Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Zuhruf Suresi/68-89-Zuhruf Suresi/Elmalı/68-89 Duhan Suresi/1-29
Disambig Bakınız: Duhan SuresiSuresi/MEAL, Duhan Suresi/VİDEO, Duhan Suresi/TEFSİR, Duhan Suresi/TEZHİB, Duhan Suresi/HAT, Duhan SuresiFAZİLETİ, Duhan Suresi/HİKMETLERİ, Duhan Suresi/, /KERAMETLERİ, Duhan Suresi/AUDİO, Duhan Suresi/HADİSLER, Duhan Suresi/NAKİLLER, Duhan Suresi/EL YAZMALARI, Duhan Suresi/VP
Duhan Suresi/30-42-Duhan Suresi/Elmalı/30-42
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
44/1
حم
Ha. Mim.
44/2
وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
Hem kitabı mübîn hakk için
O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir -gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
By the Scripture that maketh plain
44/3
إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ
Elhak biz onu bir mübârek gecede indirdik, çünkü biz nezîr gönderiyorduk
O apaçık Kitab'a andolsun ki biz onu gerçekten mübarek bir -gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız.
Lo! We revealed it on a blessed night. Lo! We are ever warning.
44/4
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
Bir -gece ki her hikmetli emir onda ayırd edilir
O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
Whereupon every wise command is made clear
44/5
أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Tarafımızdan emir, çünkü biz Resul gönderiyorduk
O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
As a command from Our presence. Lo! We are ever sending
44/6
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
Rabbından bir rahmet olarak, hakikat o, öyle semî' öyle alîmdir
O gecede her hikmetli iş tarafımızdan bir emirle ayrılır. Gerçekten biz Rabbin tarafından bir rahmet olarak peygamberler göndeririz. Şüphesiz ki O, herşeyi işitir ve bilir.
A mercy from thy Lord. Lo! He is the Hereafter, the Knower,
44/7
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
O Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbıdır ehli yakîn olsanız
Siz eğer kesin olarak inanıyorsanız, iyi bilin ki Allah göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir.
Lord of the heavens and the earth and all that is between them, if ye would be sure.
لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
Ondan başka Tanrı yoktur, hem diriltir hem öldürür, hem sizin rabbınız hem de evvelki atalarınızın rabbı
Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. O hem yaşatır, hem öldürür. O sizin de Rabbiniz, sizden önceki babalarınızın da Rabbidir.
There is no God save Him. He quickeneth and giveth death; your Lord and Lord of your forefathers.
44/9
بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Fakat onlar şekk içinde oynuyorlar
Fakat kâfirler bir şüphe içinde oynayıp eğleniyorlar.
Nay, but they play in doubt.
فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ
O halde gözet o Semânın açık bir duman ile geleceği günü
Ey -Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.
But watch thou (O Muhammad) for the day when the sky will produce visible smoke
44/11
يَغْشَى النَّاسَ ۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Ki nâsı saracaktır, bu bir elîm azâbdır
Ey -Muhammed! Şimdi sen göğün, insanları bürüyecek açık bir duman getireceği günü gözetle. Bu acı bir azabdır.
That will envelop the people. This will be a painful torment.
44/12
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
Rabbenâ! bizden bu azâbı aç, çünkü biz mü'minleriz diyecekler
O gün insanlar: "Ey Rabbimiz! Bizden azabı kaldır. Artık biz inanıyoruz" derler.
(Then they will say): Our Lord relieve of the torment. Lo! we are believers:
44/13
أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُبِينٌ
Onlara düşünmek, ıbret almak nerede? Kendilerine ap açık anlatan bir Resul geldi de
Onlar için bunu düşünüp öğüt almak nerede? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir de peygamber gelmişti.
How can there be remembrance for them, when a messenger making plain (the truth) had already come unto them,
44/14
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ
Sonra ondan döndüler, öğretilmiş dediler, bir mecnun dediler
Sonra onlar, o peygamberden yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir delidir." dediler.
And they had turned away from him and said: One taught (by others), a madman?
