Yenişehir Wiki
Register
Advertisement

6.BEYİT[]

ORJİNAL METİN
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
1.
هرکسی از ظن خود شد یار من
her kasi ez zanı hod şud yarı men
her kes kendini benim en iyi dostum yarim zannetti
Each in my fond affections claim'd a part,
2.
از درون من نجست اسرار من
ez deronı men nec..st esrarı men
ama benim içimden (yani benden)koparamadı hiç bir sırımı
But none discern'd the secret of my heart.
Wikisource-logo
Vikikaynak'ta bu konuyla ilgili metin bulabilirsiniz.
Ruh-ul Mesnevi/6

Yani nâlân olduğum cemiyetlerde mevcûd olan ecnâs-ı muhtelife ve esnaf-ı mutenevviadan her bir kes kendi zann-ı fâsıdı ve kıyâs-ı kâsıdı yüzünden bana yâr oldu.

Yanî kimi benim feryâdımı mecâza haml edip şehvet ü hevâ ile bana kulak tutdu ve kimi dahi benim hâlimi mücerret zâhirde olan sıyt u sedâyâ kıyâs edip kimse benim terûnumdan esrârımı talep ve savtimden sırrıma ve sûret-i halimdenhakîkatime intikâl etmedi.

Zîra zâhir-bîn idi ve esrâr-ı bâtına vukufa istidâdi yok idi. Nitekim bazi kelimâtda gelir.

Kuru efsane sanur sûfî sedâ-yı nâyî
Neyle sâlik idi göresin Mevlânâ’yı


El-hâsıl bed-hâl olanlara şehvet ve hevâları hicâb ve hoş-hâl olanlara zühd ve tekvâları mikâb olup hakîkat-i hâl-i müşâhededen mahrûm oldular ve fehm ettikleri gibi kıyâs edip perde-i pindârda kaldılar.

Pes bunda işaret vardır ki, sırr-ı insân-î nüzûl ve urûcunda mürûr eylediği ecsâm-ı zulmâniye ve nurâniyyeden biriyle hakîkat üzere sohbet etmedi.

Zîra hic bir mertebe ehli onunla hemrâz olmağa [28] müstaid değil idi. Egerçi ki, her mevcûd ulvî olsun, suflî olsun insânı kendi taayyunü libâsında görüp kendi mertebesinde vâkıf olmak zann eyledi ve kendi berâberi sandi.


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

و هيهات اين الثر يا من بد ا لمتنا ول

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Heyhat Süreyya nerde, ona uzanan nerede
İNGİLİZCE TERCÜMESİ


Ve hâdis-i kudside gelir


METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

سر الا نسا ن سرى و سرى سر ه

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Allah Ademi kendi suretinde yarattı. (sahih-i buhari, kitabu’l-İstizan,1)
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Yâni insânın sırrı benim sırrımın zâhiri ve sûretidir ve benim sırrım insânın sırrının bâtını ve hakîkatıdır. Ve bu sırr-ı insân hakîkat-ı insâniyyeden ibâretir ki, hakîkat-ı ilâhiye sûreti üzere zâhır olmuştur.

Nitekim hadîsde gelir:

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

خلق ا لله آد م على صورته

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Allah Ademi kendi suretinde yarattı. (sahih-i buhari, kitabu’l-İstizan,1)
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Ve bu hakîkatdir ki, mertebe-i gaybdan mertebe-i şehâdete nüzûl etdikde Allah tealâ anâ cemal ve celâliyle tecelli eyleyip cânib-i şarkîsinde nûr-ı cemâlini ve cânib-i garbîsinde zulmet-i celalini îdâ’edip meleği kabza-ı cemâlın, sâdini ve şeytanı gabza-ı celâlin hadimi kıldı.

Meleği ve cinni ise bu cem’iyyet üzere etmedi. Zîra melek yalnız cemâl ve cin yalnız celâl üzere mahlûkdur ve sair mevcûdatda olan [[kemâlâ]-ı fiil]]e gelmeyip kuvvede kaldı.

Egerçi ki, her zerre âfîtâbın nurunu müştemil ve her katre deryanın sırrını muhtevidir.

Ve Mevlânâ camii kelimâtında gelir:

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

ملا ئك راج سوداز حسن طاعت جو فيضعشق بر آ د م فرو ريخت

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
" Meleklere güzel itaatın ne faydası vardır, çünkü aşkın feyzi insâna verilmiştir
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

İnsân bu cemiyet-i uzmâ ile dâir ve sırr-ı ilâhî ile zâhir olup sûret-i tenezzülde terakkî buldu.

Onunçün küffâr-ı cehâlet-âşınâ enbîyâ-ı ızâm aleyhimi’s-selâmın beşeriyyetle taayyünlerine nazar edip ol sûrete manâ-yî nübüvveti münâfî sandılar.

Ve Tennûr-ı kıyasa düşüp âteş-i cehâlete yandılar.

Bu sebebdendir ki, kişi Hakk’ı bilmek âsân, insânı bilmek müşküldür.

Onunçün insân-ı ekmel hem ma’lûm ve hem mechûldur.

Zira âlem-i gâybda müstekarrdır.

Şöyle ki, ondan eser nâ-peydâ ve ayn-ı haber nâ-bûddur. Velakin kendi ayn-ı âyinesinde tecelliyât-ı ilâhiyye idrâk olunmak hasebiyle mûşahedede olundu zann olunur ve kendiye muzâf olan sûret yüzünden âsâr-i muhtelife hiss olunmak sebebiyle ol sûret onun aynıdır zann olunup bilindi, kıyas olunur. Hakikatde ise aynî ve zâti ile âlem-i gaybda muhtecipdir,

Pes anı âlem-ı kevden olan nice idrâk eder ve nice ta’yin edip odur diyebilir.

Ve cün insân-ı nâkıs insâ-ı kâmili marifetten ve hakîkati üzerine itrâkden âciz olicak sâir taayyunât[29] ehli onun nice idrâk edebilir. El-hâsil mücerred sûretde iştirâk ve taayyünde vifâk mûcip-i marifet değildir.

Zîra nazar alem-i sifattadır ki, ahiret onun mazharıdır. Alem-i sûrete degildir ki, dünya onun mazharıdır.

Nitekim bazı eş’ârda gelir.

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

آن سيا هى بى نا موس حق نا قوسزد در عرب بوالليل بود اندر قيا مت بوا لنهار

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
O siyahı ki, hakkın namusunun (Cebrail) ardından can aldı arap gecenin kıyamet de gündüzün babasıdır
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Pes insânınvücûdu müteşâbihâtdan oldu, ney gibi yanî. Çün bed-hâle mukârin oldu, bed göründü ve mücerred mecâz olunmak kıyâs oldu. Maa-hâzâ ol bedlik neyin değil belki sâimindir.

pes ney feryadında sâdık ve bed-hâl istimâında kâzib oldu. Bu sûretde ney sıdkı sebebiyle necât bulup sâmi bed-hâl ise kizbi yüzünden helâk oldu. ve çün sâmi ney gibi hoş ola, ikisi bile makbûl olur.

Nitekim bu kadar Şi'a, ve refâviz ve İmâmiye hazret-i emirü'l mü'minin Ali kerremellahu vecheyi kendi zu'mları imâm ve dost ve mahram-i râz ittihaz ettiler. Ali ise fî nefsi'l-emr bunların zunûn-i fâsidesi mertebesinde berterdir.

Bâde-zâ, beyt-i mesnevî’de insân-ı kâmilin telvîn-i makbûlüne remz vardır.Zîra telvîn. Biri telvîn-i ehl-i hicâbdır ki,merdûddur. Ve biri dahi telvîn-i ehl-i mükâşefedir ki,makbûldur. Ve buna telvîn-i hakîkî ve nifâk-i ekber derler.

[[Münâfik-i şer’î cehennemin dereke-i süfelâsında olduğu gibi münâfık-ı hakîki dahi cennetin derece-i ulyâsındadır. Yanî münâfık-ı şer’ı ol mâsivâ-pereste derler ki,bir yüz ile îman ve bir yüz ile küfür [[izhâr] eyler.

Ve münâfık-hakîki ol [[Hak-pereste derler ki,esmâya her yüzden tecellî eyleye ve bâtını cemî süverden muarrâ ve kuyûddan müberrâ ola.

Bazı sikâtdan mesmüdur ki,telvîn-i hakîki ehlinden biri vefât etdikde yetmiş iki fırkanın her birinden âdam hâzır olup bizdendir,biz defnederiz diye iddiâ etmişler.

Maa-hâza bir fırkadan değil idi.

Mahkîdir ki,Mevlânâ kuddise sırruhunun meclisine ba’zı ruhbân gelip Mevlânâ’ya tazîme dü-tâ olup inhinâ gösterirler. Mevlânâ dahi bunlara kıyâm edip tevâzû kılarlar. Sırrı budur ki,ruhbân mezâhir-i celâldendir ki,cemal onlarda mertebe-i bâtında kalmışdır ve Mevlânâ mezâhir-i cemâlindendir ki,celâl onlarda mestûr olmuşdur.

Yani ol celâl ki,kahre müteallıkdır,ondan ehlullahda bi’l fiil eser yokdur. Zira riyâzet ve mücâhede [30] ile nârı nûra tebdîl etmişlerdir. Kahr ise nâr makûlesindendir.

Onunçün mağdûbun aleyh olanlar nârla muazzeb olurlar. Pes kahre müteallık olan mertebe onlarda bi’l-kuvve eser-i nâ-peydâdır.

Pes Mevlânâ'nın ruhbâna ser-fürû kıldığı hakikatde onların batınlarında mestûr olan cemâl bi’l-kuvveye göredir. Zahirlerinde bi’l-fiil olan celâle değildir.

Eğerçi ki,bi-hase bi’zâhir bu kabîlden zan olunur. Ruhbânın Mevlânâ’ya münhenî olduğu hakikatde

Mevlânâ’nın bâtınında destûr olan celâl bi’l-kuvveye göredir.Zahirinde bi’l-fiil olan cemâle göre değildir. Eğerçi ki,bi-hasebi’s-sûre bu bâbdan kıyas olunur.

Pes bunlardan her biri kendi nefsinde mütehakkık olduğu hakîkat-i cemâliyye ve celâliyyeye ser-fürûkılmış oldu. İnsân ise kendi hakîkatine musahhardır.

Feefhem.

METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

فانه من مزالق الاقدام حتى لا يلزم الكفر بعد الا سلام

LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Muhakkak ki, o ayakların kaydığı yerlerdendır. İyi anla ki, Müslüman olduktan sonra küfre düşme Durumu olmasın
İNGİLİZCE TERCÜMESİ

Ve bu zikrolunan cemâl ve celâl,ilâ yevmi’l kıyâm insân arasında dâirdir. Ebu’l beşer Adem aleyhisselamın cemâl-i zâhiri Habîl’de ve celâl-i bâtını Kâbil’de

zuhûr eyledi ve Hazret-i Nuh aleyhis-selamın oğlu Ken’an dahi Kâbil kabilinden oldu.

Ve hikâyede gelir ki, Şems-i Tebrîzî kuddise sırruhu

Vak’asında evlâd-ı Mevlânâ’dan biri muhâlifîn tarafında bulunmakla vefât etdikde Mevlânâ onun cenâzesine hâzır olmayıp, bizden değildir,dedi.Yâni bizim cemâl-i zâhirimiz mertebesiyle mute-Hakkıkdeğil belki celâl-i bâtınımız mazhârıdır,demek olur.

Ve çünkü zâhiren veya bâtınen muvâfakat bulunmadı.

Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
يس منى
Bizden değildir
(Bakara 249)

kabilinden oldu.Pes sa’y edip miras-ı peder-i ihrâz etmek gerekdir.

Onuncun mirâs-i Zekeriya ve Yehûd’da gelir.

Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet

فهب لى من لدنك وليا يرثنى ويرث من آل يعقوب

Onun için bana bir oğul ihsan eyle ki, o hem bana hem Yakup ailesine mirasci olsun
(Meryem 5- 6 )

Li muharririhi:

Gördü ferzendini çü Mevlânâ
Mazharı rutbes-i rutbe-i celâl olmuş
Dedi bizden değildir bu veled
Bunu red eylemek helâl olmuş
Advertisement