Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Cahit

Cahit Gözkan

1992 de yazdığım bu makalede anlatmaya çalıştığım Cahit Gözkan Hoca’nın sohbetleri, aynı tempoda devam etti; ta ki Hoca’yı 1999 sonbaharında kaybedene kadar... Kendisi ile yapılmış bir ropörtajım Mavi Nota dergisinin sekizinci sayısında (Ağustos 93) yer aldı.

Fotoğrafta Cahit Gözkan Hoca çok kıymetli hat kolleksiyonu önünde...


Cahit Gözkan Hoca Veya “Bir Derya”

Osman R. AKSU

Anlatacaklarım bitmedi’ diyordu o yaşlı kişi...’ Nasret­tin Hoca’ya birgün “Hoca bize bir Farsça şiir söylesene” demişler. Hoca olur demiş başlamış okumaya:

Kahbe dünya eğri büğrü dönerest Dost yerine düşmanını överest, Lale, sümbül came bulmaz giymeye Acı soğan kat kat urba giyerest.” Bitirince “aman hocam bu Farsça olmadı ki...” deyince canım sondaki “est” leri görmüyor musunuz? diyerek geçiştirmiş. Bu tatlı dilli, sohbet ehli kişi İstanbul Çiftehavuzlarda otu­ran Cahit Gözkan hocadan başkası değildi. Kendisi, Kon­ya’da uzun yıllar mevlevi ayinlerinde Küdumzenlik yapıp, hemen hepsini ezbere bilen bir kişi olması yanısıra, bir virtüoz gibi çaldığı udu ile de yıllarca Istanbul radyosunda program yapan bir musiki aşığıdır. Şu anda, yazının kaleme alındığı 1992 de, Çiftehavuzlarda eski köşkünün yerinde yapılan 9 katllı Gözkan apatmanının birinci katında otur­maktadır. Hala yapılagelen Cahit Gözkan’ın musiki toplantıları, müzisyenler için müstesna bir fırsattır. Eskiden köşk var iken haftanın belirli bir gecesi yapılan bu toplantılar, hep aynı geleneği sürdürerek, apartmana dönüldükten sonra da devam etti. Ben sazımla veya sesimle katıldığım bu toplantılarda çok feyz aldım. Bir kere saz eserlerinin en mükemmelleri çalınır; faslı ise birkaç sene önce kaybettiğimiz Atatürk’ün fasılcısı hanedan Ferit Tan idare ederdi. Bazen sazı götürmeyip, sesle girince “Osman Bey, kanun nerede?” der, benim çalış tarzımdaki sakin ve suslara saygılı, tek tek mızrabımı beğenir: “Aferin hocam Kanuni Mehmet Bey de böyle çalardı” diyerek iltifatta bulunurdu. Kendisine son senelerde ud taksimi yaptıramıyoruz. Ama o fasıl aralarında, bilhassa saz eserlerindeki çeşitli makam geçkilerini kap­sayan taksimleri sazendelere tek tek vererek, taksim bitimlerinde ise hiç de tenkid havasında olmayan bir yol gösterme ile tavsiyelerde bulunurdu. Ben, hocanın toplantılarından çok etkileniyordum. Anlat­tığı fıkralar, yaşanmış olaylar başlı başına tecrübe ve espri kaynağı idi. Evde musiki aralarında verilen çay molaları e­nun sohbetinin en koyu olduğu andır. Ortaya bir laf atar. Hemen peşinden kat iyeli bir ikinci satır gelir. Birkaç yıl önce kaybettiği eşi Muazzez ablanın çay ve pasta dağıtmada ki görevini şimdi kızları ve gelini yapıyor. Oğlu Halit Gözkan ise Gitardan Uda geçen, iyi bir musikişinastır. İyi bir klasik rebab icracısı olan Cahit Gözkan hoca, rebabın şeklini değiştirdiği iddiası ile öbür hocamız merhum Sabahattin Volkana “Onun çaldığı diz üzerinde kemandır, rebab bu değildir” diyerek Musiki Mecmuasına kadar varan yazışmalara sebep olacak bir münakaşayt yurutmuşlerdır. Etkilendiğim, ilhamın zorladığı bir anda “Şu hocalara bir şiir yazayım.” diye düşündütn. Sabahattin Volkan Ho­ca, Cahit Hoca, Nuri Şenneyli, İsmail Şençalar hocayı da kapsıyan bir şiir olsun dedim. Hocanın hanımı da yeni öl­müştü. Şiire bir çatı, aruz, eski kelimeler derken şiir çıktı. Bir cumartesi toplantısında çay molası sırasında şiiri okudum. Kendisine de bir kopyasını verdim, teşekkür etti aldı. Ertesi hafta, ben çalışmaya biraz geç gittim. Kapıdan gi­dip daha el öpmeden hoca “Aşkolsun Osman Bey, tebrik ederim. Şiirini dikkatle okudum. Çok beğendim’ dedi. Koltuklarda tanımadığım birkaç hanım; bey var, kapıdan yeni girmişim, beklemediğim böyle bir iltifat beni şaşırttı: “Hocam, 10 üzerinde 5 alır mi?” diye sorabildim, ve hemen bir bir yere oturdum. 0 her zamanki babacan tav­rıyla “Eski devir, olsa 10 üzerinden beş alırdı, şimdi 10 üzerinden10 alır, artık aruz yazan yok.” dedi. Şiiri aşağıya yazıyorum; rebabi Sebahattin Volkan, Udi Cahid Gözkan, Kanuni Nuri Şenneyli ve İsmail Şen­çalar’ın bu vadideki hizmetlerinin katresini yansıtan satırlar. Şimdi İsmail Şençalar da artık yok. Olenlere rahmet kalan iki hocaya da daha nice hizmetler dilerim.


Advertisement