- Ahiret yolu
- http://soundcloud.com/ey-p-sabri-kartal/ahiret-yolu-mehmet-akif-ersoy-safahat-yusuf-ziya-ozkan
- Musalla -Musalla şiiri
Linkli[]
Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor:
Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;
Denildi: "Fâtiha!´; âmîni kestiler bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;
Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,
Diyordu:
- Söyleyin Allâh için şu merhûmu,
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar
- İyi biliriz!
-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,
Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya
- Evet!
- İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...
- Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.
- Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"
Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,
Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi
İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;
Baş örtüsüyle kadınlargözüktü pencereden:
-Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen!
-Yıkıldı dostlar evim, barkım... Ah gitti kocam!..
-Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!
-Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,
Kızıp da "[[ey!" demiş insan değildi, hemşîre!
-Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım...
-Babam ne oldu
-Baban... Öldü.
-Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya Hicrân olur zavallı kıza...
Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...
Göründü cumbada baktım ki tombalak, sanşın,
Sevimli bir küçücek kız... Beiinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,
Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.
Benim o [£[mersiye]] yâdımda ağlıyor ebedî.
Sefine pâre ki sırtında mevc-i bî-hissin,
Yüzer... Önünde ademden nişâne bir engin,
Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana
Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,
O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını
Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını
Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,
Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.
Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:
Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.
O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,
Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût
İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;
Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.
Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı
Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:
Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,
Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!
Ağır ağırgidiyorken cenâze kâfilesi,
Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.
Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,
Açıldı dîde-i im´âna perde perde hayât.
Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;
Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!
Elinden yok halâs imkânı, mâdâme´l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!´
Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;
Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;
Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;
Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.
Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,
Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ´atler.
Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:
Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can [[el´ân
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son [[im´ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârülar düşer bir bir, bu taş hâlâ,
Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;
Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.
Namaz kılındı; duâ bitti. Kârban, yoluna
Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir [[ur!
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun [[fecâ´at]]ini·
Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak
İlel´ebed o küçük rûh çırpınıp duracak!...
Linksiz[]
Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor:
Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;
Denildi: "Fâtiha!´; âmîni kestiler bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;
Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,
Diyordu:
- Söyleyin Allâh için şu merhûmu,
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar
- İyi biliriz!
-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,
Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya
- Evet!
- İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...
- Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.
- Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"
Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,
Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi
İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;
Baş örtüsüyle kadınlargözüktü pencereden:
-Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen!
-Yıkıldı dostlar evim, barkım... Ah gitti kocam!..
-Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!
-Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,
Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşîre!
-Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım...
-Babam ne oldu
-Baban... Öldü.
-Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya Hicrân olur zavallı kıza...
Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...
Göründü cumbada baktım ki tombalak, sanşın,
Sevimli bir küçücek kız... Beiinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,
Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.
Benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî.
Sefine pâre ki sırtında mevc-i bî-hissin,
Yüzer... Önünde ademden nişâne bir engin,
Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana
Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,
O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını
Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını
Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,
Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.
Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:
Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.
O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,
Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût
İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;
Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.
Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı
Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:
Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,
Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!
Ağır ağırgidiyorken cenâze kâfilesi,
Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.
Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,
Açıldı dîde-i im´âna perde perde hayât.
Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;
Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!
Elinden yok halâs imkânı, mâdâme´l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!´
Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;
Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;
Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;
Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.
Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,
Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ´atler.
Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:
Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el´ân
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im´ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârülar düşer bir bir, bu taş hâlâ,
Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;
Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.
Namaz kılındı; duâ bitti. Kârban, yoluna
Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir ur!
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun fecâ´atini·
Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak
İlel´ebed o küçük rûh çırpınıp duracak!...
Linkli ve parantez kelime izahlı[]
Sokakta sâde bir "âmîn!" sadâsıdır gidiyor:
Mahalle halkı birikmiş, imam duâ ediyor.
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
Başında çınlayan âvâzı dinliyor, mebhût;
Denildi: "Fâtiha!´; âmîni kestiler bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi;
Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
Duyuldu sonra imâmın nidâ-yı mağmûmu,
Diyordu:
- Söyleyin Allâh için şu merhûmu,
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar
- İyi biliriz!
-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,
Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya
- Evet!
- İmâm efendi, helâllık da iste, merhamet et...
- Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı.
- Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"
Nidâ-yı saffeti, birden cenâze, ah-ı derûn,
Misâli uğradı evden; fezâda yükseldi
İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi;
Baş örtüsüyle kadınlargözüktü pencereden:
-Bıraktın öyle mi, en sonra kardeşim, bizi sen!
-Yıkıldı dostlar evim, barkım... Ah gitti kocam!..
-Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam!
-Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kerre,
Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, hemşîre!
-Zavallı Remziye! Boynun büküldü evlâdım...
-Babam ne oldu
-Baban... Öldü.
-Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya Hicrân olur zavallı kıza...
Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
Açın da cumbayı etrâfa baksın ağlamasın...
Göründü cumbada baktım ki tombalak, sanşın,
Sevimli bir küçücek kız... Beiinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar,
Zavallının eriyen ruh-i bî-günâhı idi.
Benim o mersiye yâdımda ağlıyor ebedî.
Sefine pâre ki sırtında mevc-i bî-hissin,
Yüzer... Önünde ademden nişâne bir engin,
Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana
Cenâze dûş-i cemâatte çalkalandıkça,
O tahta pâreye benzerdi, düşmüş emvâca.
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını
Nasıl görür ki yetîmin huruş eden yaşını
Bu hây ü hûy-i kıyâmet-nümûn içinde söner,
Samîm-i hilkati sûzân eden enîn-i beşer.
Değilmiş öyle geniş nâlenin hudûdu meğer:
Sokak bitip dönülürken kesildi mâtemler.
O tahta pâre-i câmid, o iğbirâr-ı samût,
Güzer-gehindeki eşbâhı bir mehîb sükût
İçinde haşr ederek dalgalarla seyrediyor;
Zemîne bakmıyor artık semâ deyip gidiyor.
Bu mahmilin neye sık sık değişsin efrâdı
Suâli fikre büyük bir hakîkat anlattı:
Evet bekâ ezecek cism-i zâr-ı fânîyi,
Vücûd çekmiyecek ömr-i câvidânîyi,
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer!
Ağır ağırgidiyorken cenâze kâfilesi,
Nihâyet oldu musallâ birinci merhalesi.
Çıkınca üstüne son minberin hatîb-i memât,
Açıldı dîde-i im´âna perde perde hayât.
Senin en son serîrindir şu bî pervâ uzanmış taş;
Ki nermin hâb-gâhından çıkar, bir gün vurursun baş!
Elinden yok halâs imkânı, mâdâme´l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!´
Musallâ: Müncemid bir mevcidir eşk-i yetîmânın;
Musallâ: Ahıdır, berceste, mâtem-zâr-ı dünyânın;
Musallâ: Minber-i teblîğidir dünyâda, ukbânın;
Musallâ-: Ders-i ibrettir durur pîşinde, irfânın.
