Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Disambig Bakınız: batıl

Mubtıl : İptal eden.

Batıl Hakikatsız, hurafe. Hak ve doğru olmayan, yalan. Şartlarını yapmamakla kabul olmayan ibadet ve muâmele. Meselâ: Bir özür bulunmaksızın taharetsiz kılınan namaz gibi. (Bak: Fasid) (Bir bayram akşamı, gökte ay ve hilâli arıyanlar içinde, ihtiyar bir zat da bulunur. Bu zat, gökteki hilâli görmek için bütün kasıd ve dikkatiyle nazarını göğe tevcih edip, hilâli araştırmakla meşgul iken, gözünün kirpiklerinden uzanan ve gözünün hadakası üzerine eğilen beyaz bir kıl, nasılsa gözüne ilişir. O zat, derhâl: "Hilâli gördüm."der, "İşte bu gördüğüm aydır." diye hükmeder.İşte sathî ve dikkatsiz nazarlar bu gibi hatalara düştükleri gibi, yüksek bir cevhere ve mükerrem bir mahiyete mâlik olan insan, kasdı ve dikkati ile daima hak ve hakikatı ararken, bazan sathî ve dikkatsiz bir nazarla bâtıla bakar. O bâtıl da; ihtiyarsız, talebsiz, davetsiz fikrine gelir. Fikri de, çâr nâçâr alır saklar; yavaş yavaş kabul ve tasdikine mazhar olur. Fakat onun o bâtılı kabul ve tasdiki, bütün hikmetlerin mercii olan nizam-ı âlemden gaflet etmesinden ve madde ile hareketinin ezeliyete zıd olduğuna körlük gösterdiğinden ileri gelmiştir ki, şu garip nakışları ve acib san'at eserlerini esbab-ı câmideye isnad etmek mecburiyetiyle o dalâletlere düşmüşlerdir. İ.İ.)

BÂTIL

Boşa gitmek, fâsit olmak, hükmü düşmek, işsiz kalmak, cesur olmak, bir şeyi bozmak, saçmalamak anlamlarındaki "b.t.l." kökünden türeyen "bâtıl" kelimesi; gerçekliği olmayan, yok olan demektir. "Hak" kavramının zıddıdır. Din dilinde var gibi görünen ancak varlığı olmayan, hakikati bulunmayan, boş, temelsiz ve asılsız şeylere denir. Çoğulu, ebâtıl'dır. Bâtıl kelimesi Kur'ân'da yirmi altı âyette geçmiş ve yalan (Âl-i İmrân, 3/71), put (Lokmân, 31/30), şirk (Bakara, 2/42), haram, haksızlık, zulüm (Bakara, 2/188) boş, faydasız (Âl-i İmrân, 3/191) ve boşa gitmek (Hûd, 11/16) anlamlarında kullanılmıştır.

Kur'ân'a göre; tevhid inancına uymayan her türlü inanç, Allah'tan başka tapılan ve yalvarılan her şey (Hac, 22/62; Lokmân, 31/30); kumar, hırsızlık, rüşvet, yalan, hile vb. yollarla elde edilen bütün kazançlar (Nisâ, 4/29) bâtıl'dır.

Fıkıh ıstılahında ise, rükünleri ve şartları tamamen veya kısmen eksik olan ibadetler ile gerekli şartları taşımayan akitler batıl (yok, geçersiz) kabul edilmiştir. Batıl olan akit, herhangi bir hukukî sonuç doğurmaz. (bk. Butlan) (İ.K.)

BATIL İTİKAT

Alm. Aberglaube, Fr. Préjugé, İng. Superstition, False belief, heretical belief. Aslı olmayan, gerçek olmayan inanç. Batıl, lügatte "hurafe, hak olmayan, sahte, boş, hükümsüz" manalarına gelir. Zıttı olarak "hak, doğru" kelimeleri kullanılır.

İlk insan ve ilk peygamber hazret-i Adem'dir. Allahü teala kullarına onun vasıtasıyla dünyada ve ahirette saadete kavuşmaları için emir ve yasaklarını bildirdi. Buna göre insanların ilk dini hak dindir. Allahü teala hak dinden haberi olmayan veya hak dinleri unutup, yanlış yollara sapanlara, doğru yolu bulmaları için, zaman zaman peygamber denilen rehberler gönderdi. İnsanlar, bu rehberlerin gösterdiği doğru yolu unuttuklarında, yahud onlara uymayıp kendi başlarına gittiklerinde hep yanlış yollara saptılar, batıl itikatların (inanışların) içerisine düştüler.

