Mevlana: Mesnevi-i Manevi ve Ruh-ul Mesnevi | |
---|---|
Mevlana/VP -Mevlana/WP - Mevlana/Sözleri - Mevlana/Resimleri - Mevlana/Kitapları - Mevlana/Vecizeleri - Mevlana/Kaynak - Mevlana/Video - Mevlana/Siteleri | |
Mevlana | Mevlanâ < Mevlânâ < Mevlana Celalleddin-i Rumi < Mevlânâ Celaleddin-i Rumi < Mevlâna Celâleddin-i Rûmî < Mevlana'nın hayatı |
Mesnevi | Mesnevi-i manevi < Mesnevi-i Manevi < Ruh-ul Mesnevi < Rûhû’l Mesnevî < Şablon:Ruh-ul Mesnevi < Şablon:Mesnevi < Mesnevi/Dokument < Mesnevi/Web siteleri < Mesnevi/Araştırmaları < Mesnevi/Kitapları < Mesnevi/Periyodikleri < Mesnevi/Şerhleri <Mesnevi ve sûfi şiirinin poetikası |
Mevlevi | Mevlevilik < Mevlevi Ayinleri < Mevlevi musikisi <Mevlevi bestekarları |
Mesnevihan | Mesnevi/Video < Mesnevi/Sesli <Mesnevi/PPT |
Şablon:Mevlana |
25.BEYT[]
FARSÇA ORJİNALİ |
LATİNO TRANSKRİPTİ |
TÜRKÇE TERCÜMESİ |
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
| |
جسم خاك از عشق بر افلاك شد |
Cısmı haak az ışkı ber aflak şud |
Torak* can denizin aşkıyle helak oldu(*topraktan gelen can anlamında) |
Love warms this frigid clay with mystik fire, *** |
|
كوه در رقص آمد و چالاك شد |
Ko der raks amed o çalak şud, |
Dağ oynamaya başladı çabuklaştı |
And dancing mountains leap with young desire. |
Felek, mecrâü'l-kevâkib ve medârü'n-nücûmdur. Vech-i tesmiye feleke müşabehetidir. Nitekim Kuranda gelir
Ayet Metni
|
Meali
|
Sure ve Ayet
|
كُلٌّ فِي فَلَكٍ يَسْبَحُونَ
|
Her biri bir yörüngede yüzmektedir
|
(Enbiyâ 33)
|
Ve caizdir ki, istidâretde feleke-i mağzele müşabehetinden ahz oluna. Kûh, Tûr-ı Musa'dır.Raks, burada devrân manâsına değildir. Belki mutlak hareket u izdırâba mahmuldür. Bade-zâ cism-i hâkle hâkden ma'mûl u masnû olan cisim murâd olunursa ki insandır. Pes sarihler zâhib olduğu üzre maksûd cism-i Mustafâ vü İsâ vü'İdris aleyhisselâm ki bunlar aslında (175) خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ
Ayet Metni
|
Meali
|
Sure ve Ayet
|
خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ
|
Sizi topraktan yarattı
|
(Rûm 20)
|
vefkince turâbdan mahlûk ve hazîz-i nâsûtda karar-dâde iken kuvvet-i aşkla ecv-i melekûta perfâz etdiler. Ve mihver-i âlem gibi cânib-i eflâke doğru çıkdılar, gittiler. Eğer te'sîr-i aşk olmasa kimse yerinden harekete mahal bulmaz ve uçmaga doğru uçmaya kadir olmazdı. Nitekim sahradarîşe bu kadar hiffet-i cism-le mevsûf iken yine hâkden [64] irtifâı tahrîk-i bâd-ı hevâya mevkûfdur. Ve-lâkin izhar olan budur ki, cism-i hâkden murâd nefs-i hâkdir. Nitekim mısra-ı sâni buna karinedir. Pes, manâ demek olur ki; hâk-i nefsinde anâsır-ı erbaa arasında ziyâde sıklet u kesafet ile muttasıf ve girâne-i cüssesinden meyyit gibi sakıt iken yine cemi eşyanın nihâdında îdâ olunan hubb-ı ezelî ve cümle mevcudatın
[[zamîr-i[mâyesi]] olan Aşk-ı lem-yezelî hasebiyle kûh-ı Mûsâ aleyhisselâm gibi eczasına perişanlık kâri olup gubâr-ı hevâya mütesâid oldu. Ve zerrâtı muka'ar-ı eflâke ittisal buldu. Güya bir dimâğ-ı âşufte-i aşkdır ki dûd-ı âhı asumana peyveste veya sübûl-ı müdebbirât ve mebâdi harekât misâldir ki cism ü canı rişte-i aşkla heyâkil-ı ulvîye ve tedâvir-i felekiyyâte bestedir.
Onunçün merkezinde karâr edemeyip eflâki dolaşır ve ecrâm-ı semâviyyeye ulaşır. Bu mâna evvelkiden ebleğdir. Zîra hâkînin eflâke istilâsından nefs-i hâkin istilâsı kudretde idhâl ve tesîr-i aşkı beyânda ağrebdir.
Onunçün ki insanın terkibinde hiffet kabul eden anâsır ta'bîr olunmuşdur, heva vü ateş gibi.
Pes merkebin dahi fi'1-cümle hiffet şanındandır. Fe-emmâ nefs-i hâk basît ve sakîl-i mahzdır.
Mısra-ı sânînin manâ-yı muradı budur ki; kûh-ı Mûsâ aleyhisselâm aşkın te'sîr ü tahrikinden hareket ve ızdırâba geldi ve çâlâk ve çapak oldu.
Maa-hazâ hacer sıklette ve ittisâl-i eczada hadîde muvazin u mu'adil gibidir. Eğer kunda eser-i aşk olmayaydı vakt-i tecellîde mest suretine girmez ve vücûdu ızdırâb görmezdi.
Nitekim tafsîli beyt-i atîde gelir.
Sual olunursa ki eğer hâk u eğer kûh u eğer şâir eşya aşkla muttasıf olmak caiz olsa aşk-ı âmm olup insana mahsûs olmazdı. Maa-hazâ ihtisası müttefikun aleyhdir.
Nitekim ebyât-ı sabıkada mürur eyledi. Cevâb budur ki, ittisâf-ı mezkûr ihtisâs-ı mezbûru münâfî değildir.
Zîrâ insanda zahir olan aşk derd u ibtilâ üzerine mebnî u dâim u bi'1-fiildir. Sâir eşyada ise böyle değildir. Bu sebebdendir ki, Tûr'da vakt-ı muayyende zuhur etdiği vakt-i tecellîdir ve zuhurunda dahi Tûr mütelâşî oldu. Zîra insanda olan kuvvet dil-i gayride yokdur.
Ol vakitde Mûsâ aicyhisselâmda olan sükût bu manâyı münâfi değildir Nitekim gelir:
ORJİNAL METİN
|
LATİNO TRANSKRİPTİ
|
TÜRKÇE TERCÜMESİ
|
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
|
سر مجنون بزانومى ليلى نمى داند , كه كوه طورخاكستر شود زير سر عاشق
|
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
|
Mecnun, Tur dağının aşığın başının altında kül olduğunu bilmeden başını Leyla'nın dizine koyuyor
|
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
|