Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

CENAP ŞAHABETTİN (1870-1934)


Servet-i Fünun’un öncü lirik şairi olan Cenap Şahabettin, Pilevne'de şehit düşmüş binbaşının oğludur. Manastırlı olan annesi ile, küçük yaşta İstanbul'a gelmiş 1886'da Askeri Tıbbiye'yi bitirmiştir.

Edebiyatçılığı[]

Şiirlerinde hem parnasizmin hem sembolizmin etkisi görülür. Sembolizmin musikisi, sözcüklerin ahengine verdiği değer onda da görülür. Parnasizmin ise doğa betimlemeleri, sözcüklerle tablo çizme sanatı yine onun şiirlerinde hissedilir. Elhan-ı Şita adlı, kış manzaralarını anlattığı şiirinde sözcükler okuyucuda karın yağışını hissettirir. Serbest müstezat tarzını ilk ve en iyi kullanan Cenap’tır. Bazen de sone şeklinde yazdığı şiirlerinde çok cesur mecazlarıyla, eski dil kurallarını, söyleyiş mantığını hiçe sayan, tamamıyla Batılı bir söyleyişle yazmasıyla şiddetli eleştirilere uğramıştır. En sıradan konuları şiir haline getirmek için, Servet-i Fünun diline yeni sözcükler katmış, Arap ve Fars sözlüklerinden yeni sözcükler seçmiş, ayrıca Fransızca sözlükleri de şiirlerinde kullanmıştır. Şiirlerinde geçen “saat-i semenfam” (yasemin renkli saatler) benzetmesi döneminde birçok tartışmalara neden olmuştur.

Şiirde güzellikten başka gaye aramadığını, güzel sanatlarda fayda aranmayacağını söyleyen şairin nesir alanında da önemli eserleri vardır. Nesir dili şiir dilinden daha sade olan sanatçı yazılarını nüktelerle, zarif bir dille, zengin bilgisiyle etkili hale getirmiştir.


Bir süre sonra, cilt hastalıkları uzmanlığı için yollandığı Paris'te dört yıl kaldı. Daha okul sıralarında başlayan şiir merakını, bu şehirde geliştirdi. O sırada Paris sanat muhitlerini sarmış olan Sembolizm ve Pamasçılık akımlarından ilham alarak, kendi şiirine ¬başka bir üslup, yenilik imkanları ve yön hazırladı. Böylece, Fransız şiirini kaynağında görerek onun havası içinde yoğrulan tek Servet-i Fünuncu oldu.


1894’te yurda dönünce türlü yerlerde hekimlik ve müfettişlikler yaptı. 1908 den sonra siyası hayata girdi. Gazeteciliğe başlayarak şiiri bırakır gibi oldu. 1920 Darül Fünun müderrisi iken Milli Mücadeleye karşı bir tavır alır gibi olması üzüntü ile karşılandı. Cumhuriyet devrindeki hayatı, daha çok edebi yazılar ve çalışmalarla geçti, Yalnız¬lığa çekilmiş bir halde (13 Şubat 1934) beyin kanamasından ölmüş olan şair, Bakırköy mezarlığına gömülmüştür, Cenap’ın 894 ten sonra yaptığı seyahatler, gezi edebiyatımıza önemli eserler kazandırmıştır. 1896'da Sıhhiye Müfettişi olarak Arabistan'a, Kızıl Deniz kıyısındaki Cidde şehrine gönderilmiş, o zaman için hayli güçlükler taşıyan bu uzun seyahatin notlarını Servet-i Fünun’da yayımladıktan sonra Hac Yolunda adlı kitabını Avrupa seyahatinde görüp edindiği izlenimleriyle de Avrupa Mektupları adlı eserini meydana getirmiştir,

KİŞİLİĞİ:[]

