Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Mü'minun Suresi/33-50-Mü'minun Suresi/Elmalı/33-50 Mü’minun Suresi/51-77 Mü’minun Suresi/78-92-Mü’minun Suresi/Elmalı/78-92
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا ۖ إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ
Ey Resuller! Halâl ve hoş şeylerden yiyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim
Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin; güzel amel ve hareketlerde bulunun. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim.
O ye messengers! Eat of the good thing, and do right. Lo! I am Aware of what ye do.
23/52
وَإِنَّ هَٰذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاتَّقُونِ
Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbınız da ben, artık hep bana korunun
"Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının." (denildi).
And lo! this your religion is one religion and I am your Lord, so keep your duty unto Me.
23/53
فَتَقَطَّعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ زُبُرًا ۖ كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
Derken kumandalarını aralarında kitab kitab parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor
Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.
But they (mankind) have broken their religion among them into sects, each sect rejoicing in its tenets.
23/54
فَذَرْهُمْ فِي غَمْرَتِهِمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar
Sen şimdi onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
So leave them in their error till a time.
23/55
أَيَحْسَبُونَ أَنَّمَا نُمِدُّهُمْ بِهِ مِنْ مَالٍ وَبَنِينَ
Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki
Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile,
Think they that in the wealth and sons wherewith We provide them
نُسَارِعُ لَهُمْ فِي الْخَيْرَاتِ ۚ بَلْ لَا يَشْعُرُونَ
Onların hakıkaten hayırlarına müsareat ediyoruz Hayır, şuurları yok
Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
We hasten unto them with good things? Nay, but they perceive not.
23/57
إِنَّ الَّذِينَ هُمْ مِنْ خَشْيَةِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ
Her halde rablarının haşyetinden titreyenler
Rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,
Lo! those who go in awe for fear of their Lord,
23/58
وَالَّذِينَ هُمْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
Ve rablarının âyetlerine iyman edenler
Rablerinin âyetlerine inananlar,
And those who believe in the revelations of their Lord,
وَالَّذِينَ هُمْ بِرَبِّهِمْ لَا يُشْرِكُونَ
Ve rablarına hiç şirk koşmıyanlar
Rablerine ortak tanımayanlar,
And those who ascribe not partners unto their Lord,
وَالَّذِينَ يُؤْتُونَ مَا آتَوْا وَقُلُوبُهُمْ وَجِلَةٌ أَنَّهُمْ إِلَىٰ رَبِّهِمْ رَاجِعُونَ
Ve rablarının huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler
Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;
And those who give that which they give with hearts afraid because they are about to return unto their Lord,
23/61
أُولَٰئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ
İşte bunlar hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler
İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.
These race for the good things, and they shall win them in the race.
23/62
وَلَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَلَدَيْنَا كِتَابٌ يَنْطِقُ بِالْحَقِّ ۚ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Maamafih biz kimseye vüs'unden başka teklif etmeyiz, ve nezdimizde bir kitab vardır hakkı söyler, onlar da zulm edilmezler
Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
And We task not any soul beyond its scope, and with Us is a Record which speaketh the truth, and they will not be wronged.
23/63
بَلْ قُلُوبُهُمْ فِي غَمْرَةٍ مِنْ هَٰذَا وَلَهُمْ أَعْمَالٌ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ هُمْ لَهَا عَامِلُونَ
Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar
Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.
Nay, but their hearts are in ignorance of this (Qur’an), and they have other works, besides, which they are doing;
23/64
حَتَّىٰ إِذَا أَخَذْنَا مُتْرَفِيهِمْ بِالْعَذَابِ إِذَا هُمْ يَجْأَرُونَ
Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır
Nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.
Till when We grasp their luxurious ones with the punishment, behold! they supplicate.
لَا تَجْأَرُوا الْيَوْمَ ۖ إِنَّكُمْ مِنَّا لَا تُنْصَرُونَ
Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız
Boşuna feryad etmeyin bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz.
Supplicate not this day! Assuredly ye will not be helped by Us.
قَدْ كَانَتْ آيَاتِي تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَكُنْتُمْ عَلَىٰ أَعْقَابِكُمْ تَنْكِصُونَ
Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz
Çünkü âyetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz arkanızı dönerdiniz.
