Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Mü'min Suresi/61-68- Mü'min Suresi/Elmalı/61-68 Mü'min Suresi/69-78
Disambig Bakınız: Mü'min Suresi, Mü'min Suresi/MEAL, Mü'min Suresi/VİDEO, Mü'min Suresi/TEFSİR, Mü'min Suresi/TEZHİB, Mü'min Suresi/HAT, Mü'min Suresi/FAZİLETİ, Mü'min Suresi/HİKMETLERİ, Mü'min Suresi/, Mü'min Suresi/KERAMETLERİ, Mü'min Suresi/AUDİO, Mü'min Suresi/HADİSLER, Mü'min Suresi/NAKİLLER, Mü'min Suresi/EL YAZMALARI
Mü'min Suresi/79-85- Mü'min Suresi/Elmalı/79-85
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ
Bakmaz mısın şimdi o Allahın âyetlerinde mücadeleye kalkanlara nereden döndürülüyorlar?
Bakmaz mısın şimdi Allah'ın âyetleri hakkında mücadeleye kalkanlara! (Haktan) nasıl döndürülüyorlar?
Hast thou not seen those who wrangle concerning the revelations of Allah, how they are turned away?
40/70
الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler artık ileride bilecekler
Kitaba ve Resullerimizi gönderdiğimiz şeylere yalan diyenler, artık ilerde bilecekler.
Those who deny the Scripture and that wherewith we send Our messengers. But they will come to know,
40/71
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ
O vakıt ki tomruklar boyunlarında ve zincirler sürüklenecekler
O zaman boyunlarında halkalar ve zincirler olduğu halde sürükleneceklerdir.
When carcans are about their necks and chains. They are dragged
40/72
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ
Hamîmde, sonra ateşte kaynatılacaklar
Kaynar suda, sonra da ateşte kaynatılacaklardır.
Through boiling waters; then they are thrust into the Fire.
40/73
ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ
Sonra denecek onlara: nerede o şirk koştuklarınız?
Sonra da onlara: "Nerede o ortak koştuklarınız?" denilecek.
Then it is said unto them: Where are (all) that ye used to make partners (in the Sovereignty)
40/74
مِنْ دُونِ اللَّه قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ
Allahın berisinden? Diyecekler ki onlar bizden gaib oldular daha doğrusu biz bundan evvel bir şey'e ıbâdet eder değilmişiz, işte Allah kâfirleri böyle şaşkın eder
O Allah'tan başkaları (nerede denilecek). Onlar da diyecekler ki: "Hepsi bizden uzaklaşıp gittiler. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye ibadet etmiyormuşuz." İşte Allah, o kâfirleri böyle şaşırtır.
Beside Allah? They say: They have failed us: but we used not to pray to anything before. Thus doth Allah send astray the disbelievers (in His guidance).
40/75
ذَٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَ
Bu şundan: çünkü yer yüzünde haksızlıkla seviniyordunuz ve çünkü güveniyordunuz
Bunun sebebi şudur: Çünkü siz yeryüzünde haksız yere seviniyor ve güveniyordunuz.
(And it is said unto them): This is because ye exulted in the earth without right, and because ye were petulant.
ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
Girin Cehennemin kapılarına içlerinde muhalled kalmak üzere, bak ne çirkin mevkıi okibirlenenlerin
İçlerinde ebedî olarak kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Bak ne kötü o kibirlenenlerin yeri?
Enter ye the gates of hell, to dwell therein. Evil is the habitation of the scornful.
40/77
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
Onun için sabret: Allahın va'di haktır: muhakkak olacaktır. Artık onlara ettiğimiz vaîdin ba'zısını sana göstersek de yâhud seni kendimize alsak da onlar mutlak döndürülüp bize getirilecekler
Ey [-[Muhammed]]! Sen sabret, şüphesiz Allah'ın vaadi haktır, mutlaka gerçekleşecektir. Onlara yaptığımız tehdidin bir kısmını sana göstersek de veya seni vefat ettirsek de onlar mutlaka döndürülüp bize getirileceklerdir.
Then have patience (O Muhammad). Lo! the promise of Allah is true. And whether we let thee see a part of that which We promise them, or (whether) We cause thee to die, still unto us they will be brought back.
[[ وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ]]
Celâlim hakkı için biz senin önünden nice Resuller göndermişiz, onlardan kimini sana ayıtmışız, kimini de ayıtmamışızdır, hiç bir Resul için Allahın izni olmaksızın bir âyet (bir mu'cize) getirmek olamaz, Allahın emri gelince de hak yerine getirilir ve işte husrana burada düştü mubtıller
Andolsun ki biz senin önünden nice peygamberler göndermişizdir. Onlardan kimini sana anlatmışız, kimini de anlatmamışızdır. Hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmaksızın bir mucize getiremez. Allah'ın emri gelince de hak yerine getirilir. Batıl bir dava peşinde koşanlar, işte bu noktada hüsrana uğrarlar.
Verily We sent messengers before thee, among them those of whom We have told thee, and some of whom We have not told thee; and it was not given to any messenger that he should bring a portent cave by Allah's leave, but when Allah's commandment cometh (the cause) is judged aright, and the followers of vanity will then be lost.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET




|

Advertisement