|
←EÇS/10/291 | Evliya Çelebi Seyahatnamesi 10.Cilt Evliya Çelebi |
EÇS/10/293→ |
razâm heman attan inip zahire arabalarını askere dağıttı. Allaha şükretti. Meğer Osmanlı askeri açlıktan ölmüşler. Biz de taze can bulduk. Haseki ağa sadrazamla konuştu. Rabe nehrinin karşısında yüzbin kâfir de çadırlarını kurmuştu.
Hakir, yük hayvanlarım üzerindeki zahireleri efendilerime verdim. Dünyalar onların oldu. Başımdan geçenleri İbrahim Kethüdâya ve sadrazama anlattım. Ertesi gün müthiş bir yağmur ve korkunç sert bir rüzgâr başladı. Bütün hayvanlar, arabalar çamurlara battı. Asker arasında kıtlık başladı. Bir at yemi bir kuruşa çıktı. Çünkü bütün kâfir köy ve kasabaları evvelce yağma edilmişti. Onun için kâfirler canları başlarına düşüp, sarp kalelere kapanmışlar, nice yüzbin küffar, hâneberduş olup asker olmuşlardı. Bu yüzden kıtlık oldu. Beleşke kalesi altında Gürcü-Mehmed Paşa, İsmail Paşa, kâfirle cenk edip, düşmanı kaçırmışlardı. Düşman askeri Rabe nehrinin bir tarafında, İslâm askeri bir tarafında kona göçe gidiyorlardı. Ama kâfir tarafında günlük güneşlik, bizim tarafta yağmur ve çamur vardı. Yağmurdan Rabe nehri taşmıştı. Hergün bin kadar küheylân atlar açlıktan çamura gömülürdü. İslâm askeri açlıktan perişandı, bir çoğunu dermansızlıktan ağaç altlarında feryad içinde bırakırlardı. Binlerce at arabası, kıymetli eşyalarıyla çamurlara batar, kimse bakmazdı. Malım kâfire kalmasın diye ateşe yakarlardı. Yedi gün böyle gittik ve durduk. Düşman karşı tarafta hora teperdi. Ama iki taraf ta birbirlerine top atmazlardı. Vâkıâ Rabe nehri yüz adım eninde daracık nehirdir ama derindir. Karşıya geçilmezdi. Burada ikibin adet topgüllelerini toprağa gömdüler. Diğer savaş levazımının da orduya ulaşmayacağını beyler ve hâkimler bildiklerinden pek çok barutları çamurlara dökerlerdi. İkiyüzbin ok, ikibin yay yakıldı. Cephane biraz, hafifledi diye Cebecibaşı Ali Ağa ve Fazlı Kethüda sevinirlerdi. Daha ileride Kanije ve Sigetvardan bin araba yükü zahire gelerek askerin yüzü güldü. Fakat bir türlü yağmur durmazdı. Macar toprakları inişli yokuşlu olduğundan çamurunda yürümek müthiş azaptır. Ümmet-i Muhammed usanarak ormanların dal, yapraklarını kırıp çamur üzerine köprüler yaparak ilerledi, Budin veziri İsmail Faşa ile Gürcü-Mehmed Paşa yolları temizlemeğe memur oldular. O gece yine müthiş yağmur yağdı. Velhasıl bu musibet Âd ve Semud kavmine olma-