Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Arapça: övmek, övgü.

Bakınız

Şablon:Hamd d


Hamd
حمد
El-hamd
الْحَمْدُ

Sena
Şükür
Övgü

Elhamdulillah
Elhamdulillahi rabbil alemîn
Hammadun
Hamid
حامد
commender ; extoller ; praiser commender - person who praises; praiser - praiser ot commender - one who praises - deserving worthy
احمد
Hammad
Hamide
Mahmud
Mahmude
Muhammed
Muhammediye

(All) the praises and thanks
Depomin hormonu motivasyon ve şükür halindw salgılanır. https://www.instagram.com/reel/CyEEBUStk50/?igshid=MzRlODBiNWFlZA==

20160226 051939

Teheccud duasi : Allâhümme lekel hamdu ente kayyumus semavatu vel ardı ve men fihinne ve lekel hamdu ente nuru semâvatu vel ardı ve men fihinne. Ente melik-us semavatu vel ardu ve emen fihinne ve lekel hamdu ente-l hak ve va'duke hakkun ve likauke hakkun vel cennetu hakkun vennaru hakkun ven nebiyyune hakkun ve muhammedun sallahubaleyhi ve selleme hakkun ves saatu hakkun. Allahumme leke eslemtu ve bike amentu ve aleyke tevekkeltu ve ileyke enebtu ve bike xasemtu ve ileyke hakemtu. Fagfirli ma qaddemtu ve ma axxartu ve ma esrartu ve ma a'lentu. Entel mukaddim ve entel muahhir. La ilâhe illâ ente velâ havle velâ kuvvete ilaa billah

Hamd, isteğe bağlı yapılan bir iyiliğe veya onun başlangıç noktası olan bir iyiliğe karşı gönül açıklığı ile o iyiliğin sahibine saygı ifade eden bir övgü sözüdür. Kısmen medih, kısmen teşekkür ile birleşen bir övgü, bir çeşit övmek veya övülmek, iyi bir övüş veya övülüş, güzel bir övücü veya övülen olmak, ciddi bir övücülük veya övülücülük hülasa bu anlamları kapsayan güzel ve ciddi bir sözdür. Arapça'dan hamd kelimesi bu mânâların hepsi için kullanılır. Fakat Türkçe'de çoğunlukla masdar ismi olarak kullanılır. Diğer kiplerde hamd etmek veya edilmek, hamdediş veya ediliş, hamd eden veya kendisine hamdedilen, hâmidiyet (hamd etmek niteliği), mahmûdiyet (övülmeye değer olmak) denilir ve bugünkü dilimizde bunun öz Türkçe olan bir eşanlamlısı yoktur. Şükür de böyledir. Türkçe'de bir övme var ki, o da methetme ve sena (övme) ile eşanlamlıdır. Hamd ise medh ile şükür arasında bir nevi övme ve özel bir medihtir. Çünkü medih, canlılığı ve istediği gibi hareket etme yeteneği olana da olmayana da yapılır. Mesela güzel bir inci ve güzel bir at övülmüş olabilir. Fakat onlara hamdedilmez. Hamd, inci ve atı bağışlayan, istediğini yapmakta serbest olan Allah'a yapılır ve hatta onun lütfuna, ilmine yapılır. Fakat vücut güzelliğine yapılmaz. Ayrıca medih, bağıştan önce de ondan sonra da yapılabilir. Hamd ise kesinlikle bir iyilikten sonra yapılır. Şu kadar var ki, onun hamd edene ulaşmış bir iyilik olması şart değildir. Şükürde ise bu da şarttır. Çünkü şükür, gelmiş olan bir nimete sözlü veya fiilî veya kalp ile nimeti verene saygıda bulunarak ona karşılık vermektir. Yalnız fiil veya kalp ile yapılan şükür, ne medihtir, ne hamddır. Fakat dil ile sözlü olarak yapıldığı vakit hem hamd, hem de medh olur ve bu hamd, minnettarlığın başıdır. Bundan dolayı hamd, medihten genel olarak daha hususi (özel)dir. Şükürden de bir bakımdan daha genel ve bir bakımdan daha özeldir.

