Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
  • Arapça karakterlerin görüldüğü pdf formatı için : tıklayınız

Dosya:58-Mucadele.pdf

Ebubekir_Şatıri_-_Mücadele_Suresi

Ebubekir Şatıri - Mücadele Suresi

Ebubekir Şatıri - Mücadele Suresi

Bakınız

Şablon:Mücadelebakınız - d


Mücadele
58/1 - 58/2 - 58/3 - 58/4 - 58/5 - 58/6 - 58/7 - 58/8 - 58/9 - 58/10 - 58/11 - 58/12 - 58/13 - 58/14 - 58/15 - 58/16 - 58/17 - 58/18 - 58/19 - 58/20 - 58/21 - 58/22
Mücadele EO
Mücadele EO/10-20
Mücadele Süresi/VİDEO
Mücadele Suresi

Mücadele Suresi/1-6
Mücadele Suresi/7-13
Mücadele Suresi/14-22

Mücadele suresi tefsirleri
Mücadele Suresi/Elmalı Orijinal HDKD Mücadele Suresi/Elmalı Orijinal HTML - PDF Elmalı Orijinal Tefsiri - Mücadele EO - Mücadele EO/10-20
DDKK
Mücadele Suresi/Albanian
Mücadele Suresi/Azerice - Mücadele Suresi/Bulgarca - Mücadele Suresi/BulgarianMücadele Suresi/Fransızca
Şablon:Mücadele


Görüntülü_ve_mealli_mücadele_suresi_mehmet_emin_ay

Görüntülü ve mealli mücadele suresi mehmet emin ay

görüntülü ve mealli mücadele suresi mehmet emin ay

Ahmet_el_Acemi_MUCADELE_SURESI

Ahmet el Acemi MUCADELE SURESI

Ahmet el Acemi MUCADELE SURESI

Sh:»4772[]

MÜCÂDELE SURESİ


Mücadele suresi , dal üstün de esire de okunabilir, ikincisi daha ma'ruftur. Bunakad semia Suresi dahi denilir. Hazreti Übey radıyallahü anhın mushafında surei Zıhar denilmiş olduğunu da Alusi zikreder.. Bu Sûrei celîle Medenîdir. Atadan: Aşri evvel Medenî bakısi Mekkî diye de bir rivayet vardır. Kazıy Beyzavi bunun aksini, ya'ni aşri evvel Mekkî bakısi Medenî denildiğini kaydetmiştir.

  • Âyetleri - Mekkî ve medenî ta'dadında yirmi bir, sairlerinde yirmi ikidir. Ihtilaf «fil ezellin» dedir.
  • Kelimeleri - Dört yüz doksan üçtür.
  • Harfleri - Bin dokuz yüz doksan ikidir.
  • Fasılası -ra, mim, dal, zel, ze-harfleridir.

«Dal'ın» kesriyle elmücadile , ismi fail müfred müennes olup «elleti tücadiluke fî zevciha ....(Kocası hakkında seninle tartışan...) » buyurulduğu üzere mücadele eden kadın demektir. «Dal'ın» fethiyle mücadele ise bunun masdarıdır. Maamafih gerek bu kadının mücadelesine ve gerekse Surenin diğer âyetlerinde kâfirler ve münafıklarla olan mücadele mazmunlarına dahi muntabık olur.

Mücadele  esasen çekişmek , ya'ni iki tarafın kendi da'vasını isbat için tekrar tekrar suâl ve cevab ile karşılaşması, şiddetle münakaşa ve muhaseme etmesi demektir.

Hadîd suresinden sonra mücadele Suresinin başlaması ne kadar mânalı olduğunu da beyana hacet yoktur.

Sh:»4773[]

Hadid suresi vallahü zülfadlilazimi ...(Allah büyük lutuf sahibidir ) diye hıtam bulmuştu. Bu Surede evvel emirde Allah tealânın bir kadın hakkında tecelli eden fadlının beyaniyle başlıyacak, sonra da Allah ve Resulü ile yarışa kalkışan kâfirlere ve münafıklara hadlerini bildirecek ve nihayet mü'minlere va'di rıdvan ile hıtam bulacaktır. Bu suretle işbu mücadele Suresinin evvel emirde kadın ve aile hukukunun tanzımine dair ahkâm ile başlaması hem dinden maksud olan adâletin icrası için ilk evvel en zaıyfların şikâyetlerini dinleyip insaf ve rahmet dairesinde haklarının mümkin olduğu kadar ihkakı lüzumuna hem de düşmanlarla çarpışmazdan evvel dahilî umurun tanzîmi vücubuna bir tenbih gibidir. Şöyleki:

Sh:»4774[]

Meali Şerifi

Evet işitti Allah işitti o kadının dediğini ki kocası hakkında sana mücadele ediyor ve Allaha şikâyet eyliyordu, Allah da muhaverenizi dinliyordu, çünkü Allah işidir görür 1

İçinizden zıhar ile kadınlarından ayrılmağa kalkışan kimseler bilmelidirler ki: O kadınlar onların anaları değildir, anaları ancak onları doğurmuş olanlardır. Bununla beraber onlar her halde çirkin ve asılsız bir lâkırdı söylüyorlardır. Maamafih Allahın afvı, mağfireti çok olduğunda da şübhe yoktur .2

Ve öyle kadınlarından zıhar ile ayrılmağa kalkıp da sonra dediklerini geri alacak olanlar onun için ikisi temass etmezden evvel bir kul âzad etmek lâzımdır, bunu duydunuz'a işte siz bununla öğütlenirsiniz, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır 3

Ona gücü yetmiyen de ikisi temass etmezden evvel sırasiyle iki ay oruc tutsun, ona da güç yetiremiyen altmış yoksul doyursun, bunlar Allah ve Resulüne iyman edesiniz diyedir ve bunlar Allahın çizdiği hududdur, kâfirler için ise elîm bir azâb vardır 4

Muhakkak ki Allah ve Resulüne had yarışına kalkanlar çarpıldılar, tıpkı onlardan evvelkilerin çarpıldıkları

Sh:»4775[]

gibi, halbu ki açık açık âyetler de indirmiştik, kâfirlere hem de hakaretli bir azâb var 5 O gün ki Allah onları hep ba's edecekte bütün yaptıklarını kendilerine haber verecek, Allah onu bir bir saymış onlarsa onu unutmuşlardır, Allah her şeye şahiddir 6


1.Kad semiallahü ...(Allah işitti.)'<<kad >> tahkık ve tevkı' ya'ni vukua intizar ma'nalarına geldiğinden meal şu olur: evet Allah işitti, hakikaten beklendiği gibi işitti, dinleyip iycabını icra etti. Kavlelleti tücadiluke fi zevciha ve teşteki ilallahi - O kadının sözü ki zevci hakkında sana mücadele ediyor ve Allaha şikâyet eyliyordu - gam ve kederini döküyor, çaresini istiyordu. Rivayetlerin hasılına göre bu âyetlerin inmesine sebeb olan bu kadın Ensardan Evs ibni Samit in zevcesi Havle binti Sa'lebe idi. Vak'a şöyle olmuştu: Zevci bulunan Evs ibni Samit - ki Ubade ibni Samitin biraderi idi - ıhtiyarlamış , titizlenmişdi bir gün kadın kendisinden bir şey istemiş, oda öfkelenib << enti aleyyen kezahri ümmi - sen bana anamın sırtı gibisin» deyivermişti ki buna zıhar ta'bir olunur. Cahiliyye örfü nde bir adam karısına bu sözü söylediği zaman o kadın ona haram olurdu. Bir daha alamazdı. Bu hadise islâmda ilk vaki' olan bir zıhar olmuştu, derken çok geçmeden söylediğine pişman olup kadını kendine çağırmış, kadın imtina' etmiş «canım elinde olan rabbime kasem ederimki sen o lakırdıyı söyledikten sonra Allah ve Resulü hukmünü verinciye kadar sen benim yanıma gelemezsin, git Resulullaha danış» demişti. Zevc «Ben utanırım Resulullaha bunu soramam» cevabında bulunmakla kadın «ben gider sorarım» deyip Resulullahın hanei saadetinde huzuruna vardı. «Ya Resulallah: Evs beni tezevvüc ettiğinde ben genc idim, mergub idim, vaktâki yaşım ilerledi, bir çok evlâdları oldu,

Sh:»4776[]

