Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Hucurat Suresi/11-18 50.Kaf Suresi/1-15 Kaf Suresi/16-29
Dosya:50-Kaf.pdf . Kaf Suresi/Elmalı Orijinal


Kaf Suresi/1-15[]

Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
50/1
ق ۚ وَالْقُرْآنِ الْمَجِيدِ
Kaf ve Kur'ani mecîd hakkı için
Kâf. Şanlı ve şerefli Kur'an'a andolsun ki,
Qaf. By the glorious Qur’an,
50/2
بَلْ عَجِبُوا أَنْ جَاءَهُمْ مُنْذِرٌ مِنْهُمْ فَقَالَ الْكَافِرُونَ هَٰذَا شَيْءٌ عَجِيبٌ
Doğrusu şaştılar da kendilerine içlerinden korkutucu bir Peygamber geldiğine dediler ki kâfirler bu acîb bir şey
Doğrusu kâfirler kendi içlerinden uyarıcı bir peygamber geldiğine şaşırdılar da dediler ki: "Bu şaşılacak bir şeydir!
Nay, but they marvel that a warner of their own hath come unto them; and the disbelievers say: This is a strange thing:
50/3
أَإِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا ۖ ذَٰلِكَ رَجْعٌ بَعِيدٌ
Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakıt ha? Bu baıyd bir irca'
Öldüğümüz ve bir toprak olduğumuz vakit mi (tekrar) dirileceğiz? bu dönüş çok uzaktır."
When we are dead and have become dust (shall we be brought back again)? That would be a far return!
قَدْ عَلِمْنَا مَا تَنْقُصُ الْأَرْضُ مِنْهُمْ ۖ وَعِنْدَنَا كِتَابٌ حَفِيظٌ
fakat Arz onlardan neyi eksiltir bize ma'lûmdur ve nezdimizde hıfzedici bir kitab vardır
Fakat biz toprağın onlardan neyi eksilttiğini elbette biliyoruz. Yanımızda herşeyi kaydedip muhafaza eden bir kitap vardır.
We know that which the earth taketh of them, and with Us is a recording Book.
50/5
بَلْ كَذَّبُوا بِالْحَقِّ لَمَّا جَاءَهُمْ فَهُمْ فِي أَمْرٍ مَرِيجٍ
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman tekzib ettiler de şimdi karma karışık bir ıztırab içindeler
Doğrusu hak kendilerine geldiği zaman yalanladılar da şimdi karmakarışık bir ıztırap içindeler.
Nay, but they have denied the truth when it came unto them, therefor they are now in troubled case.
50/6
أَفَلَمْ يَنْظُرُوا إِلَى السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَزَيَّنَّاهَا وَمَا لَهَا مِنْ فُرُوجٍ
Artık üstlerindeki Semâya bir baksalar a, biz onu nasıl bina etmişiz ve ziynetlemişiz hiç bir gediği yok
Artık üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve süslemişiz, onun hiç bir çatlağı yoktur.
Have they not then observed the sky above them, how We have constructed it and beautified it, and how there are no rifts therein?
وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ وَأَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ بَهِيجٍ
Arza da: bir imtidad vermişiz ve ağır baskılar oturtmuşuz ve her çeşidden çiftler bitirmişiz ki temaşasına doyulmaz
Yeri de nasıl uzatmış, üzerine sabit dağlar oturtmuşuz. Orada görünüşü güzel her çeşit bitkiden çiftler yetiştirdik.
