- Dilce ; Eski Türkçe'de Yabancı dil anlamına kullanılır .
- Konuşma dili
- Lehçe.
- Lisan,
- zeban.
- Ağızdaki tat alma duygusu ve konuşma uzvu.
- İnsanların konuştukları lehçelerin her birisi. *Lügat.
- Muhtelif âlât ve edevâtın uzunca ve yassı, ekseriya oynak kısımları.
Şiir[]
Bir olmazsa dilimiz,
Bil ki dilim dilimiz.
Bu şiir lehçelerin yerel dillerin yok edilmesi için kullanılan bir argümandır maalesef de çok etkilidir
Coğ:[]
Denizin içine uzanmış üstü düz mumluk, uzunca kara parçası.
Mc:[]
- Gıybet, mezemmet, dedi-kodu, çekiştirme.
Örnekler[]
(İnsanın yüz cihazatından birtek cihazı olan lisanı; bir et parçası iken, iki büyük vazifesiyle yüzer hikmetlere, neticelere, meyvelere, fâidelere âlet oluyor...
Taamların zevkindeki vazifesi, ayrı ayrı bütün tatları bilerek cesede, mideye haber vermek ve rahmet-i İlâhiyyenin matbahlarına dikkatli bir müfettiş olmak ve kelimeler vazifesinde kalbe ve ruha ve dimağa tam bir tercüman ve santral olmak; elbette gayet parlak ve kat'i bir surette ihatalı ilme delâlet ve şehadet eder. Birtek dil, hikmetleri ve meyveleriyle böyle delâlet etse; hadsiz lisanlar ve hadsiz zihayatlar, nihayetsiz masnuat, güneş zuhurunda ve gündüz kat'iyetinde nihayetsiz bir ilme delâlet ve şehadet ve Allâm-ül Guyub'un daire-i ilminden ve hikmetinden ve meşietinden hariç hiçbirşey yoktur diye ilân ederler. ş.)
Dil Farsça[]
Gönül, kalb, niyet.
Cesâret, yürek.
Mandıra, ağıl.
dilini depretmek[]
- depretmek anlamı
Söylemek, söylemeye başlamak
DEBRETMEK t. (Tepretmek) Kımıldatmak, harekete getirmek, oynatmak.