2641-2650 | Mesnevi . مثنوی معنوی . Mesnevi-i Manevi . The Mathnawî-yé Ma`nawî . Mathnawi-Masnavi Mevlana Celaleddin-i Rumi |
2661-2670→ |
Vikipedi: Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Mesnevi
Metin manzum tercüme: Pınar BULUT Metin İngilizce tercüme: Metin Farsça tercüme: Muhammet AYDIN UNESCO tarafından ilan edilen 800. Mevlana Yılı Anma Etkinlikleri Çerçevesinde Sürmene Mesnevi Grubunca Bu Proje yürütülmektedir.Kaynak belirtilmesi kaydıyla bu çevirinin telif hakları kamuya devredilmiştir. |
FARSÇA ORİJİNALİ |
LATİNO TRANSKRİPTİ |
TÜRKÇE TERCÜMESİ |
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
| |
2651. |
حمله بر خود می کنی ای ساده مرد |
TRANSKRİPT BOŞ |
Onun takdisiyle başka bir mukaddesliğe eriştiler. |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2652. |
همچو آن شیری که بر خود حمله کرد |
TRANSKRİPT BOŞ |
Âdem’in yüzünden nail oldukları fütuhata, göklerde bile erişememişlerdir. |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2653. |
چون به قعر خوی خود اندر رسی |
TRANSKRİPT BOŞ. |
Âdem’in o pak ruhunun fezasına nispetle yedi gök sahası bile dardı. |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2654. |
پس بدانی کز تو بود آن ناکسی |
TRANSKRİPT BOŞ |
Peygamber “Tanrı; ben, yücelere, aşağılara yere, göğe, hatta arşa sığmam. Bunu, ey aziz, yakînen bil. |
İNGİLİZCE BOŞ
.
|
2655. |
شیر را در قعر پیدا شد که بود |
TRANSKRİPT BOŞ |
Fakat şaşılacak şeydir ki inanan kişinin kalbine sığarım. Beni ararsan inanan gönüllerde ara buyurdu” dedi. |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2656. |
نقش او آنکش دگر کس می نمود |
TRANSKRİPT BOŞ |
Tanrı dedi ki: “Ey haramdan, şüpheli şeylerden sakınan! Kullarımın arasına gir ki bu suretle beni görme cennetine erişesin.” |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2657. |
هر که دندان ضعیفی می کند |
TRANSKRİPT BOŞ |
Arş, bile o nuriyle, o genişliğiyle beraber Âdem’ görünce yerinden kalktı. |
İNGİLİZCE BOŞ
,
|
2658. |
کار آن شیر غلط بین می کند |
TRANSKRİPT BOŞ |
Arşın sonsuz bir büyüklüğü var, fakat mânaya karşı suret nedir ki? |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2659. |
می ببیند خال بد بر روی عم |
TRANSKRİPT BOŞ |
Her melek diyordu ki: Bizim bundan önce yeryüzüyle üfletimiz vardı. |
İNGİLİZCE BOŞ
|
2660. |
عکس خال تست آن از عم مرم |
TRANSKRİPT BOŞ |
Hizmet ve ibadet tohumunu yere ekiyorduk. Yere olan bu meylimize, bu alâkamıza da şaşmaktaydık. |
İNGİLİZCE BOŞ
|