Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Tefekkuh[]

Bugün özellikle birçok dini kavramdaki anlam kaymasında olduğu gibi "şeriat" kavramında da maalesef çok büyük oynamalar olmuştur. Özellikle bütün kavramların içinin boşaltıldığı günümüzde bu daha bir belirgindir. Biz "Şeriat" kavramının da doğru anlamının ancak tasavvufi şemantik içerisinde korunabileceği kanaatindeyiz. Buna bağlı olarak gelişen fıhık, tafakkuh kavramları da hakeza.

Mesela tafakkuh...

Aslında tasavvufun Asr-ı Saadetteki karşılığıdır bu kavram. Yani derin düşünme. Asr-ı Saadette tasavvuf kelimesi yoktur ama tafakkuh vardır. "Allah bir kişiye dinde hayır murad ederse, onu dinde tefekkuh sahibi kılar" sözü dinde derin anlayış, dinde derin kavrayış sahibi kılar anlamındadır. Yani yaratılan her şeyde olduğu gibi dinde de bir sathi anlayış var bir de derin anlayış var. Yani biz yukarıdaki bu sözü "dinin sırrına erenlerden eyler" diye tercüme etmemiz gerekir.

Ama biz bunu "Allah bir kişiye hayır murad eylerse onu İslam hukukçusu yapar" diye tercüme ettik. Aslından saptırmış olduk. Bu birçok kavrama yapılmıştır. Bugün Kur'ani birçok kavram bu şekilde kelimenin ilk konulduğu manadan ayrılmıştır. Bu büyük bir zihniyet kaymasıdır.

"Akıl" kavramı bir diğeri, o da büyük zulümlere uğradı..... "Onların kalpleri vardır, o kalplerle aklederler" diyen Cenab-ı Allah Kur'an'da akletmenin nereye ait olduğunu açık ve net bir şekilde göstermişken, bugün bazı modernist ilahiyatçıların tefsirler yazarak bu ayeti beyinsel, mantıksal faaliyet olarak algıladıklarını görmekteyiz.

Tafakkuh, tasavvufun Asr-ı Saadet'teki karşılığıdır


Fıkıh Nedir?[]

Kişinin amel yönünden faydasına ve zararına olan şeyleri bilmesidir.


Sözlük mânâsı,[]

Söz ve fiillerin amaçlarını kavrayacak şekilde keskin derin anlayıştır.

Naslarda fıkıh[]

Şu âyet ve hadis'lerde geçen ve bu kökten türemiş olan kelimeler böyle bir anlamda kullanılmıştır:

  • "And olsun ki biz, cehennem için de bir çok insan ve cin yarattık. Onların kalbleri vardır, ama anlamazlar; gözleri vardır, ama görmezler; kulakları vardır, ama işitmezler, işte bunlar hayvanlar gibi, hattâ daha da sapıktırlar, işte bunlar gafillerin ta kendileridir." (A'raf:179)
  • "Bunlara ne oluyor ki hiç bir sözü anlamaya yanaşmıyorlar."(Nisa:78)
  • "Allah, kime hayır murad ederse onu din'de fakih kılar." (Buhari; İlim,10-13)

İşte bu, fıkh'ın sözlük mânâsıdır.

İstilahî mânâda fıkıh[]

İstilahî mânâsı da, bu mânânın pek dışına çıkmaz; gerçi bir özellik taşır ve şöyle tarif edilebilir: Fıkıh, şer'î-amelî hükümleri, tafsîlî (ayrı ayrı) delillerine dayanarak bilmektir.

Konularına göre fıkıh[]

Buna göre fıkıh ilminin konusu iki kısımdan ibarettir:

1) Şer'î-amelî hükümleri bilmek. Dolayısıyla Allah'ın birliğini, Peygamberlerin gönderilişim ve Tann'dan aldıklarını tebliğ etmeleri gerektiğini, âhiret gününü ve bu günle ilgili şeyleri bilmek gibi itikadı hükümler, Fıkh'm istilahî mânâsına dahil değildir.

2) Her hükmün tafsîlî delillerini bilmek. Meselâ; "Selem" (Para peşin mal veresiye olmak üzere yapılan alım satım akdine "Selem akdi" denilir. (Çev.) Selem akdiyle bir satıştan söz edilirse, paranın akit zamanı teslim edilmesi gerekir diyebilmek için buna dair Kitab, Sünnet ve Sahabîlerin fetvalarından bir delil getirmek icab eder. Faizin azı da çoğu da haramdır deyince, buna dair de Kitab'tan bir delil zikretmek lazım gelir. Bu konuda ana paradan fazla olan herşey faizdir deniliyorsa, delil olarak; "Eğer tevbe ederseniz ana paranız sizindir, böylece hem haksızlık etmemiş, hem de haksızlığa uğramamış olursunuz." (Bakara:279) âyetini okumak gerekir. Haksız yere insanların mallarını yemenin haram olduğunu anlatan kimse; "Mallarınızı, aranızda haksız yere yemeyin..."(Nisa:29) âyetini sözüne eklemelidir. Demek ki fıkıh ilminin konusu, helal, haram, mekruh ve vâcib olma yönünden insanların işlerine ait hükümler ve bunların dayandığı delillerdir. (Prof. Dr. Muhammed Ebu Zehra, Fıkıh Usulü, sh:19-24. Ankara-1990 Terceme: Prof. Dr. A. Şener) A . AZİZ

