|
←Portal:EÇ/6/155 | Evliya Çelebi Seyahatnamesi 6.Cilt Evliya Çelebi |
EÇS/6/157→ |
Kürd ve Arabdır. Hâlâ Diyarbekir eyâletince sancak beyî merkezidir. Alay-beyi, çeri-başısı, yeniçeri serdarı, kale dizdarı (kale ağası), yüz kadar neferleri vardır. Ücretlerini Mar- din beyinden alırlar. Kâfi miktarda cebehânesi, eski şâhî topları var.
Bir cami, bir medresesinden başka imareti yoktur. O ka- yalıklar içinde öyle bağları vardır ki, güya Ayıntap diyarının, bağları gibi lezzetli, verimli, sulu üzümleri olur.
Bu kale, Dicle Ceziresinin tam ortasında, bir büyük sahradadır ki iline, vilâyetine (Bilâd-ı Rebi') derler. Öyle bir sahradır ki, içinde Kisi, Tayy kabileleri oturur. Kale, sahranın ortasında havalesiz sağlam bir surdur. Bütün halkı, darı ekmeği yerler. Gayet beyaz, kokulu balı olur. Bu kale, Nusaybin kalesinin güney tarafındadır. Buradan Musul kalesine iki günde süratle, üç günde rahat olarak varılır. Bu Sencar dağının eteği etrafındaki kayalardan yetmiş seksen kadar su çıkıp, Bilâd-i Rebii sulayarak batıya gider ve Fırat'a dökülür.
Bu nehirlerden bazılarını anlatalım: Hermas suyu, Nusaybin dağından çıkıp, ilerisinde ondan Sersar suyu ayrılır. Bu nehir Belad ül Hatib'e, oradan Sencar vadilerine uğrayıp köy ve tarlaları sulayarak Tekrit yakınında Şatt'a girer. Bu nehrin yine bir kolu Hermas nehrinden ayrılıp, çöl içinde birhayli aktıktan sonra Habur nehri Karkiya'ya karışmazdan evvel, bu Hermas, Habur'a karışıp, ikisi bir vücut gibi olup Karkiya nehri yakınında Fırat'a karışırlar. Bunlar o kadar büyük nehirler değillerdir. Ama hepsi Fırat'a karışırlar.
Bu Sencar kalesi eteğinde, Kaçak Mustafa Paşa, deniz gibi asker ile dururken, dağın bir tarafında (Saçlı dağ) denilen amansız dağda oturan kırk beş bin Yezidî ve Bâburî Kürdlerinin, paşadan zerre kadar korkmamaları ve küçük bir hediye ile bile anmadıkları için paşa gayet üzüldü. O gün. Hakire dedi ki: