Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

11. BEYİT[]

ORJİNAL METİN
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
1.
نى حريف هر كه از يارى بريد
ney herif her ki ez yari berid.
ney yarından ayrılanın dostu halinden anlayan dır
Me, plaintive wand'rer from my peerless maid.
2.
پرده‏هايش پرده‏هاى ما دريد
perdehayeş perdehayi ma derid
perdeleri perdelerimizi derledi (perdeleri yaralarımzı sardı)
The reed has fir'd, and all my soul betray'd
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Ruh-ul Mesnevi/11


[40]Harîf, Arabî’dir. İki manaya gelir.

Biri: حرفته اش ya’nî hem-sanat.

Ve biri dahi bey u şerâ alışığı.

Yanî sâtı bâzâr etdiği kimesne.

Sonra bâde musâhibinde istimâl olundu.

Burada mutlak yâr u musâhib manâsınadır.

Yâri’de olan yâ zâidedir, tenkîr ve ibhâm veya gayrı manâ için değildir.

Nitekim tasvîr-i manâda Rûşen olsa gerekdir.

Perde Divân-i Hâfız şerhinde Sûdî der ki, perde neğamâtın usûl-ı ebaasından müteferri’ve müteşe’ib olan nağmelere derler.

Meselâ ırâk’tan mâyâh ve bûselik müteferri olduğu gibi intihâ.

Velâkin âlem-i edvârde usûl-ı erbaadan murâd yegâh, dügâh, segâh, çehârgâhdır.

Pes ırâk bu usûlden ve kezâlik heft-âğâzeden hâric olup ve on iki makamda dahildir.

Ve bazılar demişlerdir ki, perdeden murâd makâmâtdır.

Nitekim perde-i râst ve perde-i ırak derler.

Ve alâ kile’t-takdîreyn perde neğamâtdan hâlî olmamak hasebiyle, burada elhân ve neğâmât murâd olunur.


Manâ-yı beyt budur ki; her kim ki yârdan, yanî yâr-ı hakîkîden kesildi ve cûda düşdü ve [[vata]-ı âslî]]den dûr ve mecrûr oldu, ney onun mûsâhibidir.

Zîra ney dahi neyistândan kesilip gurbete düşmüşdür. Pes ikisinin miyânında münâsebet-i tamme vecihet-i câmiâ vardır.

binaen alâ-hâzâ firâk ehline hem-derd hemde-sohbet olmaya lâyık olan yine neydir, gayrı değildir.

Veyahut her kim ki, yâr-ı mecâzîden ki, cümle mâsivâdır, kesilip

Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
ار جعى الى ربك
Dön Rabbine
(Beled 28)

mûcebince yâr-ı hakîkî cânibine müncezib oldu. Nitekim kemâl-i Hûcendî kelimâtında gelir:

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

وصل ميسر نشود جز بقطع قطع نخست از همه ببر يد نست

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Ayrılandan başkasına kavuşmak nasip olmaz. Ayrılık başlangıç da her şeyden ilgiyi kesmek olur
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Pes ney ona sohbete sezâ-vârdır. Zîra sâlike vahdet-i sarfa âleminde vahşet vardır.

Onucun leyle-i mirâc’da fahr-ı âlem sellallahu aleyhi vesellem Cebrâil’den mufârakat etdikde vahşet hâsıl olacak

Hazret-i Sıddîk raziyellahu anh ile ziyâde me’nûs olmagın def-i vahşet için onun âvâzına müşâbih âvâz ile hitâb vârid oldu.

Pes insân kendi nefsinden izâle-i vahşet için elbette bir enîse ve def-i hüzün icün lâ-cerem bir celîse muhtâcdır.

Binâen alâ-hâzâ fi’l-cümle teğânnî tecvîz olunup hic bir kimse olmadığı sûretde sefîre ve kendi kendiyle zemzemeye ruhsat verilmişdir.

Bu sûretde ehl-i vahdete [41] nâyden özge enîs olmaz. Zîra âvâzı ruhânî ve müessirdir. Sâir lehv gibi galîz-i cismânî kabîlinden değildir.


Mısra-ı sânînın manâsı budur ki; neyin perdeleri ve nâmeleri bizim perdelerimizi yırtdı.

Yani zühd ü takva ırz u nâmus u vakar perdelerini aradan kaldırdı. Zîra bunlar perde-i pindârmakûlesidir ki, bu perdeden bîrûn olmaya elbet bir darb-ı deste muhtâcdır.

Bu hususda ney bize mu’în olup âvâz-ı hazîni des-i perdeyle çâk etmedik perde komadı.

Ve Hâce Hâfız kelimâtında gelir:

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

نه من از يرده تقوى بدر افتادم وبس يدرم نيز بهشت ابد ازدست بهشب

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Takva perdesinin arkasına düşen sadece ben değilim. Pederim de cenneti elinden bıraktı
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Ya’nî Adem aleyhisselam dâne-i gendümden tenâvül etmek vesâtediyle perde-bîrûn-ı takva olup cennetden çıktı.

Ve bu dünyâda muktezâ-yı aşk olan âlem ve şedâid ile mübtelâ oldu. Bu ise sıfat-ı memdûhedir.

Zîra bir aşk bin tekvâdan yeğdir.

Bu manâ pederimiz Adem’den bize mîras olmakla bizim dahi perdemiz yırtıldı.

Ve dâmen-i dilimiz hâr-ı mâsivâya irtibâtdan kurtuldu. Selâmet isteyenlere câm-ı takvâ âkıbet olsun.

Melâmet dileyenlere sâgar-ı aşkın devr-i dâim biri nûş olunsun biri dolsun.

Li-muharririhî:

Sâkiyâ, dert ü belâ her dem bana şerbet gelir
Âşık oldur kim anâ zehr-i sitem lezzet gelir
Perde-i pindâr mı yahut gam-ı dildâr
Herkesin halince hakk’dan sernüvişt elbet gelir

Veyahut nâyın negamât-ı rahîme ve usûl-i müstekîmesi bizim Hakk’a olan perdelerimizi yırtdı ki, ol perdelerin kimi hicâb-ı zülmânî ve kimi hicâb-ı nurânî makûlesidir.

Nitekim bâlâda beyân olundu.

Ve bu perdelerin inhirâfıyla Hakk’a yol açıldı ve cânân ile saçıldı.

Zîra ervâhâliye ve nüfûs-ı kudsiyyeye istimâ-ı negamâtdan bast-ı azîm hâsıl olup âlem-i ulvîye urûc için bedenden mufârık ve münselih olurlar.

Ve ol bastın tesîrinden kalbe dahi ihtirâz ve hareket-i zarûriyye gelir. Velâkin kesâfetine binâen bi’l-âhire nâ-bercâ olup kalır.

Ve bundan ilm-i edvârın telîfinden garaz-ı aslî ne idiği malûm oldu. Demişlerdir ki, ilm-i musîkînin aslı Fisagorsa hekîmin ihtirâıdır.

Hekim-i mezkûr Hazret-i Süleyman aleyhisselam zamanında gelib kuvvet-i riyâzetle harekât-ı eflâki işitmiş ve his ve hadsle [[avâli]i müşâhede]] kılmiş idi.

Ahvâli mufassalan mahallinde mestûrdur.[42 )

Advertisement