Meclis'te yapılan görüşmelerin muhalif basındaki yankıları
Efendiler, o gün de gensoru görüşmeleri bir sonuca bağlanamadı; ertesi güne bırakıldı. 8 Kasım günü yapılacak görüşmeleri beklemek üzere, biraz da o günlerdeki bazı yayınları gözden geçirelim.
Vatan gazetesinin 5 Kasım 1924 tarihli sayısındaki başyazıda, Hükûmet'i tenkit edenler ve muhalefette yer alanlar öğülmekte, Hükûmet taraftarları suçlanmaktadır.
Başyazar: «Daha ağzını açmayan tenkitçi adaylarına karşı, her gün kulaktan kulağa yeni bir saldırgan söz fısıldanıyor.
Hükûmetçi gruptan olan her kime rastlarsanız, o günün gizli günlük emrindeki sözleri olduğu gibi işitirsiniz» dedikten sonra, sözlerini doğrulamak için birtakım örnekler sayıyor ve «körükörüne emre uymayan, gerçeği görüp söylemek isteyen kimseleri daha başlangıçtan susturmak için her vasıtaya başvuruyorlar» ve «keyfî irade, tabiî ve istikrarlı durumun üstünde, hâkim olma niteliğini korumaya devam edecektir» diyor.
Efendiler, yazar «gizli günlük emir» ve «keyfî irade» deyimleriyle, millete neyi haber vermek istiyordu.
Gizli günlük emirler veren, keyfî iradesini hâkim kılan kimdi? Bu gizli kapaklı sözleri kullanan makale yazarı, sonunda bize : «Taraf tutmaksızın, bir hakem durumunda, her iki tarafı da çağırıp dinlemek, Cumhurbaşkanlığı'nın en nazik ve önemli görevidir» öğüdünü veriyor.
Bu görevin hemen yapılmasını istiyor ve «çünkü yarın pek geç olabilir!» diye tehdit de ediyor.
Bir gün sonra, benim Meclis'in yeni dönemini açış nutkumdan söz eden aynı yazar, «tenkit eğilimi gösteren en hür düşünceli vatandaşları, zaman zaman susturmaya çalışan tekelci bir siyasî sistem, gelişme ve ilerleme için kahredici bir cehennem demektir» cümlesiyle, uyguladığımız sistem için pek haksız ve insafsız bir iftirada bulunuyor ve: «Uğursuz gidişin belli bir noktada durdurulması, yeni bir çığır açılması lâzımdır.» diyerek, bize yeniden görevimizi hatırlatıyordu.
Vatan yazarı, bir gün sonra yazdığı «sokaktaki adam» başlıklı başmakalesini: «İnşallah iyi olur, demekten başka yapacak şey kalmamış gibi görünüyor» cümlesiyle bitiriyordu.
8 Kasım 1924 tarihli Vatan gazetesinde yayınlanan bir Ankara telgrafında: «Meclis, yüksek mevkide bulunanlar uygun görmedikçe kabineyi düşüremeyecektir» tarzında büyük harflerle yazılmış ve «Rauf Bey'in dünkü konuşmasında, gensoru dışında önemsiz şeylerden söz etmekle, gensoru isteyenlerin durumunu sarstığı ve gensoru dâvâsının etkisini azalttığı söylenmektedir» gibi haberler vardır.
Vatan gazetesinin, gensoru dâvâsını takip için özel olarak gönderdiği muhabiri, izlenimlerinde pek isabet göstermiyorsa da, gensoru meselesinin etkisini azaltma sebebi ile ilgili haberinde aldanmış görünmüyordu.
Efendiler, Tevhidi Efkâr başyazarı da, bir sürü başmakalelerle muhalefeti destekleyip cesaretlendiriyor; kendini savunan Hükûmet'in ve Hükûmet'i tutan milletvekillerinin kendilerini savunmalarını ve söz söylemelerini bile istemiyordu.
Bu başyazar diyordu ki: «Meclis'te Hükûmet'i tutan milletvekilleri, böyle her önemli işi, gürültüye boğmak eğlencesinde devam ederek, bunları tenkit edenleri susturdukça, hiç şüphe yok ki, İsmet Paşa Hükümeti güvenoyu alacaktır.
Ancak, bu güvenoyunun gerçek değeri, nihayet, küçük bir sandığın içine çok sayıda beyaz kâğıt atılmış olmasından ibaret kalacaktır.»
Bu safsatalar üzerinde durmaya gerek yoktur. Biraz da Tanin gazetesine bakalım: Tanin'in «Siyasî Mayalanmalar» adlı bir başmakalesinde «Kutsal Millî Mücadele'de büyük hizmetleriyle tanınmış, saygıdeğer ve güvenilir bazı kimseler arasında bir işbirliği yapılmakta olduğu» haberinin alındığından; «Halk Partisi'ni ve Hükûmet'i samimî olarak tutan basının» «bu haberleri büyük bir hoşnutsuzlukla karşılayıp yorumlamalarından» ve «kurulmakta olan yeni partiyi, daha şimdiden gözden düşürecek şekilde düşünceler ileri sürülmesine kalkışıldığından» söz edilmektedir.