şimdi beni anası gibi kıldı, kimsesiz bırakıverdi, eğer bana bir ruhsat bulur da beni yine onunla geçindirirsen beyan buyur ya Resulâllah» diye arzıhal etti. Resulullah «Ben şimdiye kadar bu babda bir şey ile emrolunmadım, re'yim haram olmuşsun» buyurdu. Kadın «vallahi talâk zikretmedi» dedi. Resulullâh «Haram olmuşsun» buyurdu. «Kurbanın olayım nazar buyur ya Nebiyyallah» dedi, bu yolda Resulullaha kirâren mirâren mücadele etti, sonra da Allaha arzı şikâyet ederek «Allahım yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan ayrılmamın acısından sana şikâyet ederim, küçük çocuklarım var, onları ona bıraksam zayi' olacaklar, kendime alsam aç kalacaklar» diye ağılyor, başını göğe kaldırıyor «Allahım sana şikâyet ederim, Allahım Peygamberinin lisanına bir vahiy indir» diyordu. Oradan ayrılmamıştı, nihayet hakkında Kur'an nâzil oldu, vahyin şiddeti açıldıktan sonra Resulullah Sallâllahü aleyhi vesellem «Ya Havle müjde» buyurdu, arkasından: kad semiallahu kavlelleti tücadiluke fi zevciha...ila...velilkafirine azabün elim. ayetini okudu. Bunun üzerine kadının zevcini çağırttı «O yaptığın yemin ile muradın ne idi?» buyurdu, onun keffareti var mı? Dedi, Aleyhissalâtü vesselâm «Bir rakabe âzad etmeğe gücün yeter mi?» diye sordu, «Lâ vallah ya Resulâllah ona gücüm yetmez, malımın hepsi gider, rakabe bahalıdır benimse malım azdır» dedi, «Ona gücün yetmezse iki ay sırasiyle oruc tutabilir misin?» buyurdu, «Lâ vallah ben günde üç kerre yemezsem gözümün feri kaçar» dedi, «O halde altmış miskin doyurabilir misin?» buyurdu «Lâ vallah meğer ki bana iane buyurasınız» dedi, Resulullah da «Ben sana onbeş sâ' ile yardım ederim ve bereketine duâ eylerim» buyurdu, bu suretle aralarını düzeltti. Hazreti Aişe radıyallahü anhten rivayet olunur ki şöyle dermiş: « tebarakellezi vesia semuhulesvate külleha» Ne büyüktür o işitmesi seslerin hepsini ihata buyuran Allah tebareke ve tealâ, ki kadın, Peygamber Sallallahü aleyhi vesellem Hazretlerine halini

Sh:»4777[]

arzederken öyle yavaş fısıltı ile söylüyordu ki yanlarında ben söylediklerinin ba'zısını işitiyordum, ba'zısını işitmiyordum. Resulullaha zevcinden şikâyet ediyor, ya Resulâllah gençliğimi yedi, karmın ona saçıldı «nesertu lehu batni» ya'ni ona evlâdlar doğurdum, nihayet sinnim ilerleyip çocuktan kesildiğim zaman bana zıhar yaptı, Allahım sana şikâyet ediyorum diyordu. Yerinden ayrılmadan nihayet Cibril Aleyhisselâm şu âyetlerle nâzil oldu: «kad semiallahu kavlelleti tücadiluke fi zevciha ve teşteki ilallahi » ve yine rivayet olunur ki Hazreti Ömer radıyallahü anh bu kadın yanına geldiği zaman ona ikram ederdi ve Allah tealâ onu dinledi derdi. İbni ebî Hâtim ve Esma ve sıfatta Beyhekî rivayet etmişlerdir: Hazreti Ömer radıyallahü anh nâs ile beraber giderken bu kadın onun durmasını istedi, Hazreti Ömer de durdu ve ona yaklaştı ve elini onun omuzuna koyup onu ı'tina ile dinledi, o da hacetini bitirdi, çekildi gitti, birisi ya emîrelmü'minîn! Şu koca karının karşısında Kureyşin ricalini beklettin dedi, yuf sana kim o biliyor musun? Buyurdu, hayır dedi, bu o kadındır ki Allah tealâ yedi semanın fevkınden onun şikâyetini dinledi, bu Havle binti Sa'lebedir, vallah geceye kadar gitmese idi o hacetini bitirmeden ben ayrılmazdım buyurdu. Buharînin tarihinde rivayetine göre müşarünileyha kadın Hazreti Ömere dur ya Ömer! Dedi, o da durdu, kadın ona iri söz söyledi. Birisi ya Emîrelmü'minîn ben bugün gibisini görmedim dedi, Hazreti Ömer radıyallahü anh de şöyle dedi: Nasıl dinlemem ki onu Allah tealâ dinledi de hakkında «kad semiallahu » âyetlerini indirdi, dedi.Ayetlerin sebebi nüzulüne dair olan bu rivayetlerden şu da anlaşılıyor ki orf-ü âdet neshedilmedikçe mu'teber olur. Zıhar hakkında henüz bir huküm nâzil olmamış bulunduğu için Resulullah urf-ü teamül mucebince kadına haram olmuşsun buyurmuştur. Bu gibi delîllerden dolayıdır ki âdet muhakkemdir kazıyyesi Fıkıhta bir kaidei külliyye ittihaz olunmuştur. Yukarıda

Sh:»4778[]

da geçtiği üzere zıhar islâmdan evvel Arabların orfünde kat'î bir hürmet ifade ediyordu ve bunun hılline bir çare yoktu. Kur'an zıhar olmak üzere söylenen sözün islâma yakışmaz bir münker ve zûr, ya'ni çirkin bir yalan olduğunu beyan etmiş, evvel emirde ondan ihtiraz olunması lâzım geldiğini ve maamafih söylendiği takdirde de hiç hukümsüz kalmayıp yine hürmet hukmünü ifade edeceğini ve ancak münker olarak söylenen o sözü bir keffaret ile telâfî ederek geri alıp o hurmeti kaldırmak lâzım geleceğini beyan ile mezkûr orfü kısmen ibka ve kısmen nesh ile ta'dil etmiş ve bu suretle çirkin âdetlerin ıslahı lüzumunu göstermiştir. Şöyle ki:

2.ellezine yuzahirune minküm min nisaihim Kadınlarından zıhar yapan kimseler - ya'ni zıhar ta'bir olunan sözle kadınlarından uzaklaşan kimseler - sırt ve arka demek olan «zahr» kelimesinden me'huz olan zıhar veya muzahere: bir kimsenin zevcesine sen bana anamın zahrı ya'ni arkası gibisin demesi veya onun bir uzvunu kendine mahrem olan kadınlardan birinin karın, bel, kasık gibi nazar haram olan bir uzvuna benzetmesidir ki halalı haram kılan çirkin bir sözdür. Evvel emirde bunun söylenmesi caiz olmıyan bir münker, bir cinayet olduğu anlatılmak üzere şöyle buyuruluyor. Cahiliyede o sözü söylemeyi adet etmiş olanlar bilmelidirlerki:ma hünne ümmehatihim o zıhar yapdıkları kadınlar onların anaları değildirler. in ümmehatühüm illellai velednehümonların anaları ancak onları doğurmuş olan valideleridir. - ki ve ümmühatükümülleti erza'neküm':Sizi emziren analarınız(Nisa, 4/23) ayetinde ifade edilenlerle 'ennebiyyu evla bilmü'minine min elfüsehim ve ezvacühu ümmehatühüm.(Peygamber müminlere kendi canlarından üstündür.Eşleri onların analarıdır.(Ahzap,33/6))

Sh:»4779[]

mantukıyle Peygamberin zevceleri dahi analar hukmündedir. ve innehüm(Ve haberleri olsun ki onlar, yani o zıhar sözünü söyleyenler,le yekulüne münkeran minelkavli vezüven herhalde münker, ya'ni gayri meşru', çirkin bir lakırdı ve bir yalan söyliyorlardı - yalandır. Çünkü kadınları anaları değildir. Hem gayre muzır bir yalandır, bir tezvirdir, kadının gönlünü kırar ve hukukunu haleldar eder. Bununla beraber çirkin bir sözdür çünkü anasının veya mahreminin na mahrem bir uzvunu ağzına almaktır. Bunlarla beraber Allahın halâl kıldığını haram kılmak gibi bir küstahlıkla hukukullaha tecavüzdür. O halde ağza alınmaması lâzım gelen bir cinayet, bir günahtır. Fakat söylenince de hukümsüz kalamaz. Ihbârı yalan olmakla beraber iktizasiyle bir hurmet inşâsından hâliy de olamaz. Öyle ki erkeğin ağzından çıkan bu çirkinlik kadının hayız zamanındaki ezaya benzer bir hurmet ifade eder ve innellahe le afüvvün gafürun maamafih şu da muhakkak ki Allah afvı çok bir gafurdur. - Onun için o çirkinliği öyle günahkârlara tevbe ve rucu' ile o süzü geri almak ve bir keffaret ile o çirkinliği örtüp temizleterek afv-u mağfiretine irmek çaresini de teşrı' ve şu suretle ta'lim buyurmuştur: 3) kadınlarından zıhara kalkışıp da sümme yeudüne lima kalüsonra dediklerini telâfı için dönecek olanlar - ya'ni söylediklerini geri alıp evvelki gibi zevcesiyle geçinmek, zevciyyet muamelesi yapmak istiyenler ki

