2011 Mehmet Akif Ersoy Yılı kutlamaları.[]
http://www.youtube.com/watch?v=IMIDVsw38Hc
{MAEbakınız}} Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un eserleri ve şiirleri günümüze ışık tutmaya devam ederken Başbakan Erdoğan'da milli şaire büyük bir vefa örneği gösterdi.
2011 yılı Mehmet Akif Ersoy yılı ilan edildi.[]
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un eserleri ve şiirleri günümüze ışık tutmaya devam ederken Başbakan Erdoğan'da milli şaire büyük bir vefa örneği gösterdi. 2011 yılı Mehmet Akif Ersoy yılı ilan edildi.
Mehmet Akif Ersoy'un, ölümünün 74. yıl dönümünde anıldığını hatırlatarak, Ersoy'un ölümünün 75. ve İstiklal Marşı'nın kabulünün 90. yıl dönümü olan 2011 yılını, Kütür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte "Mehmet Akif Yılı" olarak ilan ettiklerini ifade etti. Erdoğan, "İnşallah 2011 yılı boyunca Akif ve eserlerini daha yoğun şekilde, Kültür ve Turizm Bakanlığı merkezli olarak, sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vererek gündemde tutacağız" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 74. yılı etkinliklerinden bahsedip gelecek yılı Kültür Bakanlığı ile alınan kararla Mehmet Akif Yılı ilan ettiklerini söyledi. Başbakan, "İnşallah 2011 boyunca Akif’i ve eserlerini daha yoğun bir şekilde gündemde tutacağız. Ayrıca Mehmet Akif’in babasını doğum yeri olan Kosova’nın Suşitsa köyünde, Mehmet Akif Ersoy İlköğretim Okulu’nu tamamladık. Teknik kalitesini artırdık, okulu adeta ayağa kaldırdık" dedi.
Başbakan sözlerine şöyle devam etti:
Mehmet Akif, İstiklal Marşı’mızın şairi olduğu kadar, büyük bir münevver idi. Bir cihan imparatorluğunun parçalanmasına, Kurtuluş Savaşı'na, Cumhuriyetimizin kuruluşuna tanıktık etti. Yaşanan acıyı yüreğinde hissetti ve o acıyı kağıda döktü. Akif’in hemen her satırı, çok büyük coğrafyayı kardeşliğe ilerlemeye, kalkınmaya çağırdı. Bu noktada Akif adeta yüreğini parçaladı.
Gezip gördüğü şahit olduğu coğrafyayı şu dizeleriyle anlatmıştı:
'Örümcek bağlamış, tütmez ocaklar; yanmış ormanlar;
Ekinsiz tarlalar, ot basmış evler, küflü harmanlar;
Ipıssız âşiyanlar; kimsesiz köyler; çökük damlar;
Emek mahrumu günler; fikr-i ferdâ bilmez akşamlar.'
Diyor ki Mehmet Akif:
'Bir zamanlar biz de millet; hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya; milliyet nedir öğretmişiz!
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insaniyetin,
Nur olup fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.'
İSTİKLAL MARŞI'NI BİR ARNAVUT YAZDI[]
Akif, 'Arap'ın Türk'e; Laz'ın Çerkes'e yahut Kürd'e. Acem'in Çinli'ye üstünlüğü mü varmış? Nerde!' diyerek kavimciliği reddetmişti. İstiklal Marşımızı bir Türk mü yazdı? Kürt mu yazdı? Arnavut yazdı. Ama o milletin ortak sesiyle, onun için bu Meclis’te sahiplenildi ve takdire şayan oldu.
HERKES ANADİLİNİ KONUŞACAKTIR[]
Bizim ortak rabıtamız Türkçe’dir. Herkes anadilini konuşacaktır ama resmi dille bunu lütfen birbirine karıştırmayalım. Bu ülkenin sosyal barışını zedelemeyelim. Buna kimsenin hakkı yok. Eğer böyle bir şey yapılırsa bu insafsızlık olur. Bu rabıtları tartışmak, Mehmet Akif’in 80 yıl önce söylediği gibi bu milletin kardeşliğinden haz etmeyenlere hizmet etmektir.
"Milletler topla tüfekle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabıtalar çözülerek, kendi başının derdine, kendi havasına, kendi menfaatine düştüğünde yıkılırlar. Düşmanlarımızın bugün bizden istedikleri, ne bir vilayet ne de sancaktır. Doğrudan doğruya başımızdır, devletimizdir. Ey cemaat gözünüzü açınız, ibret alınız. Bizim hani senelerden beri kanımızı, iliğimizi kurutan dahili meseleler yok mu? Havran meselesi, Yemen meselesi, Şam meselesi, Kürdistan meselesi, Arnavutluk meselesi... Bunların hepsi düşman parmağıyla çıkarılmış meselelerdir."
Akif bunu ne zaman konuşuyor dikkat edin. Şimdi de aynı şeyleri yaşıyoruz.