Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

https://on.soundcloud.com/MhR4X

Bakınız

D
Nazar
Ayn
https://yenisehir.fandom.com/tr/wiki/%C5%9Eablon:Nazar_bak%C4%B1n%C4%B1z?action=edithttps://on.soundcloud.com/MhR4XGöz
Nazar değmesi< br> NAZAR< br> Nazar-rübâ
GÖZ DEĞMESİ
RUQYA
Rukye
Göze gelmek

"1200_YAŞINDA_ŞEYTANIN_BÜYÜ_İTİRAFI"_hd_(122._BÖLÜM_)GERÇEK_RUKYE_İLE_ŞEYTAN_ÇIKARMA

"1200 YAŞINDA ŞEYTANIN BÜYÜ İTİRAFI" hd (122. BÖLÜM )GERÇEK RUKYE İLE ŞEYTAN ÇIKARMA

  • nazari muvazene
  • bati felsefesine nazari muvazen ismail gaspirali
  • Bakma,bakış
  • Nazar (Nazaret) Altın.

Tazelik.

  • Nazar Göz atmak.
  • Mülahaza, düşünmek, bakmak, imrenerek bakmak, düşünce.
  • Yan bakış, kötü bakış. Bir türlü kabul etmek.
  • Gözdeğmesi.

İltifat.

Hz Peygamberin rukyesi[]

Buharî'nin rivayetine göre, bir gün Abdülaziz (r.a.), Hz. Sabit (r.a.) ile beraber Enes b. Mâlik (r.a.)'ın ziyaretine gitmişlerdi.

Hz. Sabit (r.a.): "Ya Ebâ Hamza! Biraz rahatsızım" dedi.

Hz. Enes b. Mâlik (r.a.): "Senin üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in rukyesini okuyayım mı?" diye sordu.

Hz. Sabit (r;a.): "Oku" dedi.

Hz. Enes b. Mâlik şu rukyeyi okudu:

"Ey insanların Rabbi!

Zarar ve fitneyi gider.

Şifa ihsan et. Şifa verici sensin. Senden başka şifa verecek olan hiçbir kimse yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî, Abdülaziz (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Yine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz hasta olan bazı ashabını eliyle sığayıp şöyle dua yapardı:

"Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Ona şifa ver. Şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur.

Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî. Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:

"Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi silip gider. Şifa, senin (kudret) elindedir. Senden başka ona (yol) açıcı yoktur."

(Buharî, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)


NAZAR[]

Bir şeye bakmak anlamına gelen nazar tasavvufta şeyhin, mürşidin müridine, salikine, manevi yolla bakması, feyiz vermesi; Türk kültüründe ise göz değmesi, bir olayı ve belli bir biçimde ele alma demektir.

İslâmî kaynaklarda "isabet-i ayn" olarak geçen ve kültürümüzde daha çok "nazar değmesi", nazara gelmek, nazara uğramak, göz değmek tabirleri kullanılan "nazar", özellikle açık mavi gözlü, keskin bakışlı kimselerin bir insana, hayvana veya güzel bir eşyaya, alete, işe vb. şeye bakması ile ona etki etmesi, zarar vermesi, insanın hastalanması, eşlerin, ailenin,ortak iş yapanların huzursuz ve geçimsiz olması, düzenin bozulması, işlerin kötüye gitmesi anlamında kullanılmaktadır. Kötü gözle, kıskançlıkla bakmanın etkili olduğu, insanın olumsuz yönde etkilendiği, hatta hastalığa sebep olduğu yaşanan, bilinen, görülen, gözlenen bir olgudur.

Peygamber (a.s.) "Göz değmesi gerçektir" (Buhari, Tıb, 36; Ebû Dâvûd, Tıb, 15) buyurmuştur. Fatiha, İhlas, Felak ve Nâs sûreleri okunmak, Allah'a dua etmek suretiyle, nazar değmesinden kurtulmak mümkündür.

Göz değmesi ve psikolojik hastalıklara karşı rukye ile (okuyup dua ederek) tedavi edebileceğine dair hadisler vardır (Ebû Davud, Tıb, 18).

Peygamberimiz (a.s.), "Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Ey acıyı, sıkıntıyı, hastalığı gideren Allah, bu hastaya şifa ver, çünkü sen şifa verensin, senden başka kimse şifa veremez. Bu hastaya öyle bir şifa ver ki, onda hiçbir hastalık kalmasın." diye dua etmiştir (Ebû Davut, Tıb, 19; Buhari, Tıb, 38).

Yine Peygamberimiz kötülüklere, kötü insanların şerlerine karşı, "Yarattıklarının şerrinden tam kelimeleriyle Allah'a sığınırım" şeklinde dua edilmesini, Allah'a sığınılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Davut, Tıb, 19).

Maddî manevî her türlü hastalık için, tedaviye başvurmak, doktora gitmek asıldır. Ancak şifayı verenin, ilaçlarda devayı var edenin Allah olduğu unutulmamalıdır.

Göz değmesi, korkma vb. psikolojik hastalıklarda kişi dua ederek, Allah kelamı olan Kur'ân âyetlerini ve sûrelerini okuyarak kurtulmaya çalışabilir.

Ancak nazar değmesin diye muska, gök boncuk, ağaç parçası, at nalı, kafa tası vb. şeyler takmak, nazardan kurtulmak için kurşun döktürmek, tütsü yapmak doğru değildir. Bunların din ile tedavi ile bir ilgisi yoktur. Peygamberimiz bu tür şeyleri hoş görmemiş, nazarlık takılmasını menetmiştir (Nesai, Zinet 17; İbn. Mace, Tıb, 39). (İ.K.)


