Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
Kasem olsun ki fecre
Andolsun fecre.
By the Dawn
وَلَيَالٍ عَشْرٍ
Ve leyâli aşre
On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine).
And ten nights,
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Ve şef'ü vetre
Çifte ve teke.
And the Even and the Odd,
وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ
Ve geceye: geçeceği sıra
Gitmekte olan geceye.
And the night when it departeth
هَلْ فِي ذَٰلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ
Nasıl bunlarda bir akıl sahibi için bir kasem var değilmi?
Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?
There surely is an oath for thinking man.
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Görmedinmi rabbın nasıl yaptı Ade?
Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine?
Dost thou not consider how thy Lord dealt with (the tribe of) Aad,
إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ
İreme zâtil'imâde
Sütunlar sahibi İrem'e?
With many columned Iram,
الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ
Ki o beldeler içinde misli yaradılmamıştı -
Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.
The like of which was not created in the lands;
وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ
Ve vâdîlerde kayaları kesen Semûde
Vâdide kayaları yontan Semud kavmine?
And with (the tribe of) Thamud, who clove the rocks in the valley;
وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ
Ve o kazıkların sahibi Fir'avne
Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a?
And with Pharaoh, firm of right,
الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ
Onlar ki memleketlerde tuğyan etmişlerdi de
Bunlar ülkelerde azmışlardı.
Who (all) were rebellious (to Allah) these lands,
فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ
Onlarda fesadı çoğaltmışlardı
Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.
And multiplied inquiry therein?
فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ
Onun için rabbın da üzerlerine bir azâb kamçısı yağdırıverdi
Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.
Therefore thy Lord poured on them the disaster of His punishment.
إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ
Şübhesizki Rabbın öyle mırsad ile gözetmektedir
Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.
Lo! thy Lord is ever.
فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ
Amma insan, her ne zaman rabbı onu imtihan edip de ona ikram eyler, ona ni'metler verirse, o vakıt rabbım bana ikram etti der.
Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.
As for man, whenever his Lord trieth him by honouring him, and is gracious unto him, he saith: My Lord honoureth me.
وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ
Amma her nezaman da imtihan edip rızkını daraltırsa o vakıt da rabbım bana ihanet etti der.
Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.
But whenever He trieth him by straitening his means of life, he saith: My Lord despiseth me.
كَلَّا ۖ بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ
Hayır hayır doğrusu siz yetîme ikram etmiyorsunuz
Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.
Nay, but ye (for your part) honour not the orphan
وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
Ve bir birinizi miskîni ıt'ame teşvık eylemiyorsunuz
Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.
And urge not on the feeding of the poor,
وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا
Halbuki mîrası öyle bir yiyiş yiyorsunuzki
Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haram-helal gözetmeden.
And ye devour heritages with devouring greed
وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا
Yığmacasına
Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına.
And love wealth with abounding love.
كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا
Hayır hayır, Arz «dekken dekkâ» düzlendiği
Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,
Nay, but when the earth is ground to atoms, grinding, grinding,
وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا
Ve rabbının emri gelip Melek «saffen saffâ» dizildiği vakıt
Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,
And thy Lord shall come with angels, rank on rank,
وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ ۚ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّىٰ لَهُ الذِّكْرَىٰ
Ki Cehennem de o gün getirilmiştir, o insan o gün anlar, fakat o anlamadan ona ne fâide?
Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var?
And hell is brought near that day; on that day man will remember, but how will the remembrance (then avail him)?
يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي
Ah der; nolurdu ben önce hayatım için (sağlığımda hayırlar) takdim etmiş olsa idim.
"Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim." der.
He will say: Ah, would that I had sent before me (some provision) for my life!
فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ
Artık o gün onun ettiği azâbı kimse edemez
Artık o gün Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.
None punisheth as He will punish on that day!
وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ
Ve onun vurduğu bağı kimse vuramaz
Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.
None bindeth as He then will bind.
يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ
Ey o rabbına muti' olan nefsi mut'meinne
Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!
But ah! thou soul at peace!
ارْجِعِي إِلَىٰ رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً
Sen dön o rabbına hem râdıye olarak hem merdıyye de
Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.
Return unto thy Lord, content in His good pleasure!
فَادْخُلِي فِي عِبَادِي
Gir kullarım içine
Kullarımın arasına gir.
Enter thou among My bondmen!
وَادْخُلِي جَنَّتِي
Gir Cennetime
Cennetime gir.
Enter thou My Garden!
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET




|

Advertisement