Sözlükte "bir şeyi bilmek, derinlemesine kavramak, tam olarak anlamak" gibi manalara gelen fıkıh, ıstılahta, İslâm'ın kişisel ve sosyal hayata dair amelî hükümlerini bilmeyi ve bu konuyu inceleyen bir ilim dalını ifade eder

Kuranda fıkıh[]

Fıkıh kelimesi Kur'ân-ı Kerim'de, çeşitli fiil kalıplarıyla yirmi yerde geçmekte olup, bir şeyi iyi ve tam olarak anlamak, bir şeyin hakikatini bilmek ve akıl etmek gibi anlamlarda kullanılmıştır İslâm'ın ilk devirlerinde fıkıh tabiriyle, bütün dinî bilgileri bilme kastedilmekteydi.

Hicrî ikinci asrın ortalarından itibaren fıkıh, sadece amelî hayatı kapsayan bir ilim dalı haline geldi Bu arada, îmân ve itikat konusuyla ilgili bilgiler, "ilm-i tevhîd, ilm-i usuli'd-din, akaid, kelâm" gibi isimlerle anılan ayrı bir ilim dalının; Müslüman'ın iyi ve kötü huyları, özel hayatı, sosyal ilişkileri ve davranışlarıyla ilgili hususlar ise, ahlâk ve tasavvuf ilim dalının konusu haline gelmiştir Fıkıh amelî hayata ait bilgileri ve hükümleri ihtiva eden ilim dalının adı olduktan sonra da kapsamı geniş kalmış, çağımıza kadar ilmihal, hukuk ve hukuk metodolojisi, ekonomi, siyaset, idare bilimleri ve bu bilimlerle ilgili kurumlar, küllî kaide, hilafiyat ilmi, fıkıh tarihi, mukayeseli hukuk, fıkıh dalı içinde kabul edilmiştir Furû-ı fıkıh da, ibadet, muâmelât ve ukubât şeklinde üç ana bölüme ayrılır (İP)

Fıkıh Kelimesinin Mânâsı[]

Fıkıh kelimesinin biri lugavî, diğeri ıstılahı olmak üzere iki anlamı vardır. Fıkıh lugatta ´anlayış´ demektir.

  • Bu topluma ne oluyor ki hemen hiç söz anlamıyorlar (=lâ yefkahûne). (4/78)

Bu ayette geçen yefkahûne tabiri ´anlamıyorlar´ mânâsında kullanılmıştır.

  • Ama siz onların teşbihlerini anlamazsınız (=la tefkahûne).(İsra/44)

Bu ayette de La tefkahûne tabiri ´anlamazsınız´ mânâsında kullanılmıştır. Nitekim Hazreti Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) Cuma namazı hakkında şöyle buyurmuştur:

Kişinin, namazı uzatması, hutbeyi kısaltması onun fıkhının (anlayışının) alâmetidir.[2]


Istılahta fıkıh, iki şeye denir:[]

1. Mükelleflerin amellerinin ve sözlerinin tafsilatından elde edilen şeylerin, şer´î hükümlerinin bilinmesidir. Bu hükümlerin bilinmesi de nasslarla; yani Kur´an, Sünnet ve onlardan çıkarılan İcma ve İctihad (=Kıyas) ile mümkün olur.

Mesela abdestte niyetin vacib olduğunu Hazreti Peygamber´in şu hadîsinden anlıyoruz:

Ameller ancak niyetlere göredir.[3]

Yine orucun sahih olması için niyetin gece yapılmasının şart olduğu Hazreti Peygamber´in şu sözünden anlaşılmaktadır:

Kim fecirden önce niyet etmezse, onun orucu yoktur.[4]

Vitir namazının mendub olduğunu da Hazreti Peygamber´e farz namazlar hakkında soru soran bedevi hadîsinden anlıyoruz. Bedevinin biri farz namazları sorduktan sonra ´Benim üzerimde bunların dışında farz namaz var mı?´ diye sorunca, Peygamber Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) kendisine şöyle cevap vermiştir: ´Hayır yok! Sadece nafile namaz kılabilirsin´.[5]

İkindi vaktinden sonra namaz kılmanın mekruh olduğunu, Hazreti Peygamber´in ikindiden sonra güneş batıncaya kadar namaz kılmayı yasaklamasından anlıyoruz.[6]

Abdest alırken başın bir kısmını meshetmenin farz olduğunu ´Başlarınızı meshedin!´ (Mâide/6) ayetinden anlıyoruz.

İşte bu şer´î hükümleri bilmeye ıstılahta fıkıh denmektedir.

2. Şer´î hükümlerin kendisine de fıkıh denir. Buna binaen ´Fıkıh okudum ve öğrendim´ denir ki bunun anlamı "Kur´an, Sünnet, İslâm âlimlerinin icma ve ictihadlanndan alınan ve Fıkıh kitaplarında yazılı olan şer´î ve fıkhî hükümleri okudum ve öğrendim" demektir. Bunlar abdest, namaz, alışveriş, evlenme, emzirme ve savaş hükümleri gibi hükümlerdir. Bu şer´î hükümlerin de ıstılahtaki adı ´fıkıh´tır. Fıkhın bu iki mânâsı arasındaki fark, birincide fıkıh kelimesinin sadece hükümlerin bilinmesine, ikincide ise şer´î hükümlerin bizzat kendilerine ıtlak edilmesidir.

[2] Müslim/869

[3] Buharî/1; Müslim/1907

[4] Beyhakî, IV/202; Dârekutnî, 11/172. (Dârekutnî bu hadîsin ravilerinin sika olduklarını söylemiştir).

[5] Buharî/1792; Müslim/İl

[6] Buhariî/56l; Müslim/827

Fıkıh (Arapça: فقه) veya İslam hukuku, bir İslam dini terimidir. Şeriatin, ulema tarafından verilen fetvaların da katkılarıyla genişletilmesi ve Müslümanların hayatını düzenlemek amacıyla açıklanmasıdır.

İslam hukuku (fıkıh) 4 ana kaynağa dayanır: Kur'an, Hadis, İcma, Kıyas. Bunların dışında istihsân, ıstıhlah, örf, maslahat uygulamaları vardır. Osmanlı imparatorluğu'nda uygulandıktan ve bu imparatorluk dağıldıktan sonra oluşan İslam dinine mensup ülkelerde uygulanmaktadır.

Tanım[]

Fıkıh, Arapça kökenli bir sözcüktür. "Bir şeyin özünü ve inceliklerini kavramak" anlamındadır. İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'da bir bilimden çok "ince anlayış, keskin idrak ve konuşanın amacını anlamak" anlamlarında kullanılmıştır. Bu nedenle genel açıdan fıkıh "bir şeyi özüne vakıf olarak anlamak ve deliliyle birlikte bilmek" anlamında kullanılır. Fakat fıkıh bir bilim olarak, İslam hukuku anlamında kullanılmıştır. Bu anlamda kullanımının farklı bilgin ve taraflarca yapılmış iki ana, farklı tanımı vardır. Biri fıkıh mezheplerinden Hanefilik mezhebinin tanımıdır ki "kişinin ameli bakımdan lehinde ve aleyhinde olanları maharetle bilmesi" şeklindedir. Diğer tanımsa yine bir fıkıh mezhebi olan Şafiilik mezhebinin tanımıdır ve "eylem ve şeriat hükümlerini, yani ibadet, muamelat ve cezaları (ceza hukukunu), açıklayıcı (tafsili) delillerden çıkararak bilmek, tanımak" şeklindedir.

"Fıkh" kökünden türeyen "Fakih" "bir şeyi iyi bilen, iyi anlayan kimse" demektir. Fakih kelimesinin çoğulu "fukaha"dır. Fakih kelimesinin İslam İlimlerindeki terim anlamı ise tarih içerisinde fıkıh kelimesinin değişen manası ile paralel olarak değişikliğe uğramıştır. [1]

Tarihçe[]

İslamiyetin ilk devirlerinde islam dini ile ilgili bütün çalışma ve tartışmalar fıkıh disiplini altında yapılmaktaydı. Daha sonra fıkıh, Hicri 1. asırda (Miladi 7.- 8. yüzyıllar) sadece ameli yani eylemsel konulara has kılınan, İslam hukuku olarak ayrı bir ilim haline geldi. Fıkhın metodolojisi anlamına gelen Fıkıh Usûlü müctehidin (yani dinde hüküm verebilecek şahsın) şer'î hükümleri tafsili (açıklayıcı) delillerinden çıkarmasına yarayan kurallar bütünüdür. Fıkıh usûlü açısından elimize ulaşan ilk eser hicri 2. yüzyılda İmam Şafii'nin Er-Risale fil-Usul adlı eseridir.

Ayrıca bakınız[]

Kaynakça[]

  1. Hayreddin Karaman, "Fakih", Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XII, s. 126.

Şablon:İslam Hukuk İlmi

Şablon:İslam fıkıh

ace:Fiqah ar:فقه إسلامي ast:Fiqh az:Fiqh bs:Fikh ca:Fiqh cs:Fiqh da:Fiqh de:Fiqh dv:ފިޤްހު en:Fiqh eo:Fikho es:Fiqh fa:فقه fi:Fiqh fr:Jurisprudence islamique he:פיקה id:Fikih it:Fiqh ja:イスラム法学 jv:Fiqih lbe:Фикьгьи lt:Fikh ml:ഫിഖ്‌ഹ് ms:Fiqh nl:Fiqh no:Fiqh pl:Fikh pt:Fiqh ru:Фикх sh:Fikh simple:Fiqh sl:Fiqh sr:Фик sv:Fiqh te:ఫిఖహ్ tl:Fiqh tt:Фикһ uk:Фікх ur:فقہ uz:Fiqh zh:伊斯蘭教法學

Advertisement