Sh:»4780[]

bunu istemelidirler. Fakat kendilerini kirletmiş olan o çirkinliği telâfi edip temizleyebilmek için mücerred niyyet etmek veya sözü geri almak kâfi gelmeyip ona keffaret olacak güzel bir amel yapmak da lâzımdır. fetahriru rakabetin onun için, yani zıharden dönmek için çare bir rakabe azad etmektir. - Rakabe, esasen boyun kökü demek ise de mecazen zatta ve alelhusus hürrolmıyan zatta şayı'dır. Ya'ni büyük veya küçük, erkek veya dişi bir kul azad edip hurriyyete kavuşturmak keffaret olarak vacibdir. Demekki ındallah o çirkin sözü söylemek kadının haysiyyet ve mevcudiyyetini öldürmek mânasını tazammun etmek ı'tibariyle bir insanı hataen öldürmek cinayeti kadar büyük bir günâhtır. Ancak ona benzer bir keffaretindeki mü'mine kaydine hamlederek bunun da mü'min olmasını şart kılmış ise de Hanefiyye, hadise muhtelif olduğu zaman mutlakın mukayyede hamli caiz olmayıp ıtlakı üzere cereyan etmesi lâzım geleceğini ve binaenaleyh burada mü'min şart olmayıp velev gayri mü'min mutlak bir rakabe azadı kâfi olduğunu beyan etmişlerdir. Kör veya elleri yâhud ayakları kesik yâhud bir taraftan bir eliyle bir ayağı kesik yâhud ellerinin baş parmakları kesik olan kâfi olmadığını da söylemişlerdir. Hem bu köle azad etmeyi min kabli en yetemassen dokunmadan evvel - yapmak lâzımdır. Bu kayid, zıharın hörmet ifade ettiğini de dal bilişare suretiyle anlatmış oluyor. Ya'ni zıhar zevcin zevcesine el sürmesine mâni bir günah olduğu için onu geri almak istiyen zevc temizlenmesi için keffaret olan bu azadı zevcesiyle zevciyyet muamelesi yapmazdan evvel yapmak vacibdir. Ondan evvel temass ederlerse harâmı irtikâb etmiş, günaha girmiş olurlar. Gerçi nikâh bâkıy olduğu için bu bir zina olmazsa da hayız halinde

Sh:»4781[]

yaklaşmak gibi haram ve çirkinlik üstüne çirkinlik olur. zaliküm(bu)- ya'ni böyle temastan evvel bir rakabe azadı ile keffaret hukmünü duydunuz'a işte bu huküm tüazune bihisiz bununla öğütlenirsiniz - va'ız olunur, nasihat alırsınız. Zıhar denilen şeyin Allah ındinde ne büyük bir cinayet olduğunu anlar ıbret alırsınız.vallahu bima ta'melune habirun Hem Allah her ne yarasanız haberdardır. - Gerek zıhar gibi çirkin ve gerek bir kula hürriyyet kazandırmak gibi güzel amellerden gizli açık her ne yaparsanız bilir. Binaenaleyh yaptığımızı gizleriz de haberi olmaz zannetmeyiniz. 4. femen lem yecidher kim de güc yetiremezse - bir kul âzad etmek vücd-ü kudretini haiz olmaz: Gerek malca kendisine kifayet edecek mıkdardan fazla ıktidarı bulunmaz ve gerek hürr olmıyan memlûk bir kul bulunmazsafesıyamu şehrayni mütetabiayni min kabli en yetemessen her ikisi temass etmezden evvel birbiri ardınca iki ay oruc tutsun - onun da keffareti budur. femen lem yestadiBuna da güç yetiremiyen - yine ikisi temass etmezden evvel fa dianu sittine miskinenaltmış miskîn doyursun -sadakai fıtırde olduğu gibi hadîslerde beyan olunduğuna göre her miskîn için akallî buğdaydan yarım sâ', arpadan veya hurmadan olursa bir sâ' takdir olunmuştur. Herbirinin onları da kendisi gibidir. Tafsılâtı için fıkıh kitablarına müracaat oluna. Bu da onun keffaretidir. İşte Cenabı Allah kudretlerin derecesine göre böyle üç derece keffaret ile zıhar münkerinin telâfîsini afv-ü mağfiretiyle teşri' buyurmuştur. zalike bu - beyan

Sh:»4782[]

olunan iycab litüminü billahi verasulihi Allaha ve Resulüne iyman edesiniz diyedir. - Zıhar gibi Cahiliyye âdeti olan münkeratı bıraksanız da Allah ve Resulünün teşri' ve tebliğ buyurduğu güzel ahkâma iyman ve mucebince amel edesiniz diyedir. Çünkü bunda hem aile hayatı noktai nazarından kolaylık hem de ahlâkî bir temizlik ve güzellik vardır. ve tilkeve bunlar - bu beyan olunan hukümler, zıharın münker olması, rücuun meşruıyyeti ve temastan evvel istitaatin derecesine göre üç mertebe keffaretten birinin vücubu huhudüllahiAllahın ta'yin buyurduğu hududdur. - Bunları tecavüz etmek caiz olmaz. Binaenaleyh haddinizi bilin bu hududda durun. Bunun için Fukaha demişlerdir ki kadın zıhar yapan kocasını keffaret ve rücua cebreder. Ve keffaret yapılmayınca kendisini teslim etmez. Hâkim de kadının zararını def' için zevci habs-ü ta'zir ile keffarete cebir eyler. Keffaretimi yaptım derse yalancılıkla meşhur olmadıkca tasdık olunur. velilkafirine azabün elimun Bunları tanımayıp tecavüz eden kâfirlere de elîm bir azâb vardır. yuhaddünellahe verasulehu Bu âyet işbu Mücadele Sûresinin asıl «mâsika leh» ini teşkil eden hedefi demektir. Onun için bu mazmun evvel ve âhirinde tekrar olunacaktır. Ya'ni muhakkak ki Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkanlar - Kazıy Beyzavînin kısaca beyanına göre Allah ve Resulünün hududunu tanımayıp onlara adavet eden veya onların ta'yin buyurduğu hududun gayrı ahkâm vazı' veya ihtiyar etmeğe kalkışan kimseler. Âlûsî tefsirinde bu münasebetle erbabı hall-ü akıd tarafından kanun vazı' ve salâhiyyetinin hududu hakkında ba'zı tafsılâtta bulunmuştur. Müraceat oluna, hasılı Allah ve Resulü

Sh:»4783[]

ile rekabete kalkışan kimseler Kübitü itildiler, yâhud çarpıldılar, yâhud tepelendiler - Ukalâlık taslarken yüzleri üstü kakıldılar Kema kübitellezine min kablihi onlardan evvelkilerin itildikleri, çarpıldıkları gibi Ve kad enzelna ayatin beyyinatin halbuki biz açık açık âyetler de indirmiştik - Peygamberin sıdkına delâlet ediyor, doğru yolu gösteriyor, Allah ve Resulüne karşı gelmenin fenalığını anlatıyordu. Bundan başka Velil kafirine azabün mühinün. Kâfirlere bir de mühîn, hakaretli bir azâb var - Fakat o Dünyada değil, âhırettedir. 6.Yevme yeb'asühümüllahücemian. o gün ki Allah onların hepsini birlikte toplayıp ba'sedecek de Feyünebbiühüm bima amilü yaptıklarını kendilerine haber verecek - şâhidler huzurunda tezlil, tahkır eyliyecek Ahsahüllahü ve nesühü onlar onu unutmuşlarsa da Allah onu bir bir saymış, defterlerine geçirmiştir. Vellahü ala külli şey'in şehidün ve Allah her şeye şâhiddir. - Hiç bir şey onun ılminden kaçmaz.

Sh:»4784[]

Sh:»4785[]

Meali Şerifi

Görmez misin Allah Göklerdekini ve Yerdekini hep bilir, herhangi bir üçün bir fısıltısı oluyor mu mutlak o dörtleyicileri, gerek beşin mutlak o altılayıcıları, gerek daha az gerek daha çok her nerede olsalar mutlak o beraberlerindedir, sonra bütün yaptıklarını Kıyamet günü kendilerine haber verir, haberiniz olsun ki Allah her şeyi tamamiyle bilir 7 Bakmaz mısın şunlara: Gizli konuşmadan nehyedildiler de sonra dönüp nehyolundukları şeyi yapıyorlar, günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşıyorlar, yanına geldiklerinde de seni Allahın sağlıklamadığı bir suretle sağlıklıyorlar, kendi içlerinde de Allah bizi söylediklerimizle ta'zib etse ya! Diyorlar, Cehennem onlara yeter, ona yaslanacaklar, artık o, ne fena âkıbettir 8 Ey o bütün iyman edenler! Sizler fısıldaştığınız vakıt günah, udvan ve Peygambere ısyan fısıldaşmayın iyilik ve takva fısıldaşın ve Allahdan korkun ki ona haşrolunacaksınız 9 O gizli konuşmalar, (o fiskos) sırf Şeytandandır, iyman etmiş olanları kederlendirmek için, halbuki onlara bir şey zarar ettirecek değildir, meğerki Allahın izniyle ola, müminler de onun için hep Allaha dayansınlar 10 Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da

Sh:»4786[]

kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile, ve Allah her ne yaparsanız haberdardır 11 Ey o bütün iyman edenler! Peygambere gizli ma'ruzatta bulunmak istediğiniz zaman fısıltınızdan önce bir sadaka takdim ediniz, bu sizin için hem bir hayır hem daha ziyade bir temizliktir, fakat gücünüz yetmezse şübhe yok ki Allah gafurdur rahîmdir 12 Ya!.. Fısıltınızdan önce sadakalar takdim etmekten korktunuz mu? Mâdemki yapmadınız Allah da size tevbe lûtfetti artık namaza devam edin ve zekâtı verin ve Allah ve Resulüne itaat edin ki Allah habîrdir her ne yaparsanız 13

7.elem tera ennallahe ma fissemavati ve ma filerdı- Allah tealânın her şey'e şâhid olduğuna istişhaddır. elem teraşehudi âyâttan müstenbat ılim mânasınadır. Ya'ni görüp temaşa ettiğiniz Göklerin ve yerin melekûtundan tedbir ve idaresinden onlarda gerek temekkün ve gerek cüz'iyyet suretiyle olsun her ne varsa Allahın hepsini biliyor olduğuna sen kalbinle şehadet etmez misin? Ey muhatab. ma yekünü min necva selasetin illa hüve rabiuhümherhangi bir üçün necvası olmazki mutlak onların dörtleyicileri o olmasın, ya'ni herhalde onların beraberlerinde bulunur, onları dörtler - Necva , Surei, enbiyada geçdiği üzere sir söyleşmek, gizli konuşma, Türkçesi, Kamus müterciminin ifadesi vechile fisildi, daha açıkcası fısıldı demektir. Yüksek tepe mânasına Necveh den yâhud kurtuluş ma'nasına necattan me'huzdur. Sir konuşmak istiyenler, herkesin çıkamıyacağı yüksek yerlere çekilmek yâhud etrafın işitmesinden kurtulmak istemeleri mülâhazasiyle tesmiye edilmiş olduğunu söyliyenler vardır. (Âlûsî). Arabcada üçten ona kadar Rabi' hamsi gibi fail veznindeki sayı isimleri iki vecih

Sh:»4787[]

ile isti'mâl olunur. Birisinde üçüncü, dördüncü, beşinci ilh... Mânasına a'dadı rutbiyye dediğimiz ismi aded olur. Bu surette mensub olduğu adedin biri veya sonuncusu demek olup kendi mertebesinden adede muzaf olur. Meselâ salisüselâse, rabiüerbaa, üçün biri yâhud üçüncü mertebede bulunanı, dördün biri veya dördüncü mertebede bulunanı mânasını ifade eder. Diğerinde ise ismi fail olup müştakk olduğu adedden bir eksiğine muzaf olur. Meselâ salis, üçliyen, rabi', dörtliyen, hamsi, beşliyen, sadis altılıyan ilh... Demek olup salisü isneyn, rabiü selâse, hamisü erbaa, sâdisü hamse diye kullanılır. Burada rabi' üçe muzaf olduğu için ikinci mânadadır. Yâni dörtliyen veya dörtleyici demektir. Sadis de bunun gibidir. vela hamsetin ne de bir beşin - necvası olmazki illa hüve sadisihümmutlak o altılayıcıları olmasın vela edna min zalike ve gerek ondan daha azın - ya'ni zikrolunan üç veya beşten azki iki veya dört, çünkü ikiden aşağı müşavere, müzakere, konuşma olmaz. vela ekseragerekse daha çoğun - ki altı veya daha ziyadenin necvası olmaz ki illa hüve meahümmutlak o beraberlerinde olmasın - ya'ni hepsinin beraberindedir. eynema kanüher nerede olurlarsa olsunlar - beraberlerindedir. Görülüyorki burada evvelâ üçten başlanmış, sonra beşe geçilmiş, ikisinde de tek adedler tasrih edilmiş, sonra da daha az veya daha çoğu icmal olunmuştur. Bunun bir hayli nükteleri vardır. Evvelâ sebebi nüzulüne işarettir. Zira rivayet olunuyorki Rabîa İbni Amr ile biraderi Habîb İbni Amr, bir de Safvan İbni Ümeyye üçü bir gün tenhaca konuşuyorlarmış, birisi Allah bizim söylediklerimizi bilirmi dersin? demiş, biri de ba'zısını bilir ba'zısını bilmez

Sh:»4788[]

demiş, üçüncüsü de ba'zısını bilirse hepsini bilir demiş, bu âyetin nüzulüne sebeb bunlar olmuştur. Saniyen Surenin başında geçen mücadile kadın Peygamberle konuşurken yanlarında Hazreti Aişe de bulunduğu için üç kişi bulunuyorlardı. Salisen gizli konuşmak ekseriyya müşavere için olur. Müşavere iki kişi beyninde de olabilirse de ıhtilaf edildiği taktirde bir tarafın ziyade ile tercih olunabilmesi için müzakerenin üç, beş, yedi, dokuz gibi tek adedle yapılması evlâ olacağına işarettir. Hazreti Ömerin vefatı sırasında şurayı altı kişi yapması aşerei mübeşşereden olan o altı zatın müteayyin olmasından dolayıdır. Netekim Resulullah sallallâhü aleyhi vesellem sizden razı olarak irtihal buyurdu demiştir. Bununla beraber mahdumu Abdullahın hilâfetten hissası olmamak üzere icabında terciha medar olmak üzere beraberlerinde huzurunu şart ederek yine tek adede riayet eylemiştir. Rabian, böyle gizli konuşacak, encümenlerin komitaların ekseriya üç nihayet beş kişiden ibaret olması adetine işarettir. Maamafih daha aşağı, daha yukarı gizli cem'iyetler de olabileceğinden vela edna min zalike vela eksera ile hepsi derc edilmiştir. sümme yünebbiühüm bima amilü yevmelkıyameti sonra bütün bunların yaptıkları amelleri Kıyamet günü kendilerine haber verecek - amelleriyle onları terzil ve ta'zib eyliyecek vallahu bikülli şey'in alimün öyleya Allah her şey'e alîm.

8.elem tera ilellezine nühü aninnecva sümme yeudüne lima nühü anhü - burada rü'yet ila ile sılalanmış olduğu için bakmak ma'nasınadır. Bu âyet de Yehudîlerle Münafıklar hakkında nâzil olmuştur. Surei Bekarede ve iza halev ila şeyadınihimhem de günah ve vebal ve Mü'minlere âdavet ve tecavüz ve Peygambere ısyan

Sh:»4789[]

fısıldaşıyorlar. - Gizli cem'iyyetler yapıyor, gizli gizli konuşuyorlardı. ve iza caüke hayyevke bima lem yühayyike bihilllahü -tehiyye, Allah ömürler versin, sabahınız hayır olsun gibi sağlık, esenlik dirki biz müslimanların tehıyyesi selâmdır. tahiyyetühüm fiha selamün Peygambere verilecek selâm da esselamü aleyke ya resulallahi, esselatü vesselamü aleyke ya resulallahi, esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetulllahi ve berakatühügibi selâmlardır. Allah tealâ da Peygamberini veselamün ala ıbadihillezinesdafa, ve selamün alalmürseline, ya eyyühellezine amenü sallü aleyhi vesellimü teslimengibi salât-ü selâm ile tehıyyelemiştir. Buharî, Müslim ve sairede Hazreti Aişeden rivayet olunduğuna göre Yehudîlerden bir takım kimseler Resulullahın huzuruna geldiler esselamü aleyke ya ebalkasımdediler, Aleyhissalâtü vesselam da aleyküm diye cevab verdi. Hazreti Aişe demiştirki ben: aleykümüssamü ve leanekümüllahü ve ğazibe aleyküm

,bir rivayette de aleykümüssamü vezzamü vella'netü demiştim, Aleyhissalâtü vessellem «ya Aişe Allah tealâ fahiş söyleyeni sevmez» buyurdu, işitmiyormusun essamüdiyorlar dedim, sen de işitmedinmi? ve aleyküm dedim buyurdu. İbni Esîr derki samüda. Meşhur olan hemzesizdir, bununla ölüm murad ediyorlardı. Ba'zı rivayette hemzelidir. Onun ma'nası da dininizden bıkasınız demek oluyordu. Ahmed İbni Hanbel ve Şü'abı iymanda Beyhekî dahi Abdullah ibni Ömer radıyallahü anhümadan şöyle rivayet etmişlerdir: Yehudîler Resulullah sallallâhü aleyhi vesellem Hazretlerine samün aleyke diyorlar ve bununla şetim kasdediyorlardı, sonra nefislerinde levla yüazzibünellahü bima nekulü diyorlardı, onun üzerine bu âyet nâzil oldu: ve iza caüke hayyevke bima lem yühayyike bihillahü (veyekülüne fi enfüsihim)ve nefislerinde, ya'ni kendi kendilerine aralarında veya gönüllerinde diyorlardıki levla yüazzibünellahü bima nekulüAllah söylediğimizle bize azâb etseya!... - Yâni o Allahın Resulü ise ona tehıyye namına söylediğimiz söz sebebiyle Allah bize bir azâb veriverseya!.

