Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Bakara Suresi/1-7 Bakara Suresi/8-20 Bakara Suresi/21-39
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (Yusuf Ali)
İnsanlar içinden kimisi de vardır ki Allaha ve son güne iman ettik derler de mü'min değillerdir.
İnsanlardan öyleleri de vardır ki, inanmadıkları halde, «Allah'a ve ahiret gününe inandık.» derler.
Of the people there are some who say: "We believe in Allah and the Last Day;" but they do not (really) believe.
1 Allahı ve mü'minleri aldatmağa çalışırlar, halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varamazlar.
Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. Halbuki sırf kendilerini aldatırlar da farkına varmazlar.
Fain would they deceive Allah and those who believe, but they only deceive themselves, and realize (it) not!
فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ فَزَادَهُمُ اللَّهُ مَرَضًا وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْذِبُونَ
Kalblerinde bir maraz vardır da Allah marazlarını artırmıştır, ve yalancılık ettikleri için bunlara elîm bir azab vardır.
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını arttırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.
In their hearts is a disease; and Allah has increased their disease: And grievous is the penalty they (incur), because they are false (to themselves).
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ
Hem bunlara yer yüzünü fesada vermeyin denildiği zaman biz ancak ıslahcılarız derler.
Hem onlara: «Yeryüzünde fesat çıkarmayın.» denildiğinde: «Biz ancak ıslah edicileriz.» derler.
When it is said to them: "Make not mischief on the earth," they say: "Why, we only want to make peace!"
أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَكِنْ لَا يَشْعُرُونَ
Ha! Doğrusu bunlar ortalığı ifsat edenlerdir bunlar lâkin şuurları yok farkında değillerdir.
İyi bilin ki, onlar ortalığı bozanların ta kendileridir, fakat anlamazlar.
Of a surety, they are the ones who make mischief, but they realize (it) not.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ ءَامِنُوا كَمَا ءَامَنَ النَّاسُ قَالُوا أَنُؤْمِنُ كَمَا ءَامَنَ السُّفَهَاءُ أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاءُ وَلَكِنْ لَا يَعْلَمُونَ
Yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler.
Onlara: «İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın.» denilince, «Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?» derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
When it is said to them: "Believe as the others believe:" They say: "Shall we believe as the fools believe?" Nay, of a surety they are the fools, but they do not know.
وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا إِلَىٰ شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ إِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِئُونَ
Bir de iman edenlerle karşılaştılar mı «amenna» derler ve kendi şeytanlarile halvet oldular mı «emin olun derler, biz sizinle beraberiz, biz ancak mütehziyiz».
Onlar iman edenlere rastladıkları zaman: «İnandık» derler. Fakat şeytanlarıyle yalnız kaldıkları zaman: «Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay ediyoruz.» derler.
When they meet those who believe, they say: "We believe;" but when they are alone with their evil ones, they say: "We are really with you: We (were) only jesting."
اللَّهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Allah onlarla istihza ediyor da tuğyanları içinde bocalarlarken kendilerini sürüklüyor.
(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde serserice dolaşmalarına mühlet verir.
Allah will throw back their mockery on them, and give them rope in their trespasses; so they will wander like blind ones (to and fro).
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ
Bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almuşlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir.
İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Allah will throw back their mockery on them, and give them rope in their trespasses; so they will wander like blind ones (to and fro).
مَثَلُهُمْ كَمَثَلِ الَّذِي اسْتَوْقَدَ نَارًا فَلَمَّا أَضَاءَتْ مَا حَوْلَهُ ذَهَبَ اللَّهُ بِنُورِهِمْ وَتَرَكَهُمْ فِي ظُلُمَاتٍ لَا يُبْصِرُونَ
Bunların meseli şunun meseline benzer ki bir ateş yakmak istedi, vaktaki çevresindekileri aydınlattı, tam o sırada Allah nurlarını gideriverip kendilerini zulmetler içinde bıraktı, artık bunlar görmezler.
Onların durumu, bir ateş yakanın durumu gibidir. (Ateş) çevresini aydınlatır aydınlatmaz Allah onların (gözlerinin) nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı, artık görmezler.
Their similitude is that of a man who kindled a fire; when it lighted all around him, Allah took away their light and left them in utter darkness. So they could not see.
صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَ
(Onlar) sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
Deaf, dumb, and blind, they will not return (to the path).

أَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَاءِ فِيهِ ظُلُمَاتٌ وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ يَجْعَلُونَ أَصَابِعَهُمْ فِي ءَاذَانِهِمْ مِنَ الصَّوَاعِقِ حَذَرَ الْمَوْتِ وَاللَّهُ مُحِيطٌ بِالْكَافِرِينَ

Yahut semadan boşanan bir yağmur hali gibidir ki onda karanlıklar var, bir gürleme, bir şimşek var, yıldırımlardan ölüm korkusiyle parmaklarını kulaklarına tıkıyorlar, ve Allah kâfirleri kuşatmıştır.
Yahut (onların durumu), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve şimşek(ler) bulunan bir yağmur(a tutulmuşun hali) gibidir. Yıldırımlardan ölmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, inkârcıları tamamen kuşatmıştır.
Or (another similitude) is that of a rain-laden cloud from the sky: In it are zones of darkness, and thunder and lightning: They press their fingers in their ears to keep out the stunning thunder-clap, the while they are in terror of death. But Allah is ever round the rejecters of Faith!
يَكَادُ الْبَرْقُ يَخْطَفُ أَبْصَارَهُمْ كُلَّمَا أَضَاءَ لَهُمْ مَشَوْا فِيهِ وَإِذَا أَظْلَمَ عَلَيْهِمْ قَامُوا وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَذَهَبَ بِسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ إِنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
Şimşek nerede ise gözlerini kapıverecek önlerini aydınlattımı ışığında yörüyorlar, karanlık üzerlerine çöktü mü dikilip kalıyorlar, Allah dilemiş olsa idi elbet işitmelerini görmelerini de alıverirdi, şüphe yok ki Allah her şey'e kadir, daima kadirdir
Şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini aydınlatınca ışığında yürüyorlar, karanlıklar üzerlerine çökünce de dikilip kalıyorlar. Allah dileseydi işitme ve görmelerini alıverirdi. Şüphe yok ki, Allah her şeye gücü yetendir.
The lightning all but snatches away their sight; every time the light (Helps) them, they walk therein, and when the darkness grows on them, they stand still. And if Allah willed, He could take away their faculty of hearing and seeing; for Allah hath power over all things.
Wikipedia-logo-tr
'den Bakara Suresi/8-20 ile ilgili bir şeyler var.
Bakınız

Şablon:Bakarabakınız - d {{Bakarabakınız}}


Bakara. Bakar . Baqara
İcl. Buzağı . Samir Bakara/HDKD . HDKD/Bakara . Bakara/HDKD/Aslı.

Bakara/HAT . Bakara/VİDEO. Bakara/Audio. Bakara/MEAL. Bakara Suresi/MEAL
[1]
Bakara Suresi
Bakara/TEFSİRLER
HDKD/Bakara
Bakara/HDKD
Bakara Suresi/Elmalı Orijinal

Dosya:2-Bakara.pdf
Bakara/Fîzılâl'il Kur'an
Bakara/Tefhim-ül Kur'an

HDKD/Bakara Bakara Suresi/Elmalı Bakara Suresi/Elmalı Orijinal Bakara EO<
Bakara/MEAL
HDKD/Meal/Bakara
Bakara/Meal/HDKD
Bakara Suresi/Hak Dini Kur'an Dili.
Portal:Kur'an . 1.Cüz.
Bakara Suresi/HDKD/1-96. Bakara Suresi/HDKD/97-196. Bakara buzağı mı, yoksa inek mi?. Bakara Suresi/SÛRE HAKKINDA BİLGİ. Samiri. Kur’an-ı Kerim’ in zirvesi. (Düve Sadeleştirilme Bakara Suresi/HDKD/1-96 . Bakara Suresi/HDKD/97-196 . Bakara Suresi/HDKD/197-286 . Bakara Suresi/HDKD/Sadeleştirilmiş - HDKD/Sadeleştirilmiş Bakara Suresi/HDKD/Sadeleştirilmiş/1-7. Bakara/HDKD/Sadeleştirilmiş . Bakara Suresi/HDKD/Sadeleştirilmiş. Bakara Suresi/Elmalı.
Bakara Suresi Test
Rüku bölümlerine göre tablolu meal ve tefsiri Bakara/EO/1-7 Bakara Suresi/1-7 Bakara Suresi/8-20 Bakara Suresi/21-39 Bakara Suresi/40-46 Bakara Suresi/183-188

Bakara Suresi/Elmalı/8-20 Bakara Suresi/Elmalı/21-39 Bakara Suresi/Elmalı/60-61 Bakara Suresi/Elmalı/61-71 Bakara Suresi/Elmalı/72
Bakara buzağı mı, yoksa inek mi?
En'am Sekiz çift 6/143 Koyundan iki za'n Keçiden iki ma'az Deveden iki İbil Sığırdan iki bakar
İnek -Tosun / Davar (Küçük baş hayvan)- Sığır (Büyük baş hayvan)/ - Buzağı (Sığır yavrusu) / Dana - (Düve / Mal - Malcılık
Cow - Cowboy ABD cowboyların kurduğu bir medeniyet
Ox - Cattle - Bull - Calf
Tarihte ineklerin ve inekçi değerlerinin kutsallaştırılması
Golden calf[2] - Altın buzağı Samiri (Islamic figure) [3] -Samiri - Apis (god) [4] - Apis veya Hapis -Apis resimleri - Nandi (bull) [5] - Sacred bull [6] - Bull worship - Bugonia Bucranium Camahueto Red heifer Taurobolium Cattle in religion Deer (mythology) Awal Kamadhenu Aurochs[7] Bull (mythology)[] Chillingham Cattle Ur (rune) Wisent Gaur Banteng
*Vazife: Tefsir içerisinde geçen Arabi harflerin ne aslı ne de okunuşu ne de tercümesi mevcut değildir. Bu hiç bir sitede yoktur. Biz surelerin tamamında hem de özel de bu sûrede bu çalışma ile ilk kez
1. Arabi harf eksiğini tamamlayacağız
2. Arabi hurufla yazılı metinlere Latin harflerle okunuşunu koyacağız.
3. Arabi hurufla yazılı metinlere tercümesini ekleyeceğiz. Bunu HDKD/Sadeleşirilmiş bölümünün tamamında , hem de HDKD/Bakara - Bakara Suresi/HDKD - Bakara Suresi/HDKD/Sadeleştirilmiş sayfalarında yapacağız. Böylece Elmalı Tefsiri ilk kez adam gibi webe aktarımış olacaktır.
*Alıntı yeri: http://www.kuranikerim.com/telmalili/b_index.htm (Arabi huruf yok - meal yok - okunuş yok - Yalandan copy past yapılmış... Biz bunu yapmayacağız...)
Medenîdir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem Efendimizin Medineye hicretlerinden sonra ilk nazil olan suredir. Bununla beraber bütün kur'anın en son nazil olan « وَاﺗَّﻘُﻮا ﻳَﻮْﻣًﺎ ﺗُﺮْﺟَﻌُﻮنَ ﻓٖﻴﻪِ اِﻟَﻰ اﻟﻠّٰﻪِ ﺛُﻢَّ ﺗُﻮَﻓّٰﻰ ﻛُﻞُّ ﻧَﻔْﺲٍ ﻣَﺎ ﻛَﺴَﺒَﺖْ وَﻫُﻢْ ﻟَﺎ ﻳُﻈْﻠَﻤُﻮنَ » ayeti de bundadır. Demek ki Medinede ilk nüzule başlıyan ve en sonra tamam olan bir surei celiledir. Fatiha mazamini kur'anı icmalen müştemil olduğu gibi bu da ekseri ahkâmını tafsıl cihetinden öyledir. Bu iki haysiyetledir ki « اَﻓْﻀَﻞُ اﻟْﻘُﺮْاٰنِ اﻟْﻔَﺎﺗِﺤَﺔِ » ve « اَﻓْﻀَﻞُ اﻟْﻘُﺮْاٰنِ ﺳُﻮرَةُ اﻟْﺒَﻘَﺮَةِ » hadîsi şerifleri varit olmuştur. Kezalik Resulullah Efendimize bir gün bir melek geldiği sırada «müjde, sana iki nur verildi ki senden evvel hiç bir Peygambere verilmemişti: Fatihatülkitab ve havatimi suret-il-bakara» diye tebşir ettiği rivayati sabitedendir. Bu surei celilenin lisanımızda umumiyetle en meşhur ilmi «baş elif lâm mim» yahut «büyük elif lâm mim»dir. Asıl ismi hassı ikidir. Suretülbakare, süretülkürsî. Elif lâm ile elbakare, Beniisrailin bakaresi demek olduğundan sade «bakare» kelimesinde bu manaya işaret kalmıyor. Beniisrailin işbu bakare kıssası yalnız bu surede zikredilmiş olduğundan bu tesmiyeye sebep olmuştur ki bu tesmiyede bakare kıssasının ehemmiyetine hususî bir tenbih vardır. «Elkürsî» kürsiyyi ilâhî demektir. Bu isim de âzamı ayat olan ayetülkürsînin bu surede bulunmasındandır. Bunlardan başka bu surenin biri has biri müşterek iki de lâkabı vardır. Evvelkisi Senamül kur'an, ikincisi Ezzehradır. « اِنَّ ﻟِﻜُﻞِّ ﺷَﻰْءٍ ﺳَﻨَﺎﻣًﺎ وَﺳَﻨَﺎمُ اﻟْﻘُﺮْاٰنِ اﻟْﺒَﻘَﺮَةُ = her şeyin bir senamı -bir hörkücü bir zirvesi- vardır. Kur'anın senamı da elbakare suresidir» hadîsi ve « اِﻗْﺮَؤُا اﻟﺰَّﻫْﺮَاوَﻳْﻦِ اﻟْﺒَﻘَﺮَةَ وَاٰلَ ﻋِﻤْﺮَانَ = iki Zehrayı, elbakare ile âli İmran surelerini okumağa devam ediniz» hadîsi ile ifade buyrulmuştur.