And the earth have We spread out, and have flung firm hills therein, and have caused of every lovely kind to grow thereon,
تَبْصِرَةً وَذِكْرَىٰ لِكُلِّ عَبْدٍ مُنِيبٍ
Gözler gönüller açar, yaradanın kudretini ıhtar eder, dersler verir birer nişanei basîret ve nümunei ıbret olmak üzere, hakka yüz tutan her kul için
Bunlar, Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ona ibret vermek içindir.
A vision and a reminder for every penitent slave.
وَنَزَّلْنَا مِنَ السَّمَاءِ مَاءً مُبَارَكًا فَأَنْبَتْنَا بِهِ جَنَّاتٍ وَحَبَّ الْحَصِيدِ
Bir de Semadan mübarek bir su indirip de onunla bağlar bağçeler bitirmekteyiz ve biçilecek taneler
Bir de gökten bereketli bir su indirip de onunla bağlar, bahçeler ve biçilecek taneler bitirmekteyiz.
And We send down from the sky blessed water whereby We give growth unto gardens and the grain of crops,
وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَضِيدٌ
Ve Semaya ser çeken hurma ağaçları ki sıvama dizilmiş bir tal'ı vardır
Tomurcukları birbiri üzerine dizilmiş uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik.
And lofty date palms with ranged clusters,
50/11
رِزْقًا لِلْعِبَادِ ۖ وَأَحْيَيْنَا بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا ۚ كَذَٰلِكَ الْخُرُوجُ
Kullara rızk için, ve onunla ölü bir beldeye hayat vermekteyiz, işte o huruc da böyledir
Bunları kullara rızık olması için (yetiştirmekteyiz). O su ile ölü bir toprağa can verdik, işte hayata çıkış da böyledir.
Provision (made) for men; and therewith We quicken a dead land. Even so will be the resurrection of the dead.
كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَأَصْحَابُ الرَّسِّ وَثَمُودُ
Tekzib etti onlardan evvel Nuhun kavmı ve ashabı ress ve Semûd
Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
The folk of Noah denied (the truth) before them, and (so did) the dwellers at Ar Kass and (the tribe of) Thamud,
50/13
وَعَادٌ وَفِرْعَوْنُ وَإِخْوَانُ لُوطٍ
Ve Âd ve Firavn ve ıhvanı Lût ve ashabı
Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).
And (the tribe of) Aad, and Pharaoh, and the brethren of Lot,
وَأَصْحَابُ الْأَيْكَةِ وَقَوْمُ تُبَّعٍ ۚ كُلٌّ كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ وَعِيدِ
Eyke ve tübbe'in kavmı, her biri gönderilen Peygamberleri tekzib etti de hakk oldu veîd
Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.
And the dwellers in the wood, and the folk of Tubba: every one denied their messengers, therefor My threat took effect.
أَفَعَيِينَا بِالْخَلْقِ الْأَوَّلِ ۚ بَلْ هُمْ فِي لَبْسٍ مِنْ خَلْقٍ جَدِيدٍ
Ya artık birinci yaradış ile yoruluverdik mi? Doğrusu onlar, yeni bir yaradılıştan iltibastalar
Biz ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Doğrusu, onlar yeni bir yaratılıştan şüphe içindedirler.
Were We then worn out by the first creation? Yet they are in doubt about a new creation.