Bu minberden iner nâsûta en müdhiş hakîkatler,
Bu yerden yükselir lâhûta en hâlis kanâ´atler.
Civârından geçer zulmette bî pâyan hayâletler:
Kefen-ber-dûş geçmişler, kalan üryan sefâletler!
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el´ân
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im´ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân!
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârülar düşer bir bir, bu taş hâlâ,
Zamânın dest-i tahrîbiyle, durmuş, eyler istihzâ;
Bütün mevcûda hâkim bir adem timsâlidir gûyâ.
Namaz kılındı; duâ bitti. Kârban, yoluna
Düzüldü taht-ı memâtın girip birer koluna.
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu.
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura,
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir ur!
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun fecâ´atini·
Sükûn içinde uyurken şu bir yığın toprak
İlel´ebed o küçük rûh çırpınıp duracak!...
2'li Tablo Sunum[]
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
Sokakta sâde bir "âmin!" sesidir gidiyor:
| |
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
|
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tabut, Başında çınlayan avazı dinliyor, şaşkın ve suskun;
|
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
|
Hüzünlü alınları bir kez okşayıp indi; Deminki çağıldamalar bir zaman için dindi.
|
Diyordu:
|
Diyordu:
|
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar? -İyi biliriz!
|
-Söyleyin Allah için şu merhumu , Nasıl bilirsiniz ey Müslümanlar? -İyi biliriz! |
-Yarın Allah'ın huzurunda toplanıp hepiniz, Bu yolda iyi şehadet edersiniz ya? | |
-Evet!'
| |
-Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
| |
Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:
|
Gibi çıktı evden; gökyüzünde yükseldi.
İçerde başladı coşan bir ağıt şimdi; Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden: |
-Bıraktın öyle mi en sonra kardeşim bizi sen!' -Yıkıldı dostlar evim barkım... Ah gitti kocam!..
| |
-Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kere
| |
Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, kardeşim!'
| |
- Babam ne oldu?
- Baban... Öldü. |
-Babam ne oldu? -Baban... Öldü.
|
- Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza... - Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza... |
-Etme Ayşe Hanım,Bu söylenir mi ya? Unutulmaz bir acı olur sonra zavallı kıza.. -Ayol şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
|
Açın da cumbayı etrafa baksın ağlamasın... Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,
| |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
Benim o ağıt hatırımda ağlıyor ebedi.
| |
Yüzer, önünde yokluğa işaret eden bir engin,
| |
Çeker durur onu sahili olmayan açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlayana? | |
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını? Nasıl görür ki yetimin çağlayan göz yaşını?
| |
Bu kıyamete benzeyen kargaşa içinde söner,
İnsanoğlunun yaratılışın kalbini yakan feryatları. | |
O cansız tahta parçası, o sessiz kırgınlık,
Yolu üstündeki varlıkları heybetli bir sessizlik | |
Etrafında toplayarak, dalgalarla seyrediyor; Yeryüzüne bakmıyor artık, gökyüzü deyip gidiyor.
| |
Bu tabutu yüklenip giden kişiler neden sık sık değişirler? Sorusu fikre büyük bir gerçeği anlattı:
| |
Evet beka ezecek bu inleyen ölümlü cismi,
Vücut, yükünü kaldıramayacak sonsuza dek yaşamanın. | |
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer! |
Bu dehşetli yükün altında dizler titriyor,
İnsanoğlunun omzu buna üç adımdan fazla dayanmıyor! |
Ağır ağır gidiyorken cenaze kafilesi, Sonunda musalla taşı oldu birinci basamağı.
| |
Bu son minberin üstüne ölüm hatibi çıkınca,
Dikkatli gözler önünde açıldı hayat perde perde. | |
Senin en son tahtındır şu pervasız uzanmış taş, Ki yumuşak yatağından çıkar, bir gün ona vurursun baş!
| |
Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!' |
Elinde yok kurtuluş imkânı, hayatın boyunca uğraş...
O, mutlaka yolunu kesecektir, aşılmaz... Gücün yeterse aş! |
Musalla: Yetim göz yaşlarının taşlaşmış bir dalgasıdır; Musalla: Dünya denen matem evinin benzersiz bir âhıdır;
| |
Musalla: Dünyada ahiretin tebliğ edildiği minberdir; Musalla: İrfan sahipleri önünde duran bir ibret dersidir.
| |
Bu minberden iner dünya âlemine en müthiş hakikatler,
Bu yerden yükselir ilâhî âleme en temiz kanaatler. | |
Etrafından geçer karanlıkta sayısız hayaletler: Kefenleri omzunda geçmişler, çıplak kalan sefaletler!
| |
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân |
Babam, kardeşlerim, evladım, annem...Belki bunlardan
Daha çok sevdiğim kıymetli bir çok can dostu şu an, |
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân! |
Dünyaya son kez dikkat ve ibretle bakar sanırım bu taştan.
Benim ruhum duyar sessiz bin çığlık bu taştan! |
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ, |
Saltanatların tahtı devrilir, alt üst olur dünya; Sağlam surlar ve kaleler düşer bir bir, bu taş hâlâ,
|
Durmuş alay eder zamanın yıkıp harab eden eliyle; Bütün varlığa hükmeden bir yokluk sembolüdür güya.
| |
Namaz kılındı, dua bitti, kervan yoluna Düzüldü, ölüm tahtının girip birer koluna.
| |
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu. |
Yarım saat henüz olmuştu. Yolcular durdu; Demek ki; komşusu dünyanın, ahiret yurdu.
|
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura, |
Cenaze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura. |
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir ur! |
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur, Kabardı toprağın altında bir çıban, bir ur!
|
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini• |
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini, Dönün de arkada kalandan sorun iç yakan acısını;
|
Sessizlik içinde uyurken şu bir yığın toprak, Sonsuza dek o küçük ruh çırpınıp duracak!.
| |
3'lü Tablo Sunumu[]
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Sokakta sâde bir "âmin!" sesidir gidiyor: Mahalle halkı birikmiş, imam dua ediyor.
|
A simple Amen voice goes down the street people of the neighborhood have come together, the imam prays.
| |
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
|
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tabut, Başında çınlayan avazı dinliyor,şaşkın ve suskun;
|
A flattened house,a coffin next to the inner door , listening to the sound tingling at the top, mebhut (confused and speechless).
|
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
Denildi "Fatiha!", âmini kestiler; bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
'They were asked, "Al-Fatiha!", they stopped amen , this time chests have moaned,then the open hands have
|
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi; Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
|
Hüzünlü alınları bir kez okşayıp indi; Deminki çağıldayan sesler bir zaman için dindi.
|
caressed the sad foreheads once and gone down; the sounds babbling previously,have dimmed for some time.