Göz Değmesi (NAZAR)[]

Kur'an-ı Kerim'de Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssası anlatılırken Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın oğullarını Mısır'a gönderdiği vakit onların şehre girmeleri hakkında onlara şöyle tavsiyede bulunduğu zikredilmektedir:

"(Yakup) dedi: Oğullarım! (Şehre) hepiniz bir kapıdan girmeyin.

Ayrı ayrı kapılardan girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem.

Hüküm ancak Allah'ındır.

Ben ona güvenip dayandım.

Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar. (Yusuf, 12/67)

Hafız İbn-i Kesir, bu ayeti tefsir ederken Selef imamlarından naklettiğine göre, Hz. Yakup Aleyhisselâm, küçük oğlu Bünyamin'i hazırlayıp ağabeyleri ile beraber Mısır'a göndereceği zaman Mısır'da şehre girerken hepsinin bir tek kapıdan değil, muhtelif kapılardan şehre girmelerini onlara emretmişti.

Hz. Yakup Aleyhisselâm'ın böyle davranmasının sebebi şu idi:

Çünkü Hz. Yakup Aleyhisselâm, insanların, çocuklarına "nazar" etmelerinden korkuyordu. Zira onlar, çok güzel fizikî yapıya sahip idiler.

Yüce Allah (c.c.), kulu ve Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize hitaben şöyle buyurmaktadır:

"Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!

Hâlâ da (senin için): Mutlaka o, delidir! Diyorlar.

Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51-52)

Bir kısım müfessirlerin beyanına göre, müşrikler, peygamberimiz tiz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize olan kin ve hasedlerinden dolayı onu gözleri ile öldürmek istiyorlardı. Yani, gözleri ile ona nazar ediyorlar ve onu kıskanıyorlardı.

Eğer Allah (c.c.)'ın koruması olmasaydı, ona fenalık yapacaklardı.

Yüce Allah (c. c.), hasedcinin şerrinden kendisine sığınmamızı emretmektedir:

"De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.

Yarattığı şeylerin şerrinden,

(Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,

Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,

Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk Suresi, 113/1-5)

Bu surenin son ayetinde, hased eden kimsenin hasedinden Allah (c.c.)'a sığınılması açık bir şekilde emrolunmaktadır,

Hasedci, Cenab-ı Hakk'ın, kuluna verdiği nimeti çekemez ve o nimetin yok olmasını ister.

Bu, genel bir tutumdur.

Hasedcinin nazar etmesini ve daha başka musibetleri içine alır.

Yukarıda zikrolunan ayetler, gözdeğmesinin hak ve gerçek olduğuna bir delildir.

Eğer gözdeğmesi (nazar) diye bir olay olmasaydı, onun şerrinden Cenab-ı Hakk'a sığınmaya da gerek olmazdı.

Yine onun hak ve gerçek olduğuna dair sünnetten de deliller vardır.

İnsanlardan pekçoğu gözdeğmesi ile ilgili olaylara daima şahit olmuşlardır ve şahit olmaya devam etmektedirler.

Bazan bu gözdeğmesinin farkına varırlar ve onu bilirler.

Bazan da onu bilip anlayamazlar.

İnsanların başlarına gelen tecrübeler, zikredilenlerden çok daha fazladır.

Nice ölen kimseler vardır ki, onların ölüm sebepleri bilinmez.

Nice sağlam, kişiler de vardır ki, hasta olup yatağa düşerler fakat hastalıklarının gerçek sebebini bilmezler.

Nazar (gözdeğmesi), toplumda vâki olan bir hususdur.

Bazı kimselerin gözlerinde bir hâl vardır ki, konsantre olarak baktığı kişiye çeşitli zararlar verir.

Bir kısım âlimlere göre, insanların gözbebeklerinden ve parmak uçlarından görünmeyen ışınlar saçılmaktadır.

Göz değmesi gerçek olmakla beraber asıl sebebin ne olduğu bilinmemektedir.

Onu ancak Yüce Allah (c.c.) bilir.

Nasıl ki; mıknatıs, demiri kendine çeker. Fakat asıl çekme sebebini, onu yaratan Rabbimiz bilir. Nazar da öyledir.


İmam Kastalanî diyor ki:[]

"Bir çanak içinde süt olsa ve hayız gören bir kadın, elini o sütün içine soksa, o süt özelliğini kaybeder ve bozulur.

Eğer temiz bir kadın, elini o sütün içine soksa, süte bir şey olmaz."

Sebebini bilmediğimiz diğer şeyler de buna kıyas olunmalıdır.

Gözü değen bazı kimselerin anlattıklarına göre, bir şeye gıpta ile bakıp imrendikleri zaman onların gözlerinden bir hararet çıkmaktadır.

Gözdeğmesi ile ilgili olarak pekçok hadis-i şerifler de vardır.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar olayının, yaşanan bir gerçek olduğunu dile getirmiş ve şöyle buyurmuştur:

"Gözdeğmesi hak ve gerçektir." (Müslim. Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Hafız İbn-i Hacer diyor ki: "Yani, kem göz ile nazar edip gözdeğdirmek, toplumda var ve sabit olan bir şeydir."

İmam el-Kurtubî de gözdeğmesinin sabit olduğunu zikrederek şöyle demiştir: "Bu durum, ulemanın ittifak ettiği bir hususdur. Ancak bid'at ehli olan bir taife bunu inkâr etmişlerdir.

Onların görüşlerine karşı hadis-i şeriflerden pek çok deliller vardır.

Yine bu olayları müşahede eden pe kçok kimseler mevcuttur.

Nice yiğitler vardır ki, göz değmesi, onları mezara koymuştur.

Nice güçlü develer vardır ki, nazar, onları da tencereye koymuştur.

Bütün bunların hepsi Cenab-ı Hakk'ın dilemesi ile olmaktadır."

Yüce Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır:

"Onlar ise, Allah'ın izni olmaksızın kimseye bir zarar veremezler." (Bkz. Bakara. 2/102.)

Aslı olmayan ve mesnedsiz bir şekilde inkâr yolunu seçerek şeriata ve akla muarız (karşı) olan kimseye iltifat olunmaz.

Allâme İbn-i Kayyım diyor ki: "Vahiyden (dinden) ve akıldan nasibi olmayan bir taife, gözdeğmesi işini geçersiz saymışlardır.

Onlara göre, bu nazar değme işi ancak bir evhamdan ibarettir. Onun aslı yoktur!

Bunlar akıl ve nakil bakımından insanların en cahilidirler.

Hicap (utanma) bakımından da insanların en kabasıdırlar.

Sıfatlarıyla, Fiilleriyle ve tesirleriyle onlar, ruh ve nefisleri bilmekten uzaktırlar.

Akıllı olan kimseler, her ne kadar göz-değmesinin sebebi ve tesiri hakkında ihtilâf etseler de nazar meselesini inkâr etmezler."

Hafız el-Hattâbî de gözdeğmesi gerçeğine değinmiş ve şöyle demiştir: "Kem gözle nazar eden kimsenin hain bakışı, karşısındaki şahsa zarar verir."

GÖZ DEĞMESİNİN SEBEPLERİ[]

Bilmiş ol ki;

Gözdeğmesi (nazar) iki sebepten dolayı olur:

Biri, şiddetli düşmanlıktır. Diğeri de, bir şeyi beğenip onu güzel bulmasıdır.

Resulüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

"Gözdeğmesi hak ve gerçektir. Eğer kaderin önüne geçen bir şey olsaydı, nazar, onun önüne geçerdi." (Müslim, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Bu hadis-i şerifte gözdeğmesinin tesirine ve isabet etmesinin sür'atine işaret ve te'kid vardır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:

"Allah (c.c.)'ın kaza ve kaderinden sonra benim ümmetimden ölenlerin çoğu gözdeğmesindendir." (El-Bezzâr. Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

El-Elbânî bu hadis-i şerif için "Sahih" demiştir.

Hafız İbn-i Hacer de "Hasen" demiştir.

Bazı insanlar bu nazar olayını garip bulurlar.

Bazıları da dehşete kapılırlar. Bununla beraber olaylar onun varlığını tasdik etmektedir.

Nice kimse vardır ki, Allah (c.c.) ona bolca mal ve nimet vermiştir de bir hasedcinin nefsi o nimetlere takılmıştır. Böylece o adamın malı bir felâkete ve zarara uğramıştır. Yahut bütün malı ve mülkü yokolup gitmiştir.

Yine nice insanlar ve özellikle de bazı kadınlar vardır ki, Allah (c.c.) onlara son derece fizikî güzellik vermiştir de bir hasedcinin nefsi o güzelliklere takılmıştır.

Böylece o güzele bir felâket.

Yahut bir hastalık,

Ya da benzeri bir musibet gelmiştir de uzman doktorlar onun tedavisinden âciz kalmışlardır.


NAZARDAN KORUNMA TEDBİRLERİ[]

Gözdeğmesi (nazar) illetine yakalanmadan önce korunmak için şu tedbirler alınmalıdır:

1) BİRİNCİ TEDBİR: Sabah ve akşam koruyucu dua, evrad ve zikirlere devam edilmelidir.

Onları okuyan kimseyi Allah (c.c.) nazardan muhafaza buyurur.

Okunacak sure ve dualar çoktur.

Bazıları şunlardır:

Fatiha Suresi,

Ayetü'l-Kürsî,

Felâk Suresi,

Nâs Suresi,

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'in okuduğu muhtelif dualar.

Şimdi bunları açıklayalım:

a) Fatiha Suresi:

"Hamd, Âlemlerin Rabbi (olan) Allah'a mahsusdur.

O, Rahman ve Rahîm'dir.

Din gününün sahibidir.

Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

Bizi doğru yola hidayet et.

Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna (ilet). Gazaba uğrayanların ve sapmışların yoluna değil." (Fatiha, 1/1-7)

b) Ayetü'l-Kürsî:

"Allah, kendinden başka hiçbir ilâh bulunmayan (Allah)'dır.

O, Hayy ve Kayyûm'dur.

Onu ne bir uyku yakalar, ne de bir uyuklama.

Göklerde ve yerde bulunanların hepsi onundur.

Onun izni olmadan katında hiç kimse şefaat edemez.

O, (kullarının) yapmakta oldukları şeyleri ve önceden yaptıklarını bilir.

Onun dilemesi hariç, insanlar onun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler.

Onun kürsüsü, gökleri ve yeri içine alır.

Onları koruyup gözetmek, kendisine ağır gelmez.

O yücedir, büyüktür." (Bakara, 2/255)

c) Felâk Suresi:

"De ki: (Karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran) sabahın Rabbine sığınırım.

Yarattığı şeylerin şerrinden,

(Karanlık çöktüğü zaman) bastıran gecenin şerrinden,

Sihir yapmak için düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden,

Ve kıskandığı zaman kıskanç kişinin hasedinden (Allah'a sığınırım.)" (Felâk, 113/1-5)

d) Nâs suresi:

"De ki: İnsanlann Rabbine sığınırım. İnsanların melikine (mutlak sahibine).

İnsanlann ilâhına (sığınırım.)

Sinsi vesvesecinin şerrinden.

İnsanlann kalplerine şüphe ve tereddüt sokan.

Gerek cinlerden, gerek insanlardan." (Nâs, 114/1-6)

e) Peygamberimizin okuduğu muhtelif Dualar:

Nazara karşı şu duayı okumalıdır:

"Yarattığı şeylerin şerrinden Allah (c. c.)' in tam olan kelimelerine sığınırım." (Ebu Davûd, Tıp, 19; Dârimî, İsti'zan, 48; Muvatta, İsti'zan, 34; Ahmed b. Hanbel, 4/430)

Yine şu duayı okumalıdır:

"Bütün şeytanlardan, zararlı hayvanlardan,

Kem gözlerden Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığınırım.

Hiçbir iyinin ve kötünün yapamadığı ve Allah (c. c.) 'in yaratıp vücuda getirdiği bütün şerlerin şerrinden,

Gökten inenlerin ve göğe çıkanların şerrinden,

Yerde bitenlerin ve yerden çıkanların şerrinden,

Gecenin ve gündüzün fitnelerinin şerrinden,

İyilik için kapı çalan hariç, gece ve gündüz her kapı çalanın şerrinden Allah (c. c.) 'ın tam olan kelimelerine sığınırım.

Ey Rahman (olan Allah'ım)" (Buharî, Kitabü'l-Enbiya, 10; Müslim, Kitabu'z-Zikr, 54, 55; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb, 19; Kitabu'l-Edeb, 98; Tirmizî, Kitabu't-Tıb', 18; Kitabu'd-Deavât, 40; Ahmed b. Hahbel, 2/181, 290, 375, 448, 4/57.)

Yine şu ayeti okumalıdır:

"Doğrusu inkâr edenler, Kur'an'ı duydukları vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) neredeyse gözleri ile seni yere sereceklerdi!

Hâlâ da (senin için) mutlaka o, delidir! Diyorlar.

Halbuki Kur'an, bütün âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir." (Kalem, 68/51,52.)

İnsanların ahvâline bakan kimse, nazar konusunda onlarda bir umursamazlık olduğunu görür. Oysa ki, bilhassa bebeklerin ve küçük çocukların şeriata uygun dualarla nazardan korunmaları gerekir.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'ı şu dua ile koruyordu:

"Sizi, bütün şeytanlardan, Zararlı hayvanlardan, Kem gözlerden, Allah (c.c.)'ın tam olan kelimelerine sığındırırım." (Buharî, Abdullah b. Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, torunları olan Hz. Hasan (r.a.) ve Hz. Hüseyin (r.a.)'a hitaben yine şöyle derdi:

"Şüphesiz ki, sizin atanız (İbrahim Aleyhisselâm) İsmail'i ve İshak'ı onlarla koruyordu." (Buharî, İbn-i Abbas (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

2) İKİNCİ TEDBİR: Nazar değmesinden korunma yollarından biri de, korktuğu ve şüphelendiği kişilerin yanında güzelliklerini teşhir etmemelidir.

Hafız el-Bağavî "Şerhü's-Sünne" eserinde anlattığına göre, Hz. Osman b. Affan (r.a.) çok güzel bir çocuk görmüştü.

Bunun üzerine, onu nazardan korumak için çocuğun velisine şöyle dedi: "Bu çocuğun çenesine siyah boya sürerek onun güzelliğini kamufle ediniz."

3) ÜÇÜNCÜ TEDBİR: Gözdeğmesinden korunma yollarından biri de, görüp beğendiği bir şey hakkında, gören kişinin bereketle dua etmesidir.

Bir kimse, kendi gözünün başkasına zarar vermesinden korkarsa, ona baktığı zaman şöyle demelidir:

"Allah (c.c.) onu sana mübarek etsin." (Benzer ifade ile Bkz. Ebu Davud. Nikâh, 36; Tirmizî, Nikâh, 7; İbn-i Mâce, Ezan, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/281.)

Veya şöyle demelidir:

"Ya Rabbi! Ona mübarek eyle." (Benzer ifade ile Bkz. Müslim, Zühd, 74; Ebu Davud, Vitir, 31; Nesaî, Zekât, 12; İbn-i Mâce, Zühd, 8; Ahmed b. Hanbel, müsned, 3/108, 188, 5/77.)

Yahut şöyle demelidir:

"Mâşâallah (Allah ne güzel yapmış) Allah'tan başka kuvvet (sahibi) yoktur." (Ebu Davud, Edeb, 101.)

Ya da buna benzer dualar etmelidir. O zaman Allah (c.c.)'ın izni ile zarar defolur gider.

Ebu Ümâme (r.a.)'dan rivayete göre, Âmir b. Rebîa, Sehl b. Huneyf e uğramıştı.

O sırada Sehl b. Huneyf banyo yapıyordu.

Âmir b. Rebîa dedi ki: "Bugünkü gibi parlak bir cild görmedim."

Bunun üzerine Sehl b. Huneyf in durumu değişti.

Çok geçmeden sar'a nöbetine tutuldu. Bayılıp yere düştü.

Gelip Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e haber verdiler.

Ona şöyle dediler: "Yâ Resûlallâh! Sehl' in imdadına yetiş. Onu sar'a iletti tuttu ve yere düştü."

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz: "Kimin nazar etmesinden şüphe ediyorsunuz?" Diye sordu.

Dediler ki: "Âmir b. Rebîa'dan şüphe ediyoruz."

Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

"Sizden biriniz kardeşinden hoşuna giden bir şey gördüğü zaman onun mübarek olması için dua etsin." (Ebu Ümâme rivayet etmiştir.)

Daha sonra bir kap suya okudu ve Âmir'in o su ile abdest almasını emretti.

Âmir de o su ile abdest aldı.

Ayrıca yüzünü yıkamasını, Kollarını dirseklere kadar yıkamasını, Dizlerini yıkamasını, Eteğinin iç kısmını yıkamasını, Ve yine üzerine su dökmesini emretti.

Zührî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz ayrıca ona, kabı ters çevirmesini emretti."

Hadis-i şerifte gözdeğmesinin ilacı beyan olunmuştur. Buna göre, nazar eden kimsenin abdest azalarını yıkadığı ve bilhassa cildine temas eden iç çamaşırlarını yıkadığı su alınır ve nazar olunan kimsenin arkasından dökülür.

Bir hadis-i şerifte Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Sizden yıkamanız istenirse, yıkayınız." (Müslim rivayet etmiştir.)

Yani, bir şahıs gelip de sizden birinizin abdest ve gusül suyundan elbisenin bir kısmına sürmek isterse, bunu yapsın. Bundan dolayı ona kızmasın, demektir.

Kendi nefsinden, başkasına nazar değmiş olmasından şüphelenen ve endişe duyan kimsenin yapması gereken şey, Allah (c.c.)'dan korkması ve gözdeğmesine sebep olabilecek şeylerden sakınmasıdır.

Bunun için Allah (c.c.)'ı çokça zikretmeye devam etmelidir.

İnsanlardan hoşa giden bir şey gördüğü zaman Allah (c.c.)'dan, onu mübarek kılmasını dilemelidir.

Yüce Allah (c.c.)'ın, insanlara vermiş olduğu nimetlere kesin olarak hased etmemelidir. Çünkü, eğer onlara hased ederse, sanki

Rabbine karşı itirazda bulunmuş gibi olur.

İşte bu da apaçık bir hüsrandır.


NAZAR DEĞMESİNDEN SONRA[]

Yukarıda, nazar değmemesi için alınacak tedbirler ve korunma çareleri açıklanmıştı.

Nazar değdikten sonra da şeriata uygun çareler vardır.

Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde bu hususa işaret eden deliller bulunmaktadır.

Yine şu sure ve ayetler dua maksadıyla okunmalıdır.

a) Fatiha Suresi,

b) Ayetü'l-Kürsî,

c) Felâk Suresi,

d) Nâs Suresi,

e) Ayrıca Cebrail Aleyhisselâm'ın, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'e okuduğu ve öğrettiği şu dua okunmalıdır:

"Allah (c. c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim).

Sana eziyet veren her şeyin şerrinden,

Her nefsin yahut hased edenin kem gözünün şerrinden Allah (c.c.) sana şifa versin.

Allah (c.c.)'in ismi ile sana rukye ederim" (Buharî, Kitabu't-Tıb, 38; Müslim, Kitabu's-Selam, 40; Ebu Davud, Kitabu't-Tıb. 19;

Tirmizî, Kitabu'l-Cenâiz, 4; İbn-i Mâce. Kitabu't-Tıb, 36. 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned. 6/332.)

Yine Resûlüllah (s. a.v.) Efendimiz' in bir hastalığı olduğu zaman Cebrail Aleyhisselâm gelir ve şu duayı okurdu:

"Allah (c.c.) 'in ismi ile sana rukye ederim (okuyup üflerim). Allah (c.c.) bütün hastalıklardan sana şifa versin. Hased ettiği zaman hased edenin şerrinden ve bütün kem gözlülerin şerrinden (seni korusun.)" (Müslim, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet .etmiştir.)

Bazı İslâm büyüklerinden nakledilmiştir ki; gözden sakınmanın şartı, iyilikleri, güzellikleri, zînetleri gizlemektir. Bir kimsenin kendisini, ailesini veya çocuğunu süsleyip el âleme teşhir etmesi uygun değildir.

Allâme İbnu'l-Kayyım diyor ki: "Kim bu duaları okuyup tecrübe ederse, faydasının derecesini ve ona ne kadar çok ihtiyaç bulunduğunu anlar. Bu dualar, nazar edenin tesirine mâni olur. Onu okuyan kimsenin imanının kuvvet derecesine göre nazarın etkisini giderir. Çünkü bu dualar silahdır. Silah ise, kullanana göre etkili olur."

Kimi, tam merkezden vurur. Kimi de, ıskalar!

Abdullah es-Sâcî (r.a.)'ın anlattığına göre, kendisinin çok güzel bir devesi vardı.

Birgün devesine binerek yol arkadaşları ile beraber sefere çıktı. Yolculardan biri vardı ki, gözü değerdi. Bu durumu bilenler Abdullah'ı uyardılar. Devesini o adamın gözünden sakınmasını söylediler. Abdullah o adamın, devesine bir zarar veremeyeceğini söyleyip pek aldırmadı. Abdullah'ın sözlerini ve davranışını da o adama anlattılar. Adam, kendisini ispat etmek için Abdullah'ı kollamaya başladı. Bir mola sırasında Abdullah oradan ayrılınca, adam hemen gelerek deveye nazar etti. Biraz sonra deve hastalanıp yere düştü. O sırada Abdullah da çıkageldi. Deveyi o vaziyette görünce neler olduğunu sordu.

Dediler ki: "Sen gidince hemen o adam gelip deveye nazar etti.

Hayvana bakınca o da bu hâle geldi."

Bunun üzerine Abdullah: "O adamı bana gösterin" dedi.

Onlar da gösterdiler. Abdullah, adamın yanına varıp karşısında durdu.

Sonra şu duayı okudu:

"Allah (c.c.)'ın ismiyle hapsedenin hapsinden, Kuru taşın (şerrinden), Yakıcı kıvılcımın (şerrinden Allah 'c.c.)'a sığınırım).

Nazar edenin gözdeğmesi, kendi aleyhine dönsün ve en sevdiği kişinin üzerine dönsün.

Gözünü çevirip de (sema' ya) bak! Bir bozukluk görüyor musun? Sonra gözünü iki kez çevir de yine bak. Göz hor, Hakir, Bitkin ve ümidini kesmiş olarak tekrar sana döner." (Bu duanın son kısmı, Mülk Suresi'nin 3. ce 4. ayetleridir. Bkz. Mülk, 67/3-4..)

Abdullah es-Sâcî bu duayı okuyunca gözdeğmesi kalktı.

Allah (c.c.)'ın izni ile devesi iyileşti.


PEYGAMBERİMİZİN (s.a.v.) RUKYELERİ[]

"1200_YAŞINDA_ŞEYTANIN_BÜYÜ_İTİRAFI"_hd_(122._BÖLÜM_)GERÇEK_RUKYE_İLE_ŞEYTAN_ÇIKARMA

"1200 YAŞINDA ŞEYTANIN BÜYÜ İTİRAFI" hd (122. BÖLÜM )GERÇEK RUKYE İLE ŞEYTAN ÇIKARMA

Buharî'nin rivayetine göre, birgün Abdülaziz (r.a.), Hz. Sabit (r.a.) ile beraber Enes b. Mâlik (r.a.)'ın ziyaretine gitmişlerdi.

Hz. Sabit (r.a.): "Ya Ebâ Hamza! Biraz rahatsızım" dedi.

Hz. Enes b. Mâlik (r.a.): "Senin üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in rukyesini okuyayım mı?" diye sordu.

Hz. Sabit (r;a.): "Oku" dedi.

Hz. Enes b. Mâlik şu rukyeyi okudu:

"Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Şifa ihsan et. Şifa verici sensin. Senden başka şifa verecek olan hiçbir kimse yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî, Abdülaziz (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Yine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz hasta olan bazı ashabını eliyle sığayıp şöyle dua yapardı:

"Allah'ım! Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi gider. Ona şifa ver. Şifa verici sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur.

Öyle bir şifa ver ki, hastalıktan eser kalmasın." (Buharî. Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz yine şöyle buyurmuştur:

"Ey insanların Rabbi! Zarar ve fitneyi silip gider. Şifa, senin (kudret) elindedir. Senden başka ona (yol) açıcı yoktur."

(Buharî, Hz. Âişe (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)


UYARILAR[]

1) BİRİNCİ UYARI: Gözdeğmesi (nazar) bazan insanlardan olur. Bazan da cinlerden olur.

Mü'minlerin annesi Ümmü Seleme (r.a.)' dan rivayete göre, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, evinde bir kız görmüştü.

Kızın yüzünde bir değişme farketti ve şöyle buyurdu:

"Ona rukye yapınız (okuyup üfleyiniz). Çünkü onda gözdeğmesi (nazar) vardır." (Buharî ve Müslim, Ümmü Seleme (r.a.)'dan rivayet etmişlerdir.)

Hafız el-Bağavî diyor ki: "Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz nazar değmesine işaret ederken cinlerden nazar değmiş olacağını kasdetmiştir."

Deniliyor ki: "Cinlerin nazar etmesi, mızrak ucundan daha tesirlidir."

Şüphe yok ki, insan kirli elbiselerini değişmek için çıkardığı vakit, Yahut tuvalet ihtiyacını gidermek için, Ya da bir başka sebeple avret yerini açtığı vakit cinlerin nazarından korunmak için dua etmelidir.

Bu da Cenab-ı Hakk'ın ismini zikretmekle olur.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Onlardan (insanlardan) biri helaya girdiği zaman, başka bir rivayette, elbisesini çıkarıp bir yere koyduğu zaman bismillah demesi, cinlerin gözleri ile Ademoğlunun avret mahallinin arasında bir perdedir." (Tirmizî. Sünen'inde ve Ahmed b. Hanbel de Müsned'inde rivayet etmişlerdir.)

2) İKİNCİ UYARI: Cenab-ı Hakk'ın ihsan ettiği sağlığı, Güzelliği, Nâli olduğu nimetler ve sair sebeplerle gözdeğmesine hazır olan kimse, daima tedbirli olmalı ve kendisini teşhir etmemelidir.

Özellikle kadınlar kendi güzelliklerini ve bilhassa kız çocuklarının güzelliklerini aşırı derecede teşhir etmemelidirler. Çünkü bunun sonucunda birçok üzücü olaylara şahit olunmaktadır.

Bu konuda şâir diyor ki:

Kemâl sahibi sevilir,

Olgunluk başta bir taçdır.

Fakat yeri gelince onu

Nazardan koruyan ayba muhtaçtır.

Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz Esma binti Umeys (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur:

"Bana ne oluyor ki, kardeşoğullarının cisimlerini zayıf görüyorum! Yardıma muhtaç duruma gelmişler." (Müslim, Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet etmiştir.)

Bunlar Hz. Cafer b. Ebu Tâlib'in çocukları idiler.

Esma dedi ki: "Onların bir hastalıkları yok. Fakat onlara nazar değdi."

Bunun üzerine Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu:

"(O halde) sen onlara rukye yap. (okuyup üfle.)" (Ahmed b. Hanbel. Müsned, 3/333.)

3) ÜÇÜNCÜ UYARI: İnsanlardan bazıları rukye tedavisi (okuyup üfleme) talep ettikleri zaman okuyan kişinin inancının sağlam olup olmadığını, Maksadını, İlmini araştırmıyorlar.

Bu sebeple de sahtekârlara, Büyücülere ve kötü maksadlı olanlara yöneliyorlar.

O bozguncular, yapıcı olmaktan çok yıkıcıdırlar.

Hatta onların içinde niceleri vardır ki, haram olan şeyleri, Yahut bid'atları, Ya da şirk olan şeyleri insanlara emrederler.

Böyle kimselerin şerlerinden muhafaza etmesini Yüce Allah (c.c.)'dan dileriz.

Rukye (okuyup üfleme) talep eden kimseye gereken şey, dikkatli olması ve işini sağlam yapmasıdır. Yani, ya kendisi okumalı, Yahut da buna ehil olan imanlı ve ihlâslı kimseleri bulmalıdırlar.

Şunu da iyi bilmelidir ki; Eğer şeriatın uygun gördüğü şartlar uygun olmazsa, rukye yapmak caiz olmaz.

İslâm şeriatına uygun olan şartlar şunlardır:

a) Okunan şeyler, Kur'an-ı Kerim ayetleri ya da Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz'in okuyup tavsiye buyurduğu dualar olmalıdır.

b) Ayet ve hadisler orijinal metni ile ve mânâsı bilinerek okunmalıdır.

c) Okuyanın şunu da çok iyi bilmesi gerekir ki, rukye'nin kendisi hiçbir tesir icra etmez.

Her şey Allah (c.c.)'ın takdiri ile olur.

Şifayı verecek olan da bizzat Allah (c.c.)'ın kendisidir. O, bir şeyi sebep kılmıştır.

d) Aslı esası olmayan vehimlerden ve vesveselerden kaçınarak,

Vesile olacak fiili işleyerek sonucu Allah (c.c.)'a bırakmalı ve samimiyetle Cenab-ı Hakk'a tevekkül etmelidir.

Hz. Yusuf Aleyhisselâm'ın kıssasını anlatan şu ayetin mânâsını derin derin düşünmeliyiz:

"Ayrı ayrı kapılardan (şehre) girin (ki size nazar değmesin.) Yine de Allah'ın takdir ettiği bir şeyi ben sizden gideremem. Hüküm ancak Allah'ındır. Ben ona güvenip dayandım. Tevekkül edenler de yalnız ona güvenip dayanmalıdırlar." (Bkz. Yusuf, 12/67.)

e) Bilmelidir ki, gözdeğmesinden (nazardan) korunmak ve onu tedavi etmek, ancak Allah (c.c.)'dan ve onun Resûlü'nden gelen şeylerin doğruluğuna inanmakla mümkün olur.

Eğer bu konuda şüphe ve tereddütleri olursa, ilacın tesiri de azalır.

Nazar haktır

Sual: (Görülmeyen şeylere, mesela nazara inanmak yanlıştır. Sadece, sevgisiz bakan bir göz, insanı yorar) diyenler çıkıyor. Nazar hak değil mi?

CEVAP Nazar haktır. Beğenerek, imrenerek veya kıskanarak bakılan şeylere nazar değer. İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.

Peygamber efendimizin zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi. Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp, (Bunun gibi bir deve hiç görmedim) der demez, deve yere düşer hastalanırdı. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber efendimizi nazarla öldürmesini istediler. Cenab-ı Hak da Resulullahı bunun nazarından korumuştur. Bu hususta Kalem suresinin (Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı) mealindeki 51. âyeti inmiştir. Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:

(Nazar haktır.) [Müslim]

(Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.) [İbni Adiy]

(İnsanların yarısı nazardan ölür.) [Taberani]

(Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah” denirse o şeye nazar değemez.) [Beyheki, İbni Sünni]

(Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.) [Deylemi]

(Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi.) [Müslim]

Görülmeyen şeylere yok demek, bugünkü bilime de aykırıdır. Bugün, aletlerden çıkan şuaların iş yaptığı tespit edilmiştir. Mesela, TV’yi çalıştıran, kanallarını değiştiren veya arabaları açan kumandalar vardır. Onlardan çıkan şualar, iş yapmaktadır. Lazer denilen şualarla ameliyatlar yapılmaktadır. Bunlar gibi, gözden çıkan ve mahiyeti tam açıklanmayan şualardan da nazar değerek, bakılan şey zarar görebilir. Göremediğimiz şeylere yok demek ise, çok cahilce bir sözdür.

Kendine nazarı değmek[]

Sual: İnsanın kendi kendine nazarı değer mi?

CEVAP Evet, değebilir.

Sual: Nazardan korunmak için ne yapmak gerekir?

CEVAP Kendisine nazar değen kimse, aşağıda bildirilen duaların birini veya tamamını okumalıdır. 1- Fatiha, Âyet-el kürsi ve dört kul [Kâfirun, İhlas, Felak, Nas sureleri] yedişer defa okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar ve her dert için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritilerek içmek de olur. Bir hadis-i şerifte de, (Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez) buyuruldu. (Deylemi)

2- Bir hadis-i şerifte, (Sabah akşam, [Besmele ile] 3 defa “Bismillâhillezi lâ yedurru me’asmihi şey’ün fil Erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemi’ul alim” okuyan, büyü ve nazardan korunur) buyuruldu. (İbni Mace)

3- Âyet-el-kürsi, Fatiha, iki Kul euzü ve Kalem suresinin sonunu okumak çok iyi gelir. (Medaric)

4- Peygamber efendimiz, iki Kul euzüyü okuyup buyurdu ki: (Bu iki sure ile [belalardan, nazardan] korunun! Hiç kimse, bu iki sure ile korunduğu gibi, başka şeyle korunamaz.) [Ebu Davud]

5- (Euzü bi-kelimâtillahittâmmeti min şerri külli şeytânin ve hâmmetin ve min şerri külli aynin lâmmetin) tavizini, sabah akşam 3 defa okunup kendine veya hastaya üflenirse, nazardan, cin, şeytan ve hayvanların zararından korur. (Mevahib)

6- Peygamber efendimiz nazar için (Allahümme barik fihi ve la tedarruhü) okurdu. (İbni Sünni)

7- Nazarı değen kimse veya herkes, beğendiği bir şeyi görünce Mâşâallah demeli, ondan sonra o şeyi söylemelidir. Önce Mâşâallah deyince, nazar değmez. Hadis-i şerifte, (Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah” denirse o şeye nazar değemez) buyurdu. (Beyheki, İbni Sünni)

Ukbe-tübni Amir radıyallahü anh anlatır:

Resulullah efendimiz, (Kendisine Allah’ın nimet verdiği kimse, bu nimetin devamını isterse çok “La havle vela kuvvete illa billah” desin) buyurdu. Sonra “Bahçene girdiğin zaman mâşâallah la kuvvete illa billah demeliydin değil mi?” [mealindeki] Kehf suresinin 39. âyetini okudu. (Taberani)

Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:

(Kendisine Allahü teâlânın rızık verdiği kimse, çok ”Elhamdülillah” desin. Rızkı azalan da çok “İstiğfar” etsin. Bir şey de kendisine üzüntü, sıkıntı verirse “la havle vela kuvvete illa billah” desin.) [Beyheki, Hatib]

8- Nazardan korunmak için âyât-i hırz denilen âyetleri okumalı ve üzerinde taşımalıdır.

Abdest alıp, 7 istiğfar ve 11 salevat okuyup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okumalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defa okuduktan sonra, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmelidir. Silsile-i aliyyeyi okuyup ruhlarına hediye edilmesi daha etkili olur. Âyât-i hırzı yanında taşıyan kimse, nazar değmesinden korunduğu gibi, sihirden, büyüden, cin ile ilgili hastalıklardan da korunur. Her ne muradı varsa hasıl olur.

9- İbni Âbidin hazretleri (Tarlaya kemik, korkuluk, hayvan kafası koymalı. Bir kadın, ürününe nazar değmemesi için ne yapacağını sorunca, Resulullah, (Tarlaya hayvan kafası as) buyurur. Bakan kimse, önce bunu görüp tarladaki ürünü sonra görür) buyuruyor. (Redd-ül-muhtar)

10- Tivele, temime ve efsun caiz değildir. Manasız veya küfre sebep olan rukyeyi okumaya Efsun denir. Nazarı bizzat önlediğine inanılan nazarlıklara Temime denir. Şirinlik muskası denilen rukyelere Tivele denir. Rukye, okuyup üflemek veya üzerinde taşımak demektir. Rukye, âyet ve hadis ile bildirilen dualarla yapılırsa taviz denir. Taviz ise caizdir. Hadis-i şerifte, (İlaçların en iyisi Kur’an-ı kerimdir) buyuruldu (İbni Mace)

11- İmam-ı Rabbani hazretleri, talebeleri ile, uzak bir yere giderken, gece, bir handa kaldılar. (Bu gece bir bela zuhur edecektir. [Besmele ile] (Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî’ul alîm) duasını üç defa okuyun) buyurdu. Gece büyük yangın oldu. Her odada eşyalar yandı. Duayı okuyanlara bir şey olmadı. Dert, bela, fitne, hastalık, nazar, sihir ve zalimlerin şerrinden korunmak için, sabah akşam, imam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiğini hatırlayarak, 3 defa okumalıdır.

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bismillâhillezî lâ yedurru me’asmihi şey’ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî’ul alîm) duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]

Dosya:Blue eyes.JPG

Nazar boncukları

Dosya:Nazar lambası.jpg

Göz biçimindeki Nazar lambası

İnsanı kötü gözlerden koruduğuna inanılan mavi renk ağırlıklı olmak üzere renkli boncuk. Nazar boncuğu inancı İslamiyet öncesi Türk geleneklerinden kalmadır.

Genelde nazar boncukları göz şeklinde olur. Göze aynı zamanda boncuk da denmektedir. Bu bağlamda bakıldığında kişinin dünyaya açılan penceresi gözdür ve göz her türlü, iyi ve kötü, düşüncelerin ilk çıkış noktası olarak kabul edilir. Bu yüzden bakışlardan, kötü gözlerden korunmak amacıyla emici özelliği olduğuna inanılan mavi renkli taşlar eskiden beri kullanıla gelmiştir. Ve son halini günümüzdeki çeşit çeşit nazar boncukları olarak almıştır. Şu an, gerek inanç gerek gelenek, gerekse de süs eşyası olarak pek çok kişi nazar boncuğunu günlük yaşantısında çok sık kullandığı yerlerde bulundurmaktadır.

Nazar boncuğu yapılılırken içine kurşun dökülür.Bunun da iyi şans getirdiği söylenir. Dünyada nazar boncuğu üretimi İzmir'in Kemalpaşa ilçesine bağlı Nazar Köy ve Görece Belediyesi'nde yüksek miktardadır.

Dış bağlantılar[]

Wikimedia Commons'ta
Nazar ile ilgili çoklu ortam belgeleri bulunur.


be:Назар (амулет) de:Nazar en:Nazar (amulet) es:Nazar (amuleto) hu:Nazar pl:Nazar sv:Nazar zh:邪眼 (土耳其)


Türkmence
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Bakış, bakma, nazar

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

  • Şablon:Atacanov, Ata-TYS-1922

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] bakış

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Gagavuzca
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] nazar

Nuvola apps bookcase Köken

[1] Nuvola apps bookcase Köken nazar

Crystal Clear app internet Çeviriler

  • (İngilizce): [1] [[look#(İngilizce)|look]] (en)

|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

Books-aj.svg aj ashton 01f Kaynaklar

  • Şablon:Kaynak-EtymDict

[[

Kategori:Tılsımlar]]

Advertisement