Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

19.BEYT[]

ORJİNAL METİN
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
1.
بند بكسل باش آزاد اى بسر
LATİNO TRANSKRİPTİ 1. MISRA BOŞ.
Padişah, bir gün hususi adamları ile av için hayvana binmiş, giderken
İNGİLİZCE TERCÜMESİ 1. MISRA BOŞ,.
2.
جند باشى بندسيم وبندز د
LATİNO TRANSKRİPTİ 2. MISRA BOŞ,
Ana caddede bir halayık gördü, o halayığın kölesi oldu
İNGİLİZCE TERCÜMESİ 2. MISRA BOŞ
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Ruh-ul Mesnevi/19


Piser,bâ-ı Aceminin kesriyle oğul manâsına, ibn gibi sair olsun kebir olsun, Oğlan manâsına değil.

Burada piser tabiri şefkat tarikiyledir Veya muhatabin evlâd-ı [531 ma’neviyyeden olması hakkında tefe’üldür.

Zira bend-i teallukda olan henüz mübtedîdir ve mübtedi hakikat üzre mürşid-i müntehîye veled-i manevi olmak bend-i mezkürdan tahallusdan sonradırki bu tahallus sebeb-i mücânesetdir.

Nitekim demişlerdür;


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
بند بكسل باش آزاد اى بسر جند باشى بندسيم وبندز د
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Evlad babasının sırrıdır. Onun mânasının içinde olan şeyler vardır
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


Sim ü

zer zikri tamimden sonra tahsis tarikiyledir.

Zira mu’azzam-ı hücbdür.

Onunçün ki onlara kuvvet-i tealluk vardır.

Ve kuvvet-i tealluka dahi sebeb-i sim u zerin muazzam esbâb-ı me’âş ve mazhar-ı ism-i aziz olduğudur.

Nitekim şair demişdir;

Peri peykerleri ehl-i gınâya râm iden oldur

Elüme girse bir yerde yüzin yüzerdüm altunun

Ve bu mannın naziri vardır.

Nitekim haberde gelir:


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
لولاكلماجلقت الافلاك
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Eğer sen olmasaydın felekleri yaratmazdım
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


eflâktahsis olunduğu muazzam ecsâm olması hâsebiyledir.

Ve Hâce Hâfız kelimâtında gelir:


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
غلام همت آنم كه زبر جرج كبود زهرجه رنك تعلق يذيرد آزادست
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Ben gök kubbenin altında bağlanacağı her renkten kurtulmuş o insanın himmetinin kuluyum
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


Hâce’nin bu beytinde murâdı yalnız zîr-i çerhde reng-i tealluk kabul eden eşyâ-ı mahsusa değildir.

Belki bi’l-cümle reng-i tealluk kabül eden umür-ı cismâniye ve ruhâniye ve eşya-yı suveriye ve maneviyedir ki

Ayet Metni
Meali
Ayet no
وان الى ربك المنتهى
Ve elbette sonunda Rabb’ine gidecektir
(Necm 42)


mertebesine varınca cümlesi reng-itealluk kabul eder.

Ve1âkin umür-ı mahsusaya kesret-i elif hasebiyle tealluk-ı kavi olmağın tahsis eyledi.

Bade-zâ malüm ola ki, şehevât-ı mutlaka yedidir.

Nitekim Kur’an’da gelir:

Ayet Metni
Meali
Ayet no
زين للناس حب الشهوات من النساءوالبنين والقناطير المقنطرةمن الذهب والفضة والخيل المسومة والانعام والحرث
Nefsani arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı
(Al-i İmran 14)


Semevât-ı seb’a bu yedi mukâbelesindedir.

Nitekim sırrı şimdi gelir.

Bu şehevât-ı seb’amufassalan beş nesnede derc olundu.

Nitekim Kur’an’da gelir:

Ayet Metni
Meali
Ayet no
اعلمو انما الحيوة الدينا لعب ولهو وزبنة وتفاخر بينكم وتكاثر في الاموال والاولاد
Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir
(Hadid 20)


Sonra bu iki dahi bir kelimede cem olundu.

Nitekim Kur’an’da gelir,

Ayet Metni
Meali
Ayet no
وامامن خاف مقام ربه ونهى لنفس عنالهوا
Her kim ki Rabb’inin makamından korkmuş ve nefsini boş heveslerdenmen etmiş ise
(Naziat 40)


Yâni hevâ envâ-yı şehavâtı camidir.

Pes sim ü zer dahi bunda dahildir. Çün semevât-ı seb’a zikrolunan şehevât mukabelesindedir.

semevâtı seb’a ise âlem-i kevn ü fesaddan olmakla hıcâb-ı Zulmanîden ma’duddur.

Ve hicâbZulmanînin inhirâkı hicâb-ı nurâninin inhirâkına vesiledir.

Lâ-cerem beyt-i Mesnevi’de cemi Zulmanîye ve nurâniye dahil olmuş oldu.

Ve bu beytin mâ-kabline ittisâli bu vechile dir ki, mahalle gelince lem-i asldan esfele sâfiline nüzül ve yine bi-hasebi’s-seyr u sülükurüc.

Ve bu nüzül ve urücun miyânında olan ahvâl-i fırâk icmâlen beyân olunup şimdi cemi berâzihden tarik-ı ubür u firâkdan halâsa çare beyânına şurû’ eyledi.

Mana-yı beyt budur ki; ey Oğul bend-i tealluku mutlaka üz ve kır, âzad

ol. Zira bu kuyüd-ı teallukât kat olunmadıkça mebdei asla pervâze çare yoktur ve bu kuyüd içinde kalan kafesde mahbüs olan murg gibidir.


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
بال بكشا وصفير از شجر طوبى زن حيف باشد جو تو مرغى كه اسير قفسى
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Kanat aç ve Tuba ağacından ıslık çal. Yazık ki senin gibi bir kuş kafeste esir olmuştur
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


Veya şehber-i senk-beste bir corra-bâz mislidir;


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
براوج فلك جون برد جرباز كه بر شهيرش بسته سنك آز
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Hırs taşına kanadından bağlı olduğu ıçin şahin gibı zirvelerde kanat çırpmaktadır
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Husus üzerine sim ü zerin nice bir tealluku kaydındasın.

Zira sim ü zer madenidir ve maden mevâlid-i selâsedendir.

Mevlid ise mürekkebâttandır.

Pes bu terkib-i efrâd ve ta’kid-i tahlilden sonra fevkında bu kadaranâsır u tabi’ıyyât u besâit u ruhâniyât vardır ki cümlesinden güzer etmek lâzımdır.

Nitekim Hüdâyi kuddise sırruhu kelimâtında gelir

Galip olup hubb-ı vatan Vahdet diyarına giden

Sığmaz oraya cân u ten Sırrıyla seyretmek gerek

Bukelâmda lafz-ı cân ilemurâd lem-i ervâh ve ten ile âlemi ecsâm ve sır ile âlem-i emr-i Ilahidir.

Yani ervâh u eşbâh lem-i halktandır ve sır alem-i emrdendir.

Pes alem-i vahdet-i zâtiyyeye âlem-i ervâh u ecsâm sığmaz.

Zira ona nisbetle kesifdir.

Lâ-cerem ol alemi seyretmek ayn-ı sırr ve ona duhül dahi kadem-i sırrla olur.


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
فلا يصل الى اللطيف الا اللطيف
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
latif olana ancaklatif olan ulaşır
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


Ve bir yerde ki âlem-i ervâhdan bile tecâvüz lâzım geldi.

Pessim ü zer nerede kaldı ki âlem-i anâsırın mâdûnu olan mevalid mertebesidir.

Ve bu sırra mebnidir ki Hazret-i Ibrahim aleyhisselâm cemi emvâlin fi sebilillah tasadduk ve vakf eyledi.

Derler ki hâl Halilürrahmân’da tabh olunan taam onun eseridir.

Ve bu mertebe tevhid-i ef’âle dâirdir. Sonra ferzend-i dilbendi İsmâil zebh ıle me’mür oldukta tasdik-i rü’y kıldı.

Ve bu mertebe tevhid-i sıfâta nâzırdır.

Sonra ateş-i Nemrüd’a tarh olunup cevher-i zâtı yüzünden dahi püre-i imtahanda kâl oldu.

Ve bu mertebe tevhid-i zâta işâretdir.

Eğerçi Hazret-i Halil’e göre tertib-i hârici ibtidâ tarh ve ondan vakf ve ondan zebhdir.

Velakin tertil-i [551 tabi’i ve sülüku zikr olunduğu üzredir.

Ve câizdir ki sim, sâlikin sıfâtına ve zer zâtına işaret ola.

Zira zer ecsâd-ı seb’anın alâsı olduğu gibi, zât dahi ef’âl u sıfatdan a1âdır.

Ve enfüs mertebesinde hicâb-ı azîm ve zenh-i kebirdir.

Ve eğerçi ki sim ü zer olmak mertebesi tezkiyeden sonra hâsıldır.

Pes bu süretde mısrâ-ı evvel âfâki olan kuyûddan inkıta’a ve mısrâ-ı sâni enfüsi olan berâzıhdan ubüra işâret olur.

Kâle eş-Şeyh Abdürrahim el-Karahisâri kuddise sırruhü:

Kes ey Abdürrahim el üz özünden benliğin benden

Kabâ-yı rı terk it, ol abâ-yı fakrile pinhân


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
كان المر حوم متوغلا فى التو حيد وذاق منه ذوقا عظيما كذا فى الوقعات المحمودية نقلا عن حضرت الشيخ افتا ده قدس سرهما
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Rahmetli tevhide gömülmüştü ve ondan büyük zevk almıştı. Şeyh Üftade hazretlerinden naklen el-Vâkıatü’l Mahmudiyye’de böyle belirtilmiştir
İNGİLİZCE TERCÜMESİ



Li—muharririhi;

Hakkiyâ kat’-ı tealluk eyle Bağlanup kalma sivâya böyle Şablon:Ruh-ul mesnevi

Advertisement