Kk1

For the convenience of those who wish to read all the surahs of this great book over a fixed period, the Glorious Qur'an is divided into 30 equal parts, each called one juz' (plural, ajza' meaning parts), or into seven equal segments, each called a manzil. Each juz' is subdivided into two hizbs (sections) which are further divided in four rubs (quarters). Therefore, if one reads one rub every night, the entire Qur'an will be read in about eight months. Similarly, if one wishes to read the complete Qur'an in one week, one must read one manzil a day. Large surahs of the Glorious Qur'an are also divided into rukuc according to the meaning of the passage. The Noble Qur'an has been well preserved in its original form through­out fourteen centuries in two ways: 1) in writing, and 2) by memorising and passing the words from the heart of one generation into that of another. Two copies of the original standard Qur'an still exist today, one in Istanbul [3] (Turkey) and one in Tashkent [4] (Uzbekistan). The Glorious Qur'an is considered to be so Holy that Muslims treat it with enormous respect. While It is being read:
• You must not speak
• You must not eat or drink
• You must concentrate quietly.
It is not to be touched unnecessarily. Before reading it or touching it: • You must wash thoroughly • You must be in the right frame of mind and have good intentions • You must seek refuge in God from satan's wicked intentions • Women should be clear from menstruation. Upon completion of its recitation one should conclude the session with certain phrases, at least stating that the Exalted God speaks the Truth, His Blessings be upon Muhammad (SA) and his kinsfolk. But normally, a longer prayer is recited. When not being recited, it should be: • Placed high up, so that nothing is put on top of it • Kept covered with a light cloth to shield it from dust. I shall refrain from describing this unique Book of Divine Guidance in my own humble words and examine how the Great Qur'an Itself defines Its own aspects.

Coat of arms of Moldavia

Coat of arms of Moldavia - Bakara veya mal veya cow insanlık için her zaman en önemli figür olmuştur.

Disambig Bakınız: Bakara suresi, Bakara suresi/MEAL, Bakara suresi/VİDEO, Bakara suresi/TEFSİR, Bakara suresi/TEZHİB, Bakara suresi/HAT, Bakara suresi/FAZİLETİ, Bakara suresi/HİKMETLERİ, Bakara suresi/, Bakara suresi/KERAMETLERİ, Bakara suresi/AUDİO, Bakara suresi/HADİSLER, Bakara Suresi/NAKİLLER, Bakara suresi/EL YAZMALARI


1 - Fatiha Suresi 2 - Bakara Suresi HDKD/Meal/Bakara 3 - Al-i İmran Suresi


Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement