←Olmaz ya... tabii... biri insan, biri hayvan | Hakkın Sesleri (3.Kitap) Mehmet Akif Ersoy |
Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti→ |
Düz Liseler için sunumu[]
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehy eder,
Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış hayırlı bir milletsiniz. |
"Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehyeder,Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için
meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz." (1) |
"You command the good of the people and trying to keep them away from evil, That you believe in God, for the good of the people unveiled the most auspicious of a nation. "(1)
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Once upon a time we are also the nation, and how a nation What nationality ever taught to the world!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyyetin, Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin, |
İnsanlığın bütün ufukları kapkaranlıkken, Işık olup fışkırmışız ta karanlığın koynundan; |
When there is no light at all the horizons of humanity, Light and darkness in the bosom of ;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yarmışız edvar-ı fetretten kalan yeldaları; Fikr-i ferda doğmadan yağdırmışız ferdaları! |
Yarmışız anarşi dönemlerinden kalma en uzun geceleri; Yarın fikri doğmadan yağdırmışız yarınları! |
Split the remaining periods, the longest night of anarchy; Tomorrow is tomorrow thrown the idea was born!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Öyle ferdalar ki: Kaldırmış serapa alemi; Dideler bir cavidani fecrin olmuş mahremi. |
Öyle yarınlar ki: Alemi baştan başa kaldırmış; Gözler daimî sabah aydınlığı nedir yakından tanımış. |
Tomorrows so that: Humanity completely removed; What is the enduring light of morning recognized the eyes closely.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yirmi beş yıl, yirmi beş bin yıl kadar feyyaz imiş! Bak ne ani bir tekamül! Bak ki: Hala mündehiş |
Yirmi beş yıl (2), yirmi beş bin yıl kadar bereketli imiş! Bak ne ânî bir gelişme! |
Twenty-five years (2), twenty-five thousand years or so fertile! Look at what moment of development!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yad-ı fevka'l-ı i'tiyadından onun tarihler; Görmemiş benzer o müdhiş seyre, hem görmez beşer, |
Bak ki tarihler Onun olağanüstü hatırasından hâlâ şaşkınlığa düşmekteler; O müthiş ilerlemenin benzerini görmemiş, hem görmez insanlık.
|
See that the dates His extraordinary memory of astonishment was still falling; Similar to that seen great progress, and humanity will not see.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bir taraftan dinimiz, ahlakımız, irfanımız; Bir taraftan seyfe makrun adlimiz, ihsanımız; |
Bir taraftan dinimiz, ahlâkımız, irfanımız; Bir taraftan kılıçla desteklenen adaletimiz, cömertliğimiz; |
On the one hand religion, morality, our culture; On the one hand supported by the sword our justice, our generosity;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yükselip akvamı almış fevc fevc ağuşuna; Hepsi dalmış vahdetin aheng-i cuşu cuşuna, |
Yükselip akın akın gelen kavimleri kucaklamış; Hepsi birliğin coşup giden âhengine dalmış. |
Flock to rise from the tribes embraced; They all lost in the harmony of the union to be successful.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Emr-i bi'l ma'ruf imiş ihvan-ı İslam'ın işi; Nehy edermiş, bir fenalık görse, kardeş kardeşi. |
İyiliğe yöneltmek imiş müslüman kardeşlerin görevi; Engellermiş, bir kötülük görse, kardeş kardeşi. |
Favor direct role Muslim brothers; When he sees an evil brother the other obstacles,
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kimse haksızlıktan etmezmiş tegafül ihtiyar; Ferde raci? sadmeden efrad olurmuş lerzedar. |
Kimse haksızlığa göz yummayı düşünmezmiş; Bir kişiye gelen herkesi fertleri sarsarmış. |
No one thinks of condone injustice; Affects the whole community from the evil on eper person.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Biz, neyiz? Seyreyle artık; bir de fikr et, neymişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz! |
Şimdi bir bak biz neyiz; bir de düşün ki ne imişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz. (*) |
What are we now taking a look, what a dream that? Religion in the fur coat was the same:putting on reverse turned.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Nehy-i ma´rûf emr-i münkerdir gezen meydanda bak! En metîn ahlâkımız, yâhud, görüp aldırmamak! |
Bak şimdi ortada görünen, iyiliğe engel olmak, kötülüğe yöneltmek Yahut da en sağlam ahlâkımız:Görüp de görmezlikten gelmek! |
Look, now appears in the middle, to prevent goodness, evil aim or the morality of the firm: For those in the ignore!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yıktı bin mel´un kalem nâmûsu, bizler uymadık: "Susmak evlâdır´" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
Bin mel'un kalem namusu yıktı, bizler uzak durduk; "Susmak en iyisidir" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
A thousand of inferiority pen destroyed the honor, we've been talking away; "Silence is the best" he trailed off ... You expect we didn’t hear!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kustu bin murdar ağız şer´in bütün ahkâmına; Âh, bir ses bâri yükselseydi nefret nâmına! |
Kustu yüzlerce pis ağız şeriatın bütün hükümlerine; Ah, bir ses bari yükselseydi nefret namına! |
Hundreds of filthy mouth vomited all the provisions of the Sharia; Oh, at least a sound heard reporting to hate!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Altı yüz bin can gider; milyonla îmân eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah´tan bilir! |
Altı yüz bin can gider, milyonla iman eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah'tan bilir! |
Six hundred thousand people die, faith decreases by millions; People will not see! If an one see, he is probably an idiot and supposes it is the destiny.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sonra, şâyet,sahsının incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyr eyleyen gümbürtüyü! |
Sonra, şayet kendinin incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü! |
Then, if he receive damaged feathers: Finds at the ruined who heard the fracas!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kırkın aylıktan biraz, yâhud geciksin vermeyin; Fodla çiy kalsın, ´pilâv bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Kırpın aylıktan biraz, yahut geciksin vermeyin; Ekmek çiğ kalsın, "pilav bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Months to trim a little, or not delayed; Keep raw bread, rice, finished, "say, not show,
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Fes, cone, cap, provided you look at your turban, hand in hand; Open to the sky in bloom in the stomach of a fuss!
|
örnek osmanlıca مقدمة
| ||
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir dernekte seyret gel de artık sen beni! |
Ortalık alt üst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir toplantıda seyret gel de artık sen beni! |
When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me! When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Göster, Allah'ım, bu millet kurtulur, tek mu'cize: Bir "utanmak hissi" ver gâib hazînenden bize! |
Bu millet kurtulur, Allah'ım, göster bir tek mucize: Göster de bir "utanma duygusu" ver gizli hazinenden bize! |
Get rid of this nation, God, the only miracle of a show: Show a "sense of shame," Give us the hidden treasure!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Anadolu Liseleri ve İngilizce Eğitim veren Üniversiteler için sunumu[]
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
İngilizce Tercüme
|
Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehy eder,
Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış hayırlı bir milletsiniz. |
"Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehyeder,Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için
meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz." (1) |
"You command the good of the people and trying to keep them away from evil, That you believe in God, for the good of the people unveiled the most auspicious of a nation. "(1)
|
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Once upon a time we are also the nation, and how a nation What nationality ever taught to the world!
|
Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyyetin, Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin, |
İnsanlığın bütün ufukları kapkaranlıkken, Işık olup fışkırmışız ta karanlığın koynundan; |
When there is no light at all the horizons of humanity, Light and darkness in the bosom of ;
|
Yarmışız edvar-ı fetretten kalan yeldaları; Fikr-i ferda doğmadan yağdırmışız ferdaları! |
Yarmışız anarşi dönemlerinden kalma en uzun geceleri; Yarın fikri doğmadan yağdırmışız yarınları! |
Split the remaining periods, the longest night of anarchy; Tomorrow is tomorrow thrown the idea was born!
|
Öyle ferdalar ki: Kaldırmış serapa alemi; Dideler bir cavidani fecrin olmuş mahremi. |
Öyle yarınlar ki: Alemi baştan başa kaldırmış; Gözler daimî sabah aydınlığı nedir yakından tanımış. |
Tomorrows so that: Humanity completely removed; What is the enduring light of morning recognized the eyes closely.
|
Yirmi beş yıl, yirmi beş bin yıl kadar feyyaz imiş! Bak ne ani bir tekamül! Bak ki: Hala mündehiş |
Yirmi beş yıl (2), yirmi beş bin yıl kadar bereketli imiş! Bak ne ânî bir gelişme! |
Twenty-five years (2), twenty-five thousand years or so fertile! Look at what moment of development!
|
Yad-ı fevka'l-ı i'tiyadından onun tarihler; Görmemiş benzer o müdhiş seyre, hem görmez beşer, |
Bak ki tarihler Onun olağanüstü hatırasından hâlâ şaşkınlığa düşmekteler; O müthiş ilerlemenin benzerini görmemiş, hem görmez insanlık.
|
See that the dates His extraordinary memory of astonishment was still falling; Similar to that seen great progress, and humanity will not see.
|
Bir taraftan dinimiz, ahlakımız, irfanımız; Bir taraftan seyfe makrun adlimiz, ihsanımız; |
Bir taraftan dinimiz, ahlâkımız, irfanımız; Bir taraftan kılıçla desteklenen adaletimiz, cömertliğimiz; |
On the one hand religion, morality, our culture; On the one hand supported by the sword our justice, our generosity;
|
Yükselip akvamı almış fevc fevc ağuşuna; Hepsi dalmış vahdetin aheng-i cuşu cuşuna, |
Yükselip akın akın gelen kavimleri kucaklamış; Hepsi birliğin coşup giden âhengine dalmış. |
Flock to rise from the tribes embraced; They all lost in the harmony of the union to be successful.
|
Emr-i bi'l ma'ruf imiş ihvan-ı İslam'ın işi; Nehy edermiş, bir fenalık görse, kardeş kardeşi. |
İyiliğe yöneltmek imiş müslüman kardeşlerin görevi; Engellermiş, bir kötülük görse, kardeş kardeşi. |
Favor direct role Muslim brothers; When he sees an evil brother the other obstacles,
|
Kimse haksızlıktan etmezmiş tegafül ihtiyar; Ferde raci? sadmeden efrad olurmuş lerzedar. |
Kimse haksızlığa göz yummayı düşünmezmiş; Bir kişiye gelen herkesi fertleri sarsarmış. |
No one thinks of condone injustice; Affects the whole community from the evil on eper person.
|
Biz, neyiz? Seyreyle artık; bir de fikr et, neymişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz! |
Şimdi bir bak biz neyiz; bir de düşün ki ne imişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz. (*) |
What are we now taking a look, what a dream that? Religion in the fur coat was the same:putting on reverse turned.
|
Nehy-i ma´rûf emr-i münkerdir gezen meydanda bak! En metîn ahlâkımız, yâhud, görüp aldırmamak! |
Bak şimdi ortada görünen, iyiliğe engel olmak, kötülüğe yöneltmek Yahut da en sağlam ahlâkımız:Görüp de görmezlikten gelmek! |
Look, now appears in the middle, to prevent goodness, evil aim or the morality of the firm: For those in the ignore!
|
Yıktı bin mel´un kalem nâmûsu, bizler uymadık: "Susmak evlâdır´" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
Bin mel'un kalem namusu yıktı, bizler uzak durduk; "Susmak en iyisidir" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
A thousand of inferiority pen destroyed the honor, we've been talking away; "Silence is the best" he trailed off ... You expect we didn’t hear!
|
Kustu bin murdar ağız şer´in bütün ahkâmına; Âh, bir ses bâri yükselseydi nefret nâmına! |
Kustu yüzlerce pis ağız şeriatın bütün hükümlerine; Ah, bir ses bari yükselseydi nefret namına! |
Hundreds of filthy mouth vomited all the provisions of the Sharia; Oh, at least a sound heard reporting to hate!
|
Altı yüz bin can gider; milyonla îmân eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah´tan bilir! |
Altı yüz bin can gider, milyonla iman eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah'tan bilir! |
Six hundred thousand lives go, faith decreases million; People will not see! Thinks that it is destiny that saw idiot!
|
Sonra, şâyet,sahsının incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyr eyleyen gümbürtüyü! |
Sonra, şayet kendinin incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü! |
Then, if he receive damaged feathers: Finds at the ruined who heard the fracas!
|
Kırkın aylıktan biraz, yâhud geciksin vermeyin; Fodla çiy kalsın, ´pilâv bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Kırpın aylıktan biraz, yahut geciksin vermeyin; Ekmek çiğ kalsın, "pilav bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Months to trim a little, or not delayed; Keep raw bread, rice, finished, "say, not show,
|
Fes, cone, cap, provided you look at your turban, hand in hand; Open to the sky in bloom in the stomach of a fuss!
| ||
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir dernekte seyret gel de artık sen beni! |
Ortalık alt üst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir toplantıda seyret gel de artık sen beni! |
When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me! When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me!
|
Göster, Allah'ım, bu millet kurtulur, tek mu'cize: Bir "utanmak hissi" ver gâib hazînenden bize! |
Bu millet kurtulur, Allah'ım, göster bir tek mucize: Göster de bir "utanma duygusu" ver gizli hazinenden bize! |
Get rid of this nation, God, the only miracle of a show: Show a "sense of shame," Give us the hidden treasure!
|
Sosyal Bilimler Lisesi için sunumu[]
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz |
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehy eder,
Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için meydana çıkarılmış hayırlı bir milletsiniz. |
"Siz iyiliği emr eyler, kötülükten nehyeder,Allah'a inanır olduğunuzdan, insanların hayrı için
meydana çıkarılmış en hayırlı bir milletsiniz." (1) |
"You command the good of the people and trying to keep them away from evil, That you believe in God, for the good of the people unveiled the most auspicious of a nation. "(1)
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz, dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz! |
Once upon a time we are also the nation, and how a nation What nationality ever taught to the world!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyyetin, Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin, |
İnsanlığın bütün ufukları kapkaranlıkken, Işık olup fışkırmışız ta karanlığın koynundan; |
When there is no light at all the horizons of humanity, Light and darkness in the bosom of ;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yarmışız edvar-ı fetretten kalan yeldaları; Fikr-i ferda doğmadan yağdırmışız ferdaları! |
Yarmışız anarşi dönemlerinden kalma en uzun geceleri; Yarın fikri doğmadan yağdırmışız yarınları! |
Split the remaining periods, the longest night of anarchy; Tomorrow is tomorrow thrown the idea was born!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Öyle ferdalar ki: Kaldırmış serapa alemi; Dideler bir cavidani fecrin olmuş mahremi. |
Öyle yarınlar ki: Alemi baştan başa kaldırmış; Gözler daimî sabah aydınlığı nedir yakından tanımış. |
Tomorrows so that: Humanity completely removed; What is the enduring light of morning recognized the eyes closely.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yirmi beş yıl, yirmi beş bin yıl kadar feyyaz imiş! Bak ne ani bir tekamül! Bak ki: Hala mündehiş |
Yirmi beş yıl (2), yirmi beş bin yıl kadar bereketli imiş! Bak ne ânî bir gelişme! |
Twenty-five years (2), twenty-five thousand years or so fertile! Look at what moment of development!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yad-ı fevka'l-ı i'tiyadından onun tarihler; Görmemiş benzer o müdhiş seyre, hem görmez beşer, |
Bak ki tarihler Onun olağanüstü hatırasından hâlâ şaşkınlığa düşmekteler; O müthiş ilerlemenin benzerini görmemiş, hem görmez insanlık.
|
See that the dates His extraordinary memory of astonishment was still falling; Similar to that seen great progress, and humanity will not see.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bir taraftan dinimiz, ahlakımız, irfanımız; Bir taraftan seyfe makrun adlimiz, ihsanımız; |
Bir taraftan dinimiz, ahlâkımız, irfanımız; Bir taraftan kılıçla desteklenen adaletimiz, cömertliğimiz; |
On the one hand religion, morality, our culture; On the one hand supported by the sword our justice, our generosity;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yükselip akvamı almış fevc fevc ağuşuna; Hepsi dalmış vahdetin aheng-i cuşu cuşuna, |
Yükselip akın akın gelen kavimleri kucaklamış; Hepsi birliğin coşup giden âhengine dalmış. |
Flock to rise from the tribes embraced; They all lost in the harmony of the union to be successful.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Emr-i bi'l ma'ruf imiş ihvan-ı İslam'ın işi; Nehy edermiş, bir fenalık görse, kardeş kardeşi. |
İyiliğe yöneltmek imiş müslüman kardeşlerin görevi; Engellermiş, bir kötülük görse, kardeş kardeşi. |
Favor direct role Muslim brothers; When he sees an evil brother the other obstacles,
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kimse haksızlıktan etmezmiş tegafül ihtiyar; Ferde raci? sadmeden efrad olurmuş lerzedar. |
Kimse haksızlığa göz yummayı düşünmezmiş; Bir kişiye gelen herkesi fertleri sarsarmış. |
No one thinks of condone injustice; Affects the whole community from the evil on eper person.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Biz, neyiz? Seyreyle artık; bir de fikr et, neymişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz! |
Şimdi bir bak biz neyiz; bir de düşün ki ne imişiz?
Din de kürkün aynı olmuş: Ters çevirmiş giymişiz. (*) |
What are we now taking a look, what a dream that? Religion in the fur coat was the same:putting on reverse turned.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Nehy-i ma´rûf emr-i münkerdir gezen meydanda bak! En metîn ahlâkımız, yâhud, görüp aldırmamak! |
Bak şimdi ortada görünen, iyiliğe engel olmak, kötülüğe yöneltmek Yahut da en sağlam ahlâkımız:Görüp de görmezlikten gelmek! |
Look, now appears in the middle, to prevent goodness, evil aim or the morality of the firm: For those in the ignore!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yıktı bin mel´un kalem nâmûsu, bizler uymadık: "Susmak evlâdır´" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
Bin mel'un kalem namusu yıktı, bizler uzak durduk; "Susmak en iyisidir" deyip sustuk... Sanırsın duymadık! |
A thousand of inferiority pen destroyed the honor, we've been talking away; "Silence is the best" he trailed off ... You expect we didn’t hear!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kustu bin murdar ağız şer´in bütün ahkâmına; Âh, bir ses bâri yükselseydi nefret nâmına! |
Kustu yüzlerce pis ağız şeriatın bütün hükümlerine; Ah, bir ses bari yükselseydi nefret namına! |
Hundreds of filthy mouth vomited all the provisions of the Sharia; Oh, at least a sound heard reporting to hate!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Altı yüz bin can gider; milyonla îmân eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah´tan bilir! |
Altı yüz bin can gider, milyonla iman eksilir; Kimseler görmez! Gören sersem de Allah'tan bilir! |
Six hundred thousand lives go, faith decreases million; People will not see! Thinks that it is destiny that saw idiot!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Sonra, şâyet,sahsının incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyr eyleyen gümbürtüyü! |
Sonra, şayet kendinin incinse, hattâ, bir tüyü: Yer yıkılmış zanneder seyreyleyen gümbürtüyü! |
Then, if he receive damaged feathers: Finds at the ruined who heard the fracas!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Kırkın aylıktan biraz, yâhud geciksin vermeyin; Fodla çiy kalsın, ´pilâv bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Kırpın aylıktan biraz, yahut geciksin vermeyin; Ekmek çiğ kalsın, "pilav bitmiş" deyin, göstermeyin, |
Months to trim a little, or not delayed; Keep raw bread, rice, finished, "say, not show,
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Fes, cone, cap, provided you look at your turban, hand in hand; Open to the sky in bloom in the stomach of a fuss!
|
örnek osmanlıca مقدمة
| ||
Ortalık altüst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir dernekte seyret gel de artık sen beni! |
Ortalık alt üst olurken ses çıkarmazdım, hani, Öyle bir toplantıda seyret gel de artık sen beni! |
When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me! When it upside down while the sound not made, you know, So now you come to a meeting, watch me!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Göster, Allah'ım, bu millet kurtulur, tek mu'cize: Bir "utanmak hissi" ver gâib hazînenden bize! |
Bu millet kurtulur, Allah'ım, göster bir tek mucize: Göster de bir "utanma duygusu" ver gizli hazinenden bize! |
Get rid of this nation, God, the only miracle of a show: Show a "sense of shame," Give us the hidden treasure!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Safahat besteleri - Safahat | |
---|---|
Şiirlere göre | Ezelden Aşinanım - Hüseyni Ney Taksimi - Nihavend Marşı -Acem Asiran Tambur Taksimi - Acem Asiran Istiklal Marsı -Nihavend Violonsel Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Rast Keman Taksimi Rast Istiklal Marsi
Rast Marş Istiklal Marsi (Acemsiran) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Rast1)Istiklal Marsi (Rast2) Cenk Marşı Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş AskerBağlantı başlığı |
Makamlara göre | x |
Dosyalar | Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri (→Cenk Marşı)
Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri Istiklal Marsi (Rast2) Istiklal Marsi (Rast1) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Acemsiran) Rast Marş Rast Keman Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Violonsel Taksimi Acem Asiran Istiklal Marsı Acem Asiran Tambur Taksimi İstiklal Marşı/Nihavend Ezelden Aşinanım Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş Asker Bütün Dünyaya Küskündüm Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri |
Tasnif et:
Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Anadolu ateşi davul Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Davul Oyunlari-1 Dosya:Anadolu Atesi Davul Show Dosya:DAVUL & DARBUKA SHOW Türk Halk Müziği Telli Çalgılar 'DIVAN SAZI Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi […') Dosya:DIVAN SAZI (added video DIVAN SAZI) Dosya:Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi (added video Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi) Dosya:Okan Murat Öztürk - Kaytağı Şablon:Türk Müziği Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Daff.jpg Dosya:Daf-isfahan.jpg Dosya:Pandei inter.jpg Dosya:Rhythm Tech tambourine.jpg Vurmalı Çalgılar Dosya:Kudum.jpg Dosya:Koltukdavul.jpg Dosya:Davul.jpg Dosya:Darbuka.jpg Şablon:Türk Müziği Dosya:Zils.jpg Vurmalı Çalgılar Zil Dosya:İstanbul Vurmalı Çalgılar Topluluğu |
II.Kitap (1912): Süleymaniye Kürsüsünde
Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 | |
---|---|
Safahat/II. Kitap ( Süleymaniye Kürsüsünde ) | Süleymaniye Kürsüsünde adlı tek bir şiirden oluşmaktadır.(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.) Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 |
Video | [[Dosya:Süleymaniye kürsüsünde2 2. bölüm - mehmet akif ersoy - safahat]] - |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
IV. Kitap (1913) : Fatih Kürsüsünde İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde | |
---|---|
Safahat/IV. Kitap (Fatih Kürsüsünde) | Fatih Kürsüsünde: İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
V.Kitap: (1917) Hatıralar Mehmet Akif'in kaybedilen vatan karşısında isyanlarını ve tevbelerini cem eden şiirleri....Koca Osmanlı Çınarının yıkılışı ve şairin ÇIĞLIKLARI.... Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - UYAN - Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır - Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden - Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını - Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır - El-Uksur'da - Berlin Hatıraları - Necid Çöllerinden Medine'ye | |
---|---|
Safahat/V. Kitap ( Hatıralar ) | Hatıralar:Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah-UYAN-Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır-Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile-Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden-Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını-Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır-El-Uksur'da-Berlin Hatıraları-Necid Çöllerinden Medine'ye |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VI.Kitap (1924) Asım Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır. Şair Asım'ın neslini ordumuzda görmektedir. Entellektüel ama bir o kadarda duası göklerden çevrilmeyecek kadar maneviyatlı bir gençlik ister. Oğlunun adınıda zaten Asım koyar. (Bakınız: Hz. Asım) | |
---|---|
Safahat/VI. Kitap ( Asım ) | Asım şiiri olup uzunca bir şiirdir Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır: Asım(I.Bölüm)- Asım II.Bölüm - Asım III.Bölüm - Asım IV.Bölüm - Asım V.Bölüm - Asım VI.Bölüm - Asım VII.Bölüm (Çanakkale şehitlerine şiirini içerir) - Asım VIII.Bölüm |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VİDEO SAFAHAT : Safahatın Audio Video Sunumu Projesi Milli Şairimizin Safahat adlı eserinin Video olarak sunumu projesinde 1.aşama: güzel okuma çalışmaları; 2.aşama: alt yazılı şiirlerin sunumu; 3.aşama;tercümelerinin sunumu ; 4. aşama: görsel konuyu anlatacak ögelerle video çalışması; 5.aşama: Videoların youtube yüklenmesi; 6.aşama; | |
---|---|
Yusuf Ziya Özkan'ın Safahat okumaları | * Cenk Marşı [2]
|
Adnan Özçelik AL okumaları | x |
Yenişehir SBAL okumaları | x |
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
İstiklal Marşı Oratoryosu - İstiklal Marşı - Safahat - Şablon:İMO
İstiklal marşı online döküman | |
---|---|
İMO/Ekibi | Proje sahibi:Eyüp Sabri Kartal - Mersin Yenişehir Kaymakamı
genel koordinatör:murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. görsel uygulamalar: murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. metin ve canlandırma: murat çınarlı nevit kodallı gssl md. yrd. nimet kabur nevit kodallı gssl edb. öğrt. bayram özfırat ö. yıldırımhan lisesi edb. öğrt. demet gürbüz dumlupınar lisesi edb. öğrt. muhammet benli sabancı lisesi edb. öğrt. müzikler:n. kodallı gssl ibrahim özişler koro öğrt. |
İMO/Proje oluşumu | İMO - İstiklal Marşı Oratoryosu Projesi |
İMO/İcraları | İstiklal Marşı Oratoryosu/2011-
İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 - Yenişehir İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 metin İstiklal Marşı Oratoryosu/2010 İstiklal Marşı Oratoryosu/2009 İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Müftülüğü İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Kaymakamlığı
İstiklal Marşı Oratoryosu/Nevit Kodallı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Şevket Pozcu Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Dumlupınar Lisesi İstiklâl Marşı Oratoryosu/Yenişehir Mehmet Adnan Özçelik Anadolu Lisesi |
İMO/Tasarımları | İstiklal Marşı Oratoryası/Kitapçık - İstiklal Marşı Oratoryası/A4 |
Kaynak | *İstiklal Marşı Oratoryosu/linkler
|
Yapılacaklar | *İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Güzel Sanatlar Lisesi Performans videosu youtube ve dailmotion sitelerine yüklenerek bu sayfaya konacaktır . Slaytlar google documanda ise webde yayınlanarak konmalıdır. Slayt resimleri de bu siteye eklenmelidir.
|
Yapılanlar | x |
Yorumlar | İMO/Öğretmen tepkileri |
Kavramlar | *Ortam: Sevr anlaşması ve sevr mağarası kıyaslaması. En korkulacak 2 hal.
|
İstiklal marşı oratoryosu
İstiklal Marşı Oratoryosu İstiklal Marşı/Oratoryo İstiklal Marşı Istiklal Marsi (Acemsiran) Şablon:İMO |
İstiklal Marşının Dünya Dillerine Tercümesi Projesi (Şimdilik sadece 24 dile çevrildi...) | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
İstiklal Marşı/Arapça - İstiklal Marşı/Çince - İstiklal Marşı/Belarusça - İstiklâl Marşı/İngilizce -
|
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
Safahat dışı şiir ve nesirleri İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ | |
---|---|
http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Safahat_D%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda_kalm%C4%B1%C5%9F_%C5%9Eiirler | |
Safahat dışı şiirleri | İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ - |
Tercüme ve makaleleri | x |
Tercüme çalışmaları[25] | Kur'an meali çalışması - Müslüman Kadını (1909) - Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un Müdafaası (1915) - İçkinin Hayat-ı Beşerde Açtığı Rahneler (1923) - Anglikan Kilisesine Cevap (1924) - İslâmlaşmak (1919) - İslâm’da Teşkilât-ı Siyasiye (1922). |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat Alfabetik Sıraya Göre Şiirler | |
---|---|
A | *Acem Şahı - Âhiret Yolu - Alınlar Terlemeli - Âmin Alayı - Âsım - Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak - Azim - Azimden Sonra Tevekkül - |
B | *Bayram - Bebek Yâhud Hakk-ı Karâr . Berlin Hatıraları . Bir Ariza - Bir Gece - Bir Mersiye - Bir Mezar Taşına Yazılmış İdi - Bir Resmin Akasına Yazılmış İdi - Bu Da Bir Mezar Taşı İçin Yazılmış İdi - Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti - Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz - Biz ki yarmıştık şu'unun büyük ummanını - Bülbül - |
C | * Cânan Yurdu - Cenk Marşı |
Ç | Çanakkale Şehidlerine - Çanakkale Şehitlerine - Çık da bir seyret baharın cuş-i rengârengini - Çocuklara - |
D | *Derviş Ahmed - Dirvâs - Durmayalım - Dur Yolcu (Bu şiir bizde yok bakalım |
E | *Edirne - El Uskur'da . Ezanlar - Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - Ey milletimin lahzada halkettiği ordu |
F | *Fatih camii . Fatih Camii Şiiri . Fatih Kürsüsünde . İki Arkadaş Fatih Yolunda - Firavun İle Yüzyüze |
G | *Gece - Geçinme Belâsı - Gül,Bülbül - |
H | *Hakkın Sesleri . Hakkın Sesleri/Mehmet Akif Ersoy . Hatıralar . Hasta - Hasır - Hasbihal - Hayat Arkadaşıma - Hicran - Hüsâm Efendi Hoca - Hüsran - Hüsran-ı Mübin -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli) |
J - K | *Japon'lar
|
L | * |
M | *Mahalle Kahvesi - Mahalle Kavgası - Meal-i Celili - Mehmet Ali'ye - Mehmer Ali'ye - Meyhane - Mevlid-i Nebi - Mezarlık - Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
N | *Ne Eser, Ne de Semer - Necid Çöllerinden Medine'ye . Nefs-i Nefis - Nevruz'a - Nerdesin? - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden |
O | *Ordunun Duası İstiklal Marşı gibi bu da millete ve orduya ait olduğundan Safahata alınmamıştır.
|
Ö | * |
P | *Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
R | *Resim İçin - Resmim İçin - Ressam Haklı - |
S | Şark |
Ş | *Şair Huzurunda Münekkid - Şark- Şehitler Abidesi İçin - Şeytan |
T | *Tebrik - Tek Hakikat - Tevhid Yâhud Feryâd- Umar mıydın? - - Tercümedir - tercümedir1 (İkinci tercümedir) |
U | *Uyan |
V | *Vahdet - Vaiz Kürsüde . |
Y | *Yâ Râb Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabâhı? . Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı? . Yaş Altmış - Yeis Yok! - Yemişçi İhtiyar |
Safahat konu indeksi | |
---|---|
Safahat kelime indeki | |
A | *Acem şahı
|
B | *Balkanlar : Cenk Marşı
|
C | Cehalet : Olmaz ya... Tabii... Biri İnsan, Biri Hayvan!
|
Ç | *Çalışmak :Küfe - Durmayalım -Uyan
|
D | * |
E | * Edirne - Edirne kal'esi (Edirne)
|
F | * |
G | * |
H | Akif'in manzum hikayeleri: Kocakarı ile Ömer(Hz. Ömerin idareciliği) - Köse İmam (Karı boşama derdindeki adama karşı köse imamın itabı ve halden dertlenmesi)
|
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli)
|
J - K | *Japon'lar -
|
L | *Lala Şahin (Edirne) - |
M | Mahkeme Asım şiiri içinde
|
N | * |
O | *Ordu:Ey milletimin lahzada halkettiği ordu - Ordunun duası -Cenk Marşı - İstiklâl Marşı |
Ö | * |
P | * |
R | Ramazan Vak'ası(Asım'dan)
|
S | Şark - Acemi Semerci |
Ş | Şeriat :Köse İmam
|
T | *Tosunum (Köse İmam)
|
U | *Utanma :Durmayalım
|
V | * |
Y | *Yediği Herze :Köse İmam |
Z | *Zalim idareci : Acem şahı |
MAE Mevzuat | |
---|---|
Mehmet Akif Ersoy - Mehmet Akif Ersoy kitapları - Mehmet Akif Ersoy mevzuatı | |
MAE hakkında | MAE/Hakkında vecizeler |
Wiki linkleri | x |
Kabulü | İstiklal Marşının Kabülü Hakkında Kanun |
Anma günü | İstiklal marşının kabul edildiği gün ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında kanun İstiklâl Marşının kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında yönetmelik |
Yenişehir Kaymakamlığı Safahat Çalışma Grubu | |
---|---|
Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi/TL11CW | |
Organize Safahat Grubu | Kullanıcı:Vahit - Kullanıcı:Semiha
Kullanıcı:Kayadelen Kullanıcı:Ayse ER Kullanıcı:Eylem GÜNER Kullanıcı:Ragıp ALKAN |
Bilgisayar Lisesi | *Kullanıcı:Elif Aydemir - Müd. Yrd.(Edebiyat öğretmeni)
|
Sosyal Bilimler Lisesi | *Mürşit Tekin
|
M.Adnan Özçelik Lisesi | xxx |
Safahat okulararası görev dağılımı | *Safahat/I. Kitap 'ı Sosyal Bilimler Lisesi,Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Şevket Pozcu Lisesi
|
Diğer Safahat Çalışanları | Kullanıcı:Cagriorki
Kullanıcı:İkizlerim Kullanıcı:Ayhankaya1971 Kullanıcı:M.Murşit Tekin Kullanıcı:Msbl düzgün Kullanıcı:Çiğdem bilir Kullanıcı:Sait Yılmaz Kullanıcı:Sibel inan Kullanıcı:Elifköse Sevilşen Kullanıcı:Metinkilic1975 Kullanıcı:Kimsesizseyyah GSL md yd Murat Çınarlı Kullanıcı:Abdulvahap Müftülük Kullanıcı:Muhammet altan Kullanıcı:Mehmet Boz Kullanıcı:Mehmet Ömer Kesilmiş Kullanıcı:Aysegultokdemir Kullanıcı:Çevlik Kullanıcı:Gunay sendilmen Kullanıcı:Betul Demır Kullanıcı:Mehmet KAVACIK Kullanıcı:Ayşeüncücan Kullanıcı:Elifaydemir Kullanıcı:Halim bozkurt Kullanıcı:Atik77 Kullanıcı:Mustafa Ekici |
Mehmet Akif Ersoy Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat çalışmaları | |
---|---|
Makaleler | x |
Basım çalışmaları | *Gençler için safahat - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca
|
Safahat sunuları | * Safahat AV sunumu - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca |
Safahat Tasarım Çalışmaları | *Safahat Kitap tasarımları
|
Safahat programları | *Safahat Kutlamaları -
|
Safahat okumaları | *Adnan Özçelik AL Safahat Okumaları
|
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi
Bu şiir üzerine makale[]
Aydınlık Dünden Aydınlık Yarınlara / Yağmur | - |
Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insaniyetin,
Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin. (M. Âkif)
Biz, asırlar ve asırlar boyu hayatımızı, hemen her zaman teneffüs edegeldiğimiz bir sonsuzluk mülâhazasına bağlı yaşadık. Yapıp ettiğimiz her şey bizde, zaman üstü hisleri tetikliyor, hayallerimizi harekete geçirip bizi pırıl pırıl bir geçmiş ve mutlu bir gelecek içinde dolaştırıyor, ruhlarımıza yaşadığımız/yaşayacağımız yılları-asırları o farklı güzellikleriyle duyuruyor ve bizi engin bir temâşâ zevkine dönüşen hülyalar içinde gezdiriyordu. Yaşanan her güzellik ve onların hatırlattıkları, çağrıştırdıkları, bir gül gibi nefis kokularıyla ufkumuzu sarıyor, yumuşak bir ipek gibi başımızı okşuyor, bize âdeta fâniliğimizi unutturuyor ve gönül gözlerimize bekâ ziyası çalarak ruhlarımıza ötelerin neşvesini tattırıyordu. Öyle ki, çok defa burayı ve öteleri bir çağlayanın bu başı ve öbür ucu gibi görüyor ve hiç mi hiç bir bitiş ve tükeniş mülâhazasına takılmıyorduk.
Bir bir gelen varlıkların geldikleri gibi bir bir gidişini –kaynağı varlık ve hâdiselerin kendi kültür ortamımıza göre yorumu– gayet normal ve yumuşak buluyor, hatta bu sırlı seyahati bir vuslata bağlı telâkki ettiğimizden derin bir inşirah duyuyor ve bu yoldaki hareketleri, yer değiştirmeleri, vazifeden terhis ve hizmet zahmetinden azat olup ilâhî teveccüh ve mükâfat âlemlerine yürüme şeklinde görüyorduk.
Günümüzde de öyle görenler vardır, ama o günler ve o günün derin insanları bir başkaydı; bir başka görürlerdi onlar burayı ve öteleri, ölümü, Hakk’a yürümeyi, dünyaya veda etmeyi, öbür âleme “merhaba” demeyi. Kendilerini idrak ettikçe bir imtihan heyecanı sarardı ruhlarını, kazanıp kazanamama hesabıyla geçirirlerdi ömürlerini. Duygu ve düşünce dünyalarında hep mehâfet ve mehâbet, sinelerinde sevgi ve iştiyak, gözleri Hakk’ın rahmetinde, gönülleri recâ duygusuyla meşbû, bambaşka hislerle dolar-taşar ve bu hislerle “şeb-i arûs”a yürüyor gibi yürürlerdi bu cihanın ötesine. Onlar, çok defa korksalar da her zaman ümitli ve hep tetikteydiler; zira biliyorlardı bu hayatın muvakkat olduğunu, ömürlerinin kısalığını, görülüp duyulan, zevk edilip yaşanan şeylerin fenâ ve zevâlini, kendilerine “çık” denecek zamanın belirsizliğini. Tetikte oldukları kadar da ümitliydiler, çünkü yol belli, hedef açık ve varılacak yer de malumdu. İmanları, mânevî donanımları, apaçık ve engin vicdanları, onlara, dar tabiî yapılarının çok çok üstünde farklı şeyler fısıldıyor ve önlerine ışıklar saçıyordu.
Kendilerini, kendi sınırlı duyuş ve sezişlerinin darlığına mahkûm edip topyekün mevcudâtı, umum ilâhî âyâtı böyle dar bir perspektiften seyir bahtsızlığı yaşayan ve ömürlerini cismaniyet ve bedenin karanlık koridorlarında tüketenler sinelerini dövüp âh u efgan etsinler; iman erleri her sabah, her akşam pırıl pırıl duygularla yepyeni bir âleme yürür, her zaman ötelere açık durur, karşılaşacakları sürprizlere “eyvallah” der, belâ ve musibetleri sabır imbiklerinde tadil ederek onları dahi birer arınma kurnası gibi değerlendirir; güzelleri güzel görür, hamd ü senâlarla derinleştirir; çirkin görünen şeylerin çehrelerine vicdanın ziyasından güzellikler çalar ve bütün ömürlerini rengârenk bir atmosferde yaşamasını bilirler.
Evet, bir zamanlar biz, hayatı hep böyle duymuş, böyle yaşamış, kendimizi ötelerin renklerle tüllenen yamaçlarında tenezzühe çıkmış gibi bir şevk u tarâb içinde hissetmiş ve bu hislerle oturup kalkmıştık. Zira, haberdardık yaşadığımız hayatın başlangıcından, nihayetinden, ifade ettiği mânâ ve yarınlar adına vaad ettiklerinden. Yürüdüğümüz şehrahın gidip nereye dayandığını, evimizin yolunu bildiğimiz gibi biliyor; bazen yol telâşına ve akibet endişesine düşsek de, her şeyi O’nun rahmetinin enginliğine bağlayarak, gözlerimiz hep ilerilerde, basiretlerimiz ufuk ötesinde, düşüncelerimiz kendi iç istikametimizde yürüyorduk hep rıza hedefine doğru... Bunun dışındaki şeylere çok fazla takılmıyorduk; hâdiselerin şöyle veya böyle cereyan etmesi bizi meşgul etmiyor, iç içe binlerce hesabın uyuşarak tam bir birliğe varması veya aksine her şeyin ters gibi görünen bir çizgide akıp gitmesi hiç mi hiç hareket ritmimize dokunmuyordu. İrademizin hakkını verdiğimiz takdirde, ilâhî inayetin tecellisiyle her problemin halledilebileceğine inanıyor ve her zaman ruhumuzda itmi’nan hâsıl edebilecek bir şeyler bularak yolumuza devam ediyorduk.
O zamanlar, bizim gürül gürül bir sesimiz, herkese diyebileceğimiz bir sözümüz ve bütün insanlık için mutlaka bir şeyler ifade eden bir duruşumuz vardı. Birbirimize karşı her zaman şefkat ve merhametle bakar, etrafımızı muhabbetle kucaklardık. Bu itibarla da, az da olsa, ara sıra zuhur eden şeytanî şerareleri vicdan atmosferimizde kırar, yumuşatır, bir çeşit ışığa çevirir ve sahiplerine iade ederdik. Zaten büyük ölçüde toplum olarak hep huzur içindeydik ve mutluluk solukluyorduk. Zevk ve lezzetlerimiz mütemâdi, keder ve inkisarlarımız ise muvakkatti. Bir kere inlesek, on kez sevinçle gürler; bir defa kırılıp dökülsek bilmem ne kadar şevk ü tarâb yaşardık. Beşiklerde ninnilerle uyuyan yavrular gibi kedersiz bir atmosferimiz, dupduru emellerimiz ve pırıl pırıl hülyalarımız vardı. Hüzünler, tasalar, üzerimizden gelip geçen ve muvakkaten gölge eden bulutlar gibiydi ve hiçbiri kalıcı değildi; gelmeleriyle gitmeleri bir olurdu ve ardından da her taraf yeniden ziya ile dolardı.. o günler ne günlerdi ve o günlerde biz kendimizdik...
Gün geldi –bu meş’um dönemin başlangıcı birkaç asır öteye dayanır– millet ruhuna bir güve musallat oldu. Kemirdi onu sağından-solundan ve delik-deşik etti ruh ve mânâ köklerini. Büyük ölçüde yaralı, hatta bazı yanları çürümeye yüz tutmuş bu bünyenin ayakta durması ve kendi olarak kalması çok zor görünüyordu. Muhalif rüzgârlar sürekli onu sallıyor, sarsıyor, dalını-budağını kırıyor, sağında-solunda çatlamalar meydana getiriyor ve onu hiçbir şey yapamaz hâle düşürüyordu. Artık o, milletlere yön verme, dünya hâdiselerini belirleme mevzuunda tamamen dışlanmıştı; hem de dünyanın öyle âdil, müstakim ve hakperest bir güce ihtiyaç duyduğu bir zamanda.. evet artık onun idare etme ve sözünü dinletme büyüsü bütün bütün bozulmuştu. Durduğu yerin çok gerilerine çekilmiş, dünkü kapıkullarının seviyesine inmişti; sesini duyuramıyor, dediklerini dinletemiyor ve sürekli irtifa kaybediyordu; irtifa kaybediyor ve bu iradî, gayr-i iradî sürüklenişe bir türlü “dur” diyemiyordu. Mütemâdiyen bir meçhule doğru kayıyor, kaydıkça başkalaşıyor ve onunla beraber dün din kardeşi, tebaa, reâya deyip bağrına bastığı, sıyanet ettiği toplumlarda da korkunç bir değişim, değişimle beraber bir düşmanlaşma vetiresi yaşanıyordu.
Koskoca bir coğrafyada örfler, âdetler, gelenekler künde künde üstüne devriliyor; iç içe birbirini tamamlayan dinî, millî usuller, asırlar ve asırlar boyu insanlığın örnek kabul ettiği nizamlar, intizamlar, milyonlarca insanın müşterek kanaatlerinin aks-i sadası sayılan kültürler, sanatlar ve millet ruhu, tarih şuuru gibi değerlerin hemen hepsinin içinden ruhları sökülüp alınıyor ve her şey birer kadavraya döndürülüyordu. Değişik ad ve unvanlarla öylesine bir başkalaşma humması yaşanıyordu ki, yerli ve bizden olan her şey kapı dışarı ediliyor ve onların yerlerine başkalarının kapı dışarı ettiği levsiyat dolduruluyordu. Bu acele ve hızlı değişimle kısa zamanda, hususiyle elit sınıf arasında o kadar çok kimse başkalaşmıştı ki, olup biten şeyler karşısında şaşkına dönen yığınlar “Galiba bundan sonra töre bu!” deyip millî çehreleriyle oynuyor, fanteziden fanteziye koşuyor ve sürekli kendilerinden uzaklaşıyorlardı.
Aslında bütün bunlar, muhteşem bir medeniyetin ölüm ihtilâçları, köklü bir milletin kendini inkâr etmesi, kabuk değiştirmesi ve ruhunun atlasını bir zamanlar ruhsuzluk dediği derme-çatma bir kısım telakkilerle becayiş etmesinden başka bir şey değildi; değildi ve altın çağlarımızda millî ruh mızrabıyla sinelerimizden yükselen seslerin-solukların, yüksek insanî duyguların ve cihanları idare etme mefkûresinin bir şablonculuğa feda edilmesi demekti.
Şimdilerde, gözlerimiz, hâlâ millî ruh kökünün sağlamlık ve canlılığında; ümitlerimiz, Rahmeti Sonsuz’un bütün bütün yüzümüze kapanmadığına inandığımız kapı aralığında; sinelerimiz O’nun ekstra inayetlerine müteveccih; yüzlerce seneden beri çürüyen birer ceset görünümü arz etsek de, yepyeni bir “ba’sü ba’del mevt”le derlenip toparlanacağımıza da inancımız tam. Aslında bu ümit ve imanla, şayet beklememiz bir esas ise, biz üç yüz sene, dört yüz sene bile bekleyebiliriz. Beklentilerimizi bilen Rahmeti Sonsuz bize yeni inkisarlar yaşatmasın!..
No Sör, düzeltiniz, ilk Osmanlı yaptı…
- Prof. Dr. Osman Özsoy
Yıl 1976.
Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde deniz suyunu tatlı suya çeviren bir tesisin açılışı yapılmaktadır.
Türkiye’nin o tarihteki Suudi Arabistan Büyükelçisi Necdet Özmen de tesisin açılış törenine katılanlar arasındadır.
Türk Büyükelçisi Necdet Özmen konuşması sırasında; “Bu ilk tuzdan arıtma tesisi…” ifadesini kullanır kullanmaz, Fransız Büyükelçisi oturduğu yerden ayağa kalkarak seslenir.
— No sör, der. Bu ilk tuzdan su arıtma tesisi değildir.
—Öyle mi, der bizim büyükelçi. Hemen ardından da, ilki hangisidir diye sorar merakla…
— İlki Osmanlıların yaptığıdır, der Fransız elçi. Şaşırır Türk büyükelçisinin kendi ecdadının yaptığı işlerin farkında olmamasına.
Fransız Büyükelçi daha sonra Necdet Bey’e okusun aydınlansın diye bir kitap hediye eder. Kitabın adı “Bir Arap Kentinin Portresi: Cidde” başlığını taşımaktadır.
Kitapta Osmanlıların Cidde’de yaptığı ilk denizden tatlı su arıtma tesisine ait resim de yer almakta ve resmin altında şu satırlara yer verilmektedir:
“Modern deniz suyu arıtma tesislerinin öncüsü olan bu kondansatör Türkler tarafından yapılmış olup, onlarca yıl Cidde’ye mütevazı miktarda içme suyu sağlamıştır. Bu tesis 1940’lara kadar faaliyette kalmış, Fatıma vadisinden getirilen su Cidde’ye ulaştığında sökülerek kaldırılmıştır.”
Üç tarafı suyla çevrili yerde susuzluktan kırılmak…
Yukarıdaki hadiseyi yıllar evvel bir gazetede okumuş ve küpürünü saklamıştım.
Haberin tarihi ise ilginç... Gazetenin üzerinde 18 Mayıs 1990 yazıyor.
Yani, şimdi CHP milletvekili olarak Meclis’te bulunan Nurettin Sözen’in İstanbul’da belediye başkanı olarak görev yaptığı günler. Daha açık ifadeyle, ilk insanın ayak bastığı günden bu yana İstanbul’un en susuz yıllarını geçirdiği dönemler.
Recep Tayyip Erdoğan 1994’te böyle bir İstanbul’u devraldığı ve kentin içme suyu meselesini haletliği için Türkiye’de fenomen oldu.
Biz gelelim gazetedeki haberin ayrıntılarına…
Nasıl çalışıyordu?
Haberde yer verildiğine göre, Osmanlılar tarafından 1800’lerin sonuna doğru kurulan bu tesis bir ihtimal şu şekilde çalışıyordu: Deniz suyu önce kazanlarda kaynatılıyor, oluşan buhar borularla soğutulmuş kazanlara aktarılarak damıtılıyordu. Tuz sıcak kazanın dibine çökerken, diğer kazana aktarılan buhar iyi suya dönüşüyor, ardından da kitapta resmine yer verildiği gibi araba çeken binek hayvanlarıyla şehre taşınıyordu.
Bahsi geçen haberin devamında Nurettin Sözen döneminde İstanbul’da yaşanan susuzluk rezilliklerine ilişkin şu ifadelere yer veriliyor:
“Emekli büyükelçi Necdet Özmen anlattıklarıyla şu susuz günlerde yüreğimize su serpiyor. Serptiği su musluktan değil tarihin sayfalarından geliyor. Terkos suyuna deniz suyu takviyesi yapmak ya da Yalova’dan su taşıyıp değirmen döndürmek komiklikleri arasında bocalarken, geçmişin becerileriyle hem mutlu oluyor, hem bugünkü beceriksizliğimizin boyutunu daha iyi kavrıyoruz.
Afrika çöllerine su…
Milliyet gazetesinin haberinde yer verilen örnekler bunlarla da sınırlı değil. Necdet Özmen 70’li yıllarda Suudi Arabistan büyükelçiliği görevini yürütürken, zaman zaman Kızıldeniz’in öteki yakasına geçerek Somali Başbakanı’yla da sohbet etme fırsatı bulmuş. O sohbetlerden birinde:
— Ben Berbera kentinde doğdum, demiş Somali Başbakanı. Biliyor musunuz, bizim kentimizin su şebekesi Osmanlılardan kalmadır. Osmanlılar Mısır’ı zapt edince Somali’ye mühendisler yollayarak bizim kentin su şebekesini yaptırmışlar. Hala o şebekeyi kullanıyoruz.
Aynı kitaptan öğrendiğimize göre, Cidde’ye dışardan ilk suyu getiren de yine Osmanlılar olmuş. Cidde’nin 11 kilometre ötesinde iki kuyu açmış Osmanlı mühendisleri… Oradan 3.5 kilometresi tünel, geri kalanı boru ile Cidde’ye su aktarmışlar. Cidde’de El Veziriye çeşmesinden işte bu su akarmış.
Gazete şu satırlarla bağlamış haberini: Elimize tesadüflerin ulaştırdığı bir kitaptan bu kadar bilgi çıkartabiliyoruz. Bir takım kahramanlık menkıbelerine takılıp objektif belgelerine uzanamadığımız tarih, kuşkusuz bize ait daha pek çok bilgi saklıyor dağarcığında. Tarihi tüm gerçekliğiyle yakalayamadığımız için kimlik ve benlik arayışımıza paralel su arayışı da sürüyor. Umut artık yağmur dualarında…
Nerden nereye geldik?
Asıl çarpıcı cümleleri ise Necdet Özmen ifade ediyor: “Susuz günlerde ara sıra deniz suyunun tatlı suya dönüştürülmesi gündeme geldiğinde, “efendim pahalıya mal olur” gibi sızlanmalar dışında bir bilgi çıkmıyor. Belli ki bugün değil böyle bir tesisi kurmak, işin teorisini ve maliyetini tartışacak bilgiye sahip kadrolarımız dahi yok. Zaten olsaydı bidon devrinden musluk devrine atlamakta bu kadar zorlanır mıydık?”
Nasıldı dünkü yazımızın ilk paragrafı: “Kim derdi ki, gün gelecek insanlar kışın havalar iyi gittiği için kaygılanacak... Kim derdi ki, Balkanlar üzerinden gelen soğuk hava dalgası tüm ülkede yoğun kar yağışına neden olacak dendiğinde insanlar, ‘oh be, susuzluğa az da olsa çare olur...’ diye sevinecek...”
Kış mevsiminde yeterli miktarda yağmur yağmadığı için suların kesilme tehdidi ile yaşayan büyük kentlerimizin halini düşündükçe, çölleri suyla şenlendiren ecdadımız geldi aklıma.
Gayri bize de artık, merhum şairimiz Mehmet Akif’in, “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz…” mısralarında yer verdiği gibi, dünü düşünüp teselli olmak düşer.
Bu millete bu hal yakışır mı? Ayıptır, günahtır.
Bir Zamanlar Biz De Millet, Hem Nasıl Milletmişiz? | |||
Sevgiye akan gönüllerin sevgiliye hasreti vardır. Gül dikenli de olsa bülbülün acıya karışan tatlı nağmelerinin sebebidir. Sevginin ve dikenli gülün hatıralarını yâd etmek başka şey, onları özlemek, kavurucu hasret duymak apayrı şeylerdir. Bir sevgiyle başlayan gerçek aşk, suyun içindeki dalgalar misali yayıldıkça genişler. Yeter ki; “Yaratılanı Yaratan’dan ötürü” sevme gibi bir niyetimiz, telaşların ötesinde dupduru yüce bir gayemiz olsun. Hele bu “vatan aşkı imandandır” tebliğinin ulvî manası içerisinde perçinlenirse. Bu durumda bütün yollar O’na, bütün güller bülbüle meyledecektir. “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz?” Bir zamanlar biz de millet; hem nasıl milletmişiz: Akif, insanlığın “kavim kavim, kabile kabile” yaratıldığını, Yaratan’ın kitabından okuduğu için, zulümde ısrar etmeyen kavmi sevmenin, sevdirmenin zararlı olmadığını da çok iyi biliyordu. Zaten istiklâlimizin marşını yazarken; “Hakkıdır Hak’ka tapan milletimin istiklâl” diyerek, imanının gür sesiyle haykırabiliyordu. Ancak İslamla taze ve ulvî bir güç kazanan Türk Milleti, “bir zamanlar” insanlığın ufku karanlık ve zulümle dolu iken fışkırıp yayılmış, ilahi emaneti alıp, insanlığın kurtuluşunu kendine vazife bilen bir millet olmuştu. Ama “bir zamanlar”.
|