Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

ق

Kur'ân'da 114 sûreden 29'u nun, kaf, sâd, yâsîn, tâhâ, tâsîn, tâsîn mîm, elif lâm mîm, elif lâm râ, elif lâm mîm râ, elif lâm mîm sâd, hâmîm, hâmîm ayın sîn kâf, kef hâ yâ ayn sâd harfleriyle başlamaktadır. İşte bu harflere hurufu mukatta'a (kesik harfler) denilmektedir. Bu harfler müteşâbihattandır.

Bir kısım âlimler, bu harflerin Kur'ân'ın esrarından olduğunu, anlamlarını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini söylemişlerdir. Bazı âlimler ise bu harflere çeşitli anlamlar yüklemeye çalışmışlardır. Ancak bu harflerin anlamını açıklayan sarih bir hadis yoktur. (İ.K.)

MUHKEM VE MÜTEŞÂBİH[]

Sözlükte "sağlam, esaslı ve dayanıklı" anlamına gelen muhkem, terim olarak, manası kolaylıkla anlaşılan, haricî bir yoruma ihtiyaç göstermeyen ve tek anlamı olan, ne anlama geldiği, ne anlatmak istediği ilk bakışta anlaşılan, manası açık ve net olan, niteliği ve içeriği (seçikliği ve açıklığı) belli olan Kur'ân'ın sarih lafızlarına ve âyetlerine denir.

Sözlükte benzeyen anlamına gelen müteşâbih ise terim olarak; manası kolaylıkla anlaşılmayan, bir çok manaya ihtimali olup bunlardan birini tayin edebilmek için haricî bir delile ihtiyaç duyulan, ne anlama geldiği, ne anlatmak istediği ilk bakışta anlaşılmayan, manası açık ve net olmayan, niteliği (seçikliği) belli olsa da içeriği (açıklığı) belli olmayan, şaban ayında değil de ramazan ayında oruç tutulması ve namazların sayısı gibi manası akılla kavranamayan lafızlara ve âyetlere denir.

Muhkem ve müteşâbih kavramları Kur'ân'da geçmektedir. Sağlamlığı, nazmının güzelliği, şek, şüphe ve kusurunun olmayışı, lafzı ve anlamında bir zayıflığın olmayışı itibariyle Kur'ân'ın tamamı muhkemdir (Hûd, 11/1). Âyetleri, güzel, beliğ, doğru, adil, vecîz ve muciz olma bakımından Kur'ân'ın tamamı müteşâbihtir (Zümer, 39/23). Anlamının açıklığı ve kapalılığı bakımından âyetlerin bir kısmı muhkem bir kısmı da müteşâbihtir (Âl-i İmrân, 3/7). Âl-i İmrân sûresinin 7. âyetinde muhkem âyetlerin, Kur'ân'ın anası (temeli, esası) olduğu, kalplerinde sapma bulunanların, fitne çıkarmak ve tevilini yapmak için müteşâbihe uydukları, müteşâbihlerin tevilini ancak Allah'ın bildiği, ilimde derinleşenlerin, "bunların hepsinin Allah'tan olduğuna îmân ederiz" dedikleri bildirilmiştir. İlimde derinleşenlerin de müteşabih âyetlerin tevilini bilebileceğini söyleyenler olmuşsa da İslâm bilginlerinin çoğunluğu bu âyete dayanarak müteşâbihi ancak Allah'ın bilebileceğinde ittifak etmişlerdir. İbn Abbas'tan bu konuda yapılan rivâyetlerin en sahihi de bu istikamettedir (Süyûtî, el-İtkan, I/ 642).

Hangi âyetler muhkem, hangi âyetler müteşâbihtir? Bu husus Kur'ân'da belirtilmemiştir. İbn Abbas, İkrime ve Katade gibi Kur'ân yorumcuları âyetlerin, îmân edilip amel edilenleri muhkem; sadece îmân edilen, ancak amel edilme imkânı olmayanları ise müteşabihtir demişlerdir (İtkan, I/640). Bu görüş, "ilimde derinleşenler, müteşâbihe îmân ederiz derler." (Âl-i İmrân, 3/7) âyeti ile uyuşmaktadır. Peygamberimiz (a.s.) de müteşâbihe tabi olanlara uymaktan sakınılmasını emretmiştir (Buharî,VI, 42).

Rağıb el-İsfehânî (ö. 502/664), anlamına vakıf olup olmama bakımında müteşâbih âyetleri üç kısma ayırmıştır; a) kıyametin ne zaman kopacağı gibi ancak Allah'ın bilebileceği müteşâbihler, b) garîb kelimeler gibi anlamı ancak bir araştırma ve inceleme sonucunda bilinebilen müteşâbihler, c) ilimde derinleşenlerin bilebileceği müteşâbihler.

Fıkıh usulü bilginleri Ku'ân lafızlarını konulduğu manaya delaletlerinin açıklığı ve kapalılığı bakımından iki kısma ayırmışlardır. Manaya delaleti açık olanlar (zâhir, nass, müfesser ve muhkem). Manaya delaleti kapalı olanlar (hafî, müşkil, mücmel ve müteşâbih). Fıkıh usulü ilminde muhkem; manası / hükme delaleti açık olan lafızdır. Bu lafzın, tevil, tahsîs ve neshe ihtimali yoktur. Müteşâbih ise manası / hükme delaleti kapalı olan, ne anlama geldiği ancak Allah tarafından bilinebilen lafızdır.

Müteşâbih genel olarak üç kısımdır: a) Lafızda olur. Bu da ya tek kelimede veya cümlede olur. Kelimenin müteşâbih olması; kelimenin ilk anda anlaşılması zor olmasından kaynaklanır. Sâffât sûresinin 94. âyetindeki "yeziffûn" kelimesi gibi. Veya kelimenin çok anlamlı olmasından kaynaklanır. Sâffât sûresinin 93. âyetindeki "yemîn" kelimesi gibi. Cümlenin müteşâbih olması ise, sözün muhtasar olmasından kaynaklanır. Enfâl sûresinin 24. âyetindeki "yehûlü beyne'l-mer'i ve kalbihî" (Allah, kişi ile kalbi arasına girer) âyeti gibi. Veya sözün dizilişinden kaynaklanır. Kehf sûresinin 1-2. âyetleri gibi. b) Manada olur. Allah'ın eli (Fetih, 48/10), yüzü (Kasas, 28/88), gözü (Tâ-hâ, 20/39) gibi sıfatların ve "elif lam mim" gibi kesik harflerin anlamlarının kapalı olması gibi. c) Hem lafız hem manada olur. "Müşrikleri öldürün" (Tevbe, 9/5) âyetinde olduğu gibi emrin genel veya özel olup olmayışı veya "evlenin" (Nisâ, 4/3) âyetinde olduğu gibi emrin vücup veya nedb ifade edip etmemesi gibi. (İ.K.)

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Aralarında benzerlık olan, birbirine benzeyen
[2] Kur'an-ı Kerimde manası acık olmayan ayet, manası Allah tarafınden bılınen ayet

Nuvola apps bookcase Köken

[1]

Balance icon Eş Anlamlılar

[1]

[]

Lupa Sıfat[]

Ico libri Anlamlar

[1] Sağlam, sağlamlaştırılmış

Nuvola apps bookcase Köken

[1] Nuvola apps bookcase Köken

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


  • Eski Türkçe: bek (tr)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Advertisement