Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Bakınız

Şablon:KTFbakınız - d


Kur'an Terimleri Fihristi Kur'an Fihristi/Görsel Eşbah Ve Nezair EL-EŞBÂH VE'N-NEZÂİR Fİ'L-QUR'ÂNİ'L KERÎM
Online Mucem : http://kuranmeali.com/mucem.asp
KTF
KKF [1] {{KTF}}
A B C Ç D E F G H I İ K Kef Q Qaf L M N O Ö R S Ş T U Ü V W Y Z
Amaç: Ülkemizin online en zengin Kur'an terimleri fihristini oluşturmaktır.
Her Kur'ani terime iç link verilecek ve terimle ilgili ansiklopedik madde oluşturulacak ve ansiklopedik maddenin içerisine ilgili ayetler link olarak verilecek.Böylece her bir Kur'anİ terimin geçtiği tüm ayetlere ve ayetlerin tüm meal ve tefsirlerine aynı anda ulaşılabilecektir. Hatta önlerimin geçtiği hadislere ve önemli sözlere aynı anda aynı sayfada ulaşılacaktır.
Yöntem : 1. KTF nde bulunan kavramlara iç link verielerek sayfa oluşturulacak . 2. O konu ile ilgili izah sayfaya eklenecektir. 3. HDKD tefsirinden bulunacak Kur'an terimlerina ait izahlar kavramla ilgili ansiklopedik sayfaya eklenecek, 4. KTF de olmayan kavramlar için yeni sayfa oluşturularak ve fihrsitin olduğu sayfaya alfabetik sıra gözetilerek eklenerek fihrist geliştirilecektir. 5. Ayrıca Mu'cemül Müfehresden alınan ayetler bu sitede ilgili kuran teriminin ansiklopedik sayfasına eklenecektir. aşağıda ayetlerin alınacağı link bulunuyor. http://www.kuranmeali.com/%5Cmucem.asp
sonuç:Böylece internetteki en zengin "Kur'an terimleri fihristi" kollektif ve kollebratif bir usulle oluşturulmuş olacaktır. başta öğretmenlerimiz olmak üzere emeği geçenlerden Allah razı olsun. Bursa Valiliği'nde görevli hizmetli Mustafa'ya da teşekkürlerimizi de unutmayalım.
Mu'cem-ul Müfehres - Kur'an Kelimeleri Fihristi - Mucem
ا ب ت ث ج ح خ د ذ ر ز س ش ص ض ط ظ ع غ ف ق ك ل م ن ه و ؤ ى ي ئ ة

Gabera :[]

Gabera; toz ve duman demektir.


Gadak :[]

Gadak; çok ve bol demektir.


Ğâfir  :[]

Ğâfir, bağışlayan demektir, "Ğafr" örtmek ve silmek manasınadır.


Gait :[]

Gâit, derin çukur demektir.

  • Tuvalete işarettir.
  • Günlük dilde daha çok tuvaletle ilgili olarak kullanılır.
  • "Gâitten gelme" de abdest bozmaktan kinayedir.


Gamam :[]

Gamam, "ğammetun" kelimesinin çoğuludur.

  • Vezin ve mânâ yönünden sehâbe’nin çoğulu olan sehâb gibidir.
  • Bulut semayı örttüğü için ona bu isim verilmiştir.
  • Her örtülü şeye de "mağmum" denilir.
  • Bulut ayı kapatıp ta, ay görünmez hale geldiğinde "Gamme’l-hilâl" denilir.


Ğamra :[]

Ğamra, bir şeyi örten ve kapatan manasınadır.

  • "Derin nehir" için "nehrun ğamrun" denmesi de bundandır.


Garâbîb :[]

Garâbîb, çok siyah anlamına gelen "Ğarbîb" kelimesinin çoğuludur.

  • Çok siyah şeye "Esvedun garbîbun: simsiyah, kapkara" denir.

Garânîk :[]

Garânîk'in tekili "gurnuk", "gurneyk" kuğu kuşu denilen beyaz iri su kuşudur.

  • Kazdan büyük, uzun boylu, güzel, endamlı bir kuştur.
  • Gümüş tenli, beyaz, güzel, dolgun bedenli taze dilbere de "gurneyk" denilir.
  • Rüzgar estikçe kıpraşıp oynayan saçlara da "garanika" veya "garanikiyye" denilir.


Gark :[]

Gark, "iğrak" mânâsına ism-i masdardır. Suya daldırıp boğmak, bir kabı doldurmak, okun yayını şiddetle ve doldura doldura çekmek, ifrat etmek, uzağa gitmek manalarında kullanılır.

Ğarrake :[]

Seni aldattı.

Garûr :[]

Garûr; şeytan ve başkasını aldatan her şey. Bunun ism-i faili vezninde gelir.

Gasık :[]

Gâsik, zifiri karanlık gece demektir.

  • "Ğask" Gece karanlığının ilk vakitleridir.
  • Gece karardığında "Ğasaqa’lleyl" denir. Şâir şöyle der:
  • Bu gece, iyice karardı. Üzüntü ve uykusuzluktan rahatsız oldum.[1] Tefsir-i kebir, 30/194
  • Gâsık kelimesinin masdarı olan "gassâk" veya "gusûk" veyahut "gaseken", şiddetli karanlık, dolgunluk, akmak, dökülmek, soğukluk ve kokarlık manalarıyla ilişkilidir.
  • Hepsinin ortak noktası, dolmak, akmak, dökülmek manalarından birisidir.
  • Gecenin karanlığının hücum edip dolarak pek karanlık olmasına masdar olarak "gasak", "gusuk", "gasakan" denildiği gibi koyu karanlığa da "gasak" denilir.
  • Bu itibarla "gasak" "felak"a yakınlaştırılır ve "mînel ğasakı ilel felak", "gasaktan felaka kadar" denilir ki, gecenin kararmasından sabahın aydınlığına kadar demektir.
  • Buğday içindeki taracaya da "gasak" denir.
  • Gözün dumanlanıp seçememesine veya yaşarıp sulanmasına, göz kararmasına gasakan veya gusuk denilir.
  • Aynı şekilde, yaradan sarı su akmasına, buluttan yağmur çiselemesine, memeden süt dökülmesine veya herhangi bir şeyin mutlaka insibab/dökülme/akma suretiyle dökülmesine de "gasakan" denilir.
  • İçilemeyecek derecede soğuk ve kötü kokulu olan içki veya suya da "gasak" veya "gassâk" denilir.
  • Gâsık ise, asıl iştikakına rağmen, gasak yapan, gasaken eden yahut gasaklı manasına ism-i fail olup, dolan, kararan, karanlık eden, akan, dökülen, domlu, posarık, soğuk olan manalarına gelir.
  • Gassâk: Yaradan akan sarı su, irin, cerahat akıntısı yahut şarap gibi kaynak olan içeceğin zıddı, içilmez derecede soğuk ve çirkin kokulu içki demektir.
  • Keşşaf’a göre kara yılan sokmasına ğâsık denir.

Gassâk :[]

Gassâk, kâfirlerin etlerinden çıkan irin ve pis kokudur.

Gâşiye :[]

Gâşiye, "gaşiy"den ism-i fail olarak, bir şeyi her tarafından sarıp bürüyen, salgın, sargın şey demektir.

  • At eğerinin örtüsüne, kalp zarına, insanı veya hayvanı içinden saran derde, kâbus gibi her taraftan saran salgın korkunç, bulaşıcı belaya da denir.
  • Aynı zamanda ğâşiye kıyametin isimlerindendir.
  • Çünkü birdenbire şiddetiyle halkı sarıp bürüyecektir.
  • Gâşiye, dehşet verici halleri ile insanları bürüyen kıyamet demektir.

Gavr :[]

Gavr, "yere batan" manasınadır.

Gayb :[]

Gayb, insanın yanında olmayan ve duyu organlarının hissetmediği, duyu organlarının idrakinin dışında kalan şey demektir.

  • Şair şöyle der:
  • Biz gayba inandık. Oysa ki, Muhammed'den önce kavmimiz, putlara tapardı.
  • Gizli ve saklı olan herşeye gayb denir.
  • Cennet, cehennem, haşr ve neşir bu kabildendir.
  • Râgıb el-İsfehani gaybı: "duyu organlarının algılayamayacağı şeydir"[2] er-Rağıp el-İsfehani, el-müfredat, s. 367, Beyrut, ty diye tarif eder.
  • Gayb, his ve ilimde veya vücudda hazır olmayan demektir.
  • Bir çok şey görünür alemde hazır olduğu ve bilindiği halde birbirine nazaran gayb olabilirler.
  • Bir defa birine göre mevcud, mahsus, hazır veya bilinen, diğerine göre meçhul/bilinmez ve gayb olablir.
  • Taberî, insanların henüz bilmedikleri, ancak olması mümkün olan şeyleri de gayb olarak değerlendirmiş, bunların hiç yaratılmamış olması veya yaratılmış olsa bile insanların bunu bilmemesinin gayb özelliğini ortadan kaldırmayacağını söylemiştir.
  • Örneğin bir kişinin kalbindeki şey kendisi için malum/bilinen ve hazır bir şey ise, bir başkası için bilinmez/meçhul ve gayb olabilir.
  • Bu nedenle, "yu'minu bi'1-ğayb" ifadesi, bir manaca "bi'1-kalb" ifadesi ile tefsir edilmiştir. Bu nedenle gayb, ğayb-i mutlak ve ğayb-i izafî diye ayrı ayrı ele alınır ve kendi konumuna göre değerlendirilir.
  • Mutlak gayb, hiçbir varlığın ne duyumlarının ne de bilgisinin ulaşamadığı gaybdır.
  • Allah ve ahiret konuları mutlak içerisine girer.
  • İzafî gayb ise, bazı yaratıklar için bilinmesi mümkün olmayan gaybtır ki, bu onlara göre gaybtır.
  • İzafî gayb, kişinin müşahede alanına, bilgi ve tecrübesine göre değişir.
  • Gaybın zıddı "şehâde"dir. Bilinen görünen demektir. Gaybın sınırlarını bu "şehâde" belirler. [3]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 128-129. (5414, 3943,4869)
  • "Gabe" fiilinin mastarı olup, gözden ve diğer duygulardan ve insan ilminden gizli olan anlamındadır.
  • "Ğâbe anni: Benden gizlendi" demektir. Genel olarak duygulardan ve insan ilminden gizli olan her şey için kullanılagelmiştir.
  • Bu kelime lügat manasıyla İslâm öncesi devirde de biliniyordu.
  • Hatta meşhur Antara bir şiirinde "Âlemü'1-Ğayb" tabirini, "görülmez âlem" manasında kullanmıştır. O şöyle der:
  • "Yarın için size ne takdir edildiği hakkında üzülmeyin. Zira bize gayb âleminden bir haberci gelmedi."[4]Antara, a.g.e., s. 147.
  • Hüzeyl kabilesine mensup Ebu Zueyb el- Huzelî, avcı tarafından takip edilen vahşi bir boğayı tasvir ederken, avcının, avını gözüyle değil kulağıyla takip ettiğini söyler.
  • "Göz kapağı yumuk olarak, gözlerini gizliliklere (görmediği bir yerde saklanana) dikiyor, görüşü işittiğini doğruluyor."[5]el-Huzelî,a.g.e., I, 11.

Netice olarak diyebiliriz ki, bu kelime, câhiliye döneminde daha çok insanın idrak gücü dışında kalan maddi anlamdaki şeyleri ifade ederdi. Bunun, putperest döneminde dini anlamda kullanıldığına dair bir kanıt bulamadık. İşte Kur'ân bu kelimeye "görünmeyen varlıklara iman" manasını kazandırmıştır, diyebiliriz.[6] Yrd. Doç. Dr. Ahmet Çelik, Kur’an Semantiği Üzerine, Ekev Yayınevi: 26-27.


Gays :[]

Gays, yağmur demektir.

  • Mahlûkâta yardım ettiği için, yağmura "gays" ismi verilmiştir.

Gayy :[]

Gayy, "rüşd"ün zıddıdır. Aklın istikametini ve yolun doğrusunu kaybetmiş demektir.

Gıll :[]

Gıll, kin manasınadır.

Gıslîn :[]

Gıslîn, "gasl" maddesinden türemiştir. Yıkantı / akıntı demek olan "gusale"yi andırır.

  • Dilcilerin bazısına göre, yaradan, yağırdan akan cerahatin yıkantısı/akıntısı demektir.
  • Türkçe'de karşılığı "irin"dir.
  • Bir rivayete göre Cehennem ehlinden akan irindir, bir rivayete göre ise yiyeceklerin en şerlisi, en kötüsü, en yutulmazıdır.
  • Gıslîn, cehennem ehlinin irinidir.
  • Kelbî şöyle der: Gıslîn, cehennem ehline azap edilirken onlardan akan kan ve irindir. Ğıslîn,"Ğısl" kökünden "Fi’leyn" vezninde bir kelimedir.[7] Tefsîr-i kebîr, 30/116

Gışâvet :[]

Gışâvet, örtü, perde demektir.

  • Bir kimse bir şeyi örttüğünde "Ğaşâ’ş-şey’e" denir.
  • Araplar, bir kimse bir şeyin üzerine perde çektiğinde "ğaşşâhu" derler.
  • Kıyamet manasına gelen gâşiye de bu köktendir. O da verdiği korkularla insanları sarar.

Gıybet :[]

Gıybet[8]Hucurat: 49/12., bir kimsenin arkasından hoşlanmayacağı bir şey söylemektir.

  • Gıybeti Rasûlullah; "kardeşini hoşlanmayacağı bir şey ile anmandır" diye açıklamıştır.
  • Birgivî, "gıybet" dünya ve ahiret ayıplarının söylenmesini de içine alır" demiştir.
  • Gıybetin oluşması için, kişinin tanınması ve kötüleme amaçlı olması gerekir.
  • Bir kişinin kötülükleri, üzülerek söylenirse gıybet sayılmaz. [9]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129. (4474)

Guluvv :[]

Guluvv[10]Maide: 5/77., oku ileriye atmaktır.

  • Bundan herhangi bir şeyin gücünün ötesine geçmek, haddini aşıp tecavüz etmek, ileriye gitmek manasına "terfi" ve "tevsi" olunmuştur.
  • Guluvv kelimesi geniş bir anlam alanına sahiptir. [11] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129. (1785)

Guref :[]

Guref, cennetteki yüksek mevkiler demektir.

  • "Ğurfetun" Yüce makam ve mevkidir. "İşte onlar sabretmelerine karşılık, cennetin en yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar"[12]Furkân: 25/72 ayetinde de bu mânâdadır.

Gurur :[]

Gurur[13]Nisa: 4/120., insanın pek hoş bir şey buldum zannı ile keyiflenip sonra onun pek fena bir şey olduğunu anlayarak üzülmesidir.

  • Önceden sevinip sonradan cidden yerinmesi, yani aldanmasıdır.
  • Şeytan'ın bütün va'dleri ve ümitleri hep böyle bir gururdan başka bir şey değildir. [14]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129-130. (1474)

Gusâ :[]

Gusâ'[15]Müzzemmil: 73/13., sel sularının meralardaki otlakları, otları, çöpleri birbirine katarak sürükleyip getirdiği, derelerin etrafına fırlattığı ot, çöp, yaprak ve köpük yığınlarına denir.

  • Buna sel kusmuğu da denilir.
  • Alusfye göre, farklı kabilelerden meydana gelmiş kalabalığa, topluluğa da "gusâ" denilir. [16]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (5748)

Ğarâbîb :[]

Ğarâbîb[17][[Fatır]]: [[35/27]]., "ğayın" harfinin kesre ile harekelenmesiyle "ğarbib"in çoğuludur. "Ğirbib" siyahın şiddetlisi demektir.

  • Genellikle mübalağa için pekiştirme amacıyla kullanılır. [18] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (3991)

Gavl :[]

Gavl, aklı bozan her şey demektir.

  • Ebu Ubeyde şöyle der: Gavl, aklı bozan ve gideren şey demektir.
  • Ebu Ubeyde, İbn İlyâs'ın şu beytini okudu:
  • İçki hepimizin aklını devamlı olarak bozuyor. Birinciden başlıyarak birer birer hepimizi helak ediyor.[19]el-Bahr, 7/350

Ğayz :[]

Ğayz[20]Al-i İmran: 3/134, hoşlanmadık bir şeye ani öfkelenmedir. Gadabın aslıdır ve ondan farkı yoktur. Gadab mutlaka açığa çıkar, ğayz ise kalpte gizli kalabilir. Allah'a gazab isnad edildiği halde ğayz isnad edilmez. [21]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (1176-1177)

Ğul/Ğulûl :[]

Ğul veya ğulûl[22]Al-i İmran: 3/161, gani¬metten gizli bir şey aşırmak, ema¬nete hiyanet etmek anlamındadır. Genellikle devlet işleri ve malla¬rındaki suistimaller, aşırıp çalma¬lar bu çeşittendir. Rasûlullah, "gulûl"u büyük günahlardan saymıştır. [23] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (1218)

Gulb :[]

Gulb, ağaçları çok ve dalları birbirine girmiş mânâsına gelen "Ğalbâu" kelimesinin çoğuludur.

Ğulf :[]

Gulf, Eğlefekelimesinin çoğulu olup "perdeli" mânâsına gelir.

  • Bu kökten gelen gılâf kelimesi perde demektir.
  • Kınında olan kılıç içinSeyfun eğlefanlayışsız ve temyiz gücüne sahip olmayan kalbe de “Qalbun eğlef” denilir.
  • Bu tabir, "Sünnet edilmemiş, kabuklu" mânâsına gelen ağlef kelimesinden müsteardır.[24] Keşşaf, 1/122
  • Ğulf, "ağlef'in çoğuludur. "Ağlef " "ğulfe " veya "ğilaf 'dan kabuklu yani sünnetsiz ya da kılıflı demektir.
  • Bu kelime, "kaşarlı", "kaşarlanmış, "yosun tutmuş, duyarlılığını yitirmiş" anlamlarında da kullanılır.

Ğunm /Ğanîmet :[]

Ğunm[25]Enfal: 8/41, Nisa: 4/94, bir şeye meşakkatsiz bir şekilde ulaşmak veya düşmandan doyumluk almak manalarına gelir.

Bu doyumluğa isim olarak verilir. "Ganimet" her iki manayı da içerir. Şeriat'te ise ganimet, düşmandan savaş yoluyla alınan maldır. [26]Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 131. (1785)

Ğurfe :[]

Ğurfe[27]Zümer: 39/20, büyük bina ve konakların şehnişini, kulesi gibi en yüksek yeri, noktası demektir.

  • Göğün burçlarına göre yükseklik de demektir. [28] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 131. (3615)

Ğusa :[]

Ğusa, selin vadi kenarına attığı çerçöp, kağıt ve bitki gibi şeylerdir.

Ğusl :[]

Ğusl, suyu, vücudun veya azalarının üzerinden tamamen akıtmaktır.

  • Oğmak şart değildir.
  • Bundan dolayı su damlamadıkça ğusl denmez.
  • Bu şekilde yapılmakla abdest gerçekleşmiş olur.
  • Çünkü abdest hadesten taharettir.
  • Önemli olan suyun akmasıdır.
  • Necasetten taharet için olan ğasl ile karıştırmamak gerekir. Burada amaç maddî yani görünen pislikten temizlenmedir.


Kaynaklar[]

  1. [1] Tefsir-i kebir, 30/194
  2. [2] er-Rağıp el-İsfehani, el-müfredat, s. 367, Beyrut, ty
  3. [3] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 128-129. (5414, 3943,4869)
  4. [4] Antara, a.g.e., s. 147.
  5. [5] el-Huzelî,a.g.e., I, 11.
  6. [6] Yrd. Doç. Dr. Ahmet Çelik, Kur’an Semantiği Üzerine, Ekev Yayınevi: 26-27.
  7. [7] Tefsîr-i kebîr, 30/116
  8. [8] Hucurat: 49/12.
  9. [9] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129. (4474)
  10. [10] Maide: 5/77.
  11. [11] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129. (1785)
  12. [12] Furkân: 25/72
  13. [13] Nisa: 4/120.
  14. [14] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 129-130. (1474)
  15. [15] Müzzemmil: 73/13.
  16. [16] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (5748)
  17. [17] Fatır: 35/27.
  18. [18] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (3991)
  19. [19] el-Bahr, 7/350
  20. [20] Al-i İmran: 3/134.
  21. [21] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (1176-1177)
  22. [22] Al-i İmran: 3/161.
  23. [23] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 130. (1218)
  24. [24] Keşşaf, 1/122
  25. [25] Enfal: 8/41, Nisa: 4/94.
  26. [26] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 131. (1785)
  27. [27] Zümer: 39/20.
  28. [28] Mehmet Yaşar Soyalan, Elmalılı Tefsirinde Kur’ani Terimler ve Deyimler, Ağaç Yayınları: 131. (3615)
Advertisement