Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
Müzzemmil Suresi/20-20 Müddessir Suresi/1-31 Müddessir Suresi/32-52
Önemli!!! düzenlenen sayfalar ayn harfli fasılalara kadar yapılması gerekmektedir. Elmalı Tefsiri (Orjinal)
Disambig Bakınız: MüddessirSuresi, MüddessirSuresi/MEALMüddessirSuresi/VİDEO, MüddessirSuresi/TEFSİR, MüddessirSuresi/TEZHİB, MüddessirSuresi/HAT, MüddessirSuresi/FAZİLETİ, MüddessirSuresi/HİKMETLERİ, MüddessirSuresi/, MüddessirSuresi/KERAMETLERİ, MüddessirSuresi/AUDİO, MüddessirSuresi/HADİSLER, MüddessirSuresi/NAKİLLER, MüddessirSuresi/EL YAZMALARI, MüddessirSuresi/VP
Ayet No
Ayet Metni
Elmalı Meali (Orijinali)
İngilizce Meali (M. Pickthall )
Ey bürünen (Müddessir)!
Ey örtüsüne bürünen (Peygamber)!
O thou enveloped in thy cloak,
قُمْ فَأَنْذِرْ
Kalk artık inzar et
Kalk artık uyar.
Arise and warn!
وَرَبَّكَ فَكَبِّرْ
Ve rabbını artık büyükle
Sadece Rabbini yücelt.
Thy Lord magnify,
وَثِيَابَكَ فَطَهِّرْ
Ve elbiseni artık temizle
Elbiseni temizle.
Thy raiment purify,
وَالرُّجْزَ فَاهْجُرْ
Ve o pislikleri artık def' eyle
Pislikten sakın.
Pollution shun!
وَلَا تَمْنُنْ تَسْتَكْثِرُ
Hem çoksunarak menn etm
Yaptığını çok görerek başa kakma.
And show not favor, seeking worldly gain!
وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ
Ve rabın için sabr eyle
Rabbin için sabret.
For the sake of thy Lord, be patient!
فَإِذَا نُقِرَ فِي النَّاقُورِ
Çünkü o boru öttürüldü mü bir
O sûra üflendiği zaman,
For when the trumpet shall sound,
فَذَٰلِكَ يَوْمَئِذٍ يَوْمٌ عَسِيرٌ
O işte o gün pek zorlu gündür
İşte o gün pek zorlu bir gündür.
Surely that day will be a day of anguish,
عَلَى الْكَافِرِينَ غَيْرُ يَسِيرٍ
Kâfirlere hiç kolay değildir
Kâfirler için hiç kolay değildir.
Not of ease, for disbelievers.
ذَرْنِي وَمَنْ خَلَقْتُ وَحِيدًا
Bırak bana o herifi ki yarattım da tem tek
Tek olarak yarattığım o kimseyi bana bırak.
Leave Me (to deal) with him whom I created lonely,
وَجَعَلْتُ لَهُ مَالًا مَمْدُودًا
Hem uzun boylu mal verdim
Hem ona bol servet verdim.
And then bestowed upon him ample means,
وَبَنِينَ شُهُودًا
Hem goz önünde uğullar
Hem göz önünde oğullar verdim.
And sons abiding in his presence
وَمَهَّدْتُ لَهُ تَمْهِيدًا
Hem kendisine bir döşeyip döşedim
Hem ona büyük imkânlar sağladım.
And made (life) smooth for him.
ثُمَّ يَطْمَعُ أَنْ أَزِيدَ
Sonra da tama' eder ki daha artırayım
Sonra da şiddetle arzu eder ki daha da artırayım.
Yet he desireth that I should give more.
كَلَّا ۖ إِنَّهُ كَانَ لِآيَاتِنَا عَنِيدًا
Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize bir anud kesildi
Hayır, çünkü o bizim âyetlerimize karşı bir inatçı kesildi.
Nay! For lo! he hath been stubborn to Our revelations.
سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
Ben onu dimdik sarpa sardıracağım
Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım.
On him I shall impose a fearful doom.
إِنَّهُ فَكَّرَ وَقَدَّرَ
Çünkü o bir düşündü, ölçtü biçti
Çünkü o bir düşündü, ölçtü, biçti.
For lo! he did consider; then he planned
فَقُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Kahrolası nasıl bitçi
Kahrolası nasıl da ölçtü, biçti.
(Self) destroyed is he, how he planned!
ثُمَّ قُتِلَ كَيْفَ قَدَّرَ
Sonra kahr olası nasıl biçti
Yine kahrolası, nasıl ölçtü biçti.
Again (self) destroyed is he, how he planned!
ثُمَّ نَظَرَ
Sonra baktı
Sonra baktı.
Then looked he,
ثُمَّ عَبَسَ وَبَسَرَ
Sonra kaşını çattı ve ekşiyerek surat astı
Sonra kaşını çattı, surat astı.
Then frowned he and showed displeasure.
ثُمَّ أَدْبَرَ وَاسْتَكْبَرَ
Sonra ardına döndü ve büyüklük tasladı da
Sonra arkasını döndü ve büyüklük tasladı.
Then turned he away in pride
فَقَالَ إِنْ هَٰذَا إِلَّا سِحْرٌ يُؤْثَرُ
Bu, dedi «başka değil, bir sihri müser
"Bu, dedi, başka değil öğretilegelen bir sihirdir."
And said: This is naught else than magic from of old;
إِنْ هَٰذَا إِلَّا قَوْلُ الْبَشَرِ
Başka değil kavli beşer»
"Bu, sadece bir insan sözüdür."
This naught else than speech of mortal man.
سَأُصْلِيهِ سَقَرَ
Yaslıyacağım onu Sekare
Ben onu Sekar'a (cehenneme) sokacağım.
Him shall I fling unto the burning.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
Bilirmisin hem ne sekar
Bilir misin sen, nedir o sekar?
Ah, what will convey unto thee what that burning is!
لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ
Ne bakıyye kor ne bırakır
Ne geriye bir şey kor, ne bırakır.
I leaveth naught; It spareth naught
لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ
Beşere susamış bir susuz
Durmadan derileri kavurur.
It shrivelleth the man.
عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
Üzerinde on dokuz
Üzerinde ondokuz (melek) vardır.
Above it are nineteen.
[[وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ ]]
Hem biz o ateşin muhafızlarını hep Melâike yaptık, sayılarını da ancak küfr edenler için bir fitne kıldık ki kitab verilmiş olanlar yakîn edinsin ve iyman edenlere iyman artırsın, kitab verilenler ve mü'minler şübhelenmesin, kalblerinde bir maraz bulunanlarla kâfirler de desin: Allah bununla meselâ ne murad etmiş? İşte böyle Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir ve rabbının ordularını ancak kendisi bilir ve o ancak bir öğüttür düşünmek için beşer
Biz o ateşin muhafızlarını hep melekler yaptık. Bunların sayılarını da ancak kâfirler için bir imtihan kıldık ki, kendilerine kitap verilenler kesin bilgi edinsinler, iman edenlerin de imanı artsın. Kendilerine kitap verilenler ve müminler şüpheye düşmesinler. Kalplerinde hastalık bulunanlarla kâfirler de: "Allah bu misalle ne demek istedi?" desinler. İşte böyle, Allah dilediğini şaşırtır, dilediğini de yola getirir. Rabbinin ordularını ancak Rabbin bilir. Bu, insanlar için uyarıdan başka bir şey değildir.
We have appointed only angels to be wardens of the fire, and their number have We made to be a stumbling block for those who disbelieve; that those to whom the scripture hath been given may have certainty, and that believers may increase in faith; and that those to whom the Scripture hath been given and believers may not doubt; and that those in whose hearts there is disease, and disbelievers, may say: What meaneth Allah by this similitude? Thus Allah sendeth astray whom He will, and whom He will He guideth. None knoweth the hosts of thy Lord save Him. This is naught else than a Reminder unto mortals.
Yenişehir..

Şablon:Sadeleştirilmiş ET


Advertisement