My revelations were recited unto you, but ye used to turn back on your heels,
23/67
مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ
Ona kafa tutarak, müsamere yaparak hezeyanlar ediyordunuz
Kafa tutardınız ve geceleyin hezeyanlar savururdunuz.
In scorn thereof. Nightly did ye rave together.
أَفَلَمْ يَدَّبَّرُوا الْقَوْلَ أَمْ جَاءَهُمْ مَا لَمْ يَأْتِ آبَاءَهُمُ الْأَوَّلِينَ
Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?
Onlar bu sözü (Kur'ân'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
Have they not pondered the Word, or hath that come unto them which came not unto their fathers of old?
23/69
أَمْ لَمْ يَعْرِفُوا رَسُولَهُمْ فَهُمْ لَهُ مُنْكِرُونَ
Yoksa Peygamberlerini tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?
Yoksa peygamberlerini tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?
Or know they not their messenger, and so reject him?
23/70
أَمْ يَقُولُونَ بِهِ جِنَّةٌ ۚ بَلْ جَاءَهُمْ بِالْحَقِّ وَأَكْثَرُهُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
Yoksa onda bir Cinnet var, mı diyorlar? Hayır, o onlara hakk ile geldi fakat ekserisi hakkı hoşlanmıyorlar
Yoksa onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Aksine o, kendilerine hakkı getirmiştir. Halbuki onlar haktan hoşlanmamaktadırlar.
Or say they: There is a madness in him? Nay, but he bringeth them the Truth; and most of them are haters of the Truth.
[[ وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ أَهْوَاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ ۚ بَلْ أَتَيْنَاهُمْ بِذِكْرِهِمْ فَهُمْ عَنْ ذِكْرِهِمْ مُعْرِضُونَ ]]
Eğer hak onların keyflerine tâbi' olsa idi Semavât ve Arz ve bunlardaki kimseler kat'ıyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ı'raz ediyorlar
Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirirler.
And if the Truth had followed their desires, verily the heavens and the earth and whosoever is therein had been corrupted. Nay, We have brought them their Reminder, but from their Reminder they now turn away.
أَمْ تَسْأَلُهُمْ خَرْجًا فَخَرَاجُ رَبِّكَ خَيْرٌ ۖ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقِينَ
Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbının harâcı daha hayırlıdır, hem o, rezzakların en hayırlısıdır
(Resulüm!) Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
Or dost thou ask of them (O Muhammad) any tribute? But! the bounty of thy Lord is better, for He is best of all who make provision.
23/73
وَإِنَّكَ لَتَدْعُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Doğrusu sen onları dosdoğru bir caddeye çağırıyorsun
Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
And lo! thou summonest them indeed unto a right path.
وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ
Fakat Âhırete inanmıyanlar caddeden sapmaktadırlar
Fakat ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar.
And lo! those who believe not in the Hereafter are indeed astray from the path.
وَلَوْ رَحِمْنَاهُمْ وَكَشَفْنَا مَا بِهِمْ مِنْ ضُرٍّ لَلَجُّوا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Eğer biz onlara acıyıb da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler
Eğer onlara acıyıp da için de bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.
Though We had mercy on them and relieved them of the harm afflicting them, they still would wander blindly on in their contumacy.
وَلَقَدْ أَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar
Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru' ve niyazda da bulunmadılar.
Already have We grasped them with punishment, but they humble not themselves unto their Lord, nor do they pray,
حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye'se düşüvereceklerdir
Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!
Until, when We open for them the gate of extreme punishment, behold! they are aghast thereat.
Disambig Bakınız: Mü’minun suresi, Mü’minun suresi/MEALMü’minun suresi/VİDEO, Mü’minun suresi/TEFSİR, Mü’minun suresi/TEZHİB, Mü’minun suresi/HAT, Mü’minun suresi/FAZİLETİ, Mü’minun suresi/HİKMETLERİ, Mü’minun suresi/, Mü’minun suresi/KERAMETLERİ, Mü’minun suresi/AUDİO, Mü’minun suresi/HADİSLER, Mü’minun suresi/NAKİLLER, Mü’minun suresi/EL YAZMALARI, Mü’minun suresi/VP
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement