Sıdk Doğru söz. Hakikata muvâfık olan. Bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması.
Ahdinde sâbit olmak.
Peygamberlere mahsus en mühim beş hasletten birisi.
Kalb temizliği. (İslâmiyetin esası sıdktır. İmanın hassası sıdktır. Bütün kemâlâta îsal edici sıdktır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı sıdktır.
Terakkiyatın mihveri sıdktır. Âlem-i İslâmın nizamı sıdktır. Nev-i beşeri kâbe-yi kemâlâta îsal eden sıdktır. Ashab-ı Kiramı bütün insanlara tefevvuk ettiren sıdktır. Muhammed-i Hâşimî Aleyhissalâtü Vesselâm'ı meratib-i beşeriyenin en yükseğine çıkaran sıdktır. İ.İ.)
SÂDIK
Doğru sözlü olmak, gerçeği söylemek, doğru haber vermek, sözünü (va'd ve vaîdini) yerine getirmek, öğüt ve sevgide samimi, iş ve işlemlerde dürüst ve güvenilir olmak, hükmün vâkıaya uygun olması anlamlarındaki "s-d-k" kökünden türeyen sâdık doğru sözlü, samimi, dürüst, ihaneti ve yalanı bulunmayan demektir.
Allah'ın sıfatı olarak sâdık, söz, iş, va'd ve vaîdinde doğru olan; her sözünü yerine getiren, yalanı, yanlışı, hilesi, aldatması, bulunmayan demektir.
Allah'ın bu sıfatı, Kur'ân'da azamet çoğulu olarak "sâdıkûn" şeklinde bir âyette geçmiştir: "...Biz şüphesiz sâdık olanlarız." (En'âm, 6/146).
Allah'ın bu vasfı, Kur'ân'da "sadaka" fiili ile de ifade edilmiştir: "(Ey Peygamberim!) De ki: Allah doğru söyledi. Öyle ise Allah'ı birleyici olarak İbrahim'in dinine uyun..." (Âl-i İmrân, 3/95), "(Cennettekiler); `Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamd olsun, çalışanların ücreti ne güzeldir.' dediler." (Zümer, 39/74).
En doğru sözlü olan Allah'tır. Şu âyet, bu gerçeği ifade etmektedir: "Îmân edip sâlih amel işleyenleri zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız, onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?" (Nisâ, 4/122).
Kur'ân, Allah'ın sözüdür. Sözlerin en doğrusu ve âdil olanıdır: "Rabbinin sözü sıdk ve adalet bakımından tamamlandı..." (En'âm, 6/115).
Kur'ân'da Allah'a sâdık denildiği gibi, peygamberlere (Yûsuf, 12/51), meleklere (Hicr, 15/64) ve müminlere (Ahzâb, 33/24) de sâdık denmiştir.
Mümin olmayan insanlar da doğru konuşabilir, iş ve işlemlerinde dürüst olabilir, söz ve sözleşmelerine uyabilir, bunların verdiği haberler vakıaya uygun olabilir. Ancak bir insanın sâdık vasfını alabilmesi için her şeyden önce mümin olması gerekir. Çünkü Kur'ân'da, müminlere sâdıklar denilmiş (Ahzâb, 33/35; Hucurât, 49/15) ve sâdık insanlar; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere îmân eden, (Bakara, 2/177), Allah'a ve Peygamberine yardım eden (Haşr, 59/8), Allah yolunda malı ve canıyla cihat eden, (Hucurât, 49/15), beş vakit namazını kılan, malının zekatını veren, akrabalarına, yetimlere, fakirlere, yolculara (Allah yolunda çalışanlara) dilencilere, özgürlüğüne kavuşmak isteyen esirlere maddî yardımda bulunan, sözleşme yaptığı zaman sözleşmesine uyan, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreden, Allah'a karşı gelmekten sakınan (muttakî), iyi, hayırlı, güzel ve sâlih ameller işleyen, insanlara iyilik eden (berr) (Bakara, 2/177) kimseler olarak tanıtılmıştır.
İnsanın, îmânında (Ankebût, 29/2-3), niyetinde (Muhammed, 47/20-21), sözlerinde (Ahzâb, 33/70), sözleşmelerinde, adak ve yeminlerinde (Ahzâb, 33/23), ticaretinde (Rahmân, 55/9), amellerinde, bütün iş ve işlemlerinde (Tirmizî, Büyu', 4) doğru olması, sâdık olmasının sonucudur.
Bir insan îmân edip Allah'ın emir ve yasaklarına uyar, Allah ve insan haklarına riâyet eder, söz, sözleşme, yemin, ticaret, görev, iş ve işlemlerinde dürüst olursa "sâdık" vasfını kazanmış olur. (İ.K.)
SIDK
Yalan söylemenin zıddı olan sıdk kavramı sözlükte; doğru sözlü olmak, gerçeği söylemek, doğru haber vermek, sözünü yerine getirmek, öğüt ve sevgide samimi, iş ve işlemlerinde dürüst ve güvenilir olmak, hükmün vakıaya uygun olması anlamlarına gelir. Sıdk kelimesinin Arap dilindeki asıl anlamı, güç, sert, katılık ve şiddettir. Doğru sözlülüğe sıdk denmesi, yalanın za'fiyeti karşısında doğruluğun güçlü olması sebebiyledir.
Sıdk kavramı Arap dilinde övgü ifadesi olarak kullanılmıştır. Bir şey sıdk kavramına izafe edilince o şey övülen bir şeydir.
Din ıstılahında sıdk, kişinin inancında, amelinde, niyetinde, söz, fiil ve davranışlarında samimi ve dürüst olmasına, hile ve hud'ası bulunmamasına denir.
Peygamber (a.s.), "sıdk"ı, nefsin yapılanlardan huzur ve sükûn duyması, şüphe içerisinde olmaması (tuma'nîne) (Ahmed, I, 200) ve birr (iyilik, hayır, güzel ameller) olarak tarif etmiştir. (Müslim, Birr, 104; Ahmed, I/393). "Sıdk", kişinin davranışlarında şaibe, inancında şüphe, amellerinde kusur ve eksiklik olmaması şeklinde de tanımlanmıştır.
"Sıdk" kavramı Kur'ân'da; îmân ve sâlih ameller (Mâide, 5/119), ahde vefa (Ahzâb, 33/23-24), doğru söz söylemek (Âli İmrân, 3/95), doğruluk, (En'âm, 6/115), Allah'ın va'dinî yerine getirmesi (Âli İmrân, 3/152), Kur'ân (Zümer, 39/32-33), hak, gerçek (Zariyat, 51/5), değerli, şerefli, kıymetli ve yüce (Meryem, 19/50) anlamlarında kullanılmıştır.
"Sıdk" kavramı Kur'ân'da "kizb" (=yalan) (Yûsuf, 12/26-27) ve "nifak" (=iki yüzlülük) (Tevbe, 9/43) kavramlarıyla zıd; "birr" (iyilik, hayır, güzel amel) (Bakara, 2/177), "takva" (=Allah'a karşı gelmekten sakınma) (Zümer, 39/33), "ihsan" (güzel amelleri en iyi bir şekilde yapmak ve iyilikte bulunmak) (Zümer, 39/34), "sedîd" (doğru) (Nisâ, 4/9; Ahzâb, 33/70), "adl" (=adalet, hakkaniyete uygun davranmak) (En'âm, 6/152) ve "istikamet" (=dosdoğru olmak) kavramlarıyla eş anlamda kullanılmıştır.
"Sıdk" kavramında, "ihlâs" ve "samimi" olma anlamı da vardır.
Kur'ân'da Allah'ın, (Ahzâb, 33/22), Kur'ân'ın (En'âm, 6/115), Peygamberlerin (Yasîn, 36/52) ve müminlerin doğruluğundan söz edilmiştir. (bk. Sâdık) (İ.K.)
Sıdk aynı zamanda peygamberlerde bulunması gereken vasıflardan biridir. Bu vasıf, peygamberlerde fıtrîdir. Hiç bir peygamber için, sıdkın zıddı olan kizb düşünülemez. Çünkü kizbin normal bir insanda bile bulunması hoş karşılanmaz. Doğruluk, dürüstlük, sadakat her insan için aranan bir özelliktir. Ancak bu sıfat peygamberler için vaciptir. (F.K.)
SIDDÎK
Sözlükte "çok doğru olan, doğruluğun zirvesinde bulunan, sözünü amelle ve uygulama ile doğrulayan kimse" anlamındadır. Sıddîk kelimesi, sâdık kelimesinin mübalağalı şeklidir.
Hz. Meryem (Mâide, 5/75) ve Hz. Aişe "sıddîka", Hz. Ebû Bekir (Ebû Dâvûd, Cihâd, 136) "sıddîk" vasfı ile şöhret bulmuştur. Kur'ân'da; İbrahim (a.s.), İdris (a.s.) (Meryem, 19/41, 56) ve Yûsuf (a.s.)'ın (