Sh:»4790[]

Diye Dünyada azâb istiyorlar hasbühüm cehennemüonlara Cehennem yeter - Dünyada da azâb verilmez değil, lâkin Âhırette Cehennem azâbı her azâbdan bedter, hepsinin yerine yeteryaslevnehaonlar ona yaslanacaklar - içine atılacaklar febi'sel masiru artık o ne fena masîrdir. - O Cehennem ne fena mead, ne kötü akıbettir. Dönüb varılacak yerlerin en fenası, düşülecek inkılâb yerlerinin en kötüsüdür. -

9. ya eyyühellezine amenü iza tenaceytüm.. Mü'minler gizli konuşmalardan, fısıldaşmaktan mutlak surette nehiy edilmiyor. Ancak günah, şuna buna teaddi ve tecavüz ve Peygambere ısyan mahiyyetinde şeyler konuşmaktan nehyediliyor. Ve gizli müzakereler yaptıkları zaman da hayr-ü hasenata ve Allahın azâbından korunmak yollarına dair konuşmakla emrolunuyorlar. Buharî, Müslim, Tirmizî ve Ebû Davud da İbni Mes'ud radıyallahü anhten rivayet olunduğu üzere Resuli Ekrem Sallâllahü Aleyhi Vesellem buyurmuştur ki üç kişi bulunduğunuz vakıt nâsa karışıncıya kadar ikiniz diğerini bırakıp da fısıldaşmayın, çünkü o onu mahzun eder. Ulema demişlerdir ki iki kişi bir diğerinin yanında onun bilmediği bir lügat ile konuşmak da onu mahzun ettiği takdirde bunun gibidir.

Gizli konuşmak hakkındaki bu ta'limattan sonra açık meclislerdeki âdaba müteallık olmak üzere buyuruluyor ki

11.ya eyyühellezine amenü iza kıle leküm tefessehu filmecalisi fefsehu yefsehillahu Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde, oturduğunuz yerlerde genişleyin denildiğinde genişleyiverin - ya'ni açılın, gelene yer verin denildiği zaman yer açın, ortalığı daraltmayın. İbni ebi Hatimin mukatil İbni Hibbandan tahricine göre Âlûsî bu âyetin sebebi nüzulünü

Sh:»4791[]

şöyle nakleylemiştir: Hazreti Peygamber Sallâllahü aleyhi vesellem Muhacirîn ve Ensar içinden Ehli Bedre ikram ederdi. Ehli bedirden bir takım zevat geldi ki Sâbit İbni Kays İbni Şemmas da onlardandı, meclis ise daha evvel gelenler ile dolmuştu, Resulullahın müvacehesinde durdular esselamü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullahi ve berakatühüdediler, Resulullah da ve aleykümüsselamü ve rahmetullahi ve berakatühüdiye selâmlarını karşıladı, sonra meclistekilere selâm verdiler, onlar da selâm ile karşıladılar, bunun üzerine ayakta dikildiler, bir yer açılmasına muntazır oldular, kimse yer açmadı, onların ayakta kalmaları Resulullahı müteessir etti, etrafındakilerden ba'zılarına kalk ya fülân, ya fülân diye bir kaç kişiyi kaldırdı, onların da hoşlarına gitmediği yüzlerinden belli oldu. Münafıklar bunu lâkırdıya vesîle edindiler, yakınına oturanı kaldırıp da sonra geleni oturtması adalet değil dediler, işte bu âyet bu sebeble nâzil oldu. Hasen ve Yezid İbni ebi Habîb gibi ba'zıları ise Sahabe harb saflarında kıtal mevkı'lerinde kıskançlık eder sıkı dururlar, şehid olmak rağbetiyle ba'zısı ba'zısına yer açmazdı, bu âyet bu sebeble nâzil oldu. Demişlerdir. Ma'nanın buna da şumulü yok değil ise de ekseriyyet peygamberin meclisindeki izdiham dolayısiyle nâzil olduğunu söylemişlerdir. Hasılı her hangisi olursa olsun bulunduğunuz mecslislerde darlık yapmayın etrafınızdakilere sıkıntı vermeyin, genişleyin, açılın denildiği zaman ne suretle olursa olsun yer açın genişletin yefsahıllahü leküm ki Allah size genişlik versin ve iza kılenşüzükalkın yâhud yukarı geçin - denildiğinde de fenşüzü hemen kalkıverin yerfeıllahüllezine amenü minküm ki Allah içinizden iyman edenleri, ya'ni hakikaten iymanlı olan ve bu emirlere de temiz

Sh:»4792[]

yürekle iyman eden mü'minleri yükseltsin - iyman ile emre imtisallerinin mükâfatı olarak Dünyada muvaffakıyyet, güzel nam, âhırette Cennet köşklerinde makam ile rif'at versin vellezine ütülılme deracatinnefisleri ılme verilmiş olan zatları da derecat ile yükseltsin - bilhassa ılim ile meşgul ve mucebince âmil olan ulemayı da derecelerle daha yüksek makamlara geçirsin. Bu âyet ılmin fazıleti ve ulemanın rif'ati hakkındaki sarih delillerdendir. Bu babda bir çok ehadîsi şerife de vardır. Ezcümle: İmamı A'zam Ebû Hanîfe Hazretlerinin Müsnedinde İbni Mes'ud radıyallahü anh Hazretlerinden rivayet eylediği şu hadîsi şerîf bu babda ne kadar mühimdir. Resuli Ekrem Sallallahü aleyhi vesellem buyurmuştur ki: yecmeullahü ulemae yevmel kıyameti feyekulü inni lem ecal hükmeti fi kulübiküm illen ve ena üridü bikümül hayraz hebü ilelcenneti fekad ğasertü leküm ala ma kane minküm Ya'ni Allah Tealâ Kıyamet günü ulemayı cem' edip de buyuracak ki: Ben size sırf hayır murad ettiğim cihetle hikmetimi kalblerinize koydum, haydin Cennete gidin, çünkü sizden vakı' olan kusurlarınıza karşı size mağfiret buyurdum». Tirmizî, Ebu Davud, Darimî şu hadîsi merfuan Ebüdderda' radıyallahü anh Hazretlerinden rivayet etmişlerdir: « fazlülalemi alelabidi kefazlilkameri leyletelbedri ala sairilkevakibi» Âlimin âbid üzerine fazlı Kamerin bedir gecesi sair kevakib üzerine fazlı gibidir. Yine Tirmizî Ebu Ümame radıyallahü anhten: Resulullah buyurdu ki «fazlülalemi alelabidi kefazli ala ednaküm innellahe azze ve celle ve maleiketehü ve ehlessemavati velardı hatta nemleten fi cühriha ve hattalhute leyusallüne ala müalleminnasilhayra » Âlimin âbid üzere fazlı benim ednanıza fazlım gibidir. Muhakkak ki Allah Tealâ azze ve cell ve Melâikesi ve Semavat ve Arz ahalîsi hattâ yuvasında karınca ve hattâ balıklar insanlara hayır öğretene salevat getirirler. Darimî Hazreti Hasenden: Resulullah şöyle buyurmuştur: men caehülmevtü vehüve yatlubülılme liyuhye bihilislame febeynehü ve beynennebiyyine deracetün Her kim islâmı ihya için ılim taleb ederken ölüm kendisine

Sh:»4793[]

gelirse onunla Peygamberler arasında tek bir derece vardır.» Şu hadîsler de pek mühimdir. Deylemî Firdevste Ümmühanî radıyallahü anhadan: Aleyhissalâtü Vesselâm buyurmuştur ki: « elılmü mirasi ve mirasülenbiyai kabli Ilim benim miyrasım ve benden evvelki Peygamberlerin miyrasıdır.» İbni Adiyy Hazreti Ali radıyallahü anhte: elulemaü mesabihulerdı ve hulefeülenbiyai ve veraseti ve verasetülenbiyai Ulema arzın ışıkları ve enbiyanın halifeleri ve benim varislerim ve enbiyanın varisleridirler.» İbnünnecar Hazreti Enes radıyallahü anhten: elulemaü verasetülenbiyai yuhibbühüm ehlüssemai ve yestağfiru lehümülhitanü filbahri iza ma tü ila yevmilkıyameti Ulema veresetül enbiyadır, ehli Sema onlara mahabbet eder ve öldükleri vakıt denizdeki balıklar Kıyamete kadar onlara istiğfar ederler.» Ahmed ibni Hanbel ve İbni Hibban, Ebüdderda' radıyallahü anhten: men seleke tarikan yatlubu fihi ılmen selekellahu bihi tarikan min durukılcenneti ve innelmelaikete letazau ecnihateha litalibilılmi rizan bima yasneu, ve innelalime yestağfiru lehü men fissemavati velerdı hattelhitanü fi cevfilmai, ve innelulemae verasetülenbiyai ve innelenbiyae lem yüverrisü dinaran vele edrihe men ve innema verrasülılme femen emeddehü fekat ehaze bihazzin vafirin Her kim bir yola sülûk eder onda ılim taleb eylerse Allah Tealâ onu Cennet yollarından bir yola sülûk ettirir ve Melekler talibi ılme kanadlarını gererler, san'atını hoşlandıkları için. Ve ulema veresetülenbiyadır, ve Enbiya ne dinar ve dirhem miyras bırakmadılar ancak ılim miyras bıraktılar. Şu halde onu alan çok bir nasîb almış olur.» İbnünneccar Enes radıyallahü anhten: elulemaü kadetün velmüttekune sadetün ve mücalesetühüm ziyadetün Ulema kumandanlar, müttekıler efendiler ve onlarla oturmak kârdır.» Hatib, İbni Ömer radıyallahü anhümadan: vüzine hibrülulemai bidemişşühedai feracceha aleyhi Ulemanın mürekkebi şühedanın kaniyle tartıldı da ondan ağır geldi.». Taberanî Evsatta Ebu Hüreyre radıyallahü anhten: teallemülılme ve teallemü lilılmissekinete velvekara vetevazau limen teallemüne minhü Ilmi öğrenin ve ılm için sekînet ve vekar da öğrenin ve kendisinden ılim öğreneceğiniz kimseye tevazu' edin.» Deylemî Firdevste Hazreti Aliy radıyallahü anhten: alimün yüntefeu bihi hayrun min elfi abidin Kendisiyle intifa' olunan âlim bin âbidden hayırlıdır.» İbni Adiy, Hatîb, İbni Asakir,

Sh:»4794[]

Ebüdderda' radıyallahü anhten: teallemü maşi'tüm en teallemü felen yenfeakümülılmü hatta te'melü bima te'lemüne Öğrenmek istediğinizi öğrenin fakat bildiğinizle amel etmedikçe ılmin size hiç menfeati olmaz.» Ebülhasen İbni Ahzemi Medinî, Emalîsinde Hazreti Enes radıyallahü anhten: teallemülılme maşi'tüm fevallahi la tü'ceru bicemılmi hatta te'melü Ilimden istediğinizi öğrenin fakat amel etmedikçe ılim toplamakla me'cur olmazsınız vallahi.» Ahmed ibni Hambel, Buharî, Müslim Hazreti Muaviyeden, yine Ahmed ibni Hanbel ve Tirmizî İbni Abbastan ve İbni Mace Ebû Hüreyreden radıyallahü anhüm: men yüridillahü bihi hayran yüfekkıhhü fiddini Her kime Allah hayır murad ederse onu dinde fakıh eder.» Taberanî İbni Ömerden radıyallahü anhüma: efdalülıbedetilfikhü ve efdalüddinilverau Ibadetin efdali fıkıhtır, dinin efdali vera'dır.». Hatîb, Cabirden radıyallahü anh: ekrimülulemae fe innehüm verasetülenbiyai femen ekramehüm fekat ekramallahe verasülehü Ulemaya ikram ediniz. Çünkü onlar Enbiyanın varisleridirler, onun için her kim onlara ikram ederse Allah ve Resulüne ikram etmiş olur.» Rafiî, Behz ibni hakîmden, O babasından, dedesinden: menistakbelelulemae fekat istakbelni ve men zaralulemae fekat zarani ve men caleselulemae fekat caleseni ve men caleseni fekeennema calese rabbi ulemayı istıkbal eden beni istıkbal etmiş olur, ulemayı ziyaret eden beni ziyaret etmiş olur, ulema meclisinde bulunan benim meclisimde bulunmuş olur, benim meclisimde bulunan da sanki Rabbımın meclisinde bulunmuş gibi olur.» Deylemî ibni Mes'uddan ve Ebu Hüreyreden radıyallahü anhüma: teallemüılme kable en yünfea fe inne ehadeküm la yedri meta yeftekiru ila ma ındehü ılim refi' olunmazdan evvel ılmi öğrenin çünkü her biriniz yanındakine ne zaman muhtac olacağını bilmez.» Ahmed, Darimî, Taberanî ve Ebüşşeyh tefsirinde ve İbni Merduye Ebi Umameden radıyallahü anh: ya eyyühannasü huzü minelılmi kable en yukbedalılmü ve kable en yürfealılmü, kıle ya rasülallahi keyfe yürfeulılmü ve hazelkuranü beyne zahrina fekale eysekiletke ümmüke ve hazıhilyehüdü vennasara beyne ezhürihimülmesahifu lem yüsbihu yeteallekune bilharfi mimmen caet bihi enbiyaühüm ela ve inne zehabelılmi en yezhebe cümletühü selase merratin ey nas ılim kabz olunmazdan

Sh:»4795[]

evvel, ılim ref' olunmazdan evvel ılimden nasîb alın, denildi ki: Yaresulallah Kur'an bizim aramızda iken ılim nasıl ref' olunur? Buyurduki: hay seni anan yitirsin: işte Yehûd ve Nesarâ, aralarında kitablar var, Fakat Peygamberlerinin getirdiğinden bir harfe tutunmaz olmuşlardır. Haberiniz olsun ki ılmin gitmesi cümlesinin gitmesidir, ılmin gitmesi cümlesinin gitmesidir. Ilmin gitmesi cümlesinin gitmesidir.» Ahmed ibni Hanbel, Buharî, Müslim, Neseî, İbni mâce, İbni Ömerden radıyallahü anhüm: innallahe la yakbidulılme intizaan bitenziatin minelıbadi velakin yakbidulılme bikabdılulemai hatta iza lem yebka alimen ittehazennasü ruesae cühhalen füseilü fe eftü biğayri ılmi fedallü ve edallü Allah tealâ ılmi kullardan nez' ederek soymak suretiyle kabzetmek velakin ülemayı kabz ile ılmi kabz eder, hiç bir âlim bırakmayınca da nas bir takım cahil başlar edinirler, onlara sorulur, onlar da ılimsiz fetva verirler hem doğru yoldan saparlar hem de saptırırlar.» Ebu Nüaym ve Deylemî Ebu Hüreyreden radıyallahü anh: yahrucu fi ahirizzemani kavmün ruesae cühalen yüftünennase feyadıllune ve yudıllune ahir zamanda bir kavim çıkar, cahiller başlara geçerek nasa fetva verirler hem dâll hem mudıll olurlar.» İbni Neccar Ebu Hüreyreden radıyallahü anh: yü'te biulemaissui yevmelkıyameti feyükzefüne fi nari cehenneme feyedüru ehadühüm fi cehenneme bigasbetin kema yedürulhimaru birraha feyükalü lehü ya veyleke bike ihtedeyna fema balüke kale inni küntü yühalifü ma küntü en haküm kötü âlimler Kıyamet günü getirilir, Cehennem ateşine atılır, her biri Cehennemde bir casaba ile değirmen döndüren merkeb gibi döner dolaşır, ona: vay sana biz seninle yolumuzu düzeltmiştik bu halin ne? Denilir, derki: ben sizi nehyettiğim şeyleri tutmaz, hılâfını yapardım.» Deylemî firdevste İbni Abbastan radıyallahü anhüma: afetüddini selasetün fekıhün facirun ve imamün cairun ve müctehidün cahilün dinîn afeti üçtür: fakîhi facir, İmamı câir, müctehidi cahil» Askerî Hazreti Ali radıyallahü anh.ten. elfükahaü ümenaü errusili ma lem yüdahiliddünya ve yettebiussultane fe iza fealü zalike fahzeruhüm Fukaha Peygamberlerin emînleridir Dünyaya dalmadıkları ve saltanat uyuntusu olmadıkları müddetçe, fakat onu yapdılarmı o zaman onlardan hazeredin». Ahmed İbni Hanbel Hazreti Ömerden

Sh:»4796[]

radıyallahü anh: inne ehvefe ma ehafü ala ümmeti küllü münafikın alimillisani Ümmetimin aleyhine korktuğumun en korkuncu her bir dili bilgiç münafıktır.» Yine Ahmed ibni Hambel ve ebu Nüaym Hilyede Hazreti Ömer radıyallahü anhten: ehvefü ma ehafü ala ümmetileimmetülmüdıllune ümmetimin aleyhine korktuğumun en korkuncu ıdlâl edici imamlardır.». Taberanî İbni Mes'udden radıyallahü anh: her hangi bir adam kendisine Allah tealâ bir ılim vermiş de onu ketmetmiş ise Kıyamet günü Allah da ona ateşten bir gem vurur.» İbni asakir Ebu Hüreyreden radıyallahü anh: inne eşeddannasi azaben yevmelkıyameti alimün lem yenfa'hullahü biılmihi Kıyamet günü nâsın en ziyade azâb çekeceği o âlimdir ki ona ılmiyle menfeat vermemiştir.» Tirmizî İbni Ömerden radıyallahü anhüma: men teallemelılme ligayrillahi felyetebevveü mekadehü minnari Her kim ılmi Allahın gayrı için öğrenirse ateşten oturacağı yere hazırlansın». Ebuşşeyh, Ubade İbni Samit radıyallahü anhten: elılmü hayrun minelameli ve milaküddinilverau velalimü men ya'melü biılmihi ve in kane kalilen Ilim amelden hayırlıdır, dinin kıvamı ise vera' ve takvadır, ve Âlim az da olsa ılmiyle amel edendir.» İbni Lâl Mekârimi ahlâkta Hazreti Aliden radıyallahü anh: ela ünebbiükümülfekıhe küllülfekıhi men la yüknidunnase min rahmetillahi vela yüisihüm min ravhillahi vela yüminühüm nekrallahi vela yedeulkurane rağbeten ila masivahü ela la hayra fi ıbadetin leyse fiha tefekkuhün vela fi ılmin leyse fihi tüdebbürun Size tam fakıhı haber vereyim mi? Allahın rahmetinden nasın ümidini kesmiyen ve Allahın revhinden onları ye'se düşürmiyen ve Allahın mekrinden onları emîn kılmıyan ve masivaya rağbet için Kur'anı bırakmıyan kimsedir, haberiniz olsun ki ne tefakkuh olmıyan bir ıbadette ne de tedebbür bulunmıyan bir ılimde hayır yoktur.» Hatîb Elmüttefak Velmüfterakte Şeddad ibni Evsten radıyallahü anh: la yefkahulabdü küllelfikhi hatta yemkutennase fi zatillahi ve hatta la yeküne ehadün emkate fi nefsihi Abd, Allahın zati hakkında halka ve herkesten ziyade kendi nefsine bugz etmedikçe tam bir fekahetle fakıh olmaz.»

Velhasıl ılmin, ulemanın gerek fazıleti ve gerek âfatı hakkında hadîs kitablarında pek çok hadîsler vardır. Netekim Kenzülummalde yüzlercesine nakleder. Bütün bunlardan anlaşılan hulâsa ise, ılmin amelden başkaca haddi zatında bir fazl-ü meziyyeti bulunmakla beraber

Sh:»4797[]

ındallah derecat ile yüksekliğe şayan olan ulema nefislerini ılme verip ılmiyle amel eden ulemadır. Onun için ulema, ılmiyle amel etmeli, mü'minler de ulemaya hurmet ve ikram eylemelidirler. Ulema, ılmin şerefini, mevzuunun şerefi, gayesinin şerefi, mesailinin kuvveti ile mütenasib olmak üzere üç noktai nazardan derecata ayırmışlardır. Ahnef İbni Kays demiştir ki ılm ile takviye edilmiyen ızzet, nihayet bir zillete münkalib olur.

vallahu bima te'melune habirun ve Allah bütün amellerinize habîrdir. - Ona göre mükâfat veya mücazat edecektir. Bu tezyil, ılimden matlûb amel olduğunu ıhtar ve ılme hurmet etmiyenleri inzardır.

12. ya eyyühellezine amenü iza naceytümürrasule - Bu âyet de bilhassa Resulullahın meclisinde zati risaletine hususî olarak fısıldamak suretiyle bir şey arzetmek istiyenlerin Âdabı hakkında nâzil olmuştur. İbni Abbas Hazretlerinden rivayet olunduğuna göre bir takımları Resulullahın meclisinde kendilerini göstermek için lüzumlu lüzumsuz fısıltı ile Zati Risaletpenahîlerine bir şeyler arzetmeğe kalkıyor ve bu gittikçe çoğalıyordu, Aleyhissalâtü Vesselâm lûtf-u semahati hasebiyle hiçbirini reddetmiyordu, bu sebeble bu âyet nâzil oldu. Katadeden rivayet olunduğuna göre de zenginler Peygamberin huzuruna geliyorlar bu suretle sık sık münacatta bulunarak mecliste fukaraya galebe ediyorlardı. Aleyhissalâtü Vesselâm bunların çok oturmalarından ve çok fısıldaşmaya kalkmalarından sıkılıyordu bu âyet nâzil oldu. Buyuruluyor ki: Ey bütün iyman edenler Peygambere bir şey fısıldamak istediğiniz vakıt fekaddimü beyne yedey necvaküm sadekaten fısıltınızdan önce bir sadaka

Sh:»4798[]

takdim ediniz - ki mıkdarı ne olursa olsun zalike bu - suretle bir sadaka takdimi hayrunlekümsizin için hayırdır. - Muhtac olanları sevindirecek ve size sevab kazandıracak bir hayırdır. ve etheru hem de daha ziyade bir temizliktir. - Peygambere münacatta bulunmak hususunda niyyetlerin samimiyyetine ve malınızda fukarının gözü kalmamasına ve ahlâkın tasfiyesiyle hayr-ü hasenatı âdet edinmeğe sebeb olur. feinlem tecidü şayed bulamazsanız - sadaka takdimine gücünüz yetmezse fe innallahe ğafurun rahimün O halde de Allah gafurdur rahîmdir. - Öyle sadaka takdim edemiyecek olan fukaranın da fısıltı ile ma'ruzatta bulunmasına ruhsat verir. Burada gafûr isminin zikri kaddimü emrinin vücub için olduğuna bir tenbih demektir. Şundan da gaflet edilmemek lâzımdır ki Resulullah kendi namına hediyye kabul eder idiyse de sadaka kabul etmezdi, hattâ âli Resule bile sadaka ve zekât almak haramdır. Onun için burada takdimi emr olunan sadakadan murad lüzumuna göre fukaraya sarfedilmek üzere takdim olunacak sadakadır. Netekim Sûrei Nisa'da la hayra fi kesirin min necvahüm illa men emera bisadakatin ev mağrufin ev islahın beynennasi ve men yefal zalikebtiğae merdatillahi fesevfe nü'tihi ecran azımen buyurulmuştu. Bununla beraber burada emrolunan sadakanın takdimi vücubu, çok geçmeden bundan sonra gelecek olan âyet ile nesh edilmiştir.

Hâkim ve İbni Münzir ve Abd İbni Humeyd ve daha başkaları şöyle rivayet etmişlerdir: Hazreti Ali radıyallahü anh ve kerremallahü vecheh demiştir ki: Kitabullahta bir âyet vardır, onunla benden evvel kimse amel etmedi, benden sonra da kimse amel etmiyecektir: Necvâ âyeti: ya eyyühellezine amenü iza naceytümürrasule Yanımda bir dinar vardı

Sh:»4799[]

onu on dirheme sattım, Peygamber Sallâllahü Aleyhi Vesellem Hazretlerine her ne zaman münacatta bulundumsa Necvamın önünde bir dirhem takdim ettim, sonra da o âyet nesholundu, kimse onunla amel etmedi eeşfaktüm âyeti nazil oldu. 13. eeşfaktüm en tükaddimü beyne yedey necvaküm sadekatin fîsıltınızın önünde sadakalar takdim etmekten korktunuz ha? - Demek ki ondan sonra bir iki sadaka takdim eden olmuş ise de çok olmamış, fısıltı hevesinin arkası kesilmiş idi, ya'ni sadaka takdim etmekle fukaralığa düşeriz diye korktunuz, necvanızın önünde çok sadakalar takdim edemediniz de münâcattan vazgeçtiniz değil mi fe iz lem tefalü mademki yapmadınız - yapabileceğiniz halde yapmadınız ve taballahü aleyküm Allah da size tevbe ile nazar buyurdu - Kusurunuzu afvedip yine sadaka takdim etmeksizin Peygambere münacatta bulunmanıza müsaade etti. Bunun şükrânesi olmak üzere fe akımüssalate o halde namaza devam edin ve atüzzekate ve zekâtı verin ve edıullahe ve rasülehü ve Allaha ve Resulüne itaat eyleyin - gerek meclislerin âdabı ve gerek diğer ahkâm gibi sair emirlerde itaatsizlik yapmayın da iycabını icra ve infaz eyleyin. vallahü habirun ki Allah habîrdir - haberdardır, bir lâhza ılminden kaçırmaz bima te'melune her ne yapıyorsanız - gerek zâhirde gerek bâtında, gerek taat, gerek ma'sıyet, gerek fıil gerek terk hepsini bilir. Ona göre karşılığını verir.

Sh:»4800[]

Sh:»4801[]

Meali Şerifi

Bakmaz mısın şunlara ki Allahın gadab etmiş olduğu bir kavma yardaklık etmektedirler, onlar ne sizdendirler ne onlardan ve bilip dururken yalan yere yemin ederler 14 Allah onlar için şiddetli bir azâb hazırladı, hakikat onlar ne fena işler yapıyorlar 15 Yeminlerini bir siper edindiler de Allah yolundan men'ettiler onun için onlara hakaretli bir azâb var 16 İhtimali yok onları ne malları ne evlâdları hiç bir suretle Allahdan kurtaramaz, onlar ashabı nardır, hep onun içinde kalacaklardır 17 O gün ki Allah onları toplıyarak ba'sedecek de size yemin ettikleri gibi ona da yemin edecekler ve sanacaklar ki bir şey yapıyorlar, İşte onlar hep o yalancılardır 18 Şeytan üzerlerine istîlâ etmiştir de kendilerine Allah düşüncesini unutturmuştur, onlar şeytan hizbi, (şeytan tarafdarı) dırlar, uyanık ol ki şeytanın hizbi hep husrana düşenlerdir 19 Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkanlar herhalde onlar en alçaklar içindedirler 20 Allah yazdı: Celâlim hakkı için herhalde ben yenerim ben ve Resullerim, şübhe yok ki Allah kavîdir azîzdir 21 Allaha ve Âhıret gününe iyman eder hiç bir kavmı Allah ve Resulüne hudud yarışına kalkışan kimselerle sevişir bulamazsın, babaları veya oğulları veya kardeşleri veya hısımları, hemşerileri olsalar bile, işte Allah öyle kimseleri sevmeyen bir kavmın kalblerine iymanı yazmış ve kendilerini tarafından bir ruh ile te'yid buyurmuştur ve onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, içlerinde ebediyyen

Sh:»4802[]

kalacaklardır, öyle ki Allah onlardan hoşnud, onlar Allahdan hoşnud, işte onlar Allah hizbidir, uyanık ol ki Allahın hizbi muhakkak hep felâha irenlerdir 22

14. elem tera Bakmaz mısın - teaccüb ve istihkar ile dikkat nazarlarını celb için Peygambere veya hıtab şanından olan her kişiye hıtabdır. Ya'ni ne çirkin halleri var bak ilellezine şunlara - şu münafıklara tevellev kavmen ğadiballahü aleyhim Allahın gadab etmiş olduğu bir kavme yardaklık etmektedirler. - Münafıklar Yehûdîlere yardaklık ediyor, mü'minlerin esrarını onlara naklediyorlardı ma hüm min küm vela minhüm onlar ne sizdendirler ne de onlardan - arada müezzeb, bir buraya bir oraya çalkanır münafıklardır. ve yahlifüne alelkezibi ve hüm ye'lemüne ve bile bile yalan yere yemin ederler - Rivayet olunuyor ki Resuli Ekrem Sallâllahü Aleyhi Vesellem bir gün hucrelerinden birinde oturuyor yanında da Müslimanlardan bir kaç zat bulunuyordu, şimdi yanınıza şeytan gözlü birisi gelecek buyurdu, derken gök gözlü birisi çıktı geldi, Resulullah ona: Sen ve arkadaşların bana neye şetm ediyorsunuz? Buyurdu, öyle bir şey yapmadığına yemin etti, bırak beni de gideyim arkadaşlarımı da getireyim dedi, gitti, çağırdı geldi, onlar da yemin ettiler, bunun üzerine bu âyet nâzil oldu. İmam Ahmed İbni Hanbel, Bezzar, İbni Münzir ve İbni Ebî Hâtim ve Delâilde Beyhekî, ve İbni Merduye ve Hâkim, İbni Abbastan böyle isim tasrıh etmiyerek rivayet etmişler ve nihayetinde yevme yebasühümüllahü cemian feyahlifune lehü kema yahlifune leküm âyetinin ve mabadının nâzil olduğunu söylemişlerdir. Süddî ve Mukatilden

Sh:»4803[]

naklolunan rivayette ise isim tasrih olunarak o gelen adamın gök gözlü, esmer, kısa boylu hafif sakallı Abdullah İbni Nebtel namında birisi olduğu ve vechi meşruh üzere arkadaşlariyle beraber yemin ettikleri, ve onun üzerine bu âyetin indirildiği nakledilmiştir. Bunların cem'inde münafat olmadığından buradan sûrenin nihayetine kadar bu sebeble nâzil olmuş bulunduğu söylenebilir. Âlûsînin zabtettiği üzere İbni Nebtel - ki nunun fethi banın sükûnü, sonra tâi müsennatı fevkıyye ve lâm ile - İbni Haris İbni Kaysı Ensariyyi Evsîdir. İbni Kelbî ve Belâzirî bunu münafıklar miyanında zikretmişler, Ebu Ubeyde de Sahabeden saymıştır. İbni Hacer de bunun tevbe ettiğine muttalı' olduğunu söylemiştir. Kamus sahibinin «Abdullah İbni Nebîl Keemîr minelmünafıkîn» dediği de bu veya başka birisi olmak muhtemildir. 19. ülaike onlar, ya'ni yukarıdan beri evsafı zikrolunan ve şeytanın da istîlâsı altında kalıp da Allah düşüncesini unutanlar hep hizbüşşeydani Şeytan hizbi - Şeytan tarafdarı, Şeytan partisidir. ela inne hızbeşşeydani hümülhasirune Uyanık ol ki Şeytanın hizbi muhakkak hep husrana düşenlerdir. - Çünkü ebedî nı'meti zayi' edip kendilerini azâba ma'ruz kılarak nefislerine ziyan etmişlerdir.

20. innellezine yühaddünallahe ve rasulehü Şübhe yok ki Allah ve Resulüne yarışa kalkan haddini bilmezler ülaike öyleler - bütün o gördükleriniz, hallerini dinledikleriniz filezelline hep en alçaklar içindedirler, Evvelîn ve âhırîn içinde halkın en aşağılık en zillete lâyık alçaklarından ma'duddurlar. - Çünkü iki muhasım taraftan birinin zillet ve sefaletinin derekesi, husumet ettiği tarafın ızzet ve kuvvetinin

Sh:»4804[]

derecesi ile ma'kûsen mütenasibdir. 21. keteballahü Allah yazdı - ezelde hukmünü verip silinmesi bozulması kabil olmıyan bir yazı ile Levhi mahfuzda tesbit eyledi, Katadeden mervî olduğu üzere bu ta'bir, kasem makamına carîdir, yazdı ki: leeğlibenne celâlim hakkı için herhalde ben yenerim ena ve rusuli ben ve Resullerim - onun için peygamberler katlolunsalar bile da'valarında gerek huccet ve gerek seyf ı'tibariyle galib ve muzaffer olurlar. innallahe kaviyyün azizün Çünkü Allah kuvvet ve ızzetine nihayet olmıyan ve şerik-ü nazîri bulunmıyan çok kuvvetli bir azîzdir. Kuvveti ile Resullerini mensur eder, muradına karşı asla mağlûb edilmez 22. la tecidü kavmen yü' minune billahi velyevmilahıri Allah ve Ahıret gününe iyman eden hiç bir kavmı yüveddüne men haddallahe ve rasulehü Allaha ve Resulüne hadd yarışına kalkışan kimselerle sevişir bir halde bulamazsın - Öyle kimselerle sevişmek Allaha ve Ahırete iymanın muktezasiyle daban dabana zıddır. Zira onlara o halde o haysiyyetle meveddet küfre mahabbettir. Çünkü Allah ve Resulüne muhâdde küfrün en şeniıdir. Küfre mahabbet ise iyman ile ictima' etmez. Âyetin zâhirine bu ma'na daha münasibdir. Maamafih müfessirînin bir çoğu kelâmî bir nükteye mebni bunu şu ma'na ile tefsir etmişlerdir.Sevmemeleri gerektir, sevmemelidirler. velev kanü abaehüm ev ebnaehüm ev ihvanehüm ev aşiratehüm .( İsterse onlar, babaları veya oğulları veya kardeşleri yahut hısımları olsun...)Sûrei Mümtehane de la yenhakümüllahü anillezine lem yukatilüküm fiddini velem yuhricuküm min diyarihim ( Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve adil davranmanızı yasaklamaz ...( Mümtehine, 60 /8) innema yenhakümüllahü anillezine katelüküm fiddini ( Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar.Kim onlarla dost olursa, işte zalimler onlardır...( Mümtehine, 60/9) âyeti mazmunlarını da burada mülâhaza etmelidir. ülaike işte onlar - o Allah ve Resulüne yarışa kalkışan kimseleri sevmiyen mü'minler

Sh:»4805[]

yok mu ketebe fi kulubihimülimane Allah onların kalblerine iymanı yazmıştır. - Yalnız lisanlarında değil, kalblerinde tesbit eylemiş yerleştirmiştir. Bundan anlaşılır ki asıl iyman kalb işidir. ve eyyedehüm biruhin minhü ve kendilerini tarafından bir rûh ile te'yid buyurmuştur. - Kalblerine hayat veren ilâhî bir ırfan nuriyle kuvvetlendirmiştir. Onun için Allahı unutmazlar, Âhıret yolunu görür, sevileceği sevilmiyeceği tanırlar, Allah ve Resulüne itaat ederler, Allah yolunda her fedakârlığı yaparlar. ve yüdhilühüm cennatin tecri min tehtihelenharu hem Allah onları altından ırmaklar akar Cennetlere koyacaktır. halidine fiha O süretle ki içlerinde sonsuza dek kalmak üzere radıyallahü anhüm veradu anhü öyle ki Allah onlardan hoşnud onlar da Allahdan hoşnud - hem merdıyye hem radıye olarak Allahın rıdvanına ermişlerdir. ülaike hizbullahi işte bu evsafını duyduğun mü'minler Allahın hizbidirler. - Allah askeri ve Allah dininin yardımcıları, Allah yolunda mücahede eden mücahidlerdir. ela inne hızbellahi hümülmüflihune uyanık ol ki Allahın hızbi muhakkak hep felâh bulanlardır. - Dünya ve Âhıret hayır ve murada irenler ancak onlardır. allahümmecalna minhüm

İşte Mücadele Sûresinin de Hatimesi budur. Bunu berveci âtî Haşr Sûresinin tesbih ve tenzih ile başlıyarak ta'kıyb etmesi de ne kadar güzel ve ne kadar yerinde olduğunu da iyzaha hacet yoktur. allahümmehşürna fi zümratissalihıne ( Ey Allahım bizi de iyiler topluluğuna kat.)

Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement