Mevlana: Mesnevi-i Manevi ve Ruh-ul Mesnevi | |
---|---|
Mevlana/VP -Mevlana/WP - Mevlana/Sözleri - Mevlana/Resimleri - Mevlana/Kitapları - Mevlana/Vecizeleri - Mevlana/Kaynak - Mevlana/Video - Mevlana/Siteleri | |
Mevlana | Mevlanâ < Mevlânâ < Mevlana Celalleddin-i Rumi < Mevlânâ Celaleddin-i Rumi < Mevlâna Celâleddin-i Rûmî < Mevlana'nın hayatı |
Mesnevi | Mesnevi-i manevi < Mesnevi-i Manevi < Ruh-ul Mesnevi < Rûhû’l Mesnevî < Şablon:Ruh-ul Mesnevi < Şablon:Mesnevi < Mesnevi/Dokument < Mesnevi/Web siteleri < Mesnevi/Araştırmaları < Mesnevi/Kitapları < Mesnevi/Periyodikleri < Mesnevi/Şerhleri <Mesnevi ve sûfi şiirinin poetikası |
Mevlevi | Mevlevilik < Mevlevi Ayinleri < Mevlevi musikisi <Mevlevi bestekarları |
Mesnevihan | Mesnevi/Video < Mesnevi/Sesli <Mesnevi/PPT |
Şablon:Mevlana |
72.BEYT- Ruh-ul Mesnevi/72 ile ilgili daha fazla bilgiye Vikikaynak'dan ulaşabilirsiniz.
324. Senin gibi kıymetli bir humânın kemik hırsına yazıklar olsun. Yazık ki himmetinin gölgesi layık olmayanların üzerine düşmüş.
Malûm ola ki lisân-ı sûfiyyede hayâl suret mânasına müstameldir.
Nitekim Şeyh-i Ekber kuddise sırruhu'l-athar nazmında gelir: METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
انما الكون خيال وهو فى الحقيقة
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Kâinat görünüşde hayâl, gibidir, hakikatte ise gerçektir
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
انما الكون خيال وهو فى الحقيقة
325. Kâinat görünüşde hayâl, gibidir, hakikatte ise gerçektir.
Yâni âlem-i kevn gerçi sûretdir, velâkin hakîkatde Hak'dır.
Zîrâ mezâhir-i esma ve sıfâtdır.
Pes Hâk, bâtılın mukabilidir.
Bâtıl ikidir.
Biri bâtıl-ı hakîkîdir ki adem-i mahzdır.
Ve biri bâtıl-ı izafidir, şeytan gibi.
Meselâ bâtıl-ı izafî olmak fi'1-cümle Hakk olmayı münâfî değildir.
Zîra Hak gibi tecellî-i vücûdda dâhildir.
Ve hayâl-ı mutlak ve misâl-i mutlak emr-i vâhiddir.
Ki arşdan tahte’s-serâya dek mevcûdât-ı hâriciyyedir.
Ve kezâlik ha-yâl-ı mukayyed dahi emr-i vâhiddir, âlem-i rüyâ ve âlem-i berzah gibi.
Pes hayâlâtda murâd cemî ekvân u suver-i hâriciyyedir ki dâm-ı evliyadır.
Evliyada enbiyâ dahi dahildir.
Zîra velayet cihet-i camiadır ki dâm olduğu budur ki dâm ile şikâr-ı sûrî sayd olunduğu gibi eşya ile dahi şikâr-ı manevî sayd olunur ki ulûm ve maârif ve hakâyıkdır.
Onunçün demişlerdir ki tecelliyât-ı vücûduyye tecelliyât-ı şuhûdiyyenin âyînesidir.
Tahkîki budur ki, vücûd dâiresinde olan lâ-cerem mütegaddî ve merzûk kısmındandır.
Ve rızk iki nevdir.
Hissidir, cusûm için, esnâf-ı me'kûlât u meşrubat gibi.
Ve aklîdir ervah için, envâ-ı ulûm u maârif gibi.
Allah tealâ ise bazı merzûkunu bazı üzerine tafdîl etmişdir.
Pes rızk-ı sûri ile tagaddide tefâzıl bulunduğu gibi rızk-ı manevî ile tagaddide dahi tefâzıl bulunur.
Bu sebebdendir ki zahirde avâm u bâtında havâs merâtib ü derecâtda tefâvüt üzerinedir.
Ve insân bu âleme celb-i gıda ve tahsîl-i ulûm için gelmişdir.
Nitekim Kuran'da gelir: Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet وما خلقت الجن و انس الا ليعبدون
Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım
(Zürner 56)
Zîra Ibn Abbas raziyellahü anh ibâdet-i marifet ile tefsîr eylemişdir.
Velâkin marifet-i makbûlenin tarîki ibâdet olduğun iş'âr için muktazâ-yı zahirden udûl olundu.
Pes, bu eşya evvelen nazar u istdilâl ve sâniyen vukûf-ı hakîkat-i hâl içindir.
Onunçün hadîsde gelir. Hadis Metni
Meali
Kaynak
رب ارني الاشياء كماهي
Rabbim bana eşyayı olduğu gibi göster
(Hadis Kaynağı Buraya Yazılacaktır)
[128] Yâni her nesnenin müştemil olduğu, hakikate vukuf ve muhtevi olduğu sırr-ı marifet ü cemâl-i kemâlî ru'yet ilemüste'id eyle demekdir.
Enbiyâ ve evliyâullah Allah'ı bu âlemden bildiler.
Âlemsiz Allah bilinir demek iyi söz değildir.
Onunçün âlem aslında ilimdir.
Elif işba içindir, âlem ise bi-aynihî zâta delâlet edene derler.
Bu ismin ibtida mazharı Hakîkat-ı Muhammdiye’dir ki bunun feleği cümleden evsâ' vu a'zâmdır ki felek-i hayâtdır.
Onunçün eşyâ-ı dâlle arasında onun fevkinde âlem yokdur.
Şâir ondan zuhur eden mezâhirin dahi merâtib üzerine ahvâli ona kıyâs oluna.
Pes bu âlem âyîne-i envâr-ı Hak'dır.
Bûstân-ı Hûda'dan murâd zât-ı Hak'dır ki cemî eşyanın münbiti yanî menşe ü menbaıdır]].
Zîrâ zât-ı Hak çekirdek ve eşyâ şecer mertebesindedir.
Varlık tohumdur ve ağaç hayâldir.
Bûstânda gûnâ-gûn nebâtâ u ezhâr u eşcâr olduğu gibi zât-ı Hak'da dahi envâ-ı esmâ-ı İlâhiyye ve sıfât-ı Rabbâniye vardır ki eşyâ-ı hâriciyye onların mezâhiridir, eşcâr çekirdeğin mezâhiri olduğu gibi.
Pes cümlenin aslı çekirdek gibi emr-i vâhiddir.
Nitekim Nev'î nazmında gelir:
Gülşende güne güne nedür bu şükûfeler
Âb û hevâsı bir kamunun bağbânı bir
Ve Fuzûlî kelimâtında gelir:
Zihî zâtun nihân ve ol nihândan mâsivâ peyda
Bihâr-ı sun' ki emvâc peydâ ka'r nâ-peydâ
Ağaç çekirdekde bâtın iken zahir oldu.
Ve çekirdek zahir iken bâtın oldu.
Bundan âlem Hak yüzüne ridâ gibi olmak lâzım geldi.
Hadîs-i kudsîde
Hadis Metni
Meali
Kaynak
الكبر ياءرداءى
Büyüklük benim abamdır
(Sahıhı Buhari Tefsirü's-Sûre. 55)
Dediği âlemdir.
Arab'ın âdetidir ki, başdan ayağa dek bürünür. Görünen ridâdır, mürtedî görünmez.
Kezâlik baş gözüyle görünen âlemdir. Hak görünmez. Belki Hak gönül gözüyle görünür.
Nitekim hadîsde gelir: Hadis Metni
Meali
Kaynak
رأىربى قلبى
Rabbim kalbimi gördü
(Sahih-i Müslim, Kitâbu’l-İmam,284.)
Ve kezâlik görünen ağaçdır, çekirdek görünmez. Belki çekirdek gönül gözü ile görünür. Zîrâ her nesnenin melekûtunu mükâşe-fe etmek basîret ile olur, basar ile olmaz. Zîrâ basar ve sâir havâs belki müşahede içindir, melekûtu değil. Hüsn-i zatîlerine binâen meh-rû ile tabîr eyledi. Onunçün Muhammediye'de gelir:
Sıfât-ı hüsne bakmagıl velî hüsn-ı sıfata bak Sıfât-ı hüsnden murâd mezâhirdir. Hüsn-i sıfâtdan murâd ol sıfâtda zâhir olan hüsn-i ezelîdir.
Onunçün Şeyh Sa'dî Gülistan'da buyurur; METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
محقق همى بيند اندر ابل كه در خواب رؤبان حين وجكل
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Bir işin hakikatini araştırarak bilen kişi aradığını deve de görebilir uyayanların rüyada Çin'i ve çigil'i görebildikleri gibi
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Zîrâ maksût mezâhir değildir ki âyinedir. Belki zahirdir ki esmâ ve sıfât-dır. Ve bu tecellîde ise cemi eşyâ berâberdir.
Bu sebebdendir ki Kuran'da gelir. Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
نظروا الى آثار رحمة الله
Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak
(Rûm 50)
Bu kelâm fü-hakîka taaccübü mütezammındır. Yâni âsâr-ı rahmete nazar edip taaccüb ediniz nice cemi eşyâda izhâr-ı hüsn eyledi. Ve rahmetiyle esmâyı tenfîs edip hakâyıkı izhâr eyledi. Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
فتبارك الله احسن الخالقين
Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir
(Mü'minûn 14)
Esmâ-ı Ilâhiyye ve ayân-ı sabitenin ilmullahda suver-ı makûlesi vardır ki ona suver-i ilmiyye derler.
Bu mahlukât onun aks u âsârıdır, aynı değildir.
Nitekim âyînede görünen ayn-ı mer'î değildir, belki eseridir.
Pes bu aksin hakîkatde vücûdu olmamakla hayâl ile tabîr olunur.
Nitekim zıll zü'z-zıl-lun hayâlidir ki hakîkatde -vücûd zü'z -zıllundir ki vücûd-ı zıll emr-i mevhumdur.
Hakîkati budur ki, vücûd zâta ve sıfât-ı vücûduyyeye yâni mezâhirde olan sıfata mahsûsdur.
Eğerçi ki sıfât-ı vücûduyye mertebe-i abdiyetde taayyününe nazar ile zaaf u noksan lüzumundan hâlî değildir.
Zîra onun kuvvet ü kemâlî ilâhiyetde dir.
Ve bu sebebden demişlerdir ki şuûn u a'yân-ı müte'akkıledir ki râyihâ-ı vücûd şemm etmişler.
Nitekim zıll hakîkatde rayihâ-ı vücûd şemm etmemisdir.
El-hâsıl enfüs ü âfâkda zahir olan âyât-ı Hak'dır.
Nitekim Kur'an'da gelir: Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
سنريهمآياتنافي الآفاق وفي انفسهم
insanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz
(Fussilet 53)
Onunçün ehl-i tahkîk âleme mushaf-ı kebîr demişlerdir.
Tilâvet-i hâl ile Hakk'ı tilâvet ederler. Tilâvet-i kavl ile Kuran tilâvet olunduğu gibi.
Pes âyât iki oldu ki biri âyât-ı tekvîniyye ve fiiliyye ve bir âyât-ı Kur'aniyye ve kavliyyedir.
İkisi de Hak'dır.
Onunçün Kuran'da gelir: Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
حتى يتبين لهم انه الحق
Kuran'ın gerçek olduğu belli olsun
(Fussilet 53)
Ve ol ki bazı kibar buyurmuşlardır; METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
انا القر آن و السبع المثانى
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Ben Kuran'ım ve tekrarlanan yedi ayetim
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Kuran-ı fiiliyye mahmuldur ve onun ki bu esrara ıttılaı yokdur.
Onun katında ene'l-Kuran yâ hatâya veya- recl-i adl kabilinden olmaya mahmuldur, ene kâriü'l-kuran mânasına.
Pes âkile gerekdir ki bâsiret ehli olup her nesnede sırr-ı Hakk'ı mütâlaaya kadir ola.
Mana-yı beyit budur ki;
ol suver-i mevcudat ve eşkâl-i kâinat ki evliya-ullâha ulûm-ı hakîkiyye ve maârif-i Ilâhiyye tahsiline vesâil ü esbâb olmuşdur.
Dâm ki tuzâkdır, sayd-ı şikâra âlet olduğu gibi bûstân misâl olan zât-ı Hûdâ'da çekirdek-vâr olan esma vü sıfatın aks u âsârıdır.
Yanî bustânda biten eşcâr çekirdeğin [130] sûreti olduğu gibi zikr olunan suver-i eşya dahi esmâ vü sıfâtın tecelliyâtıdır.
Pes ol eşcâr yüzünden meyvehâ gûnâ gûn hâsıl olduğu gibi suver-i mevcûdât tecellîsinden dahi envâ-ı ulûm u ezâk hâsıl olur.
Şöyle ki eğer ol tohm ve onun fer'i ve tafsîl-i sureti olan şecer olmasa meyve mefkûd ve onun yüzünden telezzüz adîm olduğu gibi suver-i mevcû-desiz dahi tahsîl-i maârif u ahz-ı ulûm ve celb-i ezvâk etmek mümkün değildir, âyinesiz suver görünmediği gibi.
Onunçün Mevlânâ Câmî keiimâtında gelir: METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
جهان مرات حسن شاهد ماست فشاهد وجهه فى كل ذرات
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Cihan bizim güzelliğimize şahit olan aynadır. Ve her zerrede güzelliğinin bir yönüne şahittir
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Yani müşahedeye elbette âyine gerekdir.
Onunçün hadîs-i kutside gelir: Hadis Metni
Meali
Kaynak
كنت كنزا مخفيا فاحببت ان اعرف فخلقت الخلق لأعرف
Ben bir gizli hazine idim, bilinmek istedim ve beni bilsinler diye mahiukâtı yarattım
Yâni marûfiyyet-i Hak halk yüzündendir.
Ednâ mertebe ârifin kendi vücûdunun halkıdır.
Velâkin Allah tealâ enfüs ve âfâk halk eyledi.
Tâ ki esrâr-ı icmâl ü tafsil zâhir ola.
Bâ-de-zâ Hazret-i Mevlânâ zikr olunan manâyı evliyâya tahsîs eyledi.
Zîrâ evliya ki havass-ı ibâddır, kesretde mutâlaa-i vahdete kâdirler ve zerrâtda müşahede-i âf-tâba mâlikler ve katrâtda muâyene-i deryâya müsteidlerdir.
Zîra ol sıfât-ı Hak ki mezâhirde zuhûr etmişdir, onun müşahedesi fenâ-i ef âl ü sıfat u zât üzerine mevkûfdur.
Bu fenâ-ı mutlak hâsıl olmadıkça ise kimse velâyet dâiresine kadem basmaz.
Ve illâ mahrem-i sarây-ı yâre ağyâr duhûl etmek lâzım gelir.
Nitekim Kemâl Hucendî nazmında gelir: METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
مدعى نيست محرم دريار خادم كعبه بولهب نبود
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
İddiacı yarin kapısının sırrının mahremi değildir, Ebu Leheb de Kabe'nin hizmetkarı değil
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Ve Hâce Hafız kelimâtında gelir: METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
مدعىخواست كه آيد بتماشا كه مدعى خواست كه آيد بتماشا كه
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
İddiacı istedi ki sırların seyredildiği yeri görsün. Gaybden gelen ol yabancıyı engelledi
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Pes tathîr-i evsâh-ı vücûd ve tahsîl-i a'yân-ı şühûd etmeyenler zikr olunan hâletden mahrûmlar ve müşahededen amâlardır. Ayn; Çü görmez Yûsuf'un yüzin çe hâsıl çeşm-i a'mâdan
Ve Yunus Emre kuddise sırruhu kelimâtında gelir:
Yitirdüm Yûsuf ı Kenan ilinde
Bulundı Yûsuf Kenan bulunmaz
Yûsuf'dan murâdı vahdetr ve Ken'ân'dan kesretdir.
Yâni ibtidâ hâlinde ehl-i hicâb u gaflet idi.
Yûsuf-1 vahdeti Kenan-ı kesretde yitirdi.
Ve vücûdât-ı müteğayyire isbât etmek ile ne vechle vücûd-ı vahidî mütâlaa edeceğin bildi.
Ve ol vahdetin kemâl-i zuhûru [131] onun müşâhedesine perde oldu, kurb-î müfrit gibi.
Nitekim Hazret-i Yakûb aleyhisselâm Ken'an ilinde müddet-i ta-vîl beytü'1-hüzn-nişîn oldu ve firâk-ı Yusuf için ağladı.
Maa-hâzâ Yûsuf onun kutbunda idi.
Zîra Ken'ân ile Mısır arası yedi sekiz merhale idi ve kavâfil varıp gelirdi.
Sonra ki basîreti açılıb müşâhedeye kâdir oldu, Yûsuf-ı vahdeti buldu ve Ken'an-ı kesreti görünmez oldu.
Nitekim bir kimse hiddet ile güneşe nazar eylese gözü kamaşıp eşyâyı görmez olur.
Pes ol vaktde kesret, vahdet ü ağyar, yâr u bî-gâne âşinâ ve baîd karîb ve müvehhiş mûnis oldu.
İnsana nazar eyledi, ism-i câmia mazhar gördü.
Zîra suver-i eşyâ ve hakâyık-ı mevcudatı bi'l-külliye câmidir.
Nitekim mahallinde mübeyyendir.
Ve hayvana nazar eyledi, muzill ismine mazhar gördü.
Zîra insân elinde musahhardır.
Husûsan intisâb-ı kâmeti yok ve ekl u şurbu dahi nefâyisden değil..
Ve müzâ-vele-i umûr-ı şakiye âletdir.
Ve nebâta nazar eyledi, rezzâk ismine mazhar gördü.
Zîra insân ve hayvana ondan rızk hâsıldır.
Ve madene nazar eyledi, aziz ismine mazhar gördü.
Zîra fi-nefsi’l-emr izzet-i vücûdu var ve nakdi izzet ile elden ele devvârdır.
Ve türâba nazar eyledi, mümît ismine mazhar gördü.
Zîra bârid ve yâbisdir, ecsâdı eridir ve çürüdür.
Ve âba nazar eyledi, muh-yî ismine mazhar gördü.
Zîra cümle şecer ü nebât u hayvân u insânın hayâtına sebebdir.
Onunçün Kuran'da gelir: Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
وجعلنا من الماء كل شىء حى
Bütün canlıları sudan meydana getirdik
(Enbiyâ 30)
Ve havaya nazar eyledi, hayy ismine mazhar gördü.
Zîra dâimâ hareket üzerinedir.
Ve berrî olan hayvânâtın hayâtına bâ'sdır ve âteşe nazar eyledi, kabz ismine mazhar gördü.
Husûsan ki muayyendir, yemek pişirir ve sovukdan ısıdır.
Ve dârû-yı hekime nazar eyledi, şâfî ismine mazhar gördü.
Zîrâ onun yüzünden şifâ hâsıl olur.
Ve iksîre nazar eyledi, muhavvel ismine mazhar gördü.
Zîrâ nuhâsı fıdda vü zehebe tahvîl ü tebdîl eder.
Ve Hakk’ın eşyada sıfât-ı îcâdını gördü, kadîr dedi.
Ve her işde hikmet-i bâhiresin fehm eyledi, hakim dedi.
Ve emr ü nehyün âsârın müşahede eyledi, hakîm dedi.
Ve eşyânın vücûden ve ademen makhûr olduğuna nazar eyledi, kâhır dedi.
Ve esbâb-ı mâişetin teysîr ü teshiline [132] bakdı, müyessir ü müsehhil dedi.
Ve memur olduğu kârın husulüne medâr olan kuvvete iitifât eyledi, muîn dedi.
Ve güneşin izâ-et-i âlem etdiğin gördü, nûr dedi.
Ve vakt-i duhâda olan inbisât-ı nûra nazarkıldı, bast dedi.
Ve vakt-i gurûbda olan inkıbâzına nazar kıldı, kâbız dedi.
Ve gecede kamer haline bakdı, mübîn dedi.
Ve deryâyı gördü, vâsi u sehâbı gördü, mufîz dedi.
Ve alâ hazâ cemi mevcûdâtda sıfât-ı Hak'dan gayrı görmedi.
Ve cemi ef'âl u ahvâlde esmâsının tesîrinden hâric bilmedi.
Ve bu sırra binâen Hazret-i Hüdâyî buyurur;
Ol kadar hayretde olsun cân u dil:::Kande bakarsam efendün sanayin
Bundan eşyâ Hakk olmak lâzım gelmez.
Ve illâ tenzîh bâtıl olmak iktizâ eder.
El-hâsıl Allah tealâ zât-ı akdesi cihetinden sıfât-ı tecerrüdle muttasıldır, Velâkin merâtib-i a'yânda sıfât ile zâhir olmuşdur.
Pes, her nesne ki sıfât-ı kemâldir, Hakk'a râcidir.
Zîrâ ol noksân onun kusûr-ı isti'dâdındandır.
Nitekim sular aslında azb u tîybdir.
Velâkin yerlerin mîzâcından tu'ûm-ı muhtelife hâdis olur.
Ve kezâlik maâdinde olan tesirât birdir.
Velâkin harâret ü rutûbet u burûdet u yubûsetin tefâvütüyle bi-hasebi'1-istidâd kimi sîm ve kimi zer kimi
gayri ecsâm üzerine tekevvün eder.
Ve Kuran'da gelir: Ayet Metni
Meali
Sure ve Ayet
هذا ليس وراء عبادان قرية
Yeryüzünde birbirine komşu toprak parçaları vardır
(Râ'd 4)
METNİN ORJİNALİ
LATİNO TRANSKRİPTİ
TÜRKÇE TERCÜMESİ
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
وفى الارض قطع متجاوراث
LATİNO TRANSKRİPTİ BURAYA YAZILACAKTIR
Şunu iyi anla ki Abadan'dan öteye köy yokdur
İNGİLİZCE TERCÜMESİ
Velâkin bilinmez. Ayn; Ne bilsün bahr hâlin ol ki menzilgâhı sâhildür
Rumeli'de Kayılar kazasının Aydos karyesinden olan İsmail Hakkı Bursevi'nin "Ruh-ul Mesnevi" adlı eseri (Mevlana'nın Mesnevi-i manevisinin en iyi yorumudur.)
1.Kitap (1-100 Beyitler)
Ruh-ul Mesnevi/1 . Ruh-ul Mesnevi/2 . Ruh-ul Mesnevi/3 . Ruh-ul Mesnevi/4 . Ruh-ul Mesnevi/5 . Ruh-ul Mesnevi/6 . Ruh-ul Mesnevi/7 . Ruh-ul Mesnevi/8 . Ruh-ul Mesnevi/9 . Ruh-ul Mesnevi/10 . Ruh-ul Mesnevi/11 . Ruh-ul Mesnevi/12 . Ruh-ul Mesnevi/13 . Ruh-ul Mesnevi/14 . Ruh-ul Mesnevi/15 . Ruh-ul Mesnevi/16 . Ruh-ul Mesnevi/17 . Ruh-ul Mesnevi/18 . Ruh-ul Mesnevi/19 . Ruh-ul Mesnevi/20 . Ruh-ul Mesnevi/21 . Ruh-ul Mesnevi/22 . Ruh-ul Mesnevi/23 . Ruh-ul Mesnevi/24 . Ruh-ul Mesnevi/25 . Ruh-ul Mesnevi/26 . Ruh-ul Mesnevi/27 . Ruh-ul Mesnevi/28 . Ruh-ul Mesnevi/29 . Ruh-ul Mesnevi/30 . Ruh-ul Mesnevi/31 . Ruh-ul Mesnevi/32 . Ruh-ul Mesnevi/33 . Ruh-ul Mesnevi/34 . Ruh-ul Mesnevi/35 . Ruh-ul Mesnevi/36 . Ruh-ul Mesnevi/37 . Ruh-ul Mesnevi/38 . Ruh-ul Mesnevi/39 . Ruh-ul Mesnevi/40 . Ruh-ul Mesnevi/41 . Ruh-ul Mesnevi/42 . Ruh-ul Mesnevi/43 . Ruh-ul Mesnevi/44 . Ruh-ul Mesnevi/45 . Ruh-ul Mesnevi/46 . Ruh-ul Mesnevi/47 . Ruh-ul Mesnevi/48 . Ruh-ul Mesnevi/49 . Ruh-ul Mesnevi/50 . Ruh-ul Mesnevi/51 . Ruh-ul Mesnevi/52 . Ruh-ul Mesnevi/53 . Ruh-ul Mesnevi/54 . Ruh-ul Mesnevi/55 . Ruh-ul Mesnevi/56 . Ruh-ul Mesnevi/57 . Ruh-ul Mesnevi/58 . Ruh-ul Mesnevi/59 . Ruh-ul Mesnevi/60 . Ruh-ul Mesnevi/61 . Ruh-ul Mesnevi/62 . Ruh-ul Mesnevi/63 . Ruh-ul Mesnevi/64 . Ruh-ul Mesnevi/65 . Ruh-ul Mesnevi/66 . Ruh-ul Mesnevi/67 . Ruh-ul Mesnevi/68 . Ruh-ul Mesnevi/69 . Ruh-ul Mesnevi/70 . Ruh-ul Mesnevi/71 . Ruh-ul Mesnevi/72 . Ruh-ul Mesnevi/73 . Ruh-ul Mesnevi/74 . Ruh-ul Mesnevi/75 . Ruh-ul Mesnevi/76 . Ruh-ul Mesnevi/77 . Ruh-ul Mesnevi/78 . Ruh-ul Mesnevi/79 . Ruh-ul Mesnevi/80 . Ruh-ul Mesnevi/81 . Ruh-ul Mesnevi/82 . Ruh-ul Mesnevi/83 . Ruh-ul Mesnevi/84 . Ruh-ul Mesnevi/85 . Ruh-ul Mesnevi/86 . Ruh-ul Mesnevi/87 . Ruh-ul Mesnevi/88 . Ruh-ul Mesnevi/89 . Ruh-ul Mesnevi/90 . Ruh-ul Mesnevi/91 . Ruh-ul Mesnevi/92 . Ruh-ul Mesnevi/93 . Ruh-ul Mesnevi/94 . Ruh-ul Mesnevi/95 . Ruh-ul Mesnevi/96 . Ruh-ul Mesnevi/97 . Ruh-ul Mesnevi/98 . Ruh-ul Mesnevi/99 . Ruh-ul Mesnevi/100
2.Kitap (101-200. beyitler)
Ruh-ul Mesnevi/101 . Ruh-ul Mesnevi/102 . Ruh-ul Mesnevi/103 . Ruh-ul Mesnevi/104 . Ruh-ul Mesnevi/105 . Ruh-ul Mesnevi/106 .Ruh-ul Mesnevi/107 . Ruh-ul Mesnevi/108 . Ruh-ul Mesnevi/109 . Ruh-ul Mesnevi/110 . Ruh-ul Mesnevi/111 . Ruh-ul Mesnevi/112 .Ruh-ul Mesnevi/113 . Ruh-ul Mesnevi/114 . Ruh-ul Mesnevi/115 . Ruh-ul Mesnevi/116 . Ruh-ul Mesnevi/117 . Ruh-ul Mesnevi/118 .Ruh-ul Mesnevi/119 . Ruh-ul Mesnevi/120 . Ruh-ul Mesnevi/121 . Ruh-ul Mesnevi/122 . Ruh-ul Mesnevi/123 . Ruh-ul Mesnevi/124 .Ruh-ul Mesnevi/125 . Ruh-ul Mesnevi/126 . Ruh-ul Mesnevi/127 . Ruh-ul Mesnevi/128 . Ruh-ul Mesnevi/129 . Ruh-ul Mesnevi/130 .Ruh-ul Mesnevi/131 . Ruh-ul Mesnevi/132 . Ruh-ul Mesnevi/133 . Ruh-ul Mesnevi/134 . Ruh-ul Mesnevi/135 . Ruh-ul Mesnevi/136 .Ruh-ul Mesnevi/137 . Ruh-ul Mesnevi/138 . Ruh-ul Mesnevi/139 . Ruh-ul Mesnevi/140 . Ruh-ul Mesnevi/141 . Ruh-ul Mesnevi/142 .Ruh-ul Mesnevi/143 . Ruh-ul Mesnevi/144 . Ruh-ul Mesnevi/145 . Ruh-ul Mesnevi/146 . Ruh-ul Mesnevi/147 . Ruh-ul Mesnevi/148 .Ruh-ul Mesnevi/149 . Ruh-ul Mesnevi/150 . Ruh-ul Mesnevi/151 . Ruh-ul Mesnevi/152 . Ruh-ul Mesnevi/153 . Ruh-ul Mesnevi/154 .Ruh-ul Mesnevi/155 . Ruh-ul Mesnevi/156 . Ruh-ul Mesnevi/157 . Ruh-ul Mesnevi/158 . Ruh-ul Mesnevi/159 . Ruh-ul Mesnevi/160 .Ruh-ul Mesnevi/161 . Ruh-ul Mesnevi/162 . Ruh-ul Mesnevi/163 . Ruh-ul Mesnevi/164 . Ruh-ul Mesnevi/165 . Ruh-ul Mesnevi/166 .Ruh-ul Mesnevi/167 . Ruh-ul Mesnevi/168 . Ruh-ul Mesnevi/169 . Ruh-ul Mesnevi/170 . Ruh-ul Mesnevi/171 . Ruh-ul Mesnevi/172 .Ruh-ul Mesnevi/173 . Ruh-ul Mesnevi/174 . Ruh-ul Mesnevi/175 . Ruh-ul Mesnevi/176 . Ruh-ul Mesnevi/177 . Ruh-ul Mesnevi/178 .Ruh-ul Mesnevi/179 . Ruh-ul Mesnevi/180 . Ruh-ul Mesnevi/181 . Ruh-ul Mesnevi/182 . Ruh-ul Mesnevi/183 . Ruh-ul Mesnevi/184 .Ruh-ul Mesnevi/185 . Ruh-ul Mesnevi/186 . Ruh-ul Mesnevi/187 . Ruh-ul Mesnevi/188 . Ruh-ul Mesnevi/189 . Ruh-ul Mesnevi/190 .Ruh-ul Mesnevi/191 . Ruh-ul Mesnevi/192 . Ruh-ul Mesnevi/193 . Ruh-ul Mesnevi/194 . Ruh-ul Mesnevi/195 . Ruh-ul Mesnevi/196 .Ruh-ul Mesnevi/197 . Ruh-ul Mesnevi/198 . Ruh-ul Mesnevi/199 . Ruh-ul Mesnevi/200
3.Kitap (201-300. Beyitler)
Ruh-ul Mesnevi/201 . Ruh-ul Mesnevi/202 . Ruh-ul Mesnevi/203 . Ruh-ul Mesnevi/204 . Ruh-ul Mesnevi/205 . Ruh-ul Mesnevi/206 . Ruh-ul Mesnevi/207 . Ruh-ul Mesnevi/208 . Ruh-ul Mesnevi/209 . Ruh-ul Mesnevi/210 . Ruh-ul Mesnevi/211 . Ruh-ul Mesnevi/212 . Ruh-ul Mesnevi/213 . Ruh-ul Mesnevi/214 . Ruh-ul Mesnevi/215 . Ruh-ul Mesnevi/216 . Ruh-ul Mesnevi/217 . Ruh-ul Mesnevi/218 . Ruh-ul Mesnevi/219 . Ruh-ul Mesnevi/220 . Ruh-ul Mesnevi/221 . Ruh-ul Mesnevi/222 . Ruh-ul Mesnevi/223 . Ruh-ul Mesnevi/224 . Ruh-ul Mesnevi/225 . Ruh-ul Mesnevi/226 . Ruh-ul Mesnevi/227 . Ruh-ul Mesnevi/228 . Ruh-ul Mesnevi/229 . Ruh-ul Mesnevi/230 . Ruh-ul Mesnevi/321 . Ruh-ul Mesnevi/232 . Ruh-ul Mesnevi/233 . Ruh-ul Mesnevi/234 . Ruh-ul Mesnevi/235 . Ruh-ul Mesnevi/236 . Ruh-ul Mesnevi/237 . Ruh-ul Mesnevi/238 . Ruh-ul Mesnevi/239 . Ruh-ul Mesnevi/240 . Ruh-ul Mesnevi/241 . Ruh-ul Mesnevi/242 . Ruh-ul Mesnevi/243 . Ruh-ul Mesnevi/244 . Ruh-ul Mesnevi/245 . Ruh-ul Mesnevi/246 . Ruh-ul Mesnevi/247 . Ruh-ul Mesnevi/248 . Ruh-ul Mesnevi/249 . Ruh-ul Mesnevi/250 . Ruh-ul Mesnevi/251 . Ruh-ul Mesnevi/252 . Ruh-ul Mesnevi/253 . Ruh-ul Mesnevi/254 . Ruh-ul Mesnevi/255 . Ruh-ul Mesnevi/256 . Ruh-ul Mesnevi/257 . Ruh-ul Mesnevi/258 . Ruh-ul Mesnevi/259 . Ruh-ul Mesnevi/260 . Ruh-ul Mesnevi/261 . Ruh-ul Mesnevi/262 . Ruh-ul Mesnevi/263 . Ruh-ul Mesnevi/264 . Ruh-ul Mesnevi/265 . Ruh-ul Mesnevi/266 . Ruh-ul Mesnevi/267 . Ruh-ul Mesnevi/268 . Ruh-ul Mesnevi/269 . Ruh-ul Mesnevi/270 . Ruh-ul Mesnevi/271 . Ruh-ul Mesnevi/272 . Ruh-ul Mesnevi/273 . Ruh-ul Mesnevi/274 . Ruh-ul Mesnevi/275 . Ruh-ul Mesnevi/276 . Ruh-ul Mesnevi/277 . Ruh-ul Mesnevi/278 . Ruh-ul Mesnevi/279 . Ruh-ul Mesnevi/280 . Ruh-ul Mesnevi/281 . Ruh-ul Mesnevi/282 . Ruh-ul Mesnevi/283 . Ruh-ul Mesnevi/284 . Ruh-ul Mesnevi/285 . Ruh-ul Mesnevi/286 . Ruh-ul Mesnevi/287 . Ruh-ul Mesnevi/288 . Ruh-ul Mesnevi/289 . Ruh-ul Mesnevi/290 . Ruh-ul Mesnevi/291 . Ruh-ul Mesnevi/292 . Ruh-ul Mesnevi/293 . Ruh-ul Mesnevi/294 . Ruh-ul Mesnevi/295 . Ruh-ul Mesnevi/296 . Ruh-ul Mesnevi/297 . Ruh-ul Mesnevi/298 . Ruh-ul Mesnevi/299 . Ruh-ul Mesnevi/300