Batıl itikatlar, çağlara, ırklara, iklimlere, insanların kültür ve medeniyet seviyelerine göre değişiklik gösterir. Günümüzde de çeşitli cemiyetlerde yaşayan bazı insanların birbirlerinden çok farklı batıl itikatları vardır. Bazı ülkelerde batıl itikatlar toplumun bir kısmını veya tamamını kaplayarak uydurma din ve tarikatler ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda olduğu gibi, günümüzde de bazı Afrika, Güney Amerika ve Asya'nın yerli kabile ve insan toplulukları insan eliyle taş, ağaç, vs. gibi maddelerden yapılmış resimlere, heykellere, güneş, ay, çeşitli hayvan türleri gibi maddi varlıklara veya hayali vehimlere tapınmaktadır. Bunlardan başka modern toplumlarda da sahib olunan ilmi ve teknik seviye ile taban tabana zıt, türlü çeşitli batıl itikatlara rastlanmakta, hatta yerine göre vahşi, saçma, tuhaf, saldırgan kültürel ekoller, bu tür itikatlara dayanarak, peşlerine taktıkları insan grubları ile parlayıp sönmektedirler. Bu sonuncu çeşidin örneklerine Amerika ve Avrupa'da sık rastlanmaktadır.

Bizim toplumumuzda az rastlanan batıl itikatlar; daha çok yeterli bilgi, kültür ve muhakeme seviyesinden mahrum insanlar arasında görülür. Sayıları pekçok olan bu tür inançlardan; "Salı günü bir işe başlanmaz!", "Elden ele sabun, makas, bıçak, verilmez!", "Çarşamba günü çamaşır yıkanmaz!", "Perşembe günü saç taranmaz!", "fala inanmak" gibi din ile ilgisi olmayanları, mahalli de olsa, uyduranı bilinmeyen ve sebep gösterilmeksizin körü körüne inanılanlarından birkaçıdır.

Bunlardan başka bir de İslamiyete art niyetlerle sokulmak istenen batıl itikatlar vardır; "Sadece Muharrem'in 10. günü aşure pişirip dağıtmak, mübarek gecelerde helva pişirip dağıtmak, Hıdırellezde ateş yakıp üstünden üç defa atlamak, uğura veya uğursuzluğa inanmak, kiralık insan tutarak ölü evinde veya mezar başında ağlatmak, bağırıp çağırtarak kafileyi, sanatlı sözler söyletmek, kabrin etrafını tavaf eder gibi dönmek vb." misal olarak sayılabilir. İnsanları dünya ve ahiret saadetine kavuşturacak olan İslam dininin kaynaklarında böyle şeylerin hiçbirine rastlanmaz ve yer verilmez. İslamiyet, başta putperestlik olmak üzere, inanç, amel ve muamelatta bütün batıl itikatları kaldırmış, her şeyde doğru, hak ve hakiki olanı getirmiştir. Bu hususları İslamın temel kitapları tekrar tekrar yazmaktadır.

Ancak; bazı büyük zatlar için çeşitli şeyler adamak konusunda bilgi eksikliğinden veya yanlışlığından doğan batıl inanç ve uygulamalara bir takım yerlerde rastlanmaktadır. Mesela İslam dininde; türbelere bez, iplik bağlamak, mezarlara mum yakmak yoktur. Bunları Hıristiyanlar ve başka dinlerin mensupları yapmaktadır. Cahil halk veya din bilgisi az kimselerin ölüler için para, mum, yemek ve benzeri şeyler adayarak büyük zatlara yaklaşmak, onlardan faydalanmak istemeleri ve müşkillerinin (problemlerinin) çözümünde, arzu ve isteklerinin yerine getirilmesinde yardımlarını beklemeleri batıl itikatlardandır. İslamiyete uygun olarak büyük zatların ruhaniyetlerinden istifade etmek için, adanacak şeyler Allah için adanır. Sevabı o büyük zata bağışlanır. Böylece o zatın Allah katında adak sahibine şefaatçi olması ve bu kişinin arzusuna kavuşması beklenir, umulur.

MÜBTELÎ

Denemek, tecrübe etmek anlamındaki "b-l-v" kökünden türeyen mübtelî sınayan, deneyen, imtihan eden demektir.

Allah'ın sıfatı olarak Kur'ân'da azamet çoğulu ile "mübtelîn" şeklinde iki âyette geçmiştir: "...Biz elbette imtihan edenleriz." (Mü'minûn, 23/30); "Talut, askeriyle ayrılınca `Allah bizi nehirle deneyecektir', dedi." (Bakara, 2/249).

İmtihan, imtihan edilenin durumunu bilmek için yapılır. Bu anlamda Allah'ın imtihan etmeye ihtiyacı yoktur. Çünkü O, geçmişi bildiği gibi geleceği de bilir, açığı, âşikâr olanı bildiği gibi, gizli olanı, sırları da bilir. Allah'ın kullarını imtihan etmesi, onların durumlarını, inançlarını, içlerinde olanları ortaya çıkarmak, âşikâr yapmak içindir.

Allah'ın bu vasfı, Kur'ân'da daha çok "belâ - yeblû", "ibtelâ - yebtelî" ve "fetene - yeftinü" fiilleriyle anlatılmıştır. Allah, mü'min-kâfir herkesi çeşitli şekillerde kimini nimetle kimini minnetle imtihan eder. Her şeyden önce ölümü ve hayatı insanların hangisi daha güzel amel yapacak diye yaratmıştır (Mülk, 67/2). Allah, Kur'ân'da insanları iyilik ve kötülük (A'râf, 7/168), hayır ve şer (Enbiyâ, 21/35), mallar ve çocuklar (Enfâl, 8/28), cihad / çalışma ve sabır (Muhammed, 47/31), açlık, korku, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme (Bakara, 2/155), verilen maddi ve manevi nimetler (Mâide, 5/48; Kehf, 18/7; Kalem, 68/17) konusunda imtihan ettiğini bildirmiştir.

Uhud Savaşı'nda Müslümanların başına gelenlerle ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "...Allah, göğüslerinizdekini denemek ve kalplerinizdekini açığa çıkarmak için (bunları) başınıza getirdi." (Âl-i İmrân, 3/154). Bu âyet, Allah'ın imtihanının ne anlama geldiğini ifade etmektedir. Nimet de külfet de birer imtihandır (Bakara, 2/49; A'râf, 7/141) (İ.K.)

Hakkın Karşıtı Olarak Batıl Hakkın Karşıtı Olarak Batıl Hakkın Karşıtı Olarak Batıl: ‘Hak ve batıl’ kavramları İslâm ile onun dışındaki dinleri nitelendirmek için kullanılıyor. Nitekim dinler tarihini yazan bir çok müslüman yazar dinleri ‘hak dinler’ ve ‘batıl dinler’ şeklinde iki başlıkta incelemişlerdir. Hak dinlere ‘milel’, batıl dinlere de ‘nihal’ denmiştir. Kur’an, hakk kelimesini hem Allah (cc) için, hem de O’nun dini İslâm için kullanmaktadır. Çünkü Allah (cc) mutlak gerçektir, mutlak varlıktır, varlığı değişmeyen ve ebedidir. O’nun dini İslâm da doğrudur, temeli vardır, gerçektir ve kalıcı olandır.[1] ‘Batıl’, geçersiz, hükümsüz ve kalıcı olmayandır. Şu âyet hak ve batıl kelimelerini çok net bir şekilde ortaya koyuyor: “(Allah) gökten bir su indirdi de kendi miktarınca sel oldu. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya meta (fayda) sağlamak için ateşte yakıp-erittikleri şeylerden (madenlerden) de bunun gibi bir köpük (posa) kalır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır, insanlara fayda sağlayacak şey ise yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle örnekler vermektedir.” (Ra’d: 13/17) Allah (cc) mutlak Hak’tır. O kendi varlığı ile vardır ve her şeyin yaratıcısıdır. Kıyamette her şey ölecektir ve yalnızca O’nun varlığı kalacaktır.[2] Öyleyse O’nun dışındaki her şey O’nun sebebiyle vardırlar. Kendi başlarına bir varlıkları ve bir gerçeklikleri yoktur. Bu anlamda onlar batıldırlar, yani mutlak gerçek değillerdir ve varlıklarının tek başına bir hükmü yoktur.

Hak olan Allah (cc)[3] yeri ve gökleri hak olarak yarattı. Bunları ve diğer bütün varlıkları varlığının âyetleri, belgeleri yaptı. İnsan bunlara bakar, basiretle bunları idrak eder ve hak olan yola, İslâma teslim olur.[4] Ayrıca Rabbimiz, Hz. Muhammed’i hak peygamber olarak gönderdi.[5] O’nunla beraber bir de hak Kitap indirdi.[6]

Bütün bunlara rağmen bazı insanlar kalıcı, sağlam, doğru olan Hakk’ı bırakır, köpük gibi bir değeri ve kalıcılığı olmayan batıl’a uyar. Halbuki köpük kaybolmaya mahkûmdur, bir faydası da yoktur.

Kur’an şöyle buyuruyor: “De ki: Hak geldi, batıl zail oldu (yok oldu). Çünkü batıl yok olucudur.” (İsra: 17/81) “Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki o, yok olup gitmiştir ...” (Enbiya: 21/18) Görüldüğü gibi ‘batıl’, köksüzdür ve güçsüzdür. Yok olmaya, dağılmaya, silinip gitmeye mahkûmdur. Hakk’ın karşısında tutunamaz. Suyun üzerindeki köpük gibi olan batıl’ın, demir gibi olan hakkın karşısında tutunması rnümkün olabilir mi? Dünya hayatında ‘batıl’ bazen hakk’a galip gelmiş gibi görünür. İnsanlar öyle zannederler. Ya da müslümanların mağlup oluşlarına bakarak kimileri bunu batıl’ın galibiyeti gibi sayarlar. Halbuki gerçek böyle değildir. Müslümanlar da insandırlar; hataları, eksikleri vardır. Görevlerini yapmamış, gerekli tedbirleri almamış olabilirler. Onların zayıf durumu veya hataları, Hakk’ın zayıflığı veya zilleti değildir. Yeryüzünde hiç bir müslüman kalmasa bile Allah’ın adı ve Onun dini yine yücedir. O’nun kelimesi olan İslâm ve O’nun kitabı olan Kur’an yine üstündür.[7]

Allah (cc) mücrimler, yani azgın günahkârlar istemese bile Hakk’ı gerçekleştirmek ve yerleştirmek, batıl’ı ise iptal etmek, geçersiz kılmak istiyor.[8]

Köksüz, temelsiz ve doğru olmayan batıl’a, yani Allah (cc) katında geçersiz olan inançlara inanan kimseler elbette zarara uğrayacaklardır. Allah’ı inkâr eden kafirler, batıl’a din diye inanmaktadırlar. Bu da onlar için büyük bir zarardır.[9] Allah (cc) dururken, hiç bir şey yaratamayacak kadar aciz ve güçsüz, bir fayda sağlayamayan, bir zararı gideremeyen batıl şeylere (tanrılara) ibadet edenler çok büyük bir yanlışın içerisinderler.[10] Bu gibilerin inandıkları din mahvolucudur ve bu batıl dinlere inananların yaptıkları işler de batıldır.[11]

Küfre düşenler kendi akıllarınca hak olarak gönderilen Peygamberin davetine ve mesajına karşı mücadele ederler, hakkı iptal etmek, yani geçersiz kılmak için uğraşırlar. Ancak bu çabaları boş bir çabadır.[12] ‘Batıl’, kavram olarak bazı insanların Allah’ın dışında uydurdukları ilâhların ortak adı olduğu gibi, bu ilâh fikrine uygun olarak inandıkları dinlerin de ortak adıdır. Allah (cc) katında geçerli olmayan, hükümsüz, temelsiz ve yanlış olan bütün inanç ve ibadetler batıldır. “De ki; Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir.” (Sebe’: 34/49) Günümüzde peşine gidilen; İslâm’a aykırı bütün inançlar, dünya görüşleri, hayat anlayışları, toplumsal düzenler, ideolojiler Allah’ın katında batıldır; geçersiz ve hükümsüzdür. Aynı kökten gelen ‘iptal’ bir şeyi geçersiz ve hükümsüz kılmak demektir. Bunun fail (özne) ismi olan ‘mubtıl’ ise iptal edici, işi gücü batıl olan, ya da işleri boşa giden anlamlarına gelir.

“... Allah’ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte istekli olanlar (mubtıl) zarara uğrarlar.” (Ğafir: 40/78)[13]

[1] Hacc: 22/62. [2] Kasas: 28/88. [3] Tâhâ: 20/114; Kehf: 18/44. vd. [4] Bakara: 2/109, 147. vd. [5] Bakara: 2/119. [6] Bakara: 2/213. [7] Tevbe: 9/40. [8] Enfal: 8/8. [9] Ankebût: 29/52. [10] Nahl: 16/72-73. [11] A’raf: 7/139; Hûd: 11/16. [12] Kehf: 18/56. [13] Hüseyin K. Ece, İslam’ın Temel Kavramları, Beyan Yayınları: 68-70.

Hakkın Karşıtı Olarak Bâtıl Hakkın Karşıtı Olarak Bâtıl Hakkın Karşıtı Olarak Bâtıl ‘Hak ve bâtıl’ kavramları İslâm ile onun dışındaki dinleri nitelendirmek için kullanılır. Nitekim dinler tarihini yazan bir çok müslüman yazar, dinleri ‘hak din’ ve ‘bâtıl dinler’ şeklinde iki başlıkta incelemişlerdir. Kur’an, hak kelimesini hem Allah (c.c.) için, hem de O’nun dini İslâm için kullanmakta-dır. Çünkü Allah (cc) mutlak gerçektir, mutlak varlıktır, varlığı değişmeyen ve ebedî olandır. O’nun dini İslâm da doğrudur, temeli vardır, gerçektir ve kalıcı olandır (22/Hacc, 62).

‘Bâtıl’, geçersiz, hükümsüz ve kalıcı olmayandır. Şu âyet hak ve bâtıl kelimelerini çok net bir şekilde ortaya koyuyor: “(Allah) gökten bir su indirdi de kendi miktarınca sel oldu. Sel de yüze vuran bir köpük yüklendi. Bir süs veya metâ (fayda) sağlamak için ateşte yakıp erittikleri şeylerden (madenlerden) de bunun gibi bir köpük (posa) kalır. İşte Allah, hak ile batıla böyle örnekler verir. Köpüğe gelince, o atılır, insanlara fayda sağlayacak şey ise yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle örnekler vermektedir.” (13/Ra’d, 17). Allah (c.c.) mutlak Hak’tır. O kendi varlığı ile vardır ve her şeyin yaratıcısıdır. Kıyamette her şey ölecektir ve yalnızca O’nun varlığı kalacaktır. (28/Kasas, 88). Öyleyse O’nun dışındaki her şey O’nun sebebiyle vardırlar. Kendi başlarına bir varlıkları ve bir gerçeklikleri yoktur. Bu anlamda onlar bâtıldırlar, yani mutlak gerçek değillerdir ve varlıklarının tek başına bir hükmü yoktur. Hak olan Allah (c.c.) (20/Tâhâ, 114; 18/Kehf, 44. vd.) yeri ve gökleri hak olarak yarattı. Bunları ve diğer bütün varlıkları varlığının âyetleri, belgeleri yaptı. İnsan bunlara bakar, basiretle bunları idrak eder ve hak olan yola, Islâma teslim olur. (2/Bakara, 109, 147 vd.) Ayrıca Rabbimiz, Hz. Muhammed’i hak peygamber olarak gönderdi (2/Bakara, 119). O’nunla beraber bir de hak Kitap indirdi (2/Bakara, 213). Bütün bunlara rağmen bazı insanlar kalıcı, sağlam, doğru olan Hakk’ı bırakır, köpük gibi bir değeri ve kalıcılığı olmayan bâtıla uyar. Halbuki köpük kaybolmaya mahkûmdur, bir faydası da yoktur. “De ki: Hak geldi, bâtıl zâil oldu (yok oldu). Çünkü bâtıl yok olucudur.” (17/İsrâ, 81) “Hayır, biz hakkı bâtılın tepesine indiririz, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki o, yok olup gitmiştir.” (21/Enbiyâ, 18). Görüldüğü gibi ‘bâtıl’, köksüzdür ve güçsüzdür; yok olmaya, dağılmaya, silinip gitmeye mahkûmdur. Hakk’ın karşısında tutunamaz. Suyun üzerindeki köpük gibi olan bâtılın, demir gibi olan hakkın karşısında tutunması mümkün olabilir mi? Dünya hayatında ‘bâtıl’ bazen hakka galip gelmiş gibi görünür; İnsanlar öyle zannederler. Ya da müslümanların mağlup oluşlarına bakarak, bazıları bu durumu bâtılın galibiyeti zanneder. Halbuki gerçek böyle değildir. Müslümanlar da insandırlar; hataları, eksikleri vardır. Görevlerini yapmamış, gerekli tedbirleri almamış olabilirler. Onların zayıf durumu veya hataları, Hakk’ın zayıflığı veya zilleti değildir. Yeryüzünde hiç bir müslüman kalmasa bile Allah’ın adı ve O'nun dini yine yücedir. O’nun kelimesi olan İslâm ve O’nun kitabı olan Kur’an yine üstündür. (9/Tevbe, 40). Allah (c.c.) mücrimler, yani azgın günahkârlar istemese bile Hakk’ı gerçekleştirmek ve yerleştirmek, batıl’ı ise iptal etmek, geçersiz kılmak istiyor. (8/Enfal, 8). Köksüz, temelsiz ve doğru olmayan bâtıla, yani Allah katında geçersiz olan inançlara inanan kimseler elbette zarara uğrayacaklardır. Allah’ı inkâr eden kâfirler, bâtıl'a din diye inanmaktadırlar. Bu da onlar için büyük bir zarardır (29/Ankebût, 52). Allah dururken, hiç bir şey yaratamayacak kadar âciz ve güçsüz, bir fayda sağlayamayan, bir zararı gideremeyen bâtıl şeylere (tanrılara) ibâdet edenler çok büyük bir yanlışın içerisindedirler (16/Nahl, 72-73). Bu gibilerin inandıkları din, mahv olucudur ve bu bâtıl dinlere inananların yaptıkları işler de bâtıldır (7/A’râf, 139; 11/Hûd, 1ó). Küfre düşenler kendi akıllarınca hak olarak gönderilen Peygamberin dâvetine ve mesajına karşı mücadele ederler, hakkı iptal etmek, yani geçersiz kılmak için uğraşırlar. Ancak bu çabaları boş bir çabadır (18/Kehf, 56). ‘Bâtıl’, kavram olarak bazı insanların Allah’ın dışında uydurdukları ilâhların ortak adı olduğu gibi, bu ilâh fikrine uygun olarak inandıkları dinlerin de ortak adıdır. Allah katında geçerli olmayan, hükümsüz, temelsiz ve yanlış olan bütün inanç ve ibadetler bâtıldır.“De ki; Hak geldi; bâatıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne de geri getirebilir.” (34/Sebe’, 49). Aynı kökten gelen ‘iptal’ bir şeyi geçersiz ve hükümsüz kılmak demektir. Bunun fâil (özne) ismi olan ‘mubtıl’ ise iptal edici, işi gücü bâtıl olan, ya da işleri boşa giden anlamlarına gelir. “... Allah’ın emri geldiği zaman hak ile hüküm verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte istekli olanlar (mubtıl) zarara uğrarlar.” (40/Ğâfir, 78). Günümüzde peşine gidilen; İslâm’a aykırı bütün inançlar, dünya görüşleri, hayat anlayışları, toplumsal düzenler, ideolojiler Allah’ın katında batıldır; geçersiz ve hükümsüzdür.

[]

Lupa Sıfat[]

Ico libri Anlamlar

[1] hükümsüz
[2] boş

Write Yazılışlar

باطل

Nuvola apps bookcase Köken

Nuvola apps bookcase Köken
Disambig Bakınız: bâtıl

[]

Lupa Sıfat[]

Ico libri Anlamlar

[1] Doğru ve haklı olmayan
[2] Dayanaksız, çürük, temelsiz
[3] Geçersiz
[4] Asılsız

io:batıl ku:batıl

Advertisement