Makalede, program konusu üzerinde de durularak, Halk Partisi'nin bir programının bulunmadığına işaret edildikten sonra, «Biz Halk Partisi'nden hiç memnun değiliz, fakat Halk Partisi'nin ilkeleri adına söylenen ve görülen şeyleri tamamiyle benimsiyoruz» deniliyor ve Halk Partisi'nin ilkelerinden ne anlaşıldığı açıklanarak: «Fakat acaba gerçekte de öyle midir?» sorusu ortaya atılıyor.
Yazar, bu soruya olumsuz cevap veriyor ve «gönlümüz, karşısında böyle yenilikçi ve reformcu bir partiyi görmek istediği için, Halk Partisi'ni bu dediğimiz şekilde hayal ediyoruz» diyor. Ondan sonra yazar, şunları söylüyor: «Halk Partisi'nin programı ve sözleri başkadır, tuttuğu yol başkadır. Halk Partisi'nin demokratlığı dudaklarındadır.»
Bu görüşün sahibi, birinci cümlesiyle, «Halk Partisi, Cumhuriyet ilân edeceğini, hilâfeti kaldıracağını programına yazıp ilân etmedi ve söylemedi; fakat fiilî olarak yaptı» demek istiyorsa, doğrudur! Ancak, ikinci cümle ile Halk Partisi'ne yönelttiği suçlama doğru değildir.
Makale sahibi, muhalif kimselerin iktidar mevkiine geçmek istemelerinin kanunî hakları olduğunu ispatlamak için kullandığı birçok söze şunu da ekliyor : «Vatan düşüncesiyle hareket etmek, yalnızca Tanrı'nın iktidar mevkiindeki kimselere hak olarak bahşettiği bir fazilet midir?»
Tanin başyazarı, 4 Kasım 1924 tarihinde yazdığı «Ordu ve Siyaset» adlı bir başmakalede de şu düşünceleri ileri sürüyor: «Hükûmet şekli Cumhuriyettir. Fakat, hükûmetin yalnız adını değiştirmek hiçbir yarar sağlamaz. Asıl değiştirilmesi gereken nokta, işin ruhudur, prensipleridir.
Bugün Amerika'da, Birleşik Amerika Devletleri dışında daha yirmi kadar memleket vardır ki, hepsinin adı da Cumhuriyettir. Hattâ, hep zencilerden meydana gelen Haiti bile bir Cumhuriyet idi.
Fakat, buralarda, Cumhuriyetin istibdat rejiminden farkı pek azdır. Soydan gelen bir hükümdar yerine, zorla Cumhurbaşkanlığına gelmiş bir zorba görürüz. İşte bu kadar! Reisicumhur adını taşıyan bu zorba devleti keyfince yönetir. Mutlak bir hükümdar gibi, keyif ve hevesinden başka bir kanun tanımaz.»
Tanin başyazarı, söz konusu ettiği Amerika Cumhuriyetlerinden Şili'yi bir yana bırakarak, diğerleri için diyor ki: «Hiçbirisi, bugün, gerçek Cumhuriyet adını taşımaya lâyık değildir. Çünkü demokrasiye... dayanmıyorlar»; «Cumhuriyet adı altında mutlak hükûmetlerin hâkim olması, liderlerin asker olması yüzündendir.»
Burada bir an durmak isterim. Efendiler, bu makale, milletvekili olan komutanların, milletvekilliğinden istifaları üzerine ve o münasebetle yazılıyor.
Fakat öyle bir zamanda yazılıyor ki, ordularımızın müfettişleri, orduları bırakıp Hükûmet'i düşürmek için Meclis'e gelmişlerdir. Bu yazar da, onların iktidar mevkiine geçmek istemelerinin kanunî hakları olduğunu ispat için, daha bir gün önce sütunlarca yazı yazmıştır.
Cumhuriyet'in, mutlak hükûmet rejiminden farksız olabileceğine örnekler sıralayan ve bunun sebebinin de demokrasiye dayanmamak olduğunu söyleyen yazar, «Hükûmet partisinin demokratlığı dudaklarındadır» diyen zattır. Bunun böyle olması «askerî liderler yüzündendir» diyen kimse, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın da askerî liderlerden biri olduğunu bilen kimsedir.
Bu kimsedir ki, askerî liderlerden olan filân ve filânları, yine askerî liderlerden olan Türkiye Cumhurbaşkanı ve Türkiye
Başbakanı ile karşı karşıya getirip biribirlerine cephe aldırmak için, bütün gücüyle çalışıyor ve sonra sevmediği tarafın yıkılmasını millete gerekliymiş gibi gösterebilmek için, sözde dikkate değer ve ibret alınacak örnekler veriyor ve «hangi general, başına daha çok âsi toplayabilirse, Cumhurbaşkanlığına o geçer»; «ordu komutanları ve eşkiya reisleri birbirleriyle çarpışarak Cumhurbaşkanlığı makamını zorla ele geçiriyorlar» diyor.
Efendiler, bu ve buna benzer sözlerin ne maksatla ve nasıl bir duygu içinde yazıldığını fark etmemek ve bu gibi yayınların Meclis üyeleri üzerinde ve kamuoyunda bırakacağı olumsuz ve zararlı etkileri anlamamak mümkün değildi. Ne yazık ki, bu bozguncu etkiler gerçekten de fiilî tepkilerini göstermiştir.
Refet, Kâzım Karabekir ve Ali Fuat Paşa'ların, Millî Savunma Komisyonu (225)'na seçilmemiş olmalarından üzüntü duyan aynı cumhuriyetçi yazar, bu defa da, ordu komutanlarının, ordulara etki yapabilecek bir komisyona seçilmemiş olmalarını doğru bulmuyor.
Bu noktada, pek sevdiğini anlatmak istediği demokrasiye uygun davranıştan bile vazgeçiyor. Bu düşünceleri içine alan cümleleri hep birlikte gözden geçirelim:
«Siyaset» başlığı altında yazılmış yazılar arasında «Millî Savunma Komisyonu, Millet Meclisi'nin hemen hemen en az siyasî olan, hattâ siyasetle hiç ilgisi bulunmayan bir çalışma koludur» cümlesi okunur.
Yazar, bu cümle ile, Meclis'e giren ordu müfettişlerinin siyasetle ilgisi bulunmayan bir alanda çalışmalarına neden ve ne için meydan verilmedi? demek istiyor. Buna şu yolda cevap vermek mümkündür: Millî Savunma Komisyonu siyasî işlerle ilgisi bulunmayan bir komisyon olduğuna göre, oraya sırf siyasî işlerle uğraşmak üzere Meclis'e gelmiş olanları sokmakta sakınca vardı da onun için!
Yazar, bu cümleden sonra devam ederek diyor ki: «Burada, vatanın namus ve istiklâlini savunacak orduyu yönetmeye daha düzenli ve mükemmel bir duruma getirmeye ve gelişmiş bir şekle sokmaya yarayan kanunlar yapılacaktır. Kendilerini politikacılık hırsına kaptırmayıp da yalnız vatanı düşünenlerin, bu görevi, ordu ileri gelenleri arasında en muktedir kimselere vermeleri bir vatan borcudur.»
Bu cümleler üzerinde de biraz duracağım:
Ordunun yönetimi, daha düzenli ve mükemmel bir duruma getirilmesi ve daha da gelişmiş bir şekle sokulması hususu çok önemlidir.
Bu hususla görevli bulunan ve uğraşan makam «Genelkurmay» dır. Yazarın da dediği gibi, bu makamda en seçkin komutanlarımız bulunmaktadır. Ordunun yönetimi, düzenlenmesi ve daha mükemmel bir duruma getirilmesi işlerini üzerine almış bulunan Genelkurmay, gerektikçe, bu konularda Hükûmet'e tekliflerde bulunur.
Genelkurmay'ın ve Hükümet içinde yer alan Millî Savunma Bakanlığı'nın enine boyuna düşünüp tespit ettikleri meseleler, her yıl toplanan «Yüksek Askerî Şûrâ» tarafından incelenir ve görüşülür.
Yüksek Askerî Şûrâ; Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı, Bahriye ve Ordu Müfettişlerinden oluşur. Yüksek Askerî Şûrâ'nın incelemesinden geçen ve uygulanması kabul gören hususlardan, gerekli bulunanlar hükümete teklif edilir.
Bu teklifler içinde uygulanmak üzere kanunlaşması gerekenler varsa, işte onlar Meclis'e sunulur. Meclis'te usulüne uyularak Millî Savunma Komisyonu'ndan ve ilgisi varsa başka komisyonlardan da geçtikten sonra, Meclis Genel Kurulu'nda görüşülür ve kanunlaştırılır.
Millî Savunma Komisyonu'ndaki üyelerin askerlikten anlaması gerekir. Fakat yalnız askerlikten anlaması yeterli değildir. Devletin maliyesinden, siyasetinden ve daha birçok şeyden de anlaması gerekmektedir. Yalnız askerlikten anlamak, ordu ile ilgili kanun tasarıları hazırlamak için yeterli sayılsaydı, Genelkurmay'ın tespitinden ve Yüksek Askerî Şûrâ'nın da onayından sonra, tasarıların ayrıca başka bir komisyonda veya komisyonlarda incelenmelerine gerek kalmazdı.
Zira, politika ile uğraşan kimseler, askerlikten gelmiş olsalar bile, bütün hayatlarını ilim ve teknikle ve askerî gelişmeleri günü gününe takip ve uygulamakla geçiren kimselerden daha uzman ve daha yetkili olamazlar.
Ordunun yönetimi, düzenlenip daha mükemmel bir duruma getirilmesi için pek yerinde görüşleri ve büyük tecrübeleri olduğunu zanneden ve Yüksek Askerî Şûrâ'da kanun gereğince üye bulunan ordu müfettişleri için en uygun çalışma alanı, orduların başındaki ve Yüksek Askerî Şûrâ içindeki yerleriydi.
Ciddiyet isteyen ve mevkiin değer ve önemini anlayıp; Hükûmet'i, Millî Savunma Bakanlığı'nı, Genelkurmay'ı beğenmeyip;
onları, kendilerinin askerlikle ilgili düşünce ve tasarılarını değerlendirmekten uzak görerek, siyasî alanda çalışmayı tercih eden komutanların Millî Savunma Komisyonu'na girmelerini sağlamaya çalışmak; Onların, Hükûmet'ten Meclis'e gelen ordu ile ilgili her türlü teklifin sonuçlandırılmasını engellemek ve bunları elde bir koz olarak kullanmak suretiyle Hükûmet'i düşürmek ve Genelkurmay Başkanı'nı değiştirmek gibi kötü heveslerini gerçekleştirme maksadına dayanabilir.