Kaf Suresi/16-29[]

Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
الْوَرِيدِ وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ
Hem şanıma kasem ederim ki hakıkat insanı biz yarattık ve biliriz: nefsi onu ne ile vesveselendirir ve biz ona «habli verîd» den daha yakınızdır
Andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız.
We verily created a man and We know what his soul whispereth to him, and We are nearer to him than his jugular vein.
50/17
إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
İki zabıt memuru zabıt tutarlarken: biri sağdan oturmuş biri soldan
Onun sağında ve solunda oturmuş iki melek zabıt tutarken,
When the two Receivers receive (him), seated on the right hand and on the left,
50/18
مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
Her ne söz atarsa mutlak yanında hâzır bir gözcü vardır
İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında (onu) gözetleyen, dediklerini zapteden bir melek hazır bulunmasın.
He uttereth no word but there is with him an observer ready.
50/19
وَجَاءَتْ سَكْرَةُ الْمَوْتِ بِالْحَقِّ ۖ ذَٰلِكَ مَا كُنْتَ مِنْهُ تَحِيدُ
Ve ölüm sekeratı hakk ile geldikte: işte diye: o senin kaçıp durduğun
Ölüm sarhoşluğu gerçekten geldiğinde, "Ey insan! İşte bu senin öteden beri kaçtığın şeydir." denir.
And the agony of death cometh in truth. (And it is said unto him): This is that which thou wast wont to shun.
50/20
وَنُفِخَ فِي الصُّورِ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْوَعِيدِ
Ve Sur üfürüldükte: ki işte o veîd günüdür
Sur'a üfürülür, işte bu, tehdid(in gerçekleşme) günüdür.
And the trumpet is blown. This is the threatened Day.
50/21
وَجَاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَائِقٌ وَشَهِيدٌ
Ve her nefis gelmiştir: beraberinde bir sevk me'muru ve bir şâhid vardır
Her can, kendisiyle beraber bir sevk memuru ve bir şahid bulunduğu halde gelir.
And every soul cometh, along with it a driver and a witness
22. لَقَدْ كُنْتَ فِي غَفْلَةٍ مِنْ هَٰذَا فَكَشَفْنَا عَنْكَ غِطَاءَكَ فَبَصَرُكَ الْيَوْمَ حَدِيدٌ
Celâlim hakkı için (denir) sen bundan bir gaflette idin: şimdi senden perdeni açtık, artık bu gün gözün keskindir,
Allah ona) "Andolsun sen bundan gaflet içinde idin. Şimdi senden gaflet perdesini kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir." der.
(And unto the evil doer it is said): Thou wast in heedlessness of this. Now We have removed from thee thy covering, and piercing is thy sight this day.
50/23
وَقَالَ قَرِينُهُ هَٰذَا مَا لَدَيَّ عَتِيدٌ
Ve karîni demiştir: işte bu yanımdaki hâzır
Beraberindeki melek "işte yanımdaki hazır" der.
And (unto the evil doer) his comrade saith: This is that which I have ready (as testimony).
50/24
أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ
Buyurulur:) atın atın Cehenneme her nankör anud,
(Allah iki meleğe buyurur ki:) "Haydi ikiniz, atın cehenneme her inatçı nankörü!
(And it is said): Do ye twain hurl to hell each rebel ingrate,
50/25
مَنَّاعٍ لِلْخَيْرِ مُعْتَدٍ مُرِيبٍ
hayra engel, haşarı işkilci kâfiri
İyiliklere (sürekli) engel olan, saldırgan, şüpheciyi.
Hinderer of good, transgressor, doubter,
الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
Ki Allahın yanında başka ilâh tutmuştur, haydin ikiniz bir atın onu o şiddetli azâb içine
O ki Allah'ın yanında başka ilâh edinmiştir. Haydi ikiniz birlikte onu şiddetli azaba atın."
Who setteth up another god along with Allah. Do ye twain hurl him to the dreadful doom.
49/27
قَالَ قَرِينُهُ رَبَّنَا مَا أَطْغَيْتُهُ وَلَٰكِنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ
Arkadaşı der: ya rabbenâ onu ben azdırmadım velâkin kendisi uzak bir dalâl içinde idi
Yanındaki arkadaşı (şeytan) der ki: "Rabbimiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi".
His comrade saith: Our Lord! I did not cause him to rebel, but be was (himself) far gone in error.
50/28
قَالَ لَا تَخْتَصِمُوا لَدَيَّ وَقَدْ قَدَّمْتُ إِلَيْكُمْ بِالْوَعِيدِ
Buyurur ki: huzurumda çekişmeyin, ben size önceden veîd göndermiş iken
Allah buyurur ki: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarıcı göndermiştim."
He saith: Contend not in My presence, when I had already proffered unto you the warning.
مَا يُبَدَّلُ الْقَوْلُ لَدَيَّ وَمَا أَنَا بِظَلَّامٍ لِلْعَبِيدِ
Benim ındimde söz değiştirilmez ve ben kullara zulümkâr değilim
Benim huzurumda söz değiştirilmez. Ve ben kullara asla zulmedici değilim.
The sentence that cometh from Me cannot be changed, and I am in no wise a tyrant unto the slaves.
SUMEYYE_EDDEB_M.KAMIL_KURAN

SUMEYYE EDDEB M.KAMIL KURAN

ATV'de sahurda Sümeyye Eddeb M Kamil in kuran öğretmesi 31 . ayetten başlıyor. [1] --- "Ve Üzlifetil cennetü lil müttakîn" "Yaklaştırılmıştır cennet muttakilere" ile başlıyor


"Haza ma tuadûn" okumasında ses titremesiyle "İşte vaadedildiğiniz şey" in önemi tiyatral olarak anlatılıyor.
Veledeyna yanı "nezdimizde" mealindeki kelimesinin tekrarı ve "mezid" yani ziyadesi daha ziyadesi anlamı vurgulanmaktadır.

Kaf Suresi/30-45[]

Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
50/30
يَوْمَ نَقُولُ لِجَهَنَّمَ هَلِ امْتَلَأْتِ وَتَقُولُ هَلْ مِنْ مَزِيدٍ
O gün ki Cehenneme doldunmu? diyeceğiz, o, daha ziyade varmı? diyecek
Biz O gün cehenneme: "Doldun mu?" diyeceğiz. O da: "Daha fazla var mı?" diyecektir.
On the day when We say unto hell: Art thou filled? and it saith: Can there be more to come?
50/31
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ غَيْرَ بَعِيدٍ
Cennet de müttekılere uzak olmıyarak yaklaştırılmış bulunacak
Cennet de kötülükten sakınanlara yaklaştırılır. Zaten uzak değildir.
And the Garden is brought nigh for those who kept from evil, no longer distant.
50/32
هَٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِكُلِّ أَوَّابٍ حَفِيظٍ
İşte bu, diye: o sizin va'd olunduğunuz: her bir tevbekâr, vazifesine riayetkâr olan
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
And it is said): That is that which ye were promised. (It is) for every penitent and heedful one,
50/33
مَنْ خَشِيَ الرَّحْمَٰنَ بِالْغَيْبِ وَجَاءَ بِقَلْبٍ مُنِيبٍ
Gaybde rahmana haşyet duyan ve inâbeli bir kalb ile gelen kimselere
Onlara denir ki: "İşte size vaad edilen bu cennet, Allah'a yönelen, O'nun emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan ve O'na yönelen bir kalple gelenlere mahsustur.
Who feareth the Beneficent in secret and cometh with a contrite heart.
50/34
ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ۖ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ
Girin ona bir selâm ile, bu işte o hulûd günü
"Şimdi selam ve selametle oraya girin. İşte sonsuzluk günü budur."
Enter it in peace. This is the day of immortality.
50/35
لَهُمْ مَا يَشَاءُونَ فِيهَا وَلَدَيْنَا مَزِيدٌ
Orada onlara ne dilerlerse var, bizim nezdimizde ise ziyade var
Orada onlara ne isterlerse vardır. Katımızda daha fazlası da vardır.
There they have all that they desire, and there is more with Us.
وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا فَنَقَّبُوا فِي الْبِلَادِ هَلْ مِنْ مَحِيصٍ
Hem önlerinde nice karn helâk ettik, onlar tutumca onlardan daha çetin idiler, beldelerde delik aradılar: varmı bir kaçamak?
Ey Muhammed! Biz onlardan önce kendilerinden daha kuvvetli olan ve beldeleri delik deşik eden nice nesilleri helak ettik, hiç kurtuluş var mı?
And how many a generation We destroyed before them, who were mightier than these in prowess so that they overran the lands! Had they any place of refuge (when the judgment came)?
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Şübhesiz ki bu söylenende kalbi olan yâhud şuhud halinde kulak tutan kimse için uyandıracak bir ıhtar vardır
Şüphesiz ki bunda kalbi olan ve hazır bulunup kulak veren kimse için elbette bir öğüt vardır.
Lo! therein verily is a reminder for him who hath a heart, or giveth ear with full intelligence..
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
Şanım hakkiçin biz o Gökleri ve Yeri ve aralarındakileri altı günde halk ettik, bize bir yorgunluk da dokunmadı
Andolsun ki biz gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattık, Bize hiçbir yorgunluk da dokunmadı.
And verily We created the heavens and the earth, and all that is between them, in six days, and naught of weariness touched Us.
50/39
فَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
O halde onların lâflarına karşı sabret de rabbına hamd ile tesbih eyle güneş doğmadan evvel ve batmadan evvel
Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güneşin doğuşundan önce (sabah namazını) ve batışından önce de (öğle ve ikindi namazalarını kılarak) Rabbini Hamd ile tesbih et.
Therefor (O Muhammad) bear with what they say: and hymn the praise of thy Lord before the rising and before the setting of the sun;
50/40
وَمِنَ اللَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَأَدْبَارَ السُّجُودِ
Geceden de tesbih et ona hem de secde arkalarında
Geceleyin (akşam ve yatsı namazlarını kılarak), namazlardan sonra da (vitir ve nafile kılarak) O'nu tesbih et.
And in the night time hymn His praise: And after the (prescribed) prostrations.
49/41
وَاسْتَمِعْ يَوْمَ يُنَادِ الْمُنَادِ مِنْ مَكَانٍ قَرِيبٍ
Ve dinle o münadînin bağıracağı günü yakın bir yerden
Bir münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.
And listen on the day when the crier crieth from a near place,
50/42
يَوْمَ يَسْمَعُونَ الصَّيْحَةَ بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُرُوجِ
Hakka çağıran o sayhayı işidecekleri gün, işte o, huruc günüdür
O gün insanlar, o çağrıyı gerçek olarak duyarlar. İşte bugün, kabirlerden çıkış günüdür.
The day when they will hear the (Awful) Cry in truth That is the day of coming forth (from the graves).
50/43
إِنَّا نَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَإِلَيْنَا الْمَصِيرُ
Şübhesiz ki biz biziz hem diriltiriz, hem öldürürüz ve dönüş bizedir
Gerçekten biz hem yaşatırız, hem öldürürüz. Sonunda dönüş yalnız bizedir.
Lo! We it is Who quicken and give death, and unto Us is the journeying.
يَوْمَ تَشَقَّقُ الْأَرْضُ عَنْهُمْ سِرَاعًا ۚ ذَٰلِكَ حَشْرٌ عَلَيْنَا يَسِيرٌ
O gün ki Arz onlardan ayrılır sür'atle koşarlar, o, bir haşirdir ki ancak bize kolaydır
O gün yer yarılır, insanlar kabirlerinden çabucak çıkarlar. İşte bu, sadece bize göre kolay bir toplanmadır.
On the day when the earth splitteth asunder from them, hastening forth (they come). That is a gathering easy for Us (to make).
نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَا يَقُولُونَ ۖ وَمَا أَنْتَ عَلَيْهِمْ بِجَبَّارٍ ۖ فَذَكِّرْ بِالْقُرْآنِ مَنْ يَخَافُ وَعِيدِ
Biz pek a'lâ biliyoruz ki ne diyorlar, maamafih sen onlara karşı bir cebbar değilsin, şimdi sen benim veîdlerimden korkacaklara bu Kur'an ile öğüd ver
Biz onların söylediklerini daha iyi biliriz. Sen onlara karşı zor kullanacak değilsin. O halde sen, benim tehdidimden korkanlara bu Kur'ân ile öğüt ver.
We are best aware of what they say, and thou (O Muhammad) art in no wise a compeller over them. But warn by the Qur’an him who feareth My threat.
Bakınız

D .


Kaf
Kaf Suresi
Kaf Suresi/1-15
Kaf Suresi/16-28
Kaf Suresi/16-29
Kaf Suresi/30-45

Dosya:50-Kaf.pdf
Kaf Suresi/Elmalı Orijinal
Kaf Suresi/Azerice
Kaf Suresi/Albanian
50/37 إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَن كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ [2] 22.dk mustafa ismail

Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement