Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

3.BEYİT[]

ORJİNAL METİN
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
3.
سينه خواهم شرحشرحه از فراق
Sine xuvahem şerha şerha ez firak Ta beguyem şerhi derd-i iştiyaq
Sine isterem şerha şerha firaktan Ta ona şerhederim derdi iştiyaktan
O! Let the heart, by fatal absence rent Feel what I sing, and bleed when I lament:
تا بكو يم شرح درد اشتيا ق
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR,
TÜRKÇE TERCÜMESİ BURAYA YAZILACAKTIR
İNGİLİZCE TERCÜMESİ BURAYA YAZILACAKTIR
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Ruh-ul Mesnevi/3

Bu kelâm neyin makûlâtındandır.

Sîne, lügat-i Arabî'de sadr dedikleridir ki, kalbin zarfıdır ve kâh olur ki, zikr-i mahal ve irâde-i hâl tarîkıyla sadrdan kalb murâd ederler.

kalbin iki cânibi vardır. Biri Alem-i gaybdir ki, âlem-i kudsa mukâbildir, ona fuâd derler.

ulûmenbiyâevliyâ bu cânibden münhedir olur.

Onunçün tıyb ve sâfî ve cihet ve hiddet ve ittifâk üzeri- nedir.

Ve bir cânibi dahi Alem-i şehâdetdir ki, âlem-i denese mukâbilidir, ona sadr derler.

ulûmşuârâ ve hutebâ bu cânibden sünûh eder.

Onunçün meşûb ve mütekeddir ve cihet-i kesret ve ihtilâf üzerinedir.

Şarha, kit’a-ı lahm mânasınadır. Şarha şarha, pâre pâre demekdir ve şarhayı sîneye nispet etdi.

Zîra uşşâk arasında dağ yakmak ve âh çekmek sîneye mahsûsdur.

Ve şarha ile şerhi cem etmede letâfet vardır, şerh, keşf u beyân manâsına.

Ve firâk ile iştiyâki zikretmede dahi münâsebet vardır, zîra iştiyâk arzu-mend olmaya derler.

Bir nesneye arzu ise firaktan nâşîdir hadîs-i kudsîde gelir:

Hadis Metni
Meali
Kaynak
الاطال شوق الا برارالىلقا ءى وانا اليهم لاشد شو قا
Dikkat ediniz, iyi kimselerin beniml’e kavuşma arzusu uzadı.Ben de onlara kavuşmayı çok istiyorum.
(süneni nesai , sehv 62)

"yanî ebrârın şevki likâdan evvel olan hâldir.

likâda şevk muhabbete mübeddel olur ki, mukarribînin sıfatıdır ve mukarribîn ebrârın fevkindedir. cihet-i fevk budur ki, ebrârda bakıyye-i vücûd vardır.

Ol bakıyye sebebiyledir ki, şevk u hunînden hâlî değildir.

mukarrabînde ise bu mâna mefkûddur.

zîra cemî berâzıh-ı vücûddan ubûr edip ayn-ıi mücerred mertebesine vâsıl olmuşlardır.

Ve hadîs-i mezkûrde Hakk’a muzâf olan şevk müşâkeleye mahmûldur ki beyt-i sâbıkada nazîrı mürûr etdi.Ve meyl sıfatı kabilinden olmak dahi vechdir.

Ve bazıları demişlerdir ki,şevk ile iştiyâkın miyânında fark vardır.

Şevk oldur ki, rü’yet ile sâkin olur.

İştiyâk ise likâ ile ziyâdelik bulur.

Yâni iştiyâk odur ki, Aşık ma’şûka vusûlü hâlinde, bâtını ma’şûk cânîbine müncezib ola.

Ya ziyâde lezzâta meyl veya devâm-ı lezzât için.

Zîra insan bir murâda vâsıl olmakla bi’l-külliye recâ kesilmez.

Ol sebebden ki, maksûd olan yalnız ol matlabın vücûdu değildir.

Belki devâmı veya keyfiyetinin ziyâdeliği dahi matlûbdur.

Mesela saltanat veya vezâret veya kayri câin mâtlûb olan nice müddet devâmıdır.

Yoksa bir saat husûlu değildir.

Pes bu kavle göre visâl halinde nev’an firâk bulunmuş olur.


Manâ-yı beyt budur ki;

zahm-ı fırâk ve âlâm-ı hicrândan pare pare ve delik delik olmuş ve [[hev]-yı aşk]] u şevk]]le dolmuş bir sîne ve bir dil dilerim ki, derd-i iştiyakın şerhini ona söyleyem ve hasb-i hâlimi anâ ifâde eyleyem.

Zira benim derdimi bilen ve şerhime kulak tutan hakikatte böyle bir sîne ve böyle bir dil ehlidir.

Gayrılar ecânıb makûlesidir.

Nitekim Muhammediye’de dahi gelir:

Gönül bir sîne ister kim firâk oduna yanmışdur

Ki şarha şarha olmuştur yanub derd-î dilârâdan

Ki ta şerhfirâk idem beyân-ı iştiyak idem

Ki vasfihtirâk idem değilse hârâdan

Ve bunda işâret vardır ki, hem derd olmayana hasb-ı hâl söylemek abes ve ifşâ-ı râz etmek haramdır.

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

" باناصح بىد رد نكو ييم غم خويش" " بيهو ده سخن محرم أن را زنبا شد "

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR

"Dertsiz nâsıh ile derdimi konuşmayayım." "Boşu boşuna gizli sözler ona acıklanmaz"

İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Ruh-ul Mesnevi/24

"Dertsiz nâsıh ile derdimi konuşmayayım."

"Boşu boşuna gizli sözler ona acıklanmaz."

Ve veysi –i münşî nazmında gelir:

Sakın dâğ-ı gamın açma ona kim hâline bilemez
Bu bir verd-i nihâli dertdir, her yerde açılmaz

El-hâsıl, âşınâ hâlinibî-gâneye yanmak yok ve âşık ile zâhid arasında far çoktur ve bu manâdandır ki, bir seg bir münkirden yeğdir.

Nitekim Mevlânâ Câmi divanında gelir:

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
اكرباى سكى

هى بوسم اى ذاهد مزن طعنه كه من روزى بكوى آشناى ديده ام اورا

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Ey zâhid eğer bir köpeğin ayağını öpersem beni kınama, cünkü ben onu bir gün tanıdıkların Köylerinde görmüştüm
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Pes âşınâlâr kapısına mülâzemet eden seğ ise de mahrem-i râz ve mahal-i ta’zim oldu. Bu sebebedendir ki, seg-i Ashab-ı Kehf rütbe-i insânı buldu. Ve ol kapudan dûr olanlar insân ise de şeydan gibi hor bir itibâr kaldı.

Pâ-yı seg oldu mahall-i bûse
Yürüdü kû-yi âşınaya kaçan
Lâ-cerem oldu sezâvâr tufû
Yarden cânib-i ağyâre kaçan

Bade-zâ, beyt-i Mesnevi remz eder ki, insan bu âleme gelince mürûr eylediği etvâr ehli ile etdiği sohbet sûrî idi. Zira onun sırrıyla âşınâ yok idi. Ve bu aleme tenezülde dahi kendi mücânisi olanların ekseri bîgânelik mertepesinde kaldı.

Pes âşık olduğu cihetten kendi gibi bir derd-i âşinâ tâleb eyledi ki onunla hem-zânû ola ve sohbetiyle terdine teselli bula nitekim aşağıda mufassalan gelse gerekdir inşallah tealâ

Advertisement