44/15
إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
Biz o azâbı biraz biraz açacağız, fakat siz yine döneceksiniz
Biz o azabı sizden birazcık kaldırırız. Ama siz mutlaka eski halinize dönersiniz
Lo! We withdraw the torment a little. Lo! ye return (to disbelief).
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَىٰ إِنَّا مُنْتَقِمُونَ
Amma o büyük satvetle sıkıvereceğimiz gün her halde biz intikam alacağız
Biz o büyük şiddetle çarptığımız gün mutlaka intikamımızı alırız.
On the day when We shall seize them with the greater seizure (then), in truth We shall punish.
44/17
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
Celâlım hakkı için onlardan evvel Fir'avnin kavmını fitneye düşürdük, onlara da kerîm bir Resul gelmişti
Andolsun ki, biz onlardan önce Firavun kavmini de denemiştik. Onlara çok kıymetli bir peygamber gelmişti.
And verily We tried before them Pharaoh's folk, when there came unto them a noble messenger,
44/18
أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
Şöyle diye: Allahın kullarını bana teslim edin, çünkü ben size emîn bir Resulüm
O peygamber onlara şöyle demişti: "Esaretiniz altındaki Allah'ın kullarını bana teslim edin. Çünkü ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim.
Saying: Give up to me the slaves of Allah. Lo! I am a faithful messenger unto you.
وَأَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي آتِيكُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
Ve Allaha karşı baş kaldırmayın, çünkü ben size açık bir bürhan ile geliyorum
Allah'a karşı üstünlük taslamayın. Şüphesiz ki ben size apaçık bir delil getiriyorum.
And saying: Be not proud against Allah. Lo! I bring you a clear warrant.
44/20
وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَنْ تَرْجُمُونِ
Ve haberiniz olsun ki ben sizin beni recminizden rabbım ve rabbınıza sığınmışımdır
Gerçekten ben, beni taşlamanızdan dolayı benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.
And lo! I have sought refuge in my Lord and your Lord lest ye stone me to death.
44/21
وَإِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
Onun için eğer bana iyman etmezseniz bari benden çekilin
Eğer siz bana iman etmezseniz hemen yanımdan uzaklaşın.
And if ye put no faith in me, then let me go
فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
Sonra rabbına duâ etti: bak bunlar mücrim bir kavim dedi
Musa: "Şüphesiz ki bunlar suçlu bir kavimdir." diyerek yardım etmesi için Rabbine yalvardı.
And he cried unto his Lord (saying): These area guilty folk.
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
Hemen; buyurdu; kullarımı geceleyin yürüt, çünkü siz ta'kıyb olunacaksınız
Allah buyurdu ki: "Kullarımı geceleyin yürüt. Çünkü siz takib edileceksiniz.
Then (his Lord commanded) Take away my slaves by night. Lo! ye will be followed,
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
Ve denizi açık bırak, çünkü onlar ordu halinde gelip gark olunacaklar
Karşıya geçince denizi olduğu gibi açık bırak. Çünkü onlar suda boğulacak bir ordudur."
And leave the sea behind at rest, for lo! they are a drowned host.
كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
Neler terketmişlerdi: ne Cennetler, ne kaynaklar,
Onlar neler bırakmışlardı, ne bahçeler, ne pınarlar!
How many were the gardens and the water springs that they left behind,
44/26
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
ne çiftlikler, ne kerîm makam
Ne ekinler, ne güzel kaynaklar,
And the cornlands and the goodly sites
44/27
وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
Ve içinde zevk sürdükleri ne ni'met ve refah
İşte böylece biz onları başka bir kavme miras bıraktık.
And pleasant things wherein they took delight!
44/28
كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ
Evet öyle ve hep onları başka bir kavma miras kıldık
Ve içinde eğlenip durdukları nice nimetler ve refah!
Even so (it was), and We made it an inheritance for other folk;
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ
Binnetice ne Gök ağladı üzerlerine ne Yer ne de imhal olundular
Gök ve yer onların üzerine ağlamadı. Onlara mühlet de verilmedi.
And the heaven and the earth wept not for them, nor were they reprieved.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET




|

Advertisement