Her hamd, medihdir. Fakat her medih hamd değildir. Sonra bazı hamd, şükür (minnettarlık) ve bazı şükür hamd olmakla beraber şükür olmayan hamd, hamd olmayan şükürler de vardır. Demek ki medih, gerçeğe göre boş bir ümidin itmesi ile kuru bir yalandan, mücerred bir dalkavukluktan ibaret kalabilirken hamd ve şükür daima gerçeğe uygun bir doğruyu ifade ederler. Hamd, delile dayanan haklı bir ümidin sevinci ile veyahut minnettarlık gibi gerçekleşmiş bir nimet içinde bulunarak rahat etmenin mutluluk zevki ile yapılır. Hamd verdi, verecektir gibi geçmiş ile gelecek arasında dönüp dolaşan bir sevinç durumundan, şükür ise işte verdi gibi gerçekleşen bir geçmiş nimete ulaşma zevkinden ileri gelen bir mutluluğu ilan etmektir. Bunun için hamd ve şükür tamamen meşru ve ahlâka uygun oldukları halde medih genellikle ahlâka uygun değildir. İslam'a göre yasaklanmış ve yerilmiş de olabilir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Övmeyi meslek edinenlerin yüzlerine toprak saçınız." buyurmuş. Halbuki "İnsanlara hamd etmeyen kimse Allah'a da hamd etmez." hadis-i şerifi ile mutlak surette emredilmiş olduğunu göstermiştir. Mirac hadislerinde de Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmeti "Çok hamdedenler" ünvanı ile lakablandırılmışlardır. Hamd ile şükürde esas maksat nimeti verendir. Medihte ise nimeti hayal etmektir.

Hamd ve şükür; ikisi de hak ve hakikat sevgisi ile gönlün sevinçle dolması ve bundan dolayı ahlâka uygun olmakla beraber hamdde sevinç ve arzu mânâsı, şükürde ise içten bağlılık ve dostluk mânâsı daha açık bir şekilde bulunur. Ve bu şekilde şükür (minnettarlık), gerçekleşen bir geçmişin ululama hatırası olduğundan dolayı daha zor, yapanları daha azdır. Çünkü varlığın akışı hep geçmişten geleceğe yönelik olduğu için insanlar yaratılıştan geleceğe meyillidirler. Şüphesiz bu meyletmenin içine korku bulaşmış bir ahiret çekimi yerleşmiştir. Gerçekten insanlar daha fazla ileriyi görsün diye gözleri ön tarafa bakacak şekilde yaratılmıştır. Fakat böyle olması yolda giderken geldikleri başlangıç noktasını geçip arkada bıraktıkları kısmı unutmak için değildir. Onun hatırında kalan şeylere ve hafızasının doğruluğuna güvenildiği içindir. Bundan dolayıdır ki boyunlar gerektiğinde o hatıraları yenilemek için öndeki gözleri arkaya çevirip baktırabilecek şekilde hareket eden bir eksen halinde yaratılmışlardır. Bir gelecek yolcusu için bu yaratılışın büyük bir uyarıcı önemi vardır. Demek ki, hafızası bozuk boyunları hareket etmeyen yolcuların yalnız ileriye dikilmiş olan gözleri, şeytanın baskısından korunmak için birer kurtuluş vasıtası değildirler. Halbuki gafil olan insanoğullarında bu durum ağır basmaktadır. Dalkavukluk düşüncesi ile bir kuruntu halindeki ümit üzerinde (bazı kimseleri) çok metheden nice yaratıklar görülegelmiştir ki onlar, gayelerini elde ettikleri ilk andan itibaren bir nankör kesilmişlerdir. Bunu farkeden bazı düşünürler -bunlardan biri de müellifin zamanında yaşayan Fransız Güstav Löbon'dur- insanlar üzerinde hayalin, gerçekten daha fazla bir egemenliği olduğu sonucuna varmışlardır. Fakat bu görüş doğru değildir. Çünkü hayalde görülen o egemenlik, gerçeği temsil edebilmesinden dolayıdır. Yoksa hayale hayal diye sarılan kimse görülmemiştir. Bundan dolayı asıl egemenlik hayalin değil yine gerçeğindir. Gerçek öyle etkilidir ki yalnız yakından değil, uzaktan hayal yoluyla bile etkisini gösteriyor. Fakat sevgiliye ulaşmanın öyle şaşırtıcı bir etkisi, kendisinden geçip dünyayı unutma durumu vardır ki bunda gerçek, kendisinden başka herşeyi siliverir ve bizzat gerçekçi olmayanlar ona dayanamazlar ve bunun için insanoğlu onu, kendisinden ziyade karşısında gördüğü zaman ona değer verir. Güneş doğunca göz kamaşır ve izlenim süzülüp kalpdeki his cepheye dikilmeyince insan onu göremez. Bundan dolayı bilinçli bir hakikat adamı olmak zordur ve tam bir müslüman olmak çok zordur. Çünkü varlığını Hakk'ta kaybeden Hz. Ömer el-Faruk (r.a.) Efendimiz "Hakk, Ömer'e dost bırakmadı." dediği zaman bu zorluğu anlatmak istemiştir. Şükür ise böyle hakikat sahiplerinin alâmeti olduğundan "Kullarımdan şükreden azdır." (Sebe, 34/13) buyurulmuştur.

