Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

Haşi' Huşu içinde olan, alçak gönüllülük eden.

Kusurlarını düşünerek, ürpererek Cenâb-ı Hakka niyâz edip yalvaran.

Haşi Kuru, yâbis.

Mütevazi Mütevazı

Mütevazi (Vezy. den) Birbirine müvazi olan. Paralel.

Mütevazi' Gururlu olmayan, alçak gönüllü, kendi fakrını bilen.

Gösterişsiz.

TEVAZU

Sözlükte "alçak gönüllü olmak" anlamına gelen tevazu, ahlâk kavramı olarak,"kişinin nefsini Hakk'ın huzurunda kulluk mevkiine koyması, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması" demektir. Allah'ın iyi kullarından söz eden bir âyette en başta tevazu erdemine işaret edilerek şöyle buyurulmuştur: "Onlar yeryüzünde tevazu içinde yürürler." (Furkân, 25/63). Bir başka âyette "Allah katında en değerliniz takva (Allah'a karşı sorumluluk bilinci) bakımından en üstün olanınızdır." (Hucurât, 49/13) buyrulmak suretiyle insanların kendilerini üstün görmelerinin yanlışlığına dikkat çekilmiştir. Hz. Peygamber de hem kendisi insanlara karşı mütevazi davranmış, hem de müminleri mütevazi olmaya çağırmıştır. Konuyla ilgili bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa, kuşkusuz Allah ta onun derecesini yükseltir." (Müslim, Birr ve's-Sıla, 69; Tirmizî, Birr, 82). Mümin hem alçak gönüllü, hem de vakar sahibi olmalıdır. Ancak kişiyi zillet ve meskenete düşürecek derecedeki bir tevazu da dinin özüne aykırıdır. (M.C.)

TEVÂZU' (Tevâdu') Allahü teâlâ, tevâzû üzere olmağı bana emreyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz (büyüklenmeyiniz). (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)

Allah için tevâzû edeni, Allahü teâlâ yükseltir. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

Nîmete kavuşmuş olanlardan, tevâzû gösterenlere ve kendilerini kusurlu bilenlere ve helâlden kazanıp, hayırlı yerde sarf edenlere ve fıkıh bilgileri ile hikmeti (yâni tasavvufu) birleştirenlere ve helâle harama dikkat edenlere ve fakirlere merhamet edenlere ve işlerini Allah rızâsı için yapanlara ve huyu güzel olanlara ve kimseye kötülük yapmayanlara ve ilmi ile amel edenlere ve malının fazlasını dağıtıp, lafının fazlasını saklayanlara müjdeler olsun. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

Tevâzû, insan için çok iyi bir huydur. Hadîs-i şerîfte; "Tevâzû edene müjdeler olsun" buyruldu. Tevâzû sâhibi, kendini başkalarından aşağı görmez. Zelîl ve miskîn olmaz. Malını helâlden kazanıp çok hediyye verir. Âlimlerle ve fen adamları ile tanışır. Fakirlere merhamet eder. (Muhammed Hâdimî)

Tevâzû, dünyâ rütbelerinde kendinden aşağı olanlara büyüklük göstermemektir. Çünkü eline geçenler, Allahü teâlânın lütfu ve ihsânıdır. Kendi elinde bir şey yoktur. (Ali bin Emrullah) Tevazu ve Hüsn-ü zan” : BİRBİRİMİZE KARŞI İHMAL ETTİĞİMİZ EN BÜYÜK VAZİFE

Günümüzde birçok tarihi hasletlerimiz perdelendi. Bazen müslümanlar arasında birbirine karşı kibirli ve suizanlı yaklaşımlara şahit olabiliyoruz. Sanki kendimiz, kusursuzluğun, mükemmelliğin mihengiymişiz gibi; bir çırpıda kardeşlerimiz hakkında hükümler veriyor, hayalimizdeki darağacında asıveriyoruz. Halbuki, müslüman müslümana karşı hüsnü zanna memurken.. ve halbuki mayasını karan din büyüklerinde bu tavır esas iken.. İşte iki din büyüğümüzden örnek bir yaklaşım; bir topluluğun yaptığı davranış hakkında art niyet arayışına girmeye temayülü olanlara ve de hepimize ibretli bir hadise:

Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş-ı Veli Hazretleri’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergâhlar aynı zamanda “aşevi” fonksiyonu da görüyordu.)

Durumu Hacı Bektaş-ı Veli’ye anlatır, ama o büyük zât: “helal değildir” diye bu kurbanı geri çevirir.

Bunun üzerine adam Mevlevî dergâhına gider ve aynı durumu Hazreti Mevlana’ya anlatır. Hz.Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. Bunun üzerine o adam; “aynı şeyi Hacı Bektaş-ı Veli’ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu” söyler ve Hazreti Mevlana’ya bunun sebebini sorar.

Bunun üzerine Hazreti Mevlana şöyle der: - Biz bir karga isek, Hacı Bektaş-ı Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama O kabul etmeyebilir.

Bu tavır ve duruş karşısında adam üşenmez, kalkar, Hacı Bektaş Dergâhı’na gider ve Hacı Bektaş Veli’ye; “Hazreti Mevlana’nın kurbanı kabul ettiğini” söyleyip, bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli’ye sorar.

Hacı Bektaş Hazretleri de şöyle der: - Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Hazreti Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir… Bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı; O, senin hediyeni kabul etmiştir.

Şimdi bu hadiseyi günümüz ortamında değerlendirecek olursak;

Bir müslüman şahıs ya da bir topluluk, buna benzer bir hadise ile muhatap olsa… Kim bilir belki de, birbirini tekfirle suçlamalara kadar bile gidilebilirdi mesele..! Günümüzün bazı üzücü misallerini gördükten sonra..!

Neydi o zaman eskilerin farkı? Bir kere onlar birer tevazu âbidesiydi. Herkesi, husussan da Hak yolunda hizmet eden herkesi kendisinden yüksek görüyor ve de onlara karşı tam bir tevazu ve hacalet içinde bulunuyorlardı.. Dolayısıyla da, başkalarının yaptıklarına ve sözlerine hep hüsnü zan ediyor, yapılanlarda bir hikmet arıyorlardı…

Temennimiz; hepimizin de –bir inanan olarak- böyle “olmamız gerektiği gibi” olabilmemiz..

[]

Lupa Sıfat[]

Ico libri Anlamlar

[1] Alçak gönüllü

Nuvola apps bookcase Köken

[1] Nuvola apps bookcase Köken

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1]

Herşeyi alttan alan sevimli ve utangaç kişi.

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

ky:alçak gönüllü

Advertisement