Bayram -
Bayram - Bayram/VP - Bayram/WP Bayram yazıları -- İ'd - İyd - بایرام Farsça WP- Bayram (Turkey) | |
---|---|
Also many Albanian Muslims, Gorani people, Pomaks and Bosniaks, as well as Muslims from the Northern Caucasus, Azerbaijan, Crimea and other Turkic peoples refer only to Eid ul-Fitr as "Bayram", most likely because of the enduring Ottoman Turkish influence in these parts of South-Eastern Europe. | |
Terkipler | Bayram günleri - Bayram tebrikleri - Bayram tekbirleri - Teşrik tekbirleri |
Türleri | Ramazan bayramı - Iyd-ul Fıtır Kurban bayramı - Iyd-ul Ezbaha - Eid al-Adha |
Alakalı | Arefe - Arafe - Kurban arefesi |
Siyasi bayramlar | 15 Temmuz Demokrasi Bayramı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı .23 Nisan milli Hakimiyet Bayramı. 19 Mayıs Gençlik Bayramı . 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı |
Milli Şair | Bayram - Mehmet Akif Ersoy - Safahat 2. sütun sadeleştirme devam ediyor. Aslına uymalı ve kafiye devam etmeli. 3 lü AL ve 4 lü SBL için sütunlar ekli değil. Eklenmeli Bayram/1 Mısralar ayırılmalı Bayramda niçin ağladım? Bu makale üzerine Milli Şair Mehmet Akif Ersoy Umar mıydın? şiirini yazar. Bayram/Edirnekapı şehitliğinde |
Şiirler | Bayram/Can Yücel Bayramlar bayram ola - Abdurrahim Karakoç
Mevla affede; bayram. o bayram olur! - Alvarlı Efe |
Kişiler | Hacı Bayram-ı Veli |
Ulusal Bayram : | Cumhuriyet Bayramı |
Resmî Bayram: | Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı . 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı |
Dini bayramlar | Dini Bayram : Ramazan Bayramı - Kurban Bayramı .Noel Yortusu. Hanuka |
Mevzuat | Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun
Ulusal Ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 2010 |
Şablon:Arefe |
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy şimal müslümanlarından Ataullah Behaeddin in Bayramda niçin ağladım makalesi üzerine Umar mıydın? nefis şiirini yazıyor.
Defter-i hatıratımdan[]
BAYRAMDA NİÇİN AĞLADIM?
Bi't-tab' hassas gönüllü olan adama her şey tesir eder; o hassasiyet daima onu ağlatır yahut güldürür.
Daha beşikte iken ebeveynim Müslümanlık hissiyatını kalbime telkin etmeye başladı.
Sonra mektebe, medreseye gidince, oradaki üstadlarım, okuduğum kitaplar, mütalaa ettiğim edebiyat, yaşadığım muhit; Hâsılı her şey bu hissiyatı takviye etti, İslam muhabbetini kalbime yerleştirdi.
Bu terbiyenin tesiri, bu hissin saikasıyladır ki ömrümün beşte bir kısmını İslam'a düşman bir memleket ordusunda geçirdiğim halde, papazlar Hıristiyan askerleriyle muzafferiyet duaları yaptıkları bir zamanda, ben ve benim ırkdaşlarım "Allahümme'nsuri'l - İslam"(Allah'ım Müslümanlara yardım et)dualarını tekrar eder dururduk.
Tarih, vukuatın tekerrüründen ibaret olduğu gibi, tali' de mukadderatın tebeddülünden ibarettir.
İşte tali' beni bugün İstanbul'da bulunduruyor.
Bugün bayram.
Müslümanların mukaddes bir günü, Darülhilafe'de bulunuyorum.
Çocukluğumdan beri beslediğim emel, bugün tahakkuk ediyor.
Kaç yıldır ben bu günün iştiyakıyla mütehassis idim.
Üç yüz milyon Müslüman'ın merkez-i Hilafeti olan İstanbul'da bayram namazı kılmak, benim için en büyük emel, en mütehassiri bulunduğum bir saadet idi.
Çocukluk zamanlarımda babamla beraber bayram namazına gidiyorduk.
Şimalin karanlık ormanları içinde bulunan köyümüzün camiine girdirdiğimiz zaman, evimizin duvarında asılan Ayasofya cami-i şerifinin resmi gözümün önüne gelir onun hayaliyle kendimden geçerdim. “Bayram namazı kim bilir nasıl kılınır?” diye tehassürümü babama söylerdim. O da:
-Ömrün olursa, yavrum, belki İstanbul’a gider görürsün…>> derdi.
Bugün hep o hatıralar canlanıyor, cananına kavuşan bir hasretzede süruruyla sermest bulunuyorum. Hava da ne güzel! Ne latif cenup bir rüzgâr esiyor! Her taraf bayraklarla donatılmış, Nabi’nin dediği gibi:
Ne kadar âlemi devr etse sipihr
Bulmaz İstanbul’a benzer bir şehr
Arkadaşlarımdan birisiyle onun arzu ettiği camie gidiyoruz.
Kalbim pek heyecanlı.
Hazret-i Halife’nin diyarında bulunuyorum.
Merkez-i İslam olan İstanbul camilerine gidiyorum.
Kimbilir, ne yüksek sözler işiteceğim, ne heyecanlı mev’izeler dinleyeceğim, ne münevver İslam simaları göreceğim!...
Bu hislerle camie girdim.
Bir de ne göreyim, bütün cami askerle dolu. Askerden başka kimseler yok.
Bila-ihtiyar sordum:
-Bu ne hal? Bu cami askerlere mi mahsus?
-Hayır efendim!
-Yoksa adamlarınız hep asker mi?>
-Hayır efendim!
-Ne garip hal. Asker olmayanlarınız camiye gitmiyor mu?>
Her ne ise tekbirler tekrar edildi.
Nihayet yavaş yavaş hatvelerle minbere gelen sarıklı bir efendi, Müslümanların kim bilir kaçıncı defa olarak kılmakta oldukları bayram namazının niyetini ve ne suretle kılınacağını tarif etti.
Uyumuş olan ahali derhal kalktı.
Namaz kılındı.
Birkaç söz hutbe okundu.
Âmin dendi, oldu bitti.
Sordum:
-Va’z ü nasihatler, Müslümanları faaliyet ve saadete davetler, müessesat-ı hayriye ve evlad-ı şühedaya iane toplamalar…
Biz gelinceye kadar hep olmuş bitmiş mi?
-Hayır efendim.
Camiden çıktık.
Odama avdet ediyordum.
Zihnim şu suale cevap vermekle meşgul! Acaba hangileri şeriat hadimi: Her cum’a ve bayram namazlarında minber üzerinden saatlerce Kur’an’ın esrarını tebliğ ve telkin eden, dini nutuklar iradıyla millete rehberlik eden, milyonlarca ianeler toplayarak eftal-i müslimin için mektepler, medreseler tesis eden Şimal millet-i mahkumesi imamları mı? Yoksa şimdi metbuum olan şu imam efendi hazretleri mi?
Bu hal beni çok müteessir etti.
Odama geldim.
Kapıyı kapadım.
Ağlamaya başladım.
O gün akşama kadar İslam’ın garipliğine,
Müslümanların inhitatına ağladım, ağladım, ağladım…
Şimal Müslümanlarından
Ataullah Behaeddin
Yorum[]
Eyüp Sabri Kartal yorumu[]
Bu yazıyı yazmaya üç hal sebep olabilir:
- Birincisi: Ataullah'ın bilmediği Balkan Savaşında gizlelen 6 milyon Türk 2 Milyon arnavut 800.000 kişililk ordunun yok oluşu. Sokaklarda erkek kalmayışı...George White anılarına müracaat edilebilir.
- İkincisi: Devletin yapısı değişmemiştir. Her şey tepeden beklenir. Komutan ya camiye ya da anmaya götürür.
- Üçüncüsü:Hakikaten Osmanlı ciddi değişim geçirmiştir.Rasyonalizm artmıştır. Camiye giden insan yoktur.Bu sebeple camiler boştur.
- Dördüncüsü; Bizim diyanet personeli ile Osmanlı'daki cami hocaları aynı tornadan çıkmıştır. O yüzden aksiyon yerine "salla başı, al maaşı felsefesi" hakimdir. "Karışma karıştırma felsefesi" hala geçerlidir.
- Beşincisi; Devletlerin şeklinin değişmesiyle mentaliteler değişmez.