Bununla beraber, diğer taraftan "hamd"de saygı ve değer verme mânâsı daha yüksektir. Çünkü bunda, meydana gelen bağış, hamd edene ulaşmadığından dolayı bir taraftan daha fazla hakka bakan maksatsız bir saygı karakteri vardır. Diğer taraftan o bağışa kavuşanların sevincine katılmayı ifade eden bir kardeşlik duygusu ve kendi hakkında henüz ulaşmayanı ulaşmış saydıran bir takdir payı vardır. Bir bu, bir de şükrün kısımlarında kalb işinin, gizli bir iş ve organların fiillerinin ihtimalli olması, şükür çeşitlerinin en mükemmelinin, yine dil ile yapılan hamd olmasını gerektirir. Gerçekten Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, "Hamd, şükrün başıdır. Allah'a hamd etmeyen O'na şükretmemiş olur." buyurmuştur.

Bu şartlarla dil ile yapılan medih zikirler ile yâd etmeler, saygı ifade eden lafızlar, özel saygılar hep hamddırlar. Hamd kelimesi de saygı ifade eden bu kelimelerin hepsinin mânâsına uygun olduğundan "hamd olsun" denildiği zaman bütün bu saygılara yaraşır bir iyilik veya bağışlama karşısında bir mutluluk sevinci ve bir bahtiyarlık duygusu ilan edilmiş olur ki bu, bir taraftan o iyilik ve bağışlamanın seçkin sahibini övmek, diğer taraftan da hakkıyla o mutlulukla övünmek mânâlarını ifade eder. Ve her iki bakımdan da şeriata pek uygun ve ahlâka çok uygun bir iyiliktir. Çünkü nimeti anlatma, böbürlenmeden ileri gelen bir gurur değil, nankörlüğü ortadan kaldıran büyük bir erdemliliktir. Daha doğrusu hamd, herkesin ermek istediği fakat pek az kimsenin erebildiği en yüksek bir olgunluk gayesidir. Çünkü insanlık açısından bütün mutluluklar iki kelime ile özetlenebilir. Tena'üm (nimet ve bolluk içinde bulunma) ve in'am (nimet verme). Nimet ve bolluk içinde bulunanlar ancak refah içinde bulunduklarını his ve takdir ettikleri zaman hamd ederler. Çünkü mutluluk, refah içinde bulunmanın kendisinde ve niceliğinde değil, niteliğinde yani refahın zevki takdir edilip hissedilmesindedir. Zaten bolluk içinde bulunmanın mânâsı budur. Ve ne vakit mutluluk zevki hissolunur ve coşarsa dilden hamd çıkar ki bu makam, hamd etmek makamıdır. Nimet verme makamında bulunanların mutluluğu da yalnız nimet vermede değil, verilen nimetin değerini bilecek ve zevki ile mutluluk duyacak, layık olan yere ulaştırmasında ve ulaştığını açık delil ile görmesindedir. Bu delil ise hamd edenin hamdidir. Bundan o ulaştırma ve ulaşmayı seyretmekteki zevk de kendisine hamd edilenin mutluluğunu meydana getirir. Ve biz biliriz ki, nimet verme makamı, nimete erme makamından üstündür. Bundan dolayı mahmudiyet (kendisine hamd edilmeye layık olma) makamı rütbelerin en mükemmeli ve hedeflerin en sonudur. O halde bu makamın mutluluğu da en büyük mutluluktur. Bu mutluluğun zevkindeki coşma da haydi haydi bir hamd ile sonuçlanmayı gerektirir. Hamd etmeye layık olana hamd etmek demek olan bu hamd ise nimeti artırmaya ve dolayısıyla fazla hamdetmeye ve hamdedilmeye sebep olur. Bu şekilde hamd etme makamında, refah içinde bulunan kimsenin hamd etmeye devam etmesi, kendisine hamd edilme makamına yükselmesine ve mahmudiyet makamında nimet vericinin hamd etmeye devam etmesi de kendisine hamd edilmenin sınırsız katlanmasına sebep olur ki "Andolsun şükrederseniz elbette size (nimetimi) artırırım." (İbrahim, 14/7) buyurulması bundandır.

