Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
NEML suresi Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali Kur'an 19 cüz0001-3035129424 20210617 210137 0000

Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali Kur'an [1]

Bakınız

Şablon:Nemlbakınız d


Neml
NEML
Nemil
27
Neml/88
Neml Suresi/Elmalı Orijinal
Neml Suresi/1-14
Neml Suresi/15-31
Neml Suresi/32-44
Neml Suresi/45-58
Neml Suresi/59-66
Neml Suresi/67-82
Neml Suresi/83-93

27. Neml Suresi
Neml suresi
Nemil suresi
Süleyman suresi
Neml suresi/VP
Neml suresi/WP
Nem suresi/Wikishia
Neml Suresi/59-66
HDKD/Neml
Neml/HDKD/Güncel Türkçesi
HDKD/Neml/Meal
HDKD/Tefsir Neml suresi/HDKD
Dosya:27-Neml.pdf
Hasan Basri Çantay KHMK sesli meali[2]
Neml Suresi/VİDEO
Neml Suresi/AUDİOMP3 [3]
Neml Suresi/HAT
Neml/Tefsiri https://soundcloud.com/hsn065/hsn126-mahmut-toptas-hoca-neml
Neml/Meal
Neml/HDKD
Neml/HDKD/Güncel Türkçesi
Neml/HDKD/Orijinal HTML
Neml/HDKD/PDF

Sakın bir dideyi (gözü) ağlatma
Handan (mutlu, gülen) olmak istersen
Dokunma hatır-ı mur'a(karıncaya)
Süleyman olmak istersen
Yozgatlı Fenni
Şablon:Neml

Sakın bir dideyi (gözü) ağlatma

Handan (mutlu, gülen) olmak istersen

Dokunma hatırmur'a(karıncaya) Süleyman olmak istersen

Yozgatlı Fenni

a. 1. hay. b. Zar kanatlılardan, toplu olarak yaşayan, yuvaları toprağın altında olan ve birçok türü bulunan böceklerin genel adı (Formica). 2. Madenlerde, döküm sırasında arada hava kalmasından veya pastan ileri gelen ufak boşluk.


Güncel Türkçe Sözlük[]

Sığırların tırnaklarında görülen bir hayvan hastalığı.


Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü[]

karınca İng. ant[]

Karıncalar familyasından, duyargaları dirsekli, çeneleri güçlü, boyları birkaç milimetre olan ve oldukça kalabalık bir toplum düzeni içerisinde yaşayan zarkanatlı böceklerin genel adı. (Solucan arakonakçısı türleri vardır.)


BSTS / Asalakbilim Terimleri Sözlüğü 1970[]

Osm. nemel (tarım, zooloji)


BSTS / Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu 1963[]

Karınca Bitlis ili, Sarıkonak bucağına bağlı bir yerleşim birimi.


Karınca Şanlıurfa ili, Demirci bucağına bağlı bir yerleşim birimi.

KARINCALAR[]

Yeryüzünde en kalabalık nüfusa sahip olan canlılar, karıncalardır. Her yeni doğan 40 insana karşılık, 700 milyon karınca dünyaya gelir. Ve bu canlılar hakkında öğrenebileceğimiz çok fazla bilgi vardır.

Böcek türlerinin en "sosyal"lerinden biri olan karıncalar, son derece iyi "örgütlenmiş" bir düzen içinde, "koloniler" denen topluluklar halinde yaşarlar. Örgütlenmeleri öyle gelişmiş bir düzen içindedir ki, bu açıdan insanlarınkine benzer bir uygarlığa sahip oldukları bile söylenebilir.

Karıncalar besinlerini üretip depolarken, yavrularını gözetir, kolonilerini korur ve savaşırlar. Hatta "terzilik" yapıp, "tarım"la uğraşan, "hayvan yetiştiren" koloniler bile vardır. Aralarında çok güçlü bir iletişim ağı bulunan bu hayvanlar, toplumsal örgütlenme ve uzmanlaşma açısından bakıldığında, hiçbir canlı ile kıyaslanamayacak üstünlüktedirler.

Günümüzde toplumsal örgütlenmeleri sağlamak, sosyo-ekonomik sorunlara kalıcı çözümler bulabilmek için kurulan "düşünce grupları"nda (think-tankler), üstün zeka ve eğitim düzeyine sahip araştırmacılar geceli gündüzlü çalışmalar yapmaktadırlar. İdeologlar asırlardır sosyal modeller üretmektedirler. Bunca yoğun çabaya rağmen dünya geneline baktığımızda, henüz ideal bir sosyo-ekonomik toplum düzenine ulaşılabilmiş değildir. İnsan toplulukları içinde daima rekabete ve kişisel çıkarlara dayalı bir düzen anlayışı olduğundan, kurulan düzenlerin kusursuz olması hiçbir zaman mümkün olamamaktadır. Oysa karıncalar kendileri açısından en ideal olan sosyal sistemi milyonlarca sene öncesinden günümüze kadar hiçbir aksaklığa meydan vermeden sürdüre gelmişlerdir.

Peki bu milimetrik canlılar nasıl oluyor da böyle bir düzeni sağlayabiliyorlar? Bu mutlaka cevap aranması gereken bir sorudur.

Bu soruya cevap vermeye çalışan evrimciler, karıncaların 80 milyon yıl önce arkaik bir yabanarısı türü olan "Tiphiidae"den türediklerini, 65-40 milyon yıl önce aniden "kendi iradeleriyle" sosyalleşmeye başladıklarını ve böceklerin evriminin en üst basamağını oluşturduklarını iddia ederler. Ancak bu sosyalleşmenin sebeplerini ve oluşumunu herhangi bir şekilde açıklamazlar. Çünkü evrimin temel mekanizması, hayatlarının devamı için canlıların birbirleriyle kıyasıya mücadele etmelerini gerektirmektedir. Buna göre her tür ve o türün içindeki her birey yalnızca kendisini ve kendi yavrularını düşünür. (Yavrularını düşünmeye neden ve nasıl başladığı sorusu da Evrim için ayrı bir çıkmazdır, ama şimdilik bu noktayı atlıyoruz.) Bu tür bir "evrim kanunu"nun nasıl olup merkezinde fedakarlığın yer aldığı bir sosyal sistemi oluşturabileceği sorusu elbette cevapsızdır.

Yanıtlanması gereken sorular bu kadarla sınırlı değildir. Bir milyon tanesinin sinir hücrelerinin toplamı ancak 20 gram olan bu canlılar, "aniden" gruplar halinde sosyalleşme kararı almış olabilirler mi? Veya böyle bir karara vardıktan sonra toplanıp bu gruplaşmanın kurallarını belirleyebilirler mi? Belirlediklerini kabul etsek bile, hepsi bu yeni sisteme itirazsız itaat eder mi? Bütün bu imkansızları gerçekleştirdikten sonra mı milyonlarca üyeli koloniler kurup ileri bir sosyal düzen sağlayabilmişlerdir?

Peki bu mücadele içinde bir "kast sistemi" nasıl ortaya çıkmıştır? Öncelikle şu sorunun cevaplanması gerekir: Kraliçe ve işçi farkı nasıl ortaya çıkmıştır? Evrimciler bu noktada, işçilerin arasından bir grubun çalışmayı bıraktıklarını ve uzun bir zaman dilimi içinde genetik farklılıklar yaşayarak işçi karıncalardan farklı bir fizyolojiye sahip olduklarını öne süreceklerdir. Ancak bu dönüşüm süreci içinde sözkonusu "kraliçe adayları"nın nasıl beslendiği sorusu karşımıza çıkmaktadır. Çünkü kraliçe karıncalar yiyecek aramazlar, işçilerin getirdikleri besinlerle beslenirler. Eğer bazı işçiler kendilerini "kraliçe" olarak görmeye başlamış olsalar bile, bu hiyerarşi nasıl ve neden diğer işçiler tarafından kabul edilmiştir? Dahası, neden bu kraliçeyi beslemeye razı olmuşlardır? Evrim'e göre içinde bulundukları "yaşam mücadelesi", yalnızca kendilerini düşünmelerini öngörmektedir çünkü.

Tüm böcekler hayatlarının büyük kısmını yiyecek aramakla geçirirler. Yiyecek bulurlar, yerler, yeniden acıkır, yeniden ararlar. Bir de tehlikelerden kaçarlar. Evrim'i kabul ettiğimizde, karıncaların da bir zamanlar böyle "bireysel" yaşadıklarını fakat milyonlarca yıl önce bir gün sosyalleşmeye karar verdiklerini kabul etmemiz gerekir. Aralarında ortak bir iletişim yokken -çünkü iletişim Evrim'e göre sosyalleşmenin bir sonucudur- bu sosyal düzeni "kurmaya" nasıl "karar verdikleri" sorusunun ise hiçbir cevabı yoktur. Dahası, bu sosyalleşme için gerekli olan genetik farklılaşmayı nasıl elde ettikleri sorusunun da hiçbir bilimsel izahı yoktur.

Tüm bunlar bizi tek bir noktaya götürmektedir: Karıncaların milyonlarca yıl önce günlerden bir gün "sosyalleşmeye" başladıklarını iddia etmek, aklın ve mantığın tüm temel kurallarını çiğnemek demektir. Konunun tek açıklaması ise şudur: Detaylarını ileriki bölümlerde göreceğimiz sosyal düzen karıncalarla birlikte yaratılmıştır ve yeryüzündeki ilk karınca kolonisinden bugüne dek bu sistem değişmemiştir.

Kuran'da, karıncalarınkine benzer bir sosyal düzene sahip olan arılardan söz ederken, bu sosyal düzenin onlara "ilham" edildiği şöyle haber verilir:

Rabbin bal arısına vahyetti:

Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. (Nahl, Suresi 68-69)

Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.

Ayet, bal arılarının tüm işlerinin onlara Allah tarafından yapılan bir "ilham"la yürüdüğünü bildirmektedir. Buna göre bu hayvanların kurdukları tüm "evler", yani kovanlar-ve dolayısıyla bu kovanlardaki tüm sosyal düzen-bal yapmak için sürdürdükleri tüm işlemler, Allah'ın onlara verdiği bir ilhamla gerçekleşmektedir.

Karıncaları incelediğimizde onlardaki durumun da bundan farksız olduğunu görürüz. Onlara da Allah tarafından belirli bir sosyal düzen ilham edilmiştir ve buna harfiyyen uymaktadırlar. Her karınca türünün kendisine verilmiş olan görevi eksiksiz yerine getirmesinin ve tam bir teslimiyetle daha fazlasına uzanmamasının nedeni budur.

Nitekim doğanın kanunu da budur. Doğada evrimin iddia ettiği gibi başıboş ve tesadüfi bir "yaşam mücadelesi" yoktur, hiçbir zaman da olmamıştır. Aksine, tüm canlılar kendilerine belirlenen "rızkı" yerler ve Allah tarafından kendilerine verilen görevleri ifa ederler. Çünkü

"O'nun (Allah'ın) alnından yakalayıp denetlemediği hiç bir canlı yoktur" (Hud Suresi, 56) ve "O (Allah) rızık verendir". (Zariyat Suresi, 58)

Sosyal Hayat[]

Karıncaların koloniler halinde yaşadıklarından ve aralarında mükemmel bir işbölümünün hakim olduğundan bahsetmiştik. Sistemlerini daha yakından incelediğimizde, oldukça orjinal bir toplum yapısına sahip olduklarını da göreceğiz. Ayrıca bir çok yönden insanlardan daha fazla fedakar oldukları da dikkatimizi çekecektir. En ilgi çekici yönlerinden biri ise-insanlarla karşılaştırmak gerekirse-bizim toplumlarımızda görülen zengin-yoksul ayrımı, iktidar mücadelesi gibi kavramları bilmemeleridir.

Karıncalar üzerine uzun yıllar araştırma yapmış pek çok bilim adamı, onların ileri sosyal davranışları konusuna henüz bir açıklık getirememiştir. Washington Carnegie Enstitüsü Başkanı Dr. Caryl P. Haskins'in bu konudaki samimi itirafı şöyledir:

60 yıllık araştırma ve çalışmadan sonra hala karıncaların detaylı sosyal davranışlarına hayret ediyorum. Koku ve vücut lisanına dayalı karmaşık fakat kendilerinin kolayca anlayabileceği bir sistem oluşturmuşlar. Karıncalar bizim hayvan davranışlarını incelememiz için iyi bir model oluşturuyor.

