←Mezarlık | Safahat Mehmet Akif Ersoy |
Hasbihâl→ |
|
Bayram şiiri Şiir Metni
|
Bayram şiiri Güncel Türkçesi
|
Ufuklar bütün gülmede, cihan başka cihandır; Bayram ne kadar hoş, ne neş'eli bir zamandır! | |
Bayramda güler masum çehresi çocuğun, Ümit çocuğun saf suretinde görünür. | |
Her cebhede bir nûr-i mücerred lemeânda; Her dîdede bir rûh demâdem cevelândır. |
Yalın bir ışık parıldar herkesin yüzünde; Her dem bir ruh dolaşır bütün gözlerde. |
Âlâm-ı hayâtın iki kat büktüğü ecsâd Feyzindeki te'sîr ile âsûde revandır. |
Hayat acılarının iki kat büktüğü bedenler, Onun bereketiyle huzur içinde dik yürürler. |
Ferdâ-yı sükûn perveridir sâl-i cidâlin, Nevmîd düşen kalbe ümîd-âver-i candır. |
Bayram günleri mücadeleli bir yılın sonunda gelen huzurlu günlerdir, Ümitsiz kalp bugünlerde yeni bir ümitle canlanır. |
Heycâ-yi maîşetteki feryâd-ı mehîb Dünyâda biraz dindiği an varsa bu andır.> |
Geçim kavgasındaki korkunç feryadın, Dünyada biraz dindiği an varsa bu andır. |
Bahar sabahında bu güzellik bulunur mu? Bak şu yeryüzüne, nasıl taptaze ve şendir! |
Bahar sabahında bu güzellik bulunur mu? Bak şu yeryüzüne, nasıl taptaze ve şendir! |
Her göğüste bir sevinçli kalp çarpmakta, Her kalpte bir ışıklı arzular dünyası gizlidir. | |
Raksân oluyor cünbüş-i dûşiyle anâsır, Gûya ki bütün sadr-ı zemin pür-galeyandır. |
Her milletten insan bayram yapmanın neşesiyle eğlenmekte, Sanki bütün yeryüzünün kalbi coşmuştur. |
Eşbahı da cûşân ediyor feyz-i mübîni, Yâ Rab bu nasıl rûh-i avâlim-sereyandır! |
Apaçık bereketi bütün varlıkları coşturuyor, Ya Rab bu nasıl bütün âlemlere yayılan bir ruhtur? |
Bayramda gelir yâda ne hoş hâtıralar ki: Bin ömre verilmez, o kadar kadri girandır, |
Bayramda gelir hâtıra öyle hoş anılar ki; Bin ömre değişilmez, o kadar değeri yüksektir. |
Iydin bana dâim görünür levh-i kerîmi: Mâzî-i tufûliyyetimin yâd-ı besîmi. |
Görünür bana daima bayramın cömert manzarası: Çocukluk günlerimin gülümseyen hatırası. |
Birinci gün hava bir parça nâ-müsâiddi; İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti. |
Birinci gün hava pek uygun değildi; İkinci gün açılıp, sonra pek güzel gitti. |
Dedim ki: "Fâtih'e çıksam yavaşça, bir yanda Durup o âlemi seyreylesem de meydanda, |
Dedim ki: "Fatih'e çıksam yavaşça, bir yanda Durup o âlemi seyretsem de meydanda, |
Ziyâret etsem ehibbâyı sonradan... Hoş olur. Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. " |
Ziyaret etsem dostları sonradan... Hoş olur. Bütün gün evde oturmak ne olsa pek boştur. |
Bu arzû-yi tenezzüh gelince, artık ben Durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden. |
" Bu gezme isteği gelince, artık ben durur muyum? Ne gezer! Fırladım hemen evden. |
Gelin de bayramı Fâtih'te seyredin, zirâ Hayâle, hâtıra sığmaz o herc ü merc-i safâ, |
Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, Zira Hâtıra, hayale sığmaz o karmakarışık eğlence. |
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan Tutun da, tâ dedemiz demlerinden arta kalan, |
Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan Tütün da ta dedemiz zamanından arta kalan. |
Asırlar ölçüsü boy boy asâli nesle kadar, Büyük küçük bütün efrâd-i belde, hepsi de var! |
Asırlar ölçüsü boy boy bastonlu nesile kadar, Büyük küçük bütün bölge halkı, hepsi de var! |
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar, İçinde darbuka, teflerle zilli şakşaklar, |
Adım başında kurulmuş beşik salıncaklar, İçinde darbuka, deflerle zilli şakşaklar. |
Biraz gidin; Kocaman bir çadır... Önünde bütün, Çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için |
Biraz gidin: Kocaman bir çadır... Önünde bütün,çoluk çocuk birer onluk verip de girmek için |
Nöbetle bekleşiyorlar. Acep içinde ne var? "Japonya'dan gelen insan suratlı bir canavar!" |
Nöbetle bekleşiyorlar. Acaba içinde ne var? "Japonya'dan gelen, insan suratlı bir canavar!" |
Geçin: sırayla çadırlar. Önünde her birinin. Diyor: "Kuzum, girecek varsa durmasın girsin." |
Geçin: Sırayla çadırlar. Önünde her birinin Diyor: "Kuzum girecek varsa, durmasın girsin. |
Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir îlân, "Alın gözüm buna derler..." sadâsı her yandan. |
" Bağırmadan sesi bitmiş ayaklı bir i'lân "Alın gözüm, buna derler..." sadâsı her yandan. |
Alettirikçilerin keyfi pek yolunda hele: Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele. |
Elektrikçilerin keyfi pek yolunda hele: Gelen yapışmada bir mutlaka o saplı tele. |
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi İnince binmede artık onun da hemşerisi: |
Terazilerden adam eksik olmuyor; birisi İnince binmede artık onun da hemşerisi: |
Hak okka çünkü bu kantar... Frenk îcâdı gıram Değil! Diremleri dörtyüz, hesapta şaşmaz adam." |
"Hak okka çünkü bu kantar... Firenk icadı gıram Değil! Diremleri dört yüz, hesapta şaşmaz adam." |
- Muhallebim ne de kaymak! - Şifalıdır macun! - Simit mi istedin ağa? - Yokmuş onluğun, dursun. |
-Muhallebim ne de kaymak! -Şifalıdır ma'cun! Simit mi istedin ağa? -Yokmuş onluğum, dursun. |
O başta: Kuşkunu kopmuş eğerli düldüller, Bu başta: Paldimi düşmüş semerli bülbüller! |
O başta: Kuskunu (1) kopmuş eğerli düldüller, Bu başta: Paldımı (2) düşmüş semerli bülbüller! |
Baloncular, hacıyatmazlar, fırıldaklar, Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar; |
Baloncular, hacıyatmazcılar, fırıldaklar, Horoz şekerleri, civ civ öten oyuncaklar; |
Sağında atlıkarınca, solunda tahtırevan Önünde bir sürü çekçek, tepende çifte kolan |
Sağında atlı karınca, solunda tahtırevan Önünde bir sürü çekçek, tepende çiftekolan. |
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer... Ferâğ-ı bâl ile birden geviş getirmedeler. |
Öbek öbek yere çökmüş kömür çeken develer... Gönül rahatlığıyla birden geviş getirmedeler. |
Koşan, gezen, oturan, mâniler düzüp çağıran. Davullu zurnalı "dans" eyliyen, coşup bağıran, |
Koşan, gezen, oturan, maniler düzüp çağıran, Davullu zurnalı "dans" eyleyen, coşup bağıran |
Bu kâinât-ı sürûrun içinde gezdikçe, Çocukların tarafındaydı en çok eğlence, |
Bu neş'e evreninin içinde gezdikçe, Çocukların tarafındaydı en çok eğlence. |
Güzelce süslenerek dest-i nâz-ı mâderle; Birer çiçek gibi nevvâr olan bebeklerle |
Güzelce süslenerek annesinin nazik eliyle; Birer çiçek gibi parıldayan bebeklerle |
Gelirdi safha-i mevvâc-ı ıyde başka hayât... Bütün sürûr u şetâretti gördüğüm harekât! |
Gelirdi bayramın dalgalı yüzüne başka bir canlılık... Bütün neşe ve sevinçti gördüğüm hareket. |
Onar parayla biraz sallandırdılar... Derken, Dururdu "Yandı!" sadâsıyle türküler birden, |
Onar parayla biraz sallanırdılar... Derken, Dururdu "Yandı!" sesiyle türküler birden. |
- Ayol, demin daha yanmıştı a! Herif sen de, - Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de. |
-Ayol, demin daha yanmıştı ya! -Herif sen de... -Peki kızım, azıcık fazla sallarım ben de. |
"Deniz dalgasız olmazGönül sevdasız olmaz Yâri güzel olanın Başı belâsız olmaz! Haydindi mini mini maşallah Kavuşuruz inşallah..." |
-"Deniz dalgasız olmaz, -Gönül sevdasız olmaz, -Yarî güzel olanın Başı belasız olmaz! -Haydindi mini mini maşallah Kavuşuruz inşallah..." |
Fakat bu levha-i handâna karşı, pek yaşlı, Bir ihtiyar kadının koltuğunda gür kaşlı, |
Fakat bu güler yüzlü tabloya karşı, Pek yaşlı Bir ihtiyar kadının koltuğunda, gür kaşlı, |
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor. Gelen geçen "Bu niçin ağlıyor?" deyip soruyor. |
Uzunca saçlı güzel bir kız ağlayıp duruyor. Gelen geçen, bu niçin ağlıyor? diyor, soruyor. |
- Yetim ayol... Bana evlâd belâsıdır bu acı -Çocuk değil mi? 'Salıncak' diyor... - Salıncakçı! |
-Yetim ayol... Bana evlât belasıdır bu acı.
"Salıncak!" diyor... -Salıncakçı! |
Kuzum, biraz da bu binsin... Ne var sevâbına say... Yetim sevindirenin ömrü çok olur... - Hay hay! |
  -Kuzum, biraz bu da binsin... -Ne var sevabına say... -Yetim sevindirenin ömrü çok olur...
|