd, 11/5), Islâm'a göre inanç mukaddestir, alay konusu olamaz. Ayetlerde, inançlarla alay edenler olarak bildirilenler, Islâm toplumu içinde türeyen münâfıklardır .


[]

Lupa Eylem[]

Ico libri Anlamlar

[1] Bir kimsenin, bir şeyin, bir durumun, gülünç, kusurlu, eksik vb yönlerini küçümseyerek eğlence konusu

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Herhangi bir törende veya gösteride yer alan kalabalık
[2] Bir kimse ile eğlenme

Crystal Clear app Community Help Atasözleri

[1] Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek
Advertisement