Karıncaların bazı kolonileri, nüfus ve yaşama alanı açısından o kadar geniştir ki; bu denli büyük bir alanda kusursuz bir düzen oluşturabilmeleri açıklanabilecek gibi değildir. Bu açıdan Dr. Haskins'e hak vermemek olanaksızdır.

Bu geniş kolonilere bir örnek olarak Afrika'nın İshikari sahilinde yaşayan, Formica Yesensis adındaki karınca türünü verebiliriz. Bu karınca kolonisi 2,7 km2 alanda, birbirine bağlı 45 bin adet yuvada yaşar. Yaklaşık 1.080.000 kraliçe ve 306.000.000 işçiye sahip olan koloniyi, araştırmacılar, "Süper Koloni" olarak isimlendirmektedirler. Koloni içinde tüm üretim araçlarının ve yiyeceklerin düzenli bir biçimde takas edildiği ortaya çıkarılmıştır.

Çok geniş bir alana yayılarak yaşamalarına rağmen, ebatları da düşünüldüğünde, karıncaların hiçbir karışıklık çıkarmadan düzeni korumalarını açıklamak oldukça zordur. Düşünün ki, bugün düşük nüfuslu ve uygar bir ülkede bile asayişi sağlamak, toplum düzenini devam ettirebilmek için çeşitli kuvvet birimlerine başvurulmaktadır. Bu birimlerin başlarında da mutlaka kendilerini yönlendiren, yöneten bir idari kadro bulunmaktadır. Bütün bu yoğun çabalara rağmen gerekli düzenin eksiksiz olarak sağlanamadığı da gözlemlenebilmektedir.


Son derece küçük olan karıncalar, bu küçüklüklerinin yanı sıra kusursuz bir sosyal düzen içinde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Karınca topluluklarında ise ne polis, ne jandarma, ne de bekçiye gerek duyulmamaktadır. İlk bakışta kolonilerin hakimleri olarak düşünülen kraliçelerin de tek görevlerinin soyu devam ettirmek olduğunu düşünürsek; bir liderleri, yöneticileri de bulunmamaktadır. Dolayısıyla aralarında emir-komuta zincirine dayalı bir hiyerarşi yoktur. Peki o halde bu düzeni bir sistem üzerine oturtan ve devamlılığını sağlayan kimdir?

Kitabın ilerleyen bölümlerinde bu ve benzeri soruların cevaplarını birlikte bulacağız.

Kast sistemi[]

İstisnasız her karınca topluluğu kast sistemine kesin olarak bağlılık gösterir. Bu kast sistemi, bir koloni içinde üç ana bölümden meydana gelir.

Birinci kastın üyeleri üremeyi sağlayan kraliçeler ve erkeklerdir. Bir kolonide birden çok kraliçe olabilir. Kraliçe, üreme ve böylece koloniyi oluşturan bireylerin sayısını arttırma görevini üstlenmiştir. Diğer karıncalardan vücutça daha iridir. Erkeklerin görevi ise, yalnızca kraliçeyi döllemektir. Nitekim bunların tamamına yakın bölümü çiftleşme uçuşundan sonra ölür.

İkinci kastın üyeleri askerlerdir. Bunlar, koloninin korunması, yeni yaşam alanları bulunması ve avlanma gibi görevleri üstlenirler.

Üçüncü kast ise, işçi karıncalardan oluşur. İşçilerin hepsi kısır birer dişidir. Ana karıncaya ve yavrularına bakar, onları temizler ve beslerler. Bunun dışında koloninin tüm diğer işleri de işçilerin sorumluluğundadır. İşçiler yuvaları için yeni koridorlar, galeriler inşa eder, yiyecek arar ve yuvayı sürekli temizlerler.

İşçi ve asker karıncalar da kendi aralarında küçük bölümlere ayrılırlar. Bunlar köleler, hırsızlar, yetiştiriciler, inşaatçılar, toplayıcılar gibi isimlerde adlandırılırlar. Her grubun farklı bir görevi vardır. Bir grup tamamen düşmanlarla savaşmaya ya da avlanmaya yönelirken, diğer bir grup yuva inşa eder, bir diğeri de bakım işleriyle uğraşır.

Bütün bunların sonucunda ortaya çıkan şudur: Karınca topluluklarında her birey kendi üzerine düşeni eksiksiz olarak yapmaktadır. Hiçbiri bulunduğu mevkiyi, yaptığı işin niteliğini problem edinmeden sadece kendisine verilen görevi yerine getirmektedir. Önemli olan koloninin devamlılığıdır.

Bu sistemin nasıl oluştuğunu düşündüğümüzde ise kaçınılmaz olarak Yaratılış gerçeğine varırız.

Nedenini açıklayalım: Ortada kusursuz bir düzen olduğunda, mantıksal olarak, bu düzenin mutlaka planlayıcı bir akıl tarafından kurulmuş olması gerektiği sonucuna varırız. Örneğin bir orduda disiplinli bir düzen vardır; bu düzenin orduyu yöneten subaylar tarafından kurulduğu ise açıktır. Ordudaki her bireyin tesadüfen bir araya gelerek kendi kendilerini organize ettiklerini, rütbelere ayırdıklarını ve bu rütbelere uygun davrandıklarını varsaymak ise kuşkusuz saçma bir düşünce olur. Dahası, ordudaki mevcut düzenin kusursuz bir biçimde devam edebilmesi için de, düzeni kurmuş olan subayların bu düzeni denetlemeye devam etmeleri gerekir. Aksi halde, sadece erlere bırakılan bir ordu, ne denli disipline edilmiş olursa olsun, kısa sürede disiplinsiz bir güruha dönüşür.


Aynı koloni içindeki farklı kastlara mensup karıncalar, fiziksel olarak da çok farklı görünümlerde olurlar. Her biri yapacağı ise uygun bir fiziksel yapıya sahiptir.

Karıncalarda da aynen ordu disiplinine benzer bir disiplin vardır. Kritik olan nokta ise, ortada hiçbir "subay"ın, yani hiçbir düzenleyici yöneticinin olmayışıdır. Karınca topluluğu içindeki farklı kast sistemleri görevlerini kusursuz bir biçimde yürütürler, ama bunları düzenleyen gözle görünür bir "merkezi irade" yoktur.

Dolayısıyla tek açıklama söz konusu merkezi iradenin "gözle görülmeyen" bir güç olduğudur. Kuran'ın

"Rabbin bal arısına vahyetti..." (Nahl Suresi, 68)

ifadesiyle kastettiği ilham, işte bu gözle görülmeyen iradedir.

Bu irade, o denli müthiş bir planlama gerçekleştirmiştir ki, inceledikçe insanları hayran bırakmaktadır. Bu hayranlık ve şaşkınlık zaman zaman çeşitli şekillerde, araştırmacılar tarafından da ifade edilmiştir. Böylesine mükemmel sistemin tesadüfler sonucu meydana geldiğini iddia etmekten çekinmeyen evrimciler de, bu sistemin merkezinde yer alan özverili tavırları açıklamakta aciz kalmaktadırlar. Bilim ve Teknik dergisinde konuyla ilgili olarak yayınlanan bir makalede yazılanlar, bu acizliği bir kez daha gözler önüne sermektedir:

Sorun, canlıların niye birbirlerine yardım ettikleridir. Darwin'in teorisine göre; her canlı kendi varlığını sürdürmek ve üreyebilmek için bir savaş vermektedir. Başkalarına yardım etmek, o canlının sağ kalma olasılığını bağıl olarak azaltacağına göre, uzun vadede evrimde bu davranışın elenmesi gerekirdi. Oysa canlıların özverili olabilecekleri gözlenmiştir.

Özveri olgusunu açıklamanın klasik bir şekli, bunun grubun veya türün çıkarına olduğu özverili bireylerden oluşan toplulukların bencil bireylerden oluşan topluluklara kıyasla evrimde daha başarılı olacağıdır. Ancak bu teoride belirtilmeyen nokta, özverili toplulukların bu özelliklerini nasıl koruyacaklarıdır. Öyle bir toplulukta belirecek tek bir bencil bireyin, kendisini feda etmeyeceği için bir sonraki kuşaklara bencillik özelliklerini daha yüksek oranlarda aktarabilmesi gerekir. Bir diğer belirsiz nokta da, eğer evrim topluluk düzeyinde oluyorsa, bu topluluğun boyutlarının ne olacağıdır. Aile mi, sürü mü, tür mü, yoksa sınıf mı? Aynı anda birden fazla seviyede evrim olsa bile çıkarlar çelişince sonuç ne olacaktır?

Görüldüğü gibi, canlılardaki fedakarlık duygusunu ve bu duygu sayesinde gelişen sosyal sistemleri evrim teorisi ile, yani canlıların tesadüfen meydana geldiklerini varsayarak açıklamak kesinlikle mümkün değildir.

Karinca Duası

Bereket Duası


Karınca Duası diye bir Dua var mi?[]

Genellikle bir kısım ticarethanelerde, dükkanlarda çerçeve içerisinde muhafaza edilen, adına "karınca duası" veya "bereket duası" denilen, okuyanın veya ticarethanesinde bulunduranın hayırlı ve bereketli kazançlar elde edeceğine inanılan, kim tarafından yazıldığı bilinmeyen, dinî bir temele de dayanmayan levhalar yer alır.

Karınca duası veyahutta bereket duası (ikisi de aynı şey) halk arasında okunan meşhur olmuş dualardan birisi. Kaynaklara baktığımızda Peygamber Efendimiz'den böyle bir duanın gelmedigini görüyoruz.

Ancak duanın metnine baktığımızda duada geçen ifadeler ayet ve hadis kaynaklıdır. Bu sebeple bu duanın okunmasında ya da taşınmasında herhangi bir sakıncanın olmadığını söyleyebiliriz.

Günümüze kadar gelen çok çesit dualar vardir. Hatta bu duaları Gümüshanevi Hazretleri Mecmuatu'l-Ahzab isimli kitabinda bir araya getirmiş. Buradaki dualara baktığımızda tamamına yakını aynıyla Efendimiz'den gelmediği görülmektedir. Ancak Efendimiz'den sonra gelen mana büyükleri ayet ve hadislerdeki dua ifadelerini birleştirmişler ve bu şekilde ortaya yeni dua metinleri çıkmıştır.

Buradan hareketle karınca duasının kimden geldigini tesbit etmek mümkün olmamakla birlikte, bir dua olarak okunmasında ya da taşınmasında mahzur yok denebilir.

Bu ve buna benzer dualarda dikkat etmemiz gereken en önemli konu ise, içlerinde geçen ayet ve hadisleri okuyarak ve anlamlarınıı öğrenerek onların manalarına uygun yaşamaya çalışmaktır.

İçinde ayet ve hadis bulunan kitapçık ve diğer yazılarla tuvalete girmeye gelince:

Önce tedbirine bakalım.

Şüphesiz ki, böyle ayet ve çeşitli duaları ihtiva eden kitapçıkları kirli yerlere götürmemek, tuvalete sokmamak en güzelidir. Mümkün olsa da buralara girerken münasip bir yere konsa, çıkarken de alınıp yine cebe indirilse. Ama bu, en güzeli olmasına rağmen her zaman mümkün değildir.

Öyle ise bu gibi, gerek okumak, gerekse korunmak için cepte gezdirilen kitapçığı ‘üzerine alma, gezdirme’ demek de uygun olmasa gerekir.

Bu sebeple değerli fıkıh kitabı Mülteka’nın şerhi Dâmâd’dan bir nakil yaparak çıkış yolu tesbit ve tercih edeceğiz. Şöyle denmektedir bu kayıtta:

“Cebinde Kur’an ayetlerinden, yahut da Allah’ın isimlerinden yazılar bulunan kimsenin, bunlarla tuvalete girmesinde beis yoktur. Bunlar bir şeye sarılı olursa yine beis yoktur. Sarılı olmak hürmete daha yakındır. Bununla beraber, mümkün olduğu kadarıyla tedbir alıp dışarıda temiz bir yere bırakmak daha güzeldir.”

Bu konuda verilen bir misalde, yüzük üzerindeki ayet ve mübarek kelimelerden de söz edilmekte, ayet yazılı yüzükle tuvalete girilmemesi gerektiği ifade edilirken, yüzüğün ayet yazılı kısmı avuç içine alınıp da muhafaza edildiği takdirde girilebileceğine de işaret edilmektedir.

Demek ki bu gibi kitapların ya da yazıların bir beze, yahut da münasip bir kağıda ve benzeri özel sargılara sarılıp da cepte bulunması halinde mahzur olmayacağı noktası kuvvet kazanmaktadır.

Tuvalete giremeyeceğinden korkarak bunları terk etmektense, cebine koyup hürmetli şekilde muhafaza ederek taşımayı tercih etmekte isabet olsa gerektir.

KARINCA DUASI[]

KARINCA DUASI Allâhumme yâ rabbi ve cebrâîle ve mikâîle ve isrâfîle ve azrâîle ve ibrâhîme ve ismâile ve ishâka ve yakûbe ve munzilel berekâti vet tevrâti vez zebûri vel incîli vel furkâni ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm * lâ ilâhe illallâhul melikul hakkul mubîn * muhammedun resûlullâhi sâdikul va’dil emîn * yâ rabbi yâ rabbi yâ hayyu yâ kayyûmu yâ zel celâli vel ikrâm *es’eluke yâ rabbel arşil azîm * en yerzukanî rızkan helâlen tayyiben bi rahmetike yâ erhamer râhimîn. Debernûş, Şâzenûş, Kefeştatiyûş, Kitmîr, Yemlîhâ, Mekselînâ, Mislînâ, Mernûş. Bu dua, bereket için dükkânın 4 duvarına asılır.


Çağatayca[]

[1] Mor, morca
[2] karınçka.

[]

[]

Şablon:TabloResmi
Durum Tekil Çoğul
Yalın karınca karıncalar
Belirtme (-i) karıncayı karıncaları
Yönelme (-e) karıncaya karıncalara
Bulunma (-de) karıncada karıncalarda
Çıkma (-den) karıncadan karıncalardan
Tamlayan karıncanın karıncaların

Ico libri Anlamlar

[1] [[böcek#Şablon:Hayvan bilimi|böcek]] Zar kanatlılardan, birçok türü bulunan böceklerin genel adı.
[2] Madenlerde, döküm sırasında arada hava kalmasından veya pastan ileri gelen ufak boşluk

Şablon:Bilimsel Adı

[1] Formica

Nuvola apps bookcase Köken

[1] (Eski Türkçe) karınçak, kumursga, kumruska

Blue & gray people Sözcük Birliktelikleri

[1] atlı karınca

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

[1] karıncayı bile incitmemek.

Crystal Clear app Community Help Atasözleri

Düşmanın karınca ise de hor bakma
Kadı ekmeğini karınca yemez
Karınca kanatlanınca serçe oldum sanır

Crystal Clear app internet Çeviriler

  • Şablon:De: Ameise (de) d.
  • Şablon:Bg: мравка (bg) d. (mrávka))

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

  • Şablon:Nl: mier (nl) d.
  • (İngilizce): [[ant#(İngilizce)|ant]] (en)

|}

|}

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


  • Azerice: [[qarışqa#Azerice|qarışqa]] (az)
  • Türkmence: [[garynja#Türkmence|garynja]] (tk)
  • Türkmence: [[garynca#Türkmence|garynca]] (tk)
  • Kırım Tatarca: [[qımırsqa#Kırım Tatarca|qımırsqa]] (crh)
  • Eski Türkçe: kumursga (tr)
  • Eski Türkçe: kumruska (tr)
  • Eski Türkçe: karınçak (tr)
  • Eski Türkçe: karınça (tr)
  • Eski Türkçe: çumalı (tr)
  • {{{1}}}: [[qırmısqa#{{{1}}}|qırmısqa]] (tt)
  • Azerice: qarışqa
  • Uygurca: qümülə

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

  • Şablon:Tekin, Talat-IRKBİTİG-2004
  • Şablon:Atalay, Besim-EZFLT-1945
  • Şablon:Erdi, Seçkin-DLT-2005

Şablon:Ayrıca Şablon:Kaynak-Vikitür

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

Advertisement