4'Lü Tablo Sunumu
Şiir Metni
|
Güncel Türkçesi
|
İngilizce Tercüme
|
Osmanlıca
|
Küfe
|
Pannier
|
كوفه
| |
Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden.
|
Beş on gün oldu ki alışkanlığıma uyarak ben,Sabahleyin çıkıvermiştim evden erkenden. |
It was five to ten days ago complying with my habits, I got out of the house early in the morning.
|
بش اون كون اولدى كه معتاده انقيادايله بنسباحلين چيقيو يرمشدم أودن اير كندن
|
Bizim mahalle de İstanbul'un kenârı demek: Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!
|
Bizim mahalle de İstanbul'un kenârı demek: Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmiyerek!
|
Our neighborhood is also the edge of Istanbul: you can't walk around in the streets unless you know how to swim!
|
بزم محله ده استا نبو لك كنارى ديمكسو ققلرنده كزلمز كه يوزمه بيلميه رك
|
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır, Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
|
Adım başında derin bir deniz dalgalanır, Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır.
|
At the beginning of every step a deep sea waves, when water darken, who is coming comes and stands.
|
آديم با شنده در ين بربحيره طالغه ﻻنيرصو لر قارارد يمى٬ آرتقكلن كلير طا يا نير!
|
Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil, Selâmetin yolu insan için bu, başka değil!
|
Selâmetin yolu için bu, başka değil !nsan
|
There must be a lamp in one hand, a depth sounder in the other, This is for the way of salvation , not another!
|
بر الده اولملى قنديل بر ألده اسقا ند يلسلا متك يولى انسا ن ايچون بو٬ باشقه دكل!
|
Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak, Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak,
|
Elimde bir koca değnek, onunla yoklayarak,
Önüm adaysa basıp, yok, denizse atlayarak, |
Groping with a big stick in my hand, If it is an island in front of me,stepping,if it is a sea,jumping,
|
ألمده بر قوجه دكنك اونكله يو قلا يه رقاوكم آطه يسه باصو ب٬ يوق٬ دكيزسه آتﻻ يه رق
|
Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden, Lisân-ı hâl ile amma rükûa niyyet eden-
|
Ayakta durmaya elbirliğiyle gayret eden,Gönül diliyle ama rükûya niyet eden
|
Who strives to stand in concur with,intends to bow with the language of heart but
|
-آياقده طو رما يه أل بر لكيله غيرت ايد نلسا ن حا ل ايله اما ركو عه نيت ايدن-
|
O sâlhurde, harâb evlerin saçaklarına, Sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına
|
-O eski, harab evlerin saçaklarına, Sığınmış öyle giderken, hemen ayaklarına
|
While seeking a shelter under the old house’s entablature ,a big thing
|
اوسالخورده خراب أولرك صاچا قلر ينهصيغينمش اويله كيدركن همان آياقلرينه
|
Delîlimin koca bir şey takıldı... Baktım ki: Genişçe bir küfe yatmakta, hem epey eski.
|
Kılavuzumun koca bir şey takıldı... Baktım ki: Genişçe bir küfe yatmakta, hem epey eski
|
Hung to my foot's guide... Looked at:A pretty large basket lying,also very old
|
دليلمك قوجه بر شي طا قيلدى.. با قد م كه:كنيشجه بر كو فه ياتمقده هم ا پى أسكى
|
Bu bir hamal küfesiymiş... Aceb kimin? Derken; On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
|
Bu bir hamal küfesiymiş... Aceb kimin? Derken; On üç yaşında kadar bir çocuk gelip öteden,
|
This is a porter's basket...Whose is it?At that time a boy aged around thirteen came and
|
بو بر حمال كوفو سيمش.. عجب كيمك؟ ديركناون اوچ ياشنده قدر برچوجو ق كلوب اوته دن٬
|
Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye: Tekermeker küfe bîtâb düştü tâ öteye.
|
Gerildi, tekmeyi indirdi öyle bir küfeye: Tekermeker küfe halsiz düştü tâ öteye.
|
Stretched, kicked the basket so hard: that rolling and weak it fell away .
|
كر يلدى تكمه يى اينديردى او يله بر كو فه يهتكرمكركوفه بيتاب دوشدى تا اوته يه
|
-Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
|
-Benim babam senin altında öldü, sen hâlâ Kurumla yat sokağın ortasında böyle daha!
|
My father died under you,
-Lie still proudly in the middle of the street. |
-بنم بابام سنك التكده أو لدى٬ سن حاﻻقورومله يا ت سوقا غك أور تاسنده بويله دها!
|
O anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın Göründü:-Oh benim oğlum, gel etme kırma sakın!
|
O anda karşıki evden bir orta yaşlı kadın Göründü:-Oh benim oğlum, gel etme kırma sakın!
|
At that moment a middle-aged woman appeared from the opposite house:Oh, my son, do not break please!
|
اوآنده قارشيكى أودن بر اورتاياشلى قادينكوروندى:
اوح بنم اوغلم٬ كل ايتمه قير مه صا قين! |
Ne istedin küfeden yavrum?Ağzı yok, dili yok, Baban sekiz sene kullandı... Hem de derdi ki: "Çok
|
Ne istedin küfeden yavrum?Ağzı yok, dili yok, Baban sekiz sene kullandı... Hem de derdi ki: "Çok
|
What did you want from the basket,son?It has no mouth, no tongue,Your father used it for eight years...He also said that:
|
نه ايسته دك كو فه دن يا وروم؟ آغزى يوق ديلى يوقباباك سكز سنه قو للا ندى.. هم ده ديردى كه: چوق
|
Uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz... " Baban gidince demek kaldı âdetâ öksüz!
|
Uğurlu bir küfedir, kalmadım hemen yüksüz... " Baban gidince demek kaldı âdetâ öksüz!
|
A very lucky basket, I was never been unloaded ... "It means that it became nearly an orphan when your father went!
|
اوغو رلى بر كو فه در٬ قلمادم هما ن يو كسز..باباك كيدنجه ديمك قالدى عا دتا اوكسوز
|
Onunla besliyeceksin ananla kardeşini. Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?"
|
Onunla besliyeceksin ananla kardeşini. Bebek misin daha öğrenmedin mi sen işini?"
|
You will feed your brother and your mother with it. Are you a baby that you haven't learnt your work yet? "
|
اونكله بسله يه جكسك آناكله قار ده شكى ببكميسك دهااوكره نمدكمى سن ايشيكى
|
Dedim ki ben de: Ayol dinle annenin sözünü... Fakat çocuk bana haykırdı ekşitip yüzünü:
|
Dedim ki ben de: Ayol dinle annenin sözünü... Fakat çocuk bana haykırdı ekşitip yüzünü:
|
I said that:Darling listen to your mother's words...But the child cried out to me by making a wry face:
|
ديدم كه بن ده: - آيو ل د يكله اننه كك سوذ ينى فقط چو جوق بكا حا يقيردى اكشيدوب يوزيني: |
Sakallı, yok mu işin? Git, cehennem ol şuradan! Ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?
|
Sakallı, yok mu işin? Git, cehennem ol şuradan! Ne dırlanıp duruyorsun sabahleyin oradan?
|
Hey Bearded, Don't you have a job? Go to the hell! Why are you rattling there in the morning?
|
صقالي٬ يوقمى ايشك؟ كيت٬ جهنم اول شورادن!نه ديرﻻنوب دورييورسك صبا حلين اورادن؟
|
Benim içim yanıyor: Dağ kadar babam gitti... -Baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?
|
Benim içim yanıyor: Dağ kadar babam gitti... -Baban yerinde adamdan ne istedin şimdi?
|
I suffer: my huge father went ... What did you want from a man who is like your father?
|
بنم ايچم يانيور: طاغ قدر بابام كيتدى-باباك يرنده٬ آدامدن نه ايستدك شيمدى
|
Adamcağız sana, bak hâl dilince söylerken... -Bırak hanım, o çocuktur, kusûra bakmam ben...
|
Adamcağız sana, bak hâl dilince söylerken... -Bırak hanım, o çocuktur, kusûra bakmam ben...
|
The poor man said to you clearly, look, ... Leave it lady,he is just a kid, I don't care..
|
آداجغز سكا باق حا ل ديلنجه سويلركن - -براق خانم اوچوجوقدرقصوره باقمام بن
|
Adın nedir senin, oğlum?-Hasan.
-Hasan, dinle. Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle. |
Adın nedir senin, oğlum?
-Hasan. -Hasan,dinle. Zararlı sen çıkacaksın bütün bu hiddetle. |
What is your name,son? -Hasan. -Hasan,listen.You'll get hurt with all this anger.
|
آدك نه درسنك اوغلم؟ -حسن - حسن ديكله
ضررلى سن چيقاجقسڭ بوتون بوحدتله |
Benim de yandı içim anlayınca derdinizi... Fakat, baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.
|
Benim de yandı içim anlayınca derdinizi... Fakat, baban sana ısmarlayıp da gitti sizi.
|
I also suffer when I realized your trouble... But, your father went after he had handed you over you .
|
بنم ده ياندى ايچم آكاﻻينجه درديكزىفقط باباك سكا اصمارﻻيوب ده كيتدى سزى
|
O, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kendi kardeşini,
|
O, bunca yıl çalışıp alnının teriyle seni Nasıl büyüttü? Bugün, sen de kendi kardeşini,
|
How did he raise you by working so hard so many years? Today, you will raise your brother,
|
او٬ بو نجه ييل چاليشو ب آلنك تريله سنىنصل بويوتدى؟ بوكون٬ سن ده كندى قارده شكى
|
Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin.
-Küfeyle öyle mi? -Hay hay! Neden bu söz lâkin? |
Yetim bırakmıyarak besleyip büyütmelisin.
-Küfeyle öyle mi? -Hay hay! Neden bu söz lakin? |
You should raise him without leaving an orphan-With the basket,isn't it?-Why not? -That's all right! But what is this question for?
|
يتيم براقمايه رق بسليوب بويوتمليسك-كو فه يله اويله مى؟ -هاى هاى نه دن بو سو زلكن
|
Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak? Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
|
Kuzum, ayıp mı çalışmak, günah mı yük taşımak? Ayıp: Dilencilik, işlerken el, yürürken ayak.
|
My sweetheart, is it a shame to work, is it a sin to carry loads? Shame, shame: Begging, while your hand works,your foot walks.
|
قوزوم٬ عيبمى چاليشمق٬ كناهمى يوك طا شيمق؟عيب: ديلنجيلك٬ايشلركن ال٬ يوروركن آياق.
|
-Ne doğru söyledi! Öp oğlum amcanın elini... -Unuttun öyle mi? Bayramda komşunun gelini:
|
-Ne doğru söyledi! Öp oğlum amcanın elini... -Unuttun öyle mi? Bayramda komşunun gelini:
|
-He said that right! Kiss your uncle's hand my son ... -Forget it? The neighbour's bride at the festival:
|
-نه طوغرى سويلدى! اوپ اوغلم عمجه كك ألنى-اونو تدك ويله مى؟ باير امده قومشونك كلينى:
|
"Hasan, dayım yatı mekteplerinde zâbittir; Senin de zihnin açık... Söylemiş olaydık bir...
|
"Hasan, dayım yatılı okulda zabittir; Senin de zihnin açık... Söylemiş olaydık bir...
|
"Hasan,my uncle is a warden at the boarding school;Your mind is also open...If only we had told...
|
حسن٬ دايم ياتى مكتبلرنده ضابطدر؛سنك ده ذهنك آچيق.. سويله مش اوﻻيدق بر..
|
Koyardı mektebe... Dur söyleyim" demişti hani? Okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!
|
Koyardı okula... Dur söyleyim" demişti hani? Okutma sen de hamal yap bu yaşta şimdi beni!
|
He would put in the school ... Wait let me say, "she said you know? Don't let me go to school make me a porter now at this age!
|
قوياردى مكتبه.. طورسو يله يم ديمشدى هانى؟اوقو تمه سن ده حمال ياپ بو ياشده شيمدى بنى
|
Söz anladım uzun, hem de pek uzun sürecek; Benimse vardı o gün birçok işlerim görecek;
|
Söz anladım uzun, hem de pek uzun sürecek; Benimse vardı o gün birçok işlerim görecek;
|
I understood the words are long, and will last long ;Whereas I had many things to do that day;
|
سوزآكلادم كه اوزون هم ده پك اوزون سوره جكبنمسه واردى اوكون بر چوك ايشلر م كوره جك
|
Bıraktım onları, saptım yokuşlu bir yoldan, Ne oldu şimdi aceb, kim bilir, zavallı Hasan?
|
Bıraktım onları, saptım yokuşlu bir yoldan, N e oldu şimdi aceb, kim bilir, zavallı Hasan?
|
I left them, I've chosen a hilly road, Now I wonder what happened, who knows, poor Hasan?
|
بر قدم اونلرى٬ صا پدم يوقوشلو بر يولدن.نه اولدى شيمدى عجب كيم بيليرزوللى حسن؟
|
Bizim çocuk yaramaz, evde dinlenip durmaz;
Geçende Fâtih'e çıktık ikindi üstü biraz. |
Bizim çocuk yaramaz, evde dinlenip durmaz;
Geçende Fâtih'e çıktık ikindi üstü biraz. |
Our child is naughty, doesn't rest or stop; Recently we stepped up to Fatih a bit over the afternoon.
|
بزم ياراماز٬اوده ديكلنوب طورماز. كچنده فاتحه چيقدق ايكندى اوستى براز |
Kömürcüler kapısından girince biz, develer Kızın merâkını celbetti, dâima da eder:
|
Kömürcüler kapısından girince biz, develer Kızın merâkını çekti, dâima da eder:
|
When we entered through the Kömürcüler gate, camels drew the girl's attention , it always does :
|
كومورجيلر قاپيسندن كيرنجه بز٬دوه لر قيزك مر اقنى جلب ايتدى٬ داﺌما ده ايدر |
O yamrı yumru beden, upuzun boyun, o bacak, O arkasındaki püskül ki kuyruğu olacak!
|
O yamrı yumru beden, upuzun boyun, o bacak, O arkasındaki püskül ki kuyruğu olacak!
|
That awkward body, long neck, that leg, the beard behind it must be its tail l!
|
اويامرى يو مروبدن٬ اوپ اوزون بويون٬ اوباجاق او آرقه سنده كى پو سكول كه قويروغى اوله جق |
Hakîkaten görecek şey değil mi ya? Derken, Dönünce arkama, baktım: Beş on adım geriden,
|
Hakîkaten görecek şey değil mi ya? Derken, Dönünce arkama, baktım: Beş on adım geriden,
|
Isn' it really something that worths seeing ? Then,When I turned back, I looked: Five or ten steps behind,
|
|
Belinde enlice bir şal, başında âbâni, Bir orta boylu, güler yüzlü pîr-i nûrânî;
|
Belinde enlice bir şal, başında sarıkBir orta boylu, güler yüzlü, nurlu ihtiyar
|
A shawl around his waist,with a hat on his head , A middle-sized, friendly glorious old man;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Yanında koskocaman bir küfeyle bir çocucak, Yavaş yavaş geliyorlar. Fakat tesâdüfe bak:
|
Yanında koskocaman bir küfeyle bir çocucak, Yavaş yavaş geliyorlar. Fakat tesâdüfe bak:
|
Besides with a huge basket there is a child, are coming slowly. But what a coincidence:
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Çocuk, benim o sabah gördüğüm zavallı yetim... Şu var ki, yavrucağın hâli eskisinden elim:
|
Çocuk, benim o sabah gördüğüm zavallı yetim... Şu var ki, yavrucağın hâli eskisinden elim:
|
He was the poor orphan that I saw that morning ... However, the kid's state is worse than it used to be:
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Cılız bacaklarının dizden altı çırçıplak... Bir ince mintanın altında titriyor, donacak!
|
Cılız bacaklarının dizden altı çırçıplak... Bir ince elbisesinin altında titriyor, donacak!
|
Thin bare legs under the knee ... Shaking under a thin dress, he will freeze!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Ayakta kundura yok, başta var mı fes? Ne gezer! Düğümlü alnının üstünde sâde bir çember.
|
Ayakta kundura yok, başta var mı fes? Ne gezer! Düğümlü alnının üstünde yalnızca bir çember.
|
No shoes stand, Is there a fez on his head? No way! Just a circle just above his knotted forehead.
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Nefes değil o soluklar, kesik kesik feryad; Nazar değil o bakışlar, dümû-i istimdad.
|
Nefes değil o soluklar, kesik kesik feryad; Nazar değil o bakışlar, yardım isteyen gözyaşları.
|
Not breathe that he breathes,intermittently scream, but his looks aren't glaze, tears asking for help
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Bu bir ayaklı sefalet ki yalnayak, baş açık; On üç yaşında buruşmuş cebin-i safi, yazık!
|
Bu bir ayaklı sefalet ki yalınayak, başı açık; Saf alnı on üç yaşında buruşmuş , yazık!
|
This is a misery with feet that is barefoot, bareheaded; pure forehead wrinkled at the age of thirteen, a shame!
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
O anda mekteb-i rüşdiyyeden taburla çıkan bir elliden mütecaviz çocuk ki, muntazaman
|
O anda rüştiye mektebinden taburla çıkanElliden fazla çocuk ki, düzen içinde,
|
At that moment the organized one fifty boy who came out of the secondary school with a battalion that,
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Geçerken eylediler ihtiyarı vakfe-güzin... Hasan'la karşılaşırken bu sahne oldu hazin;
|
Geçerken ihtiyarı durmaya mecbur ettiler Hasan'la karşılaşma sahnesi hazin oldu |
Selected ones stopped the old man while he was passing by ...While meeting Hasan this scene was sad ;
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Evet, bu yavruların hepsi, pür südud-i şebab, Eder dururdu birer aşiyan-ı nura şitab.
|
Evet, bu yavruların hepsi gençlik neşesiyle doluKoşup gitmekteydiler aydınlık yuvalarına
|
Yes,all these kids will lead their youth,One by one
|
örnek osmanlıca مقدمة
|
Birazdan oynayacak hepsi bunların, ne iyi! Fakat Hasan, babasından kalan o pis küfeyi,
|
Birazdan oynayacak hepsi bunların, ne iyi! Fakat Hasan, babasından kalan o pis küfeyi,
|
Soon, all of them will play, how nice!But Hasan, the messy basket inherited from his father | örnek osmanlıca مقدمة
|
-Ki ezmek istedi görmekle reh-güzarında- İlel'ebed çekecek dûş-i ıztırarında!
|
Ki ezmek istedi gördüğünde yolunun üzerinde-Sonsuza kadar taşıyacak çaresiz, omuzlarında
|
That he wanted to crush the path passed He will forever suffer from the despair over his shoulders | örnek osmanlıca مقدمة
|
O,yük değil, kaderin bir cezası ma'sûma... Yazık, günahı nedir, bilmeyen şu mahkuma
|
O,yük değil, kaderin bir cezası masuma... Yazık, günahı nedir, bilmeyen şu mahkuma
|
Not a load,but a punishment of destiny to innocent ... It's a pity, what is his sin,that convict doesn't know | örnek osmanlıca مقدمة
|