Fikret’in bir ahlak ve fazilet kahramanı olmak isteyişine karşılık Cenab'ın daha gerçekçi, yaşamayı sever, vatan ve ahlak vaizi olmaktan uzak, sırf sanatçı bir şahsiyetle karşımıza çıktığını görüyoruz. Bir süre siyasete de kapılması onu bir takım yanılmalara da sürüklemiştir. Bu hal onu Milli Kurtuluş hareketinin karşısına bile çıkarmıştır. Kendini sevenleri üzmüş; kendisi de hayata küskün olarak ölmüştür. Sanatta hem yenilik tutkusunu hem de muhafazakar kişiliği birlikte taşıyordu. Önceleri şiirde yaptığı aşırı yenilikler, Milli Edebiyat'ın doğuşundan sonra ise bilhassa ‘’Sade Dil" akımına ve hece veznine karşı çıkarak koyu Osmanlıca ile aruz veznine bağlı kalması Servet- i Fünun’a yapılan çoğu hücumların kendisine yönelmesi sonucunu vermiştir. Dilde ve mecazlarda yaptığı fazla alafranga şaşırtıcı tepkilerden ötürü Ahmet Mithat Efendi'nin, Servet-i Fünuncuları "Dekadanlar" diye kınamasının sebebi de Cenap’tır. 1911’den sonra sade Türkçeyi ve hece veznini benimseyen Milli Edebiyatçıların hücumuna uğrayan yine Cenap’tır. Yeni ve eski üzerindeki bu hoşgörmez tutum onu zaman zaman çok iddialı ama kuvvetli bir polemik ustası durumuna getirmiştir. Fikret’in 1901’den sonra Servet- i Fünun genel havasından ayrılarak toplumcu ve bazen beşeri konuları işlemesine karşılık Cenap güzellik endişesine bağlı tekçi temalardan hiç ayrılmamıştır. Şiirde ömrü boyunca "hüsn-i mücerret" (soyut güzellik) aramıştır. Başkalarının dert ve acıları ile ilgilenmeyip kendi fantezilerini dile getirmiştir. Çünkü Cenap, zevkine düşkün bir insandır. "Bu dünyaya bir kere gelinir, onun için yaşamak lazım" düşüncesi ile aşk ve tabiat konularının dışına pek az çıkar.

Cenap, Doğu ve Batı edebiyatlarında derin bilgi ve yetki sahibidir. Servet-i Fünun'a yapılan ataklara karşı verdiği cevaplar, edebiyatımızın en değerli tenkit örnekleri arasındadır. "Şiir ve sanat" anlayışını vukuflu ve özlü şekilde ilk ortaya koyan sanatçımız da odur. Ancak, seviyeli ve doyurucu olan tartışmalarında karşısındakini küçümsemek ve alaya almak huyundan da kurtulamaz. İstihza onun pek sevdiği bir şeydir. İstihzayı zekanın doğal bir hakkı saydığını söyler.

Yazdığı Türler:[]

Cenap, ünlü bir şair olduğu kadar da usta bir yazıcıdır. Onun nesir üslubu (Türk Edebiyatı. Cilt 1 sayfa: 243 - 245) incelenmiştir. Burada eser verdiği türler anlatıldıktan sonra, bilhassa şiirleri üstünde durulacaktır. Cenap, Şiir, Seyahat, Tiyatro, Vecize (özdeyiş), Tenkit, Makale ve Biyografi türlerinde eserler vermiştir. Seyahat Eserleri: Hac Yolunda, Avrupa Mektupları, Afak-ı Irak'tır. Bu kitaplardaki yazılar, Batılı anlamda seyahat edebiyatımızın ilk güzel verimleri arasındadır. Dikkatli, ince, keskin bir gözlemcilik üstüne kurduğu hayal, hatıra ve kültür zenginliği ile Cenap gezdiği yerlerin dikkate değer yanlarını, görünüşlerini, insanlarını, topluluk hayatını tanımış,oralar hakkında duygularını dile getirmiş, o zamanın Türkiye’si ve bizim hayatımızla karşılaştırmıştır. Vecize'leri Tiryaki Sözleri'nde toplamış. İnce ve bazan yerici bir zekanın verimi olan bu vecizeler uzun zaman hafızalarda yaşamış doğru, kuvvetli, kısa söylenişleri ile edebiyatımızda değerli yerlerini almışlardır.

Tenkit ve Makaleleri: Evrak-ı Eyyam, Nesr-i Harb, Nesr-i Sulh gibi kitapların¬da bulunur. Birçok yazılan dergi ve gazetelerde kalmıştır. Bunlar. edebi, sosyal ve siyasi makalelerdir. Biyografi: türündeki tek eseri "Vilyem Şekspiyer"dir. Ayrıca Kadı Burhanettin Divanı üstünde bir incelemesi bulunmaktadır. Tiyatro eserleri: Yalan, Körebe ve Küçük Beyler olmak üzere üç tanedir. Bunlar sahne dilini yadırgatan başarısız oyunlardır. Zaten Servet-i Fünün yazarları arasın¬da, tiyatro türünde başarılı eser veren, hemen yok gibidir.

ŞİİRLERİ:[]

Cenap’ın yazdığı bütün şiirler, ancak, ölümünden çok sonra "Cenap Şahabed¬din'in Bütün Şiirleri" adıyla toplamıştır. (İstanbul, Edebiyat Fakültesi yay. 1984, Hazırlayanlar: Mehmet Kaplan - İ. Enginün, Birol Emil - N. Birinci- A. Uçman). Kendisi olgunluk çağını şiirlerini, Evrak-i Leyal adıyla yayımlamayı tasarlamıştı. Ölümünden sonra şiirlerinin bir kısımını da Sadettin Nüzhet Ergun, toplayıp Cenab Şahabettin, Hayatı ve Seçme Şiirleri (1934) adıyla bastırmıştır. Kendisi de gazel ve ilk gençlik şiirlerini Tamat adlı kitabında toplamıştır(1887). Cenap Şahabettin de, Fikret gibi şiire 14, 15 yaşlarında ve Divan gazellerinin taklidi ile başladı. Naci ve Vasfi etkilerini geçtikten sonra, Ekrem-Hamit havasına girdi. Daha İstanbul'da iken yeni şiir denemelerine girişti.


Dört yıllık Paris hayatı ona, şiirde yenilik kapılarını açmıştır. Kendisi, taze bir anlatım tarzı bulduktan başka Servet-i Fünuncu arkadaşlarını da geniş ölçüde etkilemiştir. Cenap Servet-i Fünun yeniliklerinde öncü olan şairdir. Fikret bile onun üslupta, mecazda (muhtevada) yaptıklarını benimsemiş ve tekrar etmiştir.

Paris'te Parnasçıların (biraz da neo-klasiklerin) biçim mükemmelliği ve resimsi (pitoresk) görüşlerinden faydalandı. Sembolistlerden ise ses, ahenk ve kapalı şiir zevkini aldı.'Yurda dönüşünde (daha Malumat dergisinde yazdığı ilk şiirlerde) Ekrem ve Hamit’in biçimi umursamayan muhtevacı şiirlerine karşı şiiri plastik bir madde gibi işleyen özenilmiş mısralarla düzenli bir şiir yolu tutturdu. Konuları sınırlamak, bir tablo gibi tasvir etmek usulünü Fransız şairlerinden öğrenmişti. Yepyeni bir üslupta musiki ve resmi kaynaştıran eserler yazıyordu. Bu yenilikler Servet-i Fünun'da tez benimsendi. Zaten 1896’da Cenap da onlara katılmıştı. Cenap’ın şiirleri, Fikret'inkilerden daha büyük ölçüde Servet-i Fünun estetiğine uymaktadır. Burada Cenap Şahabeddin'in, Servet-i Fünun şiiriyle ilgili verilen genel bilgiler dışındaki özelikleri anlatılacaktır. Ahenk: Mısralarda verdiği iç musiki, ses kudreti bakımından Cenap önde giden bir şairdir.Sesli ve sessiz harflerin mısra içindeki uyumlarına önem verir. Ona göre nazım= nesir + musiki"dir. Bir yandan göz önüne çeşitli hayaller koyarken, öte yandan dizilimleri, kelime tekrarları, ses oyunları ile kulağı okşamaya çalışır. Aruz veznini ısrarla savunmasının sebebi de bu veznin ahenk sağlamaya daha elverişli olmasıdır. Halit Ziya’nın deyişiyle: "Aruz, onun elinde bir vezinden ibaret kalmamış, kıvrak, oynak bir musiki olmuştu." Ahmet Haşim'e göre Cenap'ın şiirlerinde kelimeler, uzak ve işitilmemiş bir erganun eninleriyle inler, vezin rüzgar gibi uğuldar kafiyeler dallar gibi çatırdar." Mecazlar: Servet-i Fünun'un mecaz dünyasını ana hatlarıyla kuran şair Cenap Şahabettin'dir. O resmi, şiirin bir amacı haline getirmiştir. Bir kere, canlı ve cansız her şeyin bir ruhu olduğu görüşünü savunur. Bu "ruh-ı kainat" tasavvuru kendiliğinden sayısız teşbih, istiare, teşhis ve intak sanatlarına yol açar. Ruh-ı kainat görüşü, bizim tasavvufta ve başka mistiklerde temel bir inanç olduğu halde Cenap'ta, daha çok, kelime oyunları yapmaya, taze hayaller ve süsler bulmaya zemin hazırlamaktadır.

Cenap, Batı örneklerine özenerek yepyeni isim ve sıfat takımları kurmuştur. Bunlar aracılığıyla da küçük mecazlar örneğe çalışır. Ruh hallerine renk verir, maddi varlıkları soyutlaştırır ya da soyut varlıklara madde ve vücut kazandırır. Bu tasavvurları sağlayan tamlamaların bazıları, en çok: "saat-ı semen-fam, Ierze-i ruşen, berf- i zerrin, per- i fikr ‘’ vb.zamanında çok yadırganmış, bu yüzden Servet- i Fünunculara Dekadan diye hücum edilmiştir.


Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin’i Fransa’da o zaman sembolizm ve parnasçılıkla birlikte bulunan ‘’Romantizm’’ akımının bir izleyicisi gibi görmektedir. Ona göre ‘’ Roman mektebi şairleri, yeni mazmunları (imge) orta çağa mahsus kisveler içinde göstermeyi isterler. Sözlüğün en unutulmuş kelimelerini zümrüt, elmas, yakut ve inci nevinden pahalı mücevherler gibi, yeni bir hayale göre örülmüş altın kafesler üzerine bindirirlerdi. Cenap Şahabeddin, aynı estetiğe göre dokusu halis Türkçe olan bir dil içinde seslenişi garip, eski kelimelere bilerek yer ayırırdı.

Cenap, bu mecaz düşkünlüğü ile, çağına ve kendi arkadaşlarına kıyasla çok süslü bir nazım dili yaratmıştır. Ozlediği sembolist ifadeye pek az uzaklaşmakla birlikte, birçok bakımdan Haşimlin üslubunu hazırlamıştır. Yabancı, garip ve eski kelimeleri düşkünlüğü ne yazık ki güzel şiirlerinin çoğunu zamanla okunmaz hale getirmiştir.

TEMALAR:[]

Cenap Şahabeddin'in toplum konularına hiç yanaşmadığını gördük. "Şiirin amacı yalnız güzelliktir." diyen bu şair, daha çok aşk, kadın, felsefe ve tabiat temaları etrafında dönmüştür. Aşk konusunda romantik yalvarışlardan günlük maceralara kadar birçok davranışlarını şiirine geçirmiştir. Zaten uçan mizacı dolayısıyla, fazla duygulanmaya yanaşmaz. Aşka inanmayan bir edası vardır. Kadın onun şiirlerinde gerek sevgili, gerek zevk unsuru, gerekse güzellik motifi olarak büyük yer tutar. Bunların kimisi, sanatkar ruhlu, romantik kadınlardır. Kimisi sade bir resim nakışıdır, kimisi de aşk kadınlarıdır. Felsefi şiirlerinde fazla derinleşmez, fizik ötesine uzanıp sırlara ışık tutmaya çalışan görüşlere sahip değildir. Sadece şüpheci (septik) bir tavır takınarak, Tanrı ve görünmeyen alem ile münazara yapmaya çalışmaktadır.


Cenap'ta tabiat, Fikret'tekinden biraz farklıdır. 0, manzaranın tasvirini yapmaktan daha çok, Alemin izlenimlerini sunmak istemiştir. Biraz Divan Edebiyatında olduğu gibi gerçek tabiattan koparılmış, mecazlar ve hayallerle süslenmiş, mehtapla aydınlatılmış, renklerle döşenmiş manzaralar çizmiştir. Renkli, ışıklı bir düğün bahçesini andıran bu tabiatın bir ruhu vardır. Toprak hayal kurar, ağaçlar rüya görür, karlar, ilkbahar günlerini arayan kuşlar ve semadaki "el" in saçtığı konfetiler, yaseminler gibi saçılıp kara toprağa beyaz bir elbise giydirirler. Görülüyor ki, Cenap'ın tabiatı fantezili bir tabiattır. Orada gerçeklik az olduğu gibi insan da eksiktir. İnsanların ıstırabı hele hiç yoktur. Dış aleme bir pembe camlı pencereden bakar gibidir. Dünyadaki çirkin ve harap yanlan şiirine sokmuş değildir.

ÖZELLİKLERİ[]

1.İstiklal Savaşına karşı çıkmıştır. Yakup Kadri ve Ruşen Eşref şairin bu düşüncesini şiddetle eleştirmiştir. Daha sonraki yıllarda Cenap Şahabettin de yaptığı hatayı anlamıştır. Hatta 1933 yılında Cumhuriyet gazetesinde İnkılâp adlı yazısıyla Atatürk’ün büyüklüğünü anlatır.

2.İnatçı, şüpheci ve alaycı bir karaktere sahiptir. Şairlik yönünden ziyade bilgiçlik yönünü göstermeyi sever.

3.Doğu edebiyatını yakından tanır. Fuzuli, Baki, Nedim ve Şeyh Galip gibi önemli şairleri severek okur. Özellikle Nedim’i çok sever. Gençlik dönemlerinde bu şairlerin gazellerine nazireler yazar.

4.Edebiyat bilgilerini Muallim Naci ve Şeyh Vasfi’den öğrenir. İlk şiirlerinde Muallim Naci’nin üslubundan etkilenmiştir. Bu dönemde yazdığı şiirler daha çok Divan edebiyatı tarzındadır. Muallim Naci ile Recaizade Mahmut Ekrem’in edebi tartışma içine girmesinden sonra Cenap şiir üslubu yönünden Abdulhak Hamit ve Ekrem çizgisine yaklaşır.

5.Bir süre Paris’te bulunur. Bu zaman zarfı içinde önemli yazarlarla tanışır. Yurda döndükten sonra tamamen Batı çizgisinde şiirler yazar.

6.Tevfik Fikret ile beraber parnas şiir anlayışını benimser.

7.Servet-i Funun dergisi kapandıktan sonra yazı hayatına ara veren Cenap ikinci meşrutiyetin ilanından sonra şiirden çok nesir eserleri yazamaya başlar.

8.Şiirde ahenk unsuru olarak vezin ve kafiyeyi gerekli görür. Cenap’a göre vezin meselesi bir edebiyat meselesi değil bir musiki meselesidir der.

9.Şiirlerinde aruz veznini kullanan şair, hece veznini ahenk yaratmada yeterli görmez. Ayrıca hece vezninin milli vezin denilmesini doğru bulmaz.

10.Cenap Avrupai şiiri Türk şiirine getiren yenilikçi bir şairdir. Birçok şiirinden musikiyi konu edinir; piyona sesini taklide çalışır.

11.Cenap’a göre şiir herkesin anlayacağı bir lisanla yazılamaz. Bu bağlamda o güne kadar hiç kullanılmayan yabancı kelimeleri kullanarak dilde aşırılığa gitmiştir.

12.Ahmet Mithat’ın Dekadanlar adlı makalesine karşı Dekadizm nedir? Sembolizm Nedir? Adlı makaleleri yazarak Ahmet Mithat ile edebi tartışmaya girmiştir.

13.Divan edebiyatını samimiyetsiz bulur. Buna rağmen bazı şairleri severek okuduğunu itiraf eder.

14.Cenap ses, imaj ve duygu şairidir. Fransız sembolistlerinin şiirde yapmak istedikleri müzikal şiiri dener.

15.Şiirde sosyal konulara pek eğilmez. Sadece kendi duygularını yansıtmaya çalışır. Bu yüzden sanatı sanat yapmak için kullanır.

16.Yeni bir dil anlayışı içinde olan Cenap Genç Kalemler Dergisinde başlayan milli ve sade dil hareketlerini yapmacık bulur. Ona göre konuşma dilinde kullanılmayan kelime ve tamlamalar atılmamalı aksine bu dil hazineleri değerlendirilmelidir.

17.Nesri hem bir güfte, hem de bir beste olarak kabul eder. Şiirde olduğu gibi tek amaç edebi bir nesir oluşturmaktır. Bunu yapmak için de konuyu ikinci plana iten Cenap ahenk ve sanata önem verir.

18.En Önemli eserleri Tamat adlı şiir kitabı; Hac Yolunda, Afak-ı Irak, Suriye Mektupları, Avrupa Mektupları adlı seyahat eserleri; Evrak-ı Perişan, Tiryaki Sözler adlı eserlerinin yanında Yalan, Körebe, Merdud Aile, Küçük Beyler adlı piyesleriyle bir Türkçe Sözlük’ü vardır.

Advertisement