Tanin başyazarının da, bu noktadaki gayesinin başka bir şey olduğunu zannetmek abestir.
Gayesinin gerçekleşmemesi yüzünden «kaygılı ve üzüntülü» olan yazar: «Eski Atina Cumhuriyeti'nde demokrasinin koyduğu ilkelere o denli sıkı sıkıya bağlı idiler ki, yönetimle ilgili kolların hiçbirinde, bilgi ve uzmanlık bakımından bile bir üstünlük kuralı kabul edememişlerdi.» Demokrasideki bu aşırılığa rağmen, «Atina demokrasisinde, generaller bu kuralların dışında tutulmuşlardır» diyor.
Halk Partisi'nin demokratlığının dudaklarında olduğunu ve Cumhuriyet'in mutlak hükümet rejiminden farksız bulunduğunu millete anlatmaya çalışan bir kimsenin, bu safsatasını daha gazetesinde okunmakta olduğu günlerde, iktidar mevkiine geçirmek gayretine koyulduğu generallerin demokrasi kurallarının bile dışında tutulabilecekleri görüşünü ileri sürmesi, sanırım ki, dürüst insanların yapabilecekleri hareketlerden değildir.
Efendiler, kin ve ihtiras, bir insanın düşüncesini ve vicdanını kararttığı zaman o insan nasıl konuşur, buna bir örnek ister misiniz?
İşte buyurunuz, aynı yazarın şu sözlerini dinleyiniz: «Halk Partisi'nin İsmet Paşa Hükûmeti'nin memlekete gösterdiği çirkin çehre! Şahsi ihtiraslarının peşinde bu kadar esir olan önderler, milli bir parti kurmak ve milleti temsil etmek iddiasına kalkışamazlar.»
«Geleceğin ümidiyle kaynayıp coşan gençler, taze ve temiz canlarını feda ettiler: Memleketi kurtarmak için! Memleketi, kendilerinden ve ihtiraslarından başka birşey düşünmeyen politikacılar elinde oyuncak etmek için değil!»
Gerçeğin tam tersini dile getiren bu demagoji ve safsata sahibi yazar, bizim kurduğumuz partiyi, bizim hükümet kurmakla görevlendirdiğimiz İsmet Paşa'nın ve Hükûmeti'nin çehresini çirkin görüyor ve gösteriyor.
Efendiler, bizim çehremiz her zaman temiz ve aktı; her zaman da temiz ve ak kalacaktır. Çehresi çirkin, vicdanı çirkinliklerle dolu olanlar, bizim vatanseverce vicdan temizliği ile ve namusluca davranışlarımızı, kendi bayağı ve çirkin ihtirasları yüzünden çirkin göstermeye kalkışanlardır.
225) Müdafaa-i Milliye Encümeni.
Sadeleştirilmiş Nutuk |
---|
Nutuk - Sadeleştirilmiş Nutuk - Mukayeseli Nutuk - Portal:Nutuk |
Birinci Dünya Savaşında Anadolu'nun Durumu ve Kurtuluş Çareleri | Samsun'a Çıktığım Gün Genel Durum ve Görünüş - Bunlara Karşı Düşünülen Kurtuluş Çareleri - Milli Kuruluşlar Siyasi Amaç ve Hedefleri - Memleket İçinde ve İstanbul'da Milli Varlığa Düşman Kuruluşlar - İngiliz Muhipleri Cemiyeti - Misak-ı Milli Hazırlanıyor - Milli ülkü ve milli teşkilatın kısa bir zamanda sağladığı şeref ve varlığı küçümseyenler - Ankara'da toplanma düşüncesi - Harbiye Nazırı Cemal Paşa'nın işten uzaklaştırılması teklifi karşısında Ali Rıza Paşa Kabinesi - Anadolu'da bulunan yabancı subayların tutklanması kararı - Meclis-i Meb'usan Başkanı seçilmem sakıncalı görülüyor - Hükümeti mutlaka düşürmek ve kesin mücadele durumuna geçmek gereği - Ali Rıza Paşa ve kabinesinin iç yüzü - Aldatıcı söz vermeler, ağır iftiralar - Milli bir kabine kurulmasının imkansızlığı - Kuva-yı Milliye'nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunun yoklanması - Olayların akışına ayak uyduramazdık - Akbaş Cephaneliği ve Köprülü Hamdi Bey - [[Anzavur'un milli
cephelerimizi arkadan vurma teşebbüsü]] - Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası - Padişah işin gidiş ve durumuna göre birisini sadrazamlığa seçeceğim diyor - Beni hükümet işlerine karıştırmaktan menetmek isteyenler benden etkili tedbirler bekliyor - Salih Paşa sadrazam oluyor - Trakya'da Cafer Tayyar Bey'in tutuğu yanlış yol - Karakol Cemiyeti İstanbul'da teşkilatını genişletmeye çalışıyor - İstanbul'daki Kuva-yı Milliye Başkanları'nın tutuklanması hakkında Londra'dan gelen emir - İstanbul'un işgali - Manastır'lı Hamdi Efendi - İtilaf Kuvvetlerinin telgrafla memlekete yapmak istedikleri resmi tebliğ - Yabancı devletlere yaptığım protesto - Millete yayınladığım bildiri - Olağanüstü yetkiler taşıyan bir meclisin Ankara'da toplanma kararı - Celalettin Arif Bey'le görüş ayrılığı - Celalettin Arif Bey Meclis-i Meb'usan Başkanlığı'nı bırakmıyor - Seçimler sırasında bazı yerlerdeki büyük hükümet memurlarının çıkardığı güçlükler - Samsun'daki subaylar arasında sözde Padişah tarftarlığı varmış |
---|
TBMM'nin toplanması | Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıyor - Türk milletinin takip etmesi gereken siyasi ilke: Milli Siyaset - Hükümetin kurulması - Milli hakimiyet temeline dayanan halk hükumeti: Cumhuriyet - [[Türkiye Büyük Millet Meclisi,
Başkanlığı'na beni seçti]] - Bakanlar Kurulu'nun kurulması - Hıyanet-i Vataniye Kanunu ve İstiklal Mahkemeleri kurulması |
---|
İç isyanlar ve Doğu cephesindeki gelişmeler | İç İsyanlar - Anzavur ve Düzce isyanları - Hilafet Ordusu - Yenihan, Yozgat ve Boğazlıyan isyanları - Güney sınırımızda geçen olaylar - Konya isyanı - Savaş cephelerinin durumu - İstanbul Ankara ile temas arıyor ve bu teması Nurettin Paşa sağlamaya çalışıyor - Nurettin Paşa Ankara'da - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin dışişleri konusunda verdiği ilk karar: Moskova'ya bir heyet gönderilmesi - Yunanlıların ilk genel taarruzu - Yunan taarruzu karşısında milli cephelerin bozulması üzerine Meclis'te şiddetli hücüm ve eleştiriler - Ciddi bir askerî teşkilat kurabilmek ve bunda başarı sağlayabilmek için zaman şarttır - Yeşilordu - Çerkez Ethem ve kardeşlerinin ilk defa dikkati çekmeye başlayan bazı tavır ve davranışları - Celalettin, Arif, Hüseyin Avni Beylerin Erzurum'a gidişi ve orada ortaya attıkları meseleler - Celalettin Arif Bey'in geniş yetkiyle Doğu illeri valiliğine atanması isteniyor - Celalettin Arif Bey kendi kendine Erzurum Vali Vekili oluyor - Doğu Cephesinde Ermenistan'a taarruz kararı verdiğimiz sırada Celalettin Arif Bey'in ültimatomu - Celalettin Arif Bey'in ültimatomu - Kahraman Erzurum halkının bana açtığı dost kucağını kötüye kullanabileceğine asla ihtimal veremedim - Doğu cephemizde Ermenilerle savaş başlıyor - Ordularımızın üstsubay ve subayları hakkında bilinen bir gerçek - Milli hükümetimizin yaptığı ilk antlaşma: Gümrü Antlaşması - Trakya'daki durum - Trakya'daki Kolordumuzun askerliğin gereklerini ve vatanseverlik namusunu yerine getirememesinin tek sorumlusu Cafer Tayyar Paşa'dır - İkinci Konya isyanı - "Ordudan fayda yoktur" sözleri ve Batı Cephesi Komutanı'nın taarruz teklifi |
---|
İstanbul hükümetinin Ankara ile temas arayışları | Görünüşte bizim için yumuşak sanılan bir politika ile, bizi içten yıkma teşebbüsü - İstanbul'da iktidar mevkiine getirilen Tevfik Paşa Kabinesi Ankara ile temas arıyor - Bilecik Görüşmesi kararlaştırılıyor - Ethem ve Tevfik kardeşlerin muhalefete geçmesi - Tevfik Cephe Komutanı'nı tanımıyor - Ethem ve Tevfik kardeşlerle kendileri gibi düşünen bazı arkadaşlarının milli hükümete isyanı - Bilecik Görüşmesi - İzzet ve Salih Paşalar Ankara'da |
---|
Batı cephesindeki gelişmeler ve Birinci İnönü zaferi | Ethem ve kardeşleri zaman kazanmak için bizi yanıltmaya çalışıyorlardı - Çerkez Ethem hükümetin kanunlarını tanımıyor - Demirci Efe de harekete geçiyor - Reşit orduyu yanıltmaya çalışıyor - Çerkez Ethem'e bir nasihat heyeti gönderiliyor - Asi Ethem ve kardeşlerine karşı fiili harekata geçilmesini emrettim - Ethem ve kardeşleri kuvvetleriyle birlikte düşman saflarında müstehak oldukları yeri aldılar - Birinci İnönü Zaferi - Düşmanla işbirliği yapan Manisa Milletvekili Reşit Bey'in milletvekilliğinin kaldırılması kararı - Ethem ve Kardeşleri canlarını Refet Paşa'ya borçludur - İzzet ve Salih Paşalar Ankara'dan memnun görünmüyorlar, ille payitahta gitmek istiyorlardı - Sadrazam Tevfik Paşa benimle temas kuruyor - Tevfik Paşa'ya verdiğim resmi ve özel cevaplar - Tevfik Paşa ve arkadaşları Anadolu'yu İstanbul Hükümeti'ne bağlamaya çalışıyorlar - Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun temel maddelerini Tevfik Paşa'ya bildirdim - İlk Teşkilat-ı Esasiye Kanunumuzun tarihçesi - Hilafet ve Saltanat konuları üzerine Türkiye Büyük Meclisi'nde yaptığım açıklamalar |
---|
Londra konferansı ve İkinci İnönü zaferi | Londra Konferansı'na katılacak olan delegeler doğrudan doğruya milli iradeyi temsil eden - Büyük Millet Meclisi'nce seçilmelidir - Tevfik Paşa yeminle bağlı olduğu Kanun-ı Esasi'ye sadakatten ayrılamıyor - Osmanlı devlet adamlarının belirgin özellikleri - Tevfik Paşa'nın teklifleri karşısında Büyük Millet Meclisi'nin kararı - Londra Konferansı'na katılmamız - Delegeler daha yolda iken başlayan Yunan taarruzu - İkinci İnönü Zaferi ve İsmet Paşa'nın Metristepe'de gördüğü durum - Güney Cephesi'ndeki harekat - Yunan ordusunun genel taarruz planında pek göze çarpan bir yanılma - Refet Paşa kendisi yenildiği halde düşmanı yenilmiş sayıyordu - Refet Paşa Türk ordusuna Başkomutan olmak istiyordu - Londra Konferansı'ndan dönen Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey'in imzaladığı sözleşmeler - Bekir Sami ne olursa olsun barış yapmak istiyordu - Mecliste belirmeye başlayan siyasi gruplar - Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu'nun kurulması - Hoca Raif Efendi "Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti" kuruyor - Kazım Karabekir Paşa, devlet şeklinde tarihi değişiklikler yapılacağı zaman askerî ve sivil devlet adamlarının gereği gibi görüşleri alınmalıdır - İzzet ve Salih Paşa'ların İstanbul'da siyasal görev almayacaklarına söz vermelerine üzerine, İstanbul'a dönmelerine izin verildi - İzzet ve Salih Paşalar sözlerinde durmadılar - Ahmet İzzet Paşa Türk Milletine hizmet etmeyi Vahdettin'in hizmetinde olmaya tercih edemedi - Aziz milletime tavsiyem |
---|
Sakarya meydan muharebesi ve müteakip gelişmeler | Sakarya Meydan Muhaberesi - Ordunun başına geçmemi isteyenler - Başkomutanlığı kabul ediyorum - Başkomutanlığıma yapılan itirazlar - Başkomutanlığı fiili olarak üzerime aldım - Milli vergiler emri - Cephe karargâhına hareket - Savunma hattı yoktur, savunma sathı vardır - Bütün Türk Milletini cephede bulunan ordu kadar, duygu, düşünce ve hareket bakımından savaşla ilgilendirmeliyim - Büyük Millet Meclisi'nce bana "Mareşal" rütbesiyle "Gazi" ünvanının verilmesi - Fransız hükümeti ile yapılan görüşmeler ve Ankara Anlaşması - Pontus meselesi - Anadolu ortasında yeniden çıkan birtakım iç isyanlar - Merkez Ordusu'nun kurulması ve Nurettin Paşa'nın Komutanlığa getirilmesi - Malta'dan yeni dönen Bayındırlık Bakanı Rauf Bey'le Kara VAsıf Bey güdülen askerî siyaseti öğrenmek istiyorlardı - Benim şahsen Ankara'dan uzaklaşmam isteniyordu - İkinci Grup kuruluyor - Ordu saflarına kadar yayılan bozgunculuk telkinleri - Ordumuzun kararı taarruzdur - Yeterince hazırlanmış olması gereken üç vasıta, iç ve dış cephelerimiz - Doğu Cephesi Komutanı'nın bir görüşü - Çeşitli devletlerle yapılan resmi ve özel temaslar - Dünya önünde vereceğimiz imtihana hazırlanırken - 22 Mart 1922 tarihli ateşkes anlaşması teklifi - Ateşkes anlaşması teklifine cevap vermeye hazırlanırken alınan barış teklifi - Başkomutanlık Kanunu'nun tarihçesi - Memleketin yüksek çıkarları uğruna Başkomutanlık görevime devam kararı verdim - [[Ordunun
kıpırdanamayacağını iddia eden bir gafili alkışlayanlar]] - Ordunun maddi ve manevi gücü, milli gayeyi tam bir güvenle gerçekleştirecek düzeye yükselmişti - Muhalif grubun Meclis'teki faaliyeti - Rauf Bey Bakanlar Kurulu Başkanı oldu |
---|
Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Savaşı, Mudanya konferansı | Taarruz kararı - 1'inci Ordu Komutanı Ali İhsan Paşa'nın yarattığı durum - Taarruz planımızın ana çizgileri - Taarruza hazırlık emri - 26 Ağustos 1922 taarruz emri - Başkomutan savaşı - Ateşkes teklifi - Ordularımız İzmir rıhtımında ilk verdiğim hedefe, Akdeniz'e ulaştılar - İtilaf Devletlerinin 23 Eylül 1922 tarihli ateşkes teklifi - Mudanya Konferansı |
---|
Lozan barış konferansı ve Saltanatın kaldırılmasına ilişkin gelişmeler, Hilafet meselesi | Barış Konferansı'na göndereceğimiz delegeler - İsmet Paşa'nın Dışişleri Bakanlığı'na ve Delegeler Hey'eti Başkanlığına seçilmesi - Lozan (Lausanne) Barış Konferansı'na davet - Saltanatın kaldırılması - Rauf Bey'in Saltanat ve Hilafet konusundaki düşüncesi - Meclis'te Saltanatın kaldırılması görüşülürken Rauf Bey'e verdiğim rol - Lozan Barış Konferansı'na Tevfik Paşa ve arkadaşları da katılmak istiyordu - Çıkarlarını kirli bir tahtın çürümüş, çökmüş ayaklarına sarılmakta bulanlar - Osmanlı Saltanatı'nın kaldırılması kararının verildiği gün, Teşkilat-ı Esasiye, Şer'iye ve Adliye komisyonlarının ortak toplantısı - Karma Komisyon'a anlattığım gerçek - Osmanlı Saltanatı'nın yıkılış ve göçüş merasiminin son safhası - Hain Vahdettin bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçıyor - Asil bir milleti utanılıcak bir duruma düşüren sefil - Abdülmecit Efendi'nin Büyük Millet Meclisi'nce Halife seçilmesi - Abdülmecit Efendi, babasının adı dolayısıyla da olsa "Han" ünvanından vazgeçemiyor - Halife olacak zatın sıfat ve yetkisi ne olacaktı - Türk halkı kayıtsız ve şartsız hakimiyetine sahiptir - Lozan Barış Konferansı - Osmanlı Devleti'nin dünya gözünde hiçbir değeri kalmamıştı - Halkın içinde bulunduğu psikolojiyi, düşünce eğilimlerini bir daha incelemek için halkla yakından temasa geçmek - Milli Hakimiyet ile Hilafet makamının durumları ve ilişkileri - Halife olan zatı ümitlendirecek bağlılık gösterileri - Din oyunu aktörleri Halife'yi bütün İslam dünyasına hükümdar yapmak istiyorlardı - Hilafet konusunda halkın şüphe ve endişesini gidermek için yaptığım açıklamalar - Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda düğüm noktaları |
---|
Halk partisinin kuruluş çalışmaları, Lozan Barış Antlaşması ve müteakip gelişmeler | Halk Partisi'ni kurma teşebbüsü - Dokuz ilke ve partimizin ilk programı - Lozan Konferansı görüşmeleri kesildi - Lozan Konferansı görüşmeleri üzerinde Mecliste şiddetli tartışmalar - Meclis'teki muhaliflerin çeşitli saldırı hareketleri - "Beni vatandaşlık hakkından mahrum etmek" teklifi üzerine Mecliste yaptığım konuşma - Teklif edilen maddedeki şartlar neden bende yoktu - Milletin bana karşı gösterdiği sevgi ve güvenin samimi ifadeleri - Yeniden seçim yapılması kararı - Lozan Konferansı'nın ikinci safhası ve yeni seçimlerde milletin gösterdiği uyanıklık - Nurettin Paşa'nın bağımsız milletvekili olma teşebbüsü ve yayınladığı hal tercümesi - Nurettin Paşa'nın ve babası Mareşal İbrahim Paşa'nın Meşrutiyet inkılabında nasıl ve ne dereceye kadar rol oynadıkları konusundaki hatıralarım - Hal tercümesi broşürüne göre Nurettin Paşa'nın Meşrutiyet'in ilanından sonra gördüğü hizmetler - Irak seferinde Nurettin Paşa - Büyük Taarruz'da Nurettin Paşa savaş meydanını dürbünle seyretmeyi tercih ediyordu - Hal tercümesi broşürüne göre Nurettin Paşa'nın İstanbul'da ve anadolu'da gördüğü önemli işler nelerdi - Nurettin Paşa, zaferden pay almaya en az hakkı olanlardan biridir - Nurettin Paşa'yi ve ordusunu bizzat takip etmek ve yönetmek zorunda kaldım - Millet ve tarih ünvan vermekte o kadar cömert değildir - Lozan Barış Antlaşması - Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Türkiye'ye yapılan dört barış teklifi arasında bir karşılaştırma - Türk Delegeler Hey'eti Başkanı İsmet Paşa ile Hükümet Başkanı Rauf Bey arasında çıkan anlaşmazlık - İsmet Paşa'da, Hükümet BAşkanı Rauf Bey'e karşı güvensizlik duygusu başlamıştı - Yunanlılardan istenen savaş tazminatından dolayı İsmet Paşa ile Hükümet arasında çıkan görüş ayrılığı ve gerginlik - Ben, İsmet Paşa'nın görüşünü benimsedim - Meseleyi çözüme bağlamak için bir tarafa hak vererek öbür tarafı susturma yolunu tutmadım - Kuponlar ve imtiyazlarla ilgili yazışmalar iki tarafı yeniden sinirlendirdi - Rauf Bey'in aradaki görüş ayrılığını, kendisi ile İsmet Paşa arasında başlı başına bir mesele sayması doğru değildir - Rauf Bey, görüşmeleri bitirip barışı hazırlayan İsmet Paşa'nın sonuçla ilgili olarak Hükümet'in görüşünü soran telgrafına cevap vermemişti - İsmet Paşa'ya barış antlaşması imzalamasını bildirdim - İsmet Paşa'nın çektiği ızdırap - Lozan Barış ANtlaşmasını hazırlayan ve imzalayanlara teşekkür ve kendilerini kutlama - Rauf Bey kutlamak istemiyor - Rauf Bey'in yazdığı ve yazdırdığı telgraf - Rauf Bey, Lozan Antlaşması'nı yapan İsmet Paşa'yı kutlama vesilesiyle Mondros Ateşkes Anlaşması'nı yapan kendisini savunmaya çalışıyor - Rauf Bey zaferler kazanmış ordunun başında Lozan'a giden zata zaferden zafere yürüyen ordunun hikayesini anlatıyor - Rauf Bey, İsmet Paşa ile karşı karşıya gelemem, onun karşılamasında bulunamam diyor - Rauf Bey, Devlet Başkanlığı makamının güçlendirilmesini teklif ederken ne düşünüyordu - Memlekete ve millete kimler hizmet ederse havari onlardır - Rauf Bey'in Hükümet Başkanlığı'ndan, Ali Fuat Paşa'nın Büyük Millet Meclisi İkinci Başkanlığı'ndan çekilmeleri - Yeni Türkiye Devleti'nin başkenti: Ankara - Meclis'te Fethi Bey'in başkanlığındaki Hükümet'e ve Fethi Bey'in şahsına karşı sataşmalar ve tenkitler başladı - Uygulanması için sırasını beklediğim bir düşüncenin uygulanma zamanı gelmişti - Fethi Bey'in Başkanlığındaki hükümet istifa ediyor - Hükümet listeleri ve Hükümet Başkanlığı'na seçileceği tahmin edilen kimseler - Milli hakimiyetimizi herşeye ve herkese karşı koruyalım diyen zat - Parti Yönetim Kurulu da kesin bir hükümet listesi hazırlayamadı |
---|
Cumhuriyetin ilanı | Cumhuriyet'in ilanı kararını nerede ve kimlere söyledim - Cumhuriyet'in ilanı ile ilgili kanun tasarısını İsmet Paşa'yla birlikte hazırladık - 29 Ekim 1923 günü Halk Partisi'nde yapılan görüşmeler - Ben Genel Başkan olarak meselenin çözümüne memur edildim - 28/29 Ekim gecesi hazırladığım kanun müsveddesini teklif ettim - Hükümetimizin şekli mutlaka Cumhuriyet olacaktır - Teklifim Parti Grubu'nda ve hemen arkasında Meclis'te görüşüldü ve "Yaşasın Cumhuriyet" sesleri arasında kabul edildi - Türkiye Cumhurbaşkanlığı'na Türkiye Büyük Millet Meclisi oybirliği ile beni seçti - Cumhuriyet'in ilanı üzerine milletin duyduğu genel ve samimi sevince katılmaktan çekinenler - Rauf Bey'in Cumhuriyet'in ilanı dolayısıyla iki İstanbul gazetesine verdiği demeç - İstanbul halkının temsilcileri Cumhuriyet'in ilanını nasıl karşılamışlardı - Cumhuriyet'in ilanıyla boşa çıkan ümitler - Cumhuriyet'in ilanı üzerine Halife'ye yaptırılmak istenen rol ve Halife lehine yapılan yayınlar - Rauf Bey'in Anakara'ya gelerek birtakım propagandalarla, arkadaşları ve Parti'yi bize karşı kışkırtmaya koyulması - Rauf Bey'in sahneye koymak istediği oyunu farkedenler tarafından bir parti toplantısında kendisinin imtihana çekilmesi - Kazım Paşa'ya "Cumhuriyet'in ilanına engel olabilirsen memlekete büyük hizmet etmiş olursun" diyen Rauf Bey asla cumhuriyetçi olamaz - Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçiş dönemi ve bu dönemde iki ayrı görüşün çarpışması - İsmet Paşa'nın Meclis'te Rauf Bey'e verdiği cevaplar |
---|
Hilafetin kaldırılması | Hilafeti kaldırmanın zamanı da gelmişti - Hilafet'in, Şer'iye ve Efkav Vekaleti'nin kaldırılması ve öğretimin birleştirilmesi kararı - Hilafet makamının korunmasında dini ve siyasi mefaat ve zaruret bulunduğunu zannedenlere verdiğim cevap |
---|
Cumhuriyete karşı iç muhalefet, paşalar mücadelesi ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası olayı | Başarısızlığa uğratılan büyük bir komplo - Komploya karşı aldığımız tedbirler - Komplo düzenleyenlerin Meclis'e ve kamuoyuna karşı ordu ile yapmak istedikleri blöf ortaya çıktı - Kazım Karabekir Paşa'yı bir an önce Meclis'e sokmakta acele edenler yaptığımız işlemi bozmaya çalışıyorlardı - Hükümet açıktan açığa ve karşı karşıya çarpışmayı kabul etti - Cumhuriyet sözünü söylemeye Rauf Bey'in dili varmıyordu - Meclis'te yapılan görüşmelerin muhalif basındaki yankıları - Meclis'teki gensoru görüşmelerinin son günü - Rıza Nur Bey'in Arnavutları Türklüğe karşı ayaklandırmaya çalışanlardan biri olduğu anlaşıldı - Büyük Millet Meclisi'nin İsmet Paşa Kabinesi'ne güven oyu vermesi muhalif kalem sahiplerine daha neler yazdırdı -Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve en hain kafaların eseri olan programı - Cumhuriyet düşmanlarının son alçakca teşebbüsleri - Memlekette huzur ve güvenliği sağlamak için uygulanan olağanüstü tedbirlerin iyi sonuçları - Türk Gençliğine Hitabe |
---|