|
Duyuldu sonra imamın gamlı sesi ,
Diyordu:
|
Soon the mournful cry of the imam was heard ,Said:
| |
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar? - İyi biliriz!
|
-Söyleyin Allah için şu merhumu , Nasıl bilirsiniz ey Müslümanlar? -İyi biliriz! |
-Tell me, for God ,How do you know this deceased muslims?- Well,we know him a good person
|
-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,
Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya? |
-Yarın Allah'ın huzurunda toplanıp hepiniz, Bu yolda iyi şehadet edersiniz ya? |
Tomorrow all of you gathering in the heavenly peace, will you witnnes in this way that he was good
|
-Evet!' -İmam efendi, hellallık da iste, merhamet et...
|
-Yes! "
- Master Imam, request forgiveness, have mercy ... | |
-Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı. -Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
|
So come on say halal for your rights now. Please come on-Halal Do not make the man wait!
| |
Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"
|
Cemaatin yüreğinden kopup "helâl olsun" Saffetle dolu bir nida, birden cenaze, içten gelen bir ah
|
Coming from the heart of the cowd,'halal' A full cry of purity was heard.Suddenly the funeral has left home like a heartfelt ah and rose in the sky
|
İçerde başladı bir cûş-i nevhadır şimdi; Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:
|
Gibi çıktı evden; gökyüzünde yükseldi.
İçerde başladı coşan bir ağıt şimdi; Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden: |
..An overflowing cry has begun inside. Women with scarves have appeared at the window
|
-Bıraktın öyle mi en sonra kardeşim bizi sen!' -Yıkıldı dostlar evim barkım... Ah gitti kocam!..
|
Finally you left us brother ,didn't you! "
My home has collapsed my fellows ... Oh, my husband is gone .. | |
-Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam! -Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kere
|
My uncle was just like an angel;how don't I grieve
-Okay,we have been neighbours for thirty years | |
Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, kardeşim!' -Zavallı Remziye! Boynun büküldü evladım...
|
He wasn't a man who said 'o' when he got angry,-Poor Remziye!You are now an orphan my child...
| |
- Babam ne oldu?
- Baban... Öldü. |
-Babam ne oldu? -Baban... Öldü.
|
-What happened to my father?-Your father ... He's dead.
|
- Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza... - Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza... |
-Etme Ayşe Hanım, Bu söylenir mi ya? Unutulmaz bir acı olur sonra zavallı kıza.. -Ayol şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
|
Please don't Ayşe Hanım,can this be said to a child?Soon this becomes an unforgettable grief for the poor girl..
-Console the orphan a little ... |
Açın da cumbayı etrafa baksın ağlamasın... Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,
|
Open the oriel let her look around.. ...the blonde fatso has apperad at the oriel, I saw
| |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
A pretty little girl...She is nearly five.Shining tears on her dull cheeks
|
Zavallının eriyen günahsız ruhu idi. Benim o ağıt hatırımda ağlıyor ebedi.
|
were the melting innocent spirit of the poor.That cry is crying in my memory eternally
| |
Bir küçük gemi ki sırtında hissiz dalganın, Yüzer, önünde yokluğa işaret eden bir engin,
|
A small ship,on the neck of the senseless wave ,Floats beyond the open sea pointing the absence,
| |
Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana? |
Çeker durur onu sahili olmayan açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlayana? |
continiously pulls it to the offshore with no beaches.Does it care anybody crying on a rock?
|
Cenaze cemaatin omzunda çalkalandıkça,
Benzerdi dalgalara düşmüş tahta parçasına. |
While the funeral was slushing on the shoulders,It resembled a piece of wood,falling into waves.
| |
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını? Nasıl görür ki yetimin çağlayan göz yaşını?
|
How can he hear the crying woman far out?How can he see the babbling tears of the orphan?
| |
Bu kıyamete benzeyen kargaşa içinde söner,
İnsanoğlunun yaratılışın kalbini yakan feryatları. |
In the chaos resembling the doomsday the wail of humanbeing burning the heart of creation dies down.
| |
Feryadın sınırı o kadar geniş değilmiş meğer:
Sokak bitip dönülürken kesildi matemler. |
The scale of the squall hadn't been so large,then in fact.The mourning ended and cut when the streets emptied
| |
O cansız tahta parçası, o sessiz kırgınlık,
Yolu üstündeki varlıkları heybetli bir sessizlik |
That lifeless piece of wood,that silent piqueThe creatures on its way,in a majestic silence
| |
Etrafında toplayarak, dalgalarla seyrediyor; Yeryüzüne bakmıyor artık, gökyüzü deyip gidiyor.
|
Gathering around, watching with the waves;Now he isn't looking at the earth, goes while saying the sky.
| |
Bu tabutu yüklenip giden kişiler neden sık sık değişirler? Sorusu fikre büyük bir gerçeği anlattı:
|
Why do the people carrying the coffin often change?The question told a great truth to the idea
| |
Evet beka ezecek bu inleyen ölümlü cismi,
Vücut, yükünü kaldıramayacak sonsuza dek yaşamanın. |
Yes, survivability will crush this groaning mortal body,The body can not handle the burden of living forever.
| |
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer! |
Bu dehşetli yükün altında dizler titriyor,
İnsanoğlunun omzu buna üç adımdan fazla dayanmıyor! |
Knees are trembling 'under the weight of this terrible burden',Human beings shoulders can not bear this ,more than three steps!
|
Ağır ağır gidiyorken cenaze kafilesi, Sonunda musalla taşı oldu birinci basamağı.
|
The funeral cortege was going slowly,Finally, the grave stone became the first step.
| |
Bu son minberin üstüne ölüm hatibi çıkınca,
Dikkatli gözler önünde açıldı hayat perde perde. |
When the orator of death climbed on top of last pulpit,The life opened in layers in front of careful eyes.
| |
Senin en son tahtındır şu pervasız uzanmış taş, Ki yumuşak yatağından çıkar, bir gün ona vurursun baş!
|
Your most recent throne is that recklessly outstreching stone,so you get out of your soft bed,one day, you place your head on it!
| |
Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!' |
Elinde yok kurtuluş imkânı, hayatın boyunca uğraş...
O, mutlaka yolunu kesecektir, aşılmaz... Gücün yeterse aş! |
No possibility of salvation in your hand,struggle in your whole life ...He certainly will cut off the path, impenetrable ...Overcome if you can !
|
Musalla: Yetim göz yaşlarının taşlaşmış bir dalgasıdır; Musalla: Dünya denen matem evinin benzersiz bir âhıdır;
|
Grave: is a petrified wave of orphan tears ;Grave: is a unique curse of the mourning house called 'the world';
| |
Musalla: Dünyada ahiretin tebliğ edildiği minberdir; Musalla: İrfan sahipleri önünde duran bir ibret dersidir.
|
Grave: is the pulpit where the afterlife is notified in the world;Grave: Is a course standing in front of the owners of lore.
| |
Bu minberden iner dünya âlemine en müthiş hakikatler,
Bu yerden yükselir ilâhî âleme en temiz kanaatler. |
The greatest truths come down from the pulpit to the booze of world,From here rises the clearest conclusions to the divine universe.
| |
Etrafından geçer karanlıkta sayısız hayaletler: Kefenleri omzunda geçmişler, çıplak kalan sefaletler!
|
Numerous ghosts pass around in the dark :shrouds on shoulders bygone, naked miseries!.
| |
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân |
Babam, kardeşlerim, evladım, annem...Belki bunlardan
Daha çok sevdiğim kıymetli bir çok can dostu şu an, |
My father, my brothers, my son, my mother ... Perhaps some more precious close friends loved more than them now,
|
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân! |
Dünyaya son kez dikkat ve ibretle bakar sanırım bu taştan.
Benim ruhum duyar sessiz bin çığlık bu taştan! |
I think he stares at the world carefully and wisely on this stoneMy soul hears a thousand silent screams from that stone!
|
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ, |
Saltanatların tahtı devrilir, alt üst olur dünya; Sağlam surlar ve kaleler düşer bir bir, bu taş hâlâ,
|
The throne of the reigns turn over , the world is turned upside down;Strong walls and castles fall one by one, the stone still,
|
Durmuş alay eder zamanın yıkıp harab eden eliyle; Bütün varlığa hükmeden bir yokluk sembolüdür güya.
|
Makes fun of the destroying hands of the time .As though,it is the symbol of poverty dominating the whole presence
| |
Namaz kılındı, dua bitti, kervan yoluna Düzüldü, ölüm tahtının girip birer koluna.
|
Prayers, prayer is over, the caravan took its way linking in the arms of death throne,
| |
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu. |
Yarım saat henüz olmuştu. Yolcular durdu; Demek ki; komşusu dünyanın, ahiret yurdu.
|
Half an hour was not yet. Passengers stopped;So,The neighbor of the world is the home of the Hereafter.
|
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura, |
Cenaze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura. |
Funeral landed slowly from the shoulders , then, nestled in a pit in the middle of pine trees .
|
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir ur! |
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur, Kabardı toprağın altında bir çıban, bir ur!
|
Three or five shovelful of mud was thrown on "a fistula,a tumor rose under the soil!
|
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini• |
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini, Dönün de arkada kalandan sorun iç yakan acısını;
|
Yes, if the corpse doesn't feel the horror
"Return and ask from the rest the sorrow griping the soul; |
Sessizlik içinde uyurken şu bir yığın toprak, Sonsuza dek o küçük ruh çırpınıp duracak!.
|
While sleeping on a pile of soil in silence, That little soul will go on fluttering forever! ...
|
4'lü tablo sunum[]
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Sokakta sâde bir "âmin!" sesidir gidiyor: Mahalle halkı birikmiş, imam dua ediyor.
|
A simple Amen voice goes down the street people of the neighborhood has come together, the imam prays.
|
Osmanlıca
| |
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tâbût,
|
Basık bir ev; kapının iç yanında bir tabut, Başında çınlayan avazı dinliyor, şaşkın ve suskun;
|
A flattened house,a coffin next to the inner door , listening to the sound tingling at the top, mebhut (confused and speechless).
|
Osmanlıca
|
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
Denildi "Fatiha!", âmini kestiler; bu sefer,
Göğüsler inledi, derken, açık duran eller,
|
'They were asked, "Al-Fatiha!", they stopped amen , this time,Breasts moaned,meanwhile the open hands,
|
Osmanlıca
|
Hazîn alınları bir kerre okşayıp indi; Deminki zemzemeler bir zaman için dindi.
|
Hüzünlü alınları bir kez okşayıp indi; Deminki çağıldayan sesler bir zaman için dindi.
|
caressed the sad foreheads once and went down; the sounds murmuring before, stopped for a time.
|
Osmanlıca
|
Duyuldu sonra imamın gamlısesi ,
Diyordu:
|
Soon the mournful cry of the imam was heard ,Said:
|
Osmanlıca
| |
Nasıl bilirsiniz ey müslümanlar? - İyi biliriz!
|
-Söyleyin Allah için şu merhumu , Nasıl bilirsiniz ey Müslümanlar? -İyi biliriz! |
-Tell me, for God ,How do you know this decendent?-Well,we know!
|
Osmanlıca
|
-Yarın huzûr-i İlâhîde toplanıp hepiniz,
Bu yolda hüsn-i şehâdet edersiniz ya? |
-Yarın Allah'ın huzurunda toplanıp hepiniz, Bu yolda iyi şehadet edersiniz ya? |
Tomorrow all of you will gather in the heavenly peace will you witnnes he was good in this way
|
Osmanlıca
|
-Evet!' -İmam efendi, hellallık da iste, merhamet et...
|
-Yes! "
- Master Imam, request forgiveness, have mercy ... |
Osmanlıca
| |
-Helâl edin hadi öyleyse şimdi hakkınızı. -Helâl edin hadi bekletmeyin adamcağızı!
|
So come on say halal for your rights now. Please come on-Halal Do not make the man wait!
|
Osmanlıca
| |
Cemâatin yüreğinden kopup "helâl olsun!"
|
Cemaatin yüreğinden kopup "helâl olsun" Saffetle dolu bir nida, birden cenaze, içten gelen bir ah
|
Coming from the heart of the communitylawful for you " A full cry of purity, suddenly the funeral, uttering a heartfelt ah!
|
Osmanlıca
|
Baş örtüsüyle kadınlar gözüktü pencereden:
|
Gibi çıktı evden; gökyüzünde yükseldi.
İçerde başladı coşan bir ağıt şimdi;
|
left home..An overflowing cry has begun inside Women with scarves has appeared from the window
|
Osmanlıca
|
-Bıraktın öyle mi en sonra kardeşim bizi sen!' -Yıkıldı dostlar evim barkım... Ah gitti kocam!..
|
You left us brother in the end,didn't you! "
My home has collapsed ... Oh, my husband is gone .. |
Osmanlıca
| |
-Dayım melek gibi insandı; ben nasıl yanmam! -Tamam otuz senedir komşuyuz da bir kere
|
My uncle was just like an angel;how don't I grieve
-Okay,we have been neighbours for thirty years |
Osmanlıca
| |
Kızıp da "ey!" demiş insan değildi, kardeşim!' -Zavallı Remziye! Boynun büküldü evladım...
|
He wasn't a man who says 'oh'when he gets angry,-Poor Remziye!You are now an orphan my child...
|
Osmanlıca
| |
- Babam ne oldu?
- Baban... Öldü. |
-Babam ne oldu? -Baban... Öldü.
|
-What happened to my father?-Your father ... He's dead.
|
Osmanlıca
|
- Etme Ayşe Hanım,
Bu söylenir mi ya? Hicrân olur zavallı kıza... - Ayol, şu öksüzü bir parçacık avutsanıza... |
-Etme Ayşe Hanım,Bu söylenir mi ya? Unutulmaz bir acı olur sonra zavallı kıza.. -Ayol şu öksüzü bir parçacık avutsanıza...
|
Please don't Ayşe Hanım,can this be said to a child?Soon this becomes an unforgettable sorrow for her..
Console the orphan a little ... |
Osmanlıca
|
Açın da cumbayı etrafa baksın ağlamasın... Göründü cumbada baktım ki tombalak, sarışın,
|
Open the oriel let her look around.. ...the blonde fatso has apperad at the oriel, I saw
|
Osmanlıca
| |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
Sevimli bir küçücek kız... Beşinde ancak var.
Donuk yanakları üstünde parlayan yaşlar, |
A pretty little girl...She is nearly. five.Shining tears on her dull cheeks
|
Osmanlıca
|
Zavallının eriyen günahsız ruhu idi. Benim o ağıt hatırımda ağlıyor ebedi.
|
Melt was the innocent spirit of the poor.That cry is crying in my memory eternally
|
Osmanlıca
| |
Bir küçük gemi ki sırtında hissiz dalganın, Yüzer, önünde yokluğa işaret eden bir engin,
|
A small ship on the neck of the senseless wave ,Floats in the front an extense pointing the absence,
|
Osmanlıca
| |
Çeker durur onu sâhil-cüdâ açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlıyana? |
Çeker durur onu sahili olmayan açıklarına;
Bakar mı bir taşın üstünde durmuş ağlayana? |
continiously pulls it to the offshore without beachesDoes it care anybody crying on a rock?
|
Osmanlıca
|
Cenaze cemaatin omzunda çalkalandıkça,
Benzerdi dalgalara düşmüş tahta parçasına. |
While the funeral was slushing on shoulders,It resembled a piece of wood fallen into waves.
|
Osmanlıca
| |
Nasıl duyar ki uzaklarda inleyen kadını? Nasıl görür ki yetimin çağlayan göz yaşını?
|
How can he hear the crying woman far out?How can he see the gurgling tears of the orphan?
|
Osmanlıca
| |
Bu kıyamete benzeyen kargaşa içinde söner,
İnsanoğlunun yaratılışın kalbini yakan feryatları. |
Goes out in the chaos which resembles resurrectionThe wail of humanbeing which cauterizes the heart of creation.
|
Osmanlıca
| |
Feryadın sınırı o kadar geniş değilmiş meğer:
Sokak bitip dönülürken kesildi matemler. |
The limits of the wail wasn't large enough, in factLament ended and cut when the streets emptied
|
Osmanlıca
| |
O cansız tahta parçası, o sessiz kırgınlık,
Yolu üstündeki varlıkları heybetli bir sessizlik |
That inanimate piece of wood,that silent piqueThe creatures on its way,in a majestic silence
|
Osmanlıca
| |
Etrafında toplayarak, dalgalarla seyrediyor; Yeryüzüne bakmıyor artık, gökyüzü deyip gidiyor.
|
Gathering around, watching with the waves;Now he isn't looking at the earth, going while saying sky.
|
Osmanlıca
| |
Bu tabutu yüklenip giden kişiler neden sık sık değişirler? Sorusu fikre büyük bir gerçeği anlattı:
|
Why do the people carrying the coffin often change?The question told a great truth to the idea
|
Osmanlıca
| |
Evet beka ezecek bu inleyen ölümlü cismi,
Vücut, yükünü kaldıramayacak sonsuza dek yaşamanın. |
Yes, survivability will crush the groaning mortal body,The body can not handle the burden of living forever.
|
Osmanlıca
| |
Bu bâr-ı müdhişin altında titreyip dizler,
Dayanmıyor üç adımdan ziyâde dûş-i beşer! |
Bu dehşetli yükün altında dizler titriyor,
İnsanoğlunun omzu buna üç adımdan fazla dayanmıyor! |
Knees are trembling 'under the weight of this terrible burden',Human beings shoulders can not bear this ,more than three steps!
|
Osmanlıca
|
Ağır ağır gidiyorken cenaze kafilesi, Sonunda musalla taşı oldu birinci basamağı.
|
The funeral cortege was going slowly,Finally, the grave stone became the first step.
|
Osmanlıca
| |
Bu son minberin üstüne ölüm hatibi çıkınca,
Dikkatli gözler önünde açıldı hayat perde perde. |
When the orator of death climbed on top of last pulpit,The life opened in layers in front of careful eyes.
|
Osmanlıca
| |
Senin en son tahtındır şu pervasız uzanmış taş, Ki yumuşak yatağından çıkar, bir gün ona vurursun baş!
|
Your most recent throne is that recklessly outstreched stone,so that you get out from your soft bed,one day ,on it, you place your head!
|
Osmanlıca
| |
Elinde yok halâs imkânı, mâdâme'l-hayât uğraş...
O, mutlak sedd-i râhındır, aşılmaz.. Muktedirsen aş!' |
Elinde yok kurtuluş imkânı, hayatın boyunca uğraş...
O, mutlaka yolunu kesecektir, aşılmaz... Gücün yeterse aş! |
No possibility of salvation in your hand struggle during your life ...He certainly will cut off the path, impenetrable ...Overcome if you can !
|
Osmanlıca
|
Musalla: Yetim göz yaşlarının taşlaşmış bir dalgasıdır; Musalla: Dünya denen matem evinin benzersiz bir âhıdır;
|
Grave: is a petrified wave of orphan tears ;Grave: is a unique curse of the mourning house called 'the world';
|
Osmanlıca
| |
Musalla: Dünyada ahiretin tebliğ edildiği minberdir; Musalla: İrfan sahipleri önünde duran bir ibret dersidir.
|
Grave: is the pulpit where the afterlife is notified in the world;Grave: Is a course standing in front of the owners of lore.
|
Osmanlıca
| |
Bu minberden iner dünya âlemine en müthiş hakikatler,
Bu yerden yükselir ilâhî âleme en temiz kanaatler. |
The greatest truths come down from the pulpit to the booze of world,From here rises the clearest conclusions to the divine universe.
|
Osmanlıca
| |
Etrafından geçer karanlıkta sayısız hayaletler: Kefenleri omzunda geçmişler, çıplak kalan sefaletler!
|
Numerous ghosts passes around in the dark :shrouds on shoulders bygone, naked miseries!.
|
Osmanlıca
| |
Babam, kardeşlerim, evlâdım, annem... Belki bunlardan
Muazzez bildiğim kıymetli birçok yâr-ı can el'ân |
Babam, kardeşlerim, evladım, annem...Belki bunlardan
Daha çok sevdiğim kıymetli bir çok can dostu şu an, |
My father, my brothers, my son, my mother ... Perhaps somemore precious close friends loved more than them now,
|
Osmanlıca
|
Bu taştan atfeder zanneylerim dünyâya son im'ân...
Benim rûhum bu heykelden duyar hâmûş bin efgân! |
Dünyaya son kez dikkat ve ibretle bakar sanırım bu taştan.
Benim ruhum duyar sessiz bin çığlık bu taştan! |
I think he stares at the world carefully and wisely on this stoneMy soul hears a thousand silent screams from that stone!
|
Osmanlıca
|
Serîr-i saltanatlar devrilir, alt üst olur dünyâ;
Müşeyyed bürc ü bârûlar düşer bir bir, bu taş hâlâ, |
Saltanatların tahtı devrilir, alt üst olur dünya; Sağlam surlar ve kaleler düşer bir bir, bu taş hâlâ,
|
The throne of the reigns turn over , the world is turned upside down;Strong walls and castles fall one by one, the stone still,
|
Osmanlıca
|
Durmuş alay eder zamanın yıkıp harab eden eliyle; Bütün varlığa hükmeden bir yokluk sembolüdür güya.
|
Makes a mockery of the hands of time that demolishes and ruins;As though it is the symbol of poverty dominating the whole presence
|
Osmanlıca
| |
Namaz kılındı, dua bitti, kervan yoluna Düzüldü, ölüm tahtının girip birer koluna.
|
Prayers, prayer is over, the caravan took its wayLinking in the arms of death throne,
|
Osmanlıca
| |
Yarım sâat henüz olmuştu. Yolcular durdu;
Demek ki; komşusu dünyânın âhiret yurdu. |
Yarım saat henüz olmuştu. Yolcular durdu; Demek ki; komşusu dünyanın, ahiret yurdu.
|
Half an hour was not yet. Passengers stopped;So,The neighbor of the world is the home of the Hereafter.
|
Osmanlıca
|
Cenâze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura, |
Cenaze indi omuzdan yavaş yavaş, sonra,
Sokuldu servilerin ortasında bir çukura. |
Funeral landed slowly from the shoulders , then, Nestled in a pit in the middle of Cyprus pine trees .
|
Osmanlıca
|
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur
Kabardı toprağın altında bir an, bir ur! |
Atıldı üstüne üç beş kürek kemikli çamur, Kabardı toprağın altında bir çıban, bir ur!
|
Three or five shovelful of mud was thrown on "a fistula,a tumor rose under the soil!
|
Osmanlıca
|
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini,
Dönün de arkadakinden sorun fecâ'atini• |
Evet, çıban, ki yatan duymuyorsa dehşetini, Dönün de arkada kalandan sorun iç yakan acısını;
|
Yes, if the corpse doesn't feel the horror
"Return and ask from the rest the sorrow griping the soul; |
Osmanlıca
|
Sessizlik içinde uyurken şu bir yığın toprak, Sonsuza dek o küçük ruh çırpınıp duracak!.
|
While sleeping on a pile of soil in silence, That little soul will go on fluttering forever! ...
|
Osmanlıca
|
Safahat besteleri - Safahat | |
---|---|
Şiirlere göre | Ezelden Aşinanım - Hüseyni Ney Taksimi - Nihavend Marşı -Acem Asiran Tambur Taksimi - Acem Asiran Istiklal Marsı -Nihavend Violonsel Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Rast Keman Taksimi Rast Istiklal Marsi
Rast Marş Istiklal Marsi (Acemsiran) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Rast1)Istiklal Marsi (Rast2) Cenk Marşı Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş AskerBağlantı başlığı |
Makamlara göre | x |
Dosyalar | Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri (→Cenk Marşı)
Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri Istiklal Marsi (Rast2) Istiklal Marsi (Rast1) Istiklal Marsi (Nihavend) Istiklal Marsi (Acemsiran) Rast Marş Rast Keman Taksimi Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Istiklal Marsı Nihavend Violonsel Taksimi Acem Asiran Istiklal Marsı Acem Asiran Tambur Taksimi İstiklal Marşı/Nihavend Ezelden Aşinanım Ey Bu Topraklar İçin Toprağa Düşmüş Asker Bütün Dünyaya Küskündüm Mehmet Akif Ersoy/Bestelenen şiirleri |
Tasnif et:
Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Anadolu ateşi davul Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Davul Oyunlari-1 Dosya:Anadolu Atesi Davul Show Dosya:DAVUL & DARBUKA SHOW Türk Halk Müziği Telli Çalgılar 'DIVAN SAZI Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi […') Dosya:DIVAN SAZI (added video DIVAN SAZI) Dosya:Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi (added video Okan Murat Öztürk - Nihavend Saz Semaisi) Dosya:Okan Murat Öztürk - Kaytağı Şablon:Türk Müziği Türk Halk Müziği Vurmalı Çalgılar Dosya:Daff.jpg Dosya:Daf-isfahan.jpg Dosya:Pandei inter.jpg Dosya:Rhythm Tech tambourine.jpg Vurmalı Çalgılar Dosya:Kudum.jpg Dosya:Koltukdavul.jpg Dosya:Davul.jpg Dosya:Darbuka.jpg Şablon:Türk Müziği Dosya:Zils.jpg Vurmalı Çalgılar Zil Dosya:İstanbul Vurmalı Çalgılar Topluluğu |
II.Kitap (1912): Süleymaniye Kürsüsünde
Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 | |
---|---|
Safahat/II. Kitap ( Süleymaniye Kürsüsünde ) | Süleymaniye Kürsüsünde adlı tek bir şiirden oluşmaktadır.(Süleymaniye Kürsüsünde 32 kb.büyük olduğu için 10 bölüme ayrılmıştır.) Süleymaniye Kürsüsünde 2 - Süleymaniye Kürsüsünde 3 - Süleymaniye Kürsüsünde 4 - Süleymaniye Kürsüsünde 5 - Süleymaniye Kürsüsünde 6 - Süleymaniye Kürsüsünde 7 - Süleymaniye Kürsüsünde 8 - Süleymaniye Kürsüsünde 9 - Süleymaniye Kürsüsünde 10 |
Video | [[Dosya:Süleymaniye kürsüsünde2 2. bölüm - mehmet akif ersoy - safahat]] - |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
IV. Kitap (1913) : Fatih Kürsüsünde İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde | |
---|---|
Safahat/IV. Kitap (Fatih Kürsüsünde) | Fatih Kürsüsünde: İki Arkadaş Fatih Yolunda - Vaiz Kürsüde |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
V.Kitap: (1917) Hatıralar Mehmet Akif'in kaybedilen vatan karşısında isyanlarını ve tevbelerini cem eden şiirleri....Koca Osmanlı Çınarının yıkılışı ve şairin ÇIĞLIKLARI.... Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - UYAN - Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır - Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden - Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını - Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır - El-Uksur'da - Berlin Hatıraları - Necid Çöllerinden Medine'ye | |
---|---|
Safahat/V. Kitap ( Hatıralar ) | Hatıralar:Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah-UYAN-Ne irfandır veren ahlâka yükseklik. Ne vicdandır-Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile-Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden-Biz ki yarmıştık şu unun büyük ummanını-Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır-El-Uksur'da-Berlin Hatıraları-Necid Çöllerinden Medine'ye |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VI.Kitap (1924) Asım Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır. Şair Asım'ın neslini ordumuzda görmektedir. Entellektüel ama bir o kadarda duası göklerden çevrilmeyecek kadar maneviyatlı bir gençlik ister. Oğlunun adınıda zaten Asım koyar. (Bakınız: Hz. Asım) | |
---|---|
Safahat/VI. Kitap ( Asım ) | Asım şiiri olup uzunca bir şiirdir Çanakkale şehitlerine şiiri de bu şiir içinde yer alır: Asım(I.Bölüm)- Asım II.Bölüm - Asım III.Bölüm - Asım IV.Bölüm - Asım V.Bölüm - Asım VI.Bölüm - Asım VII.Bölüm (Çanakkale şehitlerine şiirini içerir) - Asım VIII.Bölüm |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
VİDEO SAFAHAT : Safahatın Audio Video Sunumu Projesi Milli Şairimizin Safahat adlı eserinin Video olarak sunumu projesinde 1.aşama: güzel okuma çalışmaları; 2.aşama: alt yazılı şiirlerin sunumu; 3.aşama;tercümelerinin sunumu ; 4. aşama: görsel konuyu anlatacak ögelerle video çalışması; 5.aşama: Videoların youtube yüklenmesi; 6.aşama; | |
---|---|
Yusuf Ziya Özkan'ın Safahat okumaları | * Cenk Marşı [3]
|
Adnan Özçelik AL okumaları | x |
Yenişehir SBAL okumaları | x |
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
İstiklal Marşı Oratoryosu - İstiklal Marşı - Safahat - Şablon:İMO
İstiklal marşı online döküman | |
---|---|
İMO/Ekibi | Proje sahibi:Eyüp Sabri Kartal - Mersin Yenişehir Kaymakamı
genel koordinatör:murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. görsel uygulamalar: murat çınarlı nevit kodallı gssl. md. yrd. metin ve canlandırma: murat çınarlı nevit kodallı gssl md. yrd. nimet kabur nevit kodallı gssl edb. öğrt. bayram özfırat ö. yıldırımhan lisesi edb. öğrt. demet gürbüz dumlupınar lisesi edb. öğrt. muhammet benli sabancı lisesi edb. öğrt. müzikler:n. kodallı gssl ibrahim özişler koro öğrt. |
İMO/Proje oluşumu | İMO - İstiklal Marşı Oratoryosu Projesi |
İMO/İcraları | İstiklal Marşı Oratoryosu/2011-
İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 - Yenişehir İstiklal Marşı Oratoryosu/2011 metin İstiklal Marşı Oratoryosu/2010 İstiklal Marşı Oratoryosu/2009 İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Müftülüğü İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Kaymakamlığı
İstiklal Marşı Oratoryosu/Nevit Kodallı Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Şevket Pozcu Lisesi İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Dumlupınar Lisesi İstiklâl Marşı Oratoryosu/Yenişehir Mehmet Adnan Özçelik Anadolu Lisesi |
İMO/Tasarımları | İstiklal Marşı Oratoryası/Kitapçık - İstiklal Marşı Oratoryası/A4 |
Kaynak | *İstiklal Marşı Oratoryosu/linkler
|
Yapılacaklar | *İstiklal Marşı Oratoryosu/Yenişehir Güzel Sanatlar Lisesi Performans videosu youtube ve dailmotion sitelerine yüklenerek bu sayfaya konacaktır . Slaytlar google documanda ise webde yayınlanarak konmalıdır. Slayt resimleri de bu siteye eklenmelidir.
|
Yapılanlar | x |
Yorumlar | İMO/Öğretmen tepkileri |
Kavramlar | *Ortam: Sevr anlaşması ve sevr mağarası kıyaslaması. En korkulacak 2 hal.
|
İstiklal marşı oratoryosu
İstiklal Marşı Oratoryosu İstiklal Marşı/Oratoryo İstiklal Marşı Istiklal Marsi (Acemsiran) Şablon:İMO |
İstiklal Marşının Dünya Dillerine Tercümesi Projesi (Şimdilik sadece 24 dile çevrildi...) | |||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
İstiklal Marşı/Arapça - İstiklal Marşı/Çince - İstiklal Marşı/Belarusça - İstiklâl Marşı/İngilizce -
|
Safahat Tercümeleri Safahat/İngilizce - Safahat/Almanca - Safahat/Azerice | |
---|---|
* Safahat'ın ingilizceye tercümesi projesi -
|
Safahat dışı şiir ve nesirleri İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ | |
---|---|
http://tr.yenisehir.wikia.com/wiki/Safahat_D%C4%B1%C5%9F%C4%B1nda_kalm%C4%B1%C5%9F_%C5%9Eiirler | |
Safahat dışı şiirleri | İstiklâl Marşı - Sadi - SA'Dî - DESTÛR - GAZEL - KUR'ÂN'A HİTÂB - EL-HAKKU YA'LÛ - |
Tercüme ve makaleleri | x |
Tercüme çalışmaları[26] | Kur'an meali çalışması - Müslüman Kadını (1909) - Hanoto’nun Hücumuna Karşı Şeyh Muhammed Abduh’un Müdafaası (1915) - İçkinin Hayat-ı Beşerde Açtığı Rahneler (1923) - Anglikan Kilisesine Cevap (1924) - İslâmlaşmak (1919) - İslâm’da Teşkilât-ı Siyasiye (1922). |
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat Alfabetik Sıraya Göre Şiirler | |
---|---|
A | *Acem Şahı - Âhiret Yolu - Alınlar Terlemeli - Âmin Alayı - Âsım - Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak - Azim - Azimden Sonra Tevekkül - |
B | *Bayram - Bebek Yâhud Hakk-ı Karâr . Berlin Hatıraları . Bir Ariza - Bir Gece - Bir Mersiye - Bir Mezar Taşına Yazılmış İdi - Bir Resmin Akasına Yazılmış İdi - Bu Da Bir Mezar Taşı İçin Yazılmış İdi - Bir yığın kundakçıdan yangın görenler milleti - Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz - Biz ki yarmıştık şu'unun büyük ummanını - Bülbül - |
C | * Cânan Yurdu - Cenk Marşı |
Ç | Çanakkale Şehidlerine - Çanakkale Şehitlerine - Çık da bir seyret baharın cuş-i rengârengini - Çocuklara - |
D | *Derviş Ahmed - Dirvâs - Durmayalım - Dur Yolcu (Bu şiir bizde yok bakalım |
E | *Edirne - El Uskur'da . Ezanlar - Ey bunca zamandır bizi te'dib eden Allah - Ey milletimin lahzada halkettiği ordu |
F | *Fatih camii . Fatih Camii Şiiri . Fatih Kürsüsünde . İki Arkadaş Fatih Yolunda - Firavun İle Yüzyüze |
G | *Gece - Geçinme Belâsı - Gül,Bülbül - |
H | *Hakkın Sesleri . Hakkın Sesleri/Mehmet Akif Ersoy . Hatıralar . Hasta - Hasır - Hasbihal - Hayat Arkadaşıma - Hicran - Hüsâm Efendi Hoca - Hüsran - Hüsran-ı Mübin -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli) |
J - K | *Japon'lar
|
L | * |
M | *Mahalle Kahvesi - Mahalle Kavgası - Meal-i Celili - Mehmet Ali'ye - Mehmer Ali'ye - Meyhane - Mevlid-i Nebi - Mezarlık - Müslümanlık nerde, bizden geçmiş insanlık bile -Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
N | *Ne Eser, Ne de Semer - Necid Çöllerinden Medine'ye . Nefs-i Nefis - Nevruz'a - Nerdesin? - Nihayet neyse idrak ettiğin şey ömr-i fânîden |
O | *Ordunun Duası İstiklal Marşı gibi bu da millete ve orduya ait olduğundan Safahata alınmamıştır.
|
Ö | * |
P | *Pek Hazin Bir Mevlid Gecesi - |
R | *Resim İçin - Resmim İçin - Ressam Haklı - |
S | Şark |
Ş | *Şair Huzurunda Münekkid - Şark- Şehitler Abidesi İçin - Şeytan |
T | *Tebrik - Tek Hakikat - Tevhid Yâhud Feryâd- Umar mıydın? - - Tercümedir - tercümedir1 (İkinci tercümedir) |
U | *Uyan |
V | *Vahdet - Vaiz Kürsüde . |
Y | *Yâ Râb Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabâhı? . Ya Rab Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabahı? . Yaş Altmış - Yeis Yok! - Yemişçi İhtiyar |
Safahat konu indeksi | |
---|---|
Safahat kelime indeki | |
A | *Acem şahı
|
B | *Balkanlar : Cenk Marşı
|
C | Cehalet : Olmaz ya... Tabii... Biri İnsan, Biri Hayvan!
|
Ç | *Çalışmak :Küfe - Durmayalım -Uyan
|
D | * |
E | * Edirne - Edirne kal'esi (Edirne)
|
F | * |
G | * |
H | Akif'in manzum hikayeleri: Kocakarı ile Ömer(Hz. Ömerin idareciliği) - Köse İmam (Karı boşama derdindeki adama karşı köse imamın itabı ve halden dertlenmesi)
|
İ | İmam : Köse İmam (Akif'in örnek imam modeli)
|
J - K | *Japon'lar -
|
L | *Lala Şahin (Edirne) - |
M | Mahkeme Asım şiiri içinde
|
N | * |
O | *Ordu:Ey milletimin lahzada halkettiği ordu - Ordunun duası -Cenk Marşı - İstiklâl Marşı |
Ö | * |
P | * |
R | Ramazan Vak'ası(Asım'dan)
|
S | Şark - Acemi Semerci |
Ş | Şeriat :Köse İmam
|
T | *Tosunum (Köse İmam)
|
U | *Utanma :Durmayalım
|
V | * |
Y | *Yediği Herze :Köse İmam |
Z | *Zalim idareci : Acem şahı |
MAE Mevzuat | |
---|---|
Mehmet Akif Ersoy - Mehmet Akif Ersoy kitapları - Mehmet Akif Ersoy mevzuatı | |
MAE hakkında | MAE/Hakkında vecizeler |
Wiki linkleri | x |
Kabulü | İstiklal Marşının Kabülü Hakkında Kanun |
Anma günü | İstiklal marşının kabul edildiği gün ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında kanun İstiklâl Marşının kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü hakkında yönetmelik |
Yenişehir Kaymakamlığı Safahat Çalışma Grubu | |
---|---|
Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi/TL11CW | |
Organize Safahat Grubu | Kullanıcı:Vahit - Kullanıcı:Semiha
Kullanıcı:Kayadelen Kullanıcı:Ayse ER Kullanıcı:Eylem GÜNER Kullanıcı:Ragıp ALKAN |
Bilgisayar Lisesi | *Kullanıcı:Elif Aydemir - Müd. Yrd.(Edebiyat öğretmeni)
|
Sosyal Bilimler Lisesi | *Mürşit Tekin
|
M.Adnan Özçelik Lisesi | xxx |
Safahat okulararası görev dağılımı | *Safahat/I. Kitap 'ı Sosyal Bilimler Lisesi,Yahya Günsür Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Şevket Pozcu Lisesi
|
Diğer Safahat Çalışanları | Kullanıcı:Cagriorki
Kullanıcı:İkizlerim Kullanıcı:Ayhankaya1971 Kullanıcı:M.Murşit Tekin Kullanıcı:Msbl düzgün Kullanıcı:Çiğdem bilir Kullanıcı:Sait Yılmaz Kullanıcı:Sibel inan Kullanıcı:Elifköse Sevilşen Kullanıcı:Metinkilic1975 Kullanıcı:Kimsesizseyyah GSL md yd Murat Çınarlı Kullanıcı:Abdulvahap Müftülük Kullanıcı:Muhammet altan Kullanıcı:Mehmet Boz Kullanıcı:Mehmet Ömer Kesilmiş Kullanıcı:Aysegultokdemir Kullanıcı:Çevlik Kullanıcı:Gunay sendilmen Kullanıcı:Betul Demır Kullanıcı:Mehmet KAVACIK Kullanıcı:Ayşeüncücan Kullanıcı:Elifaydemir Kullanıcı:Halim bozkurt Kullanıcı:Atik77 Kullanıcı:Mustafa Ekici |
Mehmet Akif Ersoy Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Safahat çalışmaları | |
---|---|
Makaleler | x |
Basım çalışmaları | *Gençler için safahat - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca
|
Safahat sunuları | * Safahat AV sunumu - Mersin Yenişehir Kaymakamlığınca |
Safahat Tasarım Çalışmaları | *Safahat Kitap tasarımları
|
Safahat programları | *Safahat Kutlamaları -
|
Safahat okumaları | *Adnan Özçelik AL Safahat Okumaları
|
Şablon:Mehmet Akif Ersoy |
Şablon:Düz liseler için safahat projesi
Şablon:Anadolu liseleri için safahat projesi
Şablon:Sosyal Bilimler Liseleri için safahat projesi
Şablon:Türki Dillerde Safahat Projesi
Şablon:Safahat İngilizceye Tercüme Projesi