Şu halde yukarıya doğru ilerlemede hamdin sırası ile en yüksek rütbeleri şunlardır:

1- Hâmidiyet (hamd etmek),

2- Mahmudiyet (övülmeye değer olmak)

3- Hâmidiyet ve mahmudiyet

4- Mahmudiyet ve hâmidiyet.

Bu son derecede Allah'a ait tecellilerden (lütfuna erme) birini görürüz. Burada

etkilenmeyi ifade eden insana ait mânâları ortadan kaldırmakla övülmeye değer ve hamdetmeyi biraraya toplayan hamîd (çok hamdeden), mahmûd (övülmeye değer olan), hâmid (hamdeden) gibi Allah'ın güzel isimlerinin tecellisini görmemek nasıl mümkün olur? Bu olmasa idi onlar nereden gelirdi? Sonra "Şifa-i Şerif" kitabında açıklandığı üzere Hâmid ve Mahmud, Ahmed ve Muhammed gibi yüce Peygamberimiz'in mübarek isimlerindendir. Gerçekten Makam-ı Mahmud (en yüksek şefaat makamı) bilhassa peygamberlerin sonuncusu olan Efendimiz'e va'd olunan ve onu hamd etme makamından hamd edilen (övülen) makamına yücelten yüksek bir makamdır ki, büyük şefaat makamıdır. Bu makamda "livâü'l-hamd" (sancağı) onun sağ eline teslim olunmuştur. Ahirette Makam-ı Mahmud'un bol şefaati iledir ki, Livâü'l-hamd altında toplanacak olan ümmet, Allah'a hamd etmelerinden paylarını alacak ve cennet ehlinin dualarının sonu da " Alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun." olacaktır. "Dualarının sonuncusu da alemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun." sözüdür. (Yûnus, 10/10).

Böyle hamd etme ve övülme vasıflarını toplayan Allah'ın dostunun, Ahmed olması ve Muhammed olması, işte hamdin bu toplayıcı ve birleştirici derecesini dile getirir ve gerçekten lafız ve mânâ itibariyle hamdin esası Muhammed (s.a.v.)'e ait bir gerçektir. Ve bu gerçeğin başlangıç ve sonuç itibariyle Allah Teâlâ'ya ait olması da gerçeklerin gerçeğidir.

İşte Fâtiha " " ile başlamakla bize bu mutlulukları, bu olgunluk hedefini ve bu gerçeği öğreterek söze başlamıştır. Ve elhamdülillah (Allah'a hamd olsun) denildiği zaman duyulan derin gönül ferahlığı bu aşk ve şevkin dile getirilmesidir. Evet, hamd gerçeğine tutkun olmayan yoktur. Arapça'da " " bilinen bir şey vaya umûmîlik veya cins ve hakîkat mânâsı ifade eden bir belirleme edatıdır. İlk hitap edilirken hamdin kim tarafından yapıldığı belli değildir. Sonra bu mübtedânın haberi olan 'da lâm'ın, ihtisas (ait kılmak), istihkak (hakkı olma) ve mülkiyet mânâlarına geldiği açıktır. Ve ilk mânâsı (ait olmak) diğerlerini de kapsar. Bundan dolayı cümlenin meâli şu olur: "Hani herkesin bildiği ve en son ümidi olarak istediği hamd gerçeği yok mu? İşte hamidiyet (hamd etmek), mahmudiyet (övülmek), bütün cinsi ile ve hatta bütün dereceleri ve bütün çeşitleri ve fertleri ile o hamd, Allah'a mahsustur, Allah'ın hakkıdır, Allah'ın mülküdür. Çünkü Allah'tır, çünkü... çünkü..." Fakat dilimizde bu genişliği uzun uzadıya açıklamayı özetleyen bir belirleme edatı olmadığı için biz sadece hamd diye genel olarak cins olarak anlatırız. Bilen bilir, bilmeyen başkasının bildiğinden haberdar olmaz. Bu cümle herşeyden önce bize ilim ve imanı anlatan bir haber cümlesidir. Aynı zamanda ululamayı da bildirerek hamd etmeyi gerektirdiğinden dolayı, gereği ile de bir dilek cümlesi olur ve zamana delalet etmeyen bir isim cümlesi olduğu için sürekli ve devamlı hamd etme mânâsına gelir. Fâtiha'da bu cümleden başka isim cümlesi yoktur. Üç tanesi söz, biri ulaç olan diğer dört cümle, hep fiil cümleleridir. İlk bakışta böyle olması Fâtiha'daki denge uyumuna aykırı gibi görünüyorsa da gerçek durum bunun tam aksinedir. Çünkü bir isim, birçok fiille denk olabileceği gibi o dört fiil cümlesi bu isim cümlesinin açıklaması yerinde olduklarından dolayı gerçek denklik ancak bu şekilde olur. Ve araştırıldığında görülür ki Fâtiha, bu tek isim cümlesinden ibaret bir sözdür.

---

HAMD İLE ŞÜKÜR ARASINDAKİ FARK

Şükür ve hamd arasında fark vardır. Ancak kötü bir olaydan dolayı şükredenin başına olay geleceğine dair bir düşünce doğru değildir.

Hamd Bir ihsana karşı kalbin medih ve şükür duygularıyla dolması ve o ihsan sahibini tâzim etmesi”

Hamd ile şükür ilişkisi umum husus olarak özetlenebilir. Yani her şükür aynı zamanda bir hamddir. Ancak her hamd şükür değildir. Hamd, bize ve bütün mahlukata yapılan ikram ve izetleri Allaha takdim etmektir. Şükür ise daha hususi olarak bize yapılan ikramlara karşılık gelir. Bu nedenle şükür kelimesi hamdin yerini tutamaz. Hamd daha geniş ve şumüllüdür.

Kuranın hülâsası olan Fatiha sûresi, Âlemlerin Rabbine hamd ile başlar. Demek ki âlemlerin terbiye edilmeleri insan için bir ihsan, bir ikramdır Ona Rabbinin bir lütfudur.

Güneş bir terbiyeden geçmiş de ziya veriyor, ısı veriyor gezegenlerini etrafında döndürüyor. Onu böylece terbiye eden Allahı medih ve sena ederiz. Bir de bu terbiyenin insana bakan ciheti var. Güneşin böylece terbiye görmesi sayesinde insanoğlu ondan istifade edebiliyor. Yâni, bu terbiye insana bir ihsan. Bu ihsana karşı da Rabbimize şükür borçluyuz. İşte hamd, bu medihle bu şükrü birlikte ifade eden mühim bir zikir.

Oksijenle hidrojeni ayrı ayrı terbiye eden, sonra bunların ikisini yeni bir terbiyeden geçirerek su hâline getiren Rabbül Âlemine hamdederiz. Zira, su yaratmak, nehir, göl, deniz yaratmak Allahın azim bir sanatı olduğu gibi insanoğluna da büyük bir ihsanıdır.

Gözümüzü görmeğe, elimizi tutmağa, ciğerimizi solunuma uygun olarak terbiye eden Rabbimize hamdederiz.

Dünyanın Güneş etrafında, Ayın da Dünya etrafında döndürülmesi büyük bir kudret tecellisi olduğu gibi, insan için büyük bir İlâhî ihsandır ve ikramdır. Onları böylece terbiye eden Allaha hamdederiz.

Müminler için cenneti, kâfirler için cehennemi terbiye eden Hâlıkımıza hamdederiz.

Kuranı Kerimin Rabb-ül Âlemine hamd ile başlayıp, Rabbünnâsa sığınmakla son bulması ne kadar mânidardır. Rabb-ül Âlemin; bütün âlemlerin terbiye edicisi. Rabbünnas da insanı bütün organlarıyla ve bütün duygularıyla terbiye eden Allah. Âlemlerin terbiyesi, insana baktığı, insanın faydalanmasına en uygun şekilde yapıldığı için, âlemleri terbiye eden ancak insanın Rabbidir. Bir diğer ifadeyle insanın Rabbi ancak âlemleri terbiye eden zât olabilir. İşte insan bu tabloyu tefekkür ettiğinde ruh ve kalbi sonsuz bir minnet, medih ve şükür ile dolar. Allaha sonsuz hamdeder.

Fikrimize kâinat kitabını okuma gücü veren, kalbimize iman ve marifeti yerleştiren Rabbimize hamdederiz. Kalb gözümüzü hidayetiyle açması ve bize kendini bildirmesi, tanıttırması, sevdirmesi, Allahın en büyük bir ihsanı bir ikramı olduğu kadar, en ince bir san’atıdır da. Dünün nutfesi bugün Rabbini tanıyor, Onu seviyor, Onun san’atlarını tefekkür edebiliyor.

Sanatkârını bilen eser, kâtibini tanıyan kitap. Bunlar beşer hayâlinin erişemeyeceği noktalar. İşte hidayetle nurlanan bir mü’minin kalbi, Allahın böyle harika bir sanatı.

İnsan kendisinde tecelli eden bu kemal için hem Rabbini medih ve sena eder, hem de bu büyük lütuf karşısında Ona sonsuz derecede şükreder.

Hamd sadece insana mahsus değil. Diğer mahlûkların da en azından hâl diliyle hamdleri vardır. Bir yıldız, Allaha hamdeder; yok iken var olduğu için. Zira, yoğu var etmek hem İlâhî bir san’at, hem de o yıldıza bir ihsandır.

Bir çiçek de Allaha hamdeder. Suyu, toprağı terbiye ederek çiçek hâline getirdiği için Allahı hâl diliyle medih ve sena ettiği gibi, kendisine çiçek olmayı lütfettiği için de yine Rabbine şükreder. İşte bu medih ve şükür onun hamdidir.

Diğer varlıkları da bunlara kıyas ettiğimizde, her varlığın Allahı tesbih ettiği gibi Ona hamd de ettiğini bir derece hissedebiliriz.

tahmidiye duası[]

Kuran Haktır

("Bu(Kur'an-ı Kerim), kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir." Bakara Suresi,2. Ayet)
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم 
  • Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm.
  • Euzubillahimineşşeytânirracîm *Bismillahirrahmanirrahim.
  • El hamdu lillâhi rabbil âlemîn.
  • Cezallahü anna muhammeden sallallahü aleyhi ve selleme ma hüve ehlüh.
  • Allahümme salli ala muhammedin ve enzilhül münzelel mugarrabe minke yevmel kıyameh.
  • (“Allâhümmeğfirlî verhamnî vehdinî ve ‘âfinî verzüknî.”

Anlamı:

“Allah’ım! Beni bağışla, bana hidayet nasip eyle, bana rızık ver, beni âfiyette daim eyle ve bana merhamet et. ” (Müslim, Zikir ve Dua, 35))

85-) Tahmidiye Duası Latinceden Okunuşu(… şükrün en geniş ve en yüksek mertebesini ihâta….)

Bismihî Sübhânehû,

Çoktan beri benim hususî bir virdim ve hiç kaleme alınmayan ve mesleğimizin dört esâsından en büyük esâsı olan şükrün en geniş ve en yüksek mertebesini ihâta eden ve bende çok defa maddî ve mânevî hastalıkların bir nevi şifâsı olan ve ism-i Âzam ile dokuz âyet-i uzmâyı içine alan ve on dokuz defa şükür ve hamdi âzamî bir tarzda ifâde ile tahmîdâtın adedleri ile o eşyânın lisân-ı hâliyle ettikleri hamd ve senâyı niyet ederek o hadsiz hamdlerin yekûnunu içine alan azametli ve geniş bir tahmidnâme ve teşekkürnâme ve sekînedeki Esmâ-i Sittenin muazzam ve yeni bir dersidir. Said Nursî

1-) Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber. Allahu Ekber.

2-)Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

3-)Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l feze’u’l-ekber.Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun Kavlem-mir-rabbir-rahim. Ya naru kuni berdev-ve selama. Lillezine amenu hüdev-ve şifaun. Ve nünezzilu mine’l- Kur’ani ma hüve şifauv ve rahmetul-lilmü’minin.

4-) Ve’lhamdu lillahi rabbi’l-alemin. Ale’l-imani billahi ve ala vahdaniyyetihi ve ala külli ismim min esmaihi te’ala ve ‘ala külli sıfatim min sıfatihi sübhanehu hamdem-bi adedi cemi’i tecelliyati esmaihi ve sıfatihi celle celaluhu mine’l-ezeli ile’l-ebedi la ilahe illa hu.

5-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

6-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

7-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’r-risaleti’l-Muhammediyyeti ve’l-imani biha hamdem-bi-adedi hasenati Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve kemalatihi ve semeratihi ve fevaidihi ve bi- ‘adedi hasenati alihi ve ashabihi ve ümmetihi ‘aleyhi’s-salatu ve’s-selam.

8 -) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

9-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

10-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l –Kur’ani ve’l-imani bihi hamdem-bi –‘adedi meani’l Kur’ani’l mütesavvirati fi’l-efhami ve-bi-adedi kelimatihi ve hurufatihi’l mütemessileti fi’l-hevai ila ahiri’z zaman.

11-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

12-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

13-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l-imani ve’l – Kur’ani ve’l-islami hamdem- bi-‘adedi’l-melaiketi ve’r-ruhaniyyati ve’l-enami ve tesbihatihim ve tahmidatihim ve tekbiratihim ve tehlilatihim fi-cemi’i’l-ezman.

14-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

15-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

16-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l- imani ve’l-Kur’ani bi-adedi’n-nucumi ve harekatiha ve sekenatiha ve zerratiha.

17-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

18-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

19-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-imani ve’l-Kur’ani bi-adedi’n-nebatati ve’l eşcari ve evrakıha ve ezhariha ve esmariha ve büzuriha ve tesbihatiha ve tahmidatiha.

20-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

21-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

22-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l-imani ve’l-Kur’ani hamdem-bi-adedi’t-tuyuri ve’t-tuveyrati ve’l-hayvanati ve’l-huveynati ve asvatiha ve enfasiha ve tesbihatiha ve tahmidatiha.

23-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

24-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

25-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala in’amatillahi aleyna bi’l-et’imeti ve’n-ni’ami hamdem-bi-‘adedi cemi’i’l-et’imeti ve’n-ni’ami ve enva’iha ve ravaihiha ve tu’umiha ve eczaiha.

26-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

27-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

28-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala in’amatillahi aleyna bi’l-imani ve’l Kur’ani ve bi-risaleti’n-nuri ve bileyleti’l-kadri ve’l-mi’raci ve’l beraeti ve’r-ragaibi hamdem-bi-‘adedi ‘aşirati dekaiki şehri ramadane ve bi-‘adedi hurufati risaleti’n-nuri’l-mektubeti ve’l-makrueti ila ahiri’z-zaman.

29-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

30) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

31-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l-Kur’ani bi-‘adedi sevabati kiraeti kelimati’l-Kur’ani ve hurufihi min-evveli’n-nuzuli ila ahiri’z-zaman.

32-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

33-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

34-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l-imani ve’l –islamiyyeti’l-leti hiye merdıyyatu rabbi’l-‘alemine hamdem-bi-‘adedi hasenati’l-mü’minine ve’l-müslimin.

35-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

36-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

37-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. ‘Ala ni’metil-Kur’ani ve’l-imani ve resaili’n-nuri hamdem-bi-adedi zerrati’l-kainati ve mürekkebatiha ve tesbihatiha.

38-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

39-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

40-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-Kur’ani ve’l-imani ve’l-islami hamdem-bi-‘adedi evrakı’l-eşcari ve emvaci’l-bihari ve katarati’l-emtari ve neğamati’l-atyari ve leme ‘ati’lenvari ve büzuri’l-ezhari ve nüvatati’l-esmari fi-cemi’i’l-asari ve’l-aktar.

41-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

42-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

43-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-imani ve’l-Kur’ani bi-‘adedi’l-ma ‘adini ve’l-mevalidi ve hassıyyatiha ve semeratiha ve menafi’iha.

44-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

45-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

46-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-imani ve’l-Kur’ani ve’l-islami hamdem-bi adedi’l-emlaki ve’l-ervahi ve’l-insi ve’l-canni ve’n-nebati ve’l-hayvani ve tahmidatiha ve tesbihatiha fi-cemi’i’l-ezman.

47-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

48-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

49-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala ni’meti’l-Kur’ani ve’l-imani ve resaili’n-nuri hamdem-meleel-berra ve’l-bahra ve’l-‘arşa ve’l-kürsiyye ve’l-arda ve’s-semae.

50-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

51-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

52-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-ahirati ve’l-imani biha hamdem-melee’d-dünya ve’l ahirah.

53-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

54-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

55-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ale’l-cenneti ve’l-imani biha hamdem-melee’l-cennati bi-‘adedi in ‘amatillahi te’ala ‘ala ehliha ebede’l-abidin.

56-) Bismillahirrahmanirrahim. Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddus.

57-) Feenzelallahu sekinetehu aleyh. La yahzünühümu’l-feze ‘u’l-ekber. Yurzekune ferihine bima atahum. Selamun kavlem-mir-rabbir-rahim.Ya naru kuni berdev ve selama. Lillezine amenu hudev ve şifaun.Ve nünezzilu mine’l-Kur’ani ma hüve şifauv-ve rahmetul-lilmü’minin.

58-) Velhamdü lillahi rabbi’l-‘alemin. Ala küllim min-ni’amihi hamdem-bi-‘adedi külli ni‘amehi kema yeliku bi-cenabihi celle celaluhu.

59-)Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Ferd, Ya Hayy, Ya Kayyum, Ya Hakem, Ya Adl, Ya Kuddus.

60-)Bi-hakkı ismike’l-azami. Ve bi-hakkı ayati furkanike’l-ahkemi. Salli ala seyyidina Muhammedin rasulike’l-ekram. Bi-adedi zerrati vücudina. Ve bi-adedi aşirati dekaiki umrina. Ve hayatina. Ve enzil aleyna ve ala talebeti resaili’n-nuri’s-sekinete ve’t-temkine ve’l-ıtmi’nan. Kema enzelte ala nebiyyike’l-muhtari ‘aleyhi’s-salatu ve’s-selam.

61-)Ve enzil aleyna ve ala talebeti resaili’n nuri’s sekinete ve’l-imanel-halis. Ve’l-yakine’l-kamile ve’n-niyyete’s-sadikate ve’l-metanete’l-etemme fi-hidmeti’l-Kur’ani ve’l-iman. Ve amin feze ‘ana bi-def’i’l-bid’iyyati’l-hailati an- şe airi’l-islam. Ve ferrih kulubena bi-i ‘lani’ş-şe airi’l-islamiyyeti an-karibi’z-zamani ve bi neşri resaili’n nuri bi kemali’r revaci beyne’l alemi’l islam. Ve sellimna ve sellim dinena. Vesellim resaili’n nuri ve talebeteha min tecavuzi’l mülhidin. Verzukna verzuk Üstazena Sa’iden Nursi radıyallahu anhu. Vezuk talebete risaleti’n nuri’s selamete ve’l afiyete fi’d-dini ve’d dünya ve’l ahirah. Veşfi emradana. Vec’ali’l-Kur’ane şifael-lena ve lehum min-külli dain. Vec’alna vec’alhum mine’l hamdine’ş şakirine daima. Amin, ve’l hamdü lillahi rabbi’l alemine ve sallallahu ala seyyidina Muhammediv ve ala alihi ve sahbihi ecme’in. Amin. amin. amin

Türkçe Meali ve Arapçasından okumak için: Büyük Cevşen Türkçe Okunuşlu Ve Açıklamalı (Celcelütiye İlaveli, Orta Boy, Mealli, Şamua, 4 Renk) Hizb-ü Envari`l-hakaikı`n Nuriye

ANASAYFA

İlgili

104-) Gece, Gündüz Zikretmekten Daha Faziletli Bir Zikir"Recent Posts" içinde

48-) Secde suresi her akşam okumalı.... "Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki:..............üç gün evine şeytan giremez.""Recent Posts" içinde

33-)Âriflerin ışığı, Velîlerin önderi, İslâmın bekçisi ve Müslimânların Baştâcı Hz. İmam Rabbaninin Mektubat isimli eserinden bazı kısımlar"Recent Posts" içinde

10 Temmuz 2014Leave a reply« ÖncekiSonraki »

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak.

İsim

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] medih ve şükür

[]

Lupa Eylem[]

Ico libri Anlamlar

[1] Allah'a şükretmek

Nuvola apps bookcase Köken

[1] (Arapça)

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

  • Türk Dil Kurumu: "Hamd"

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

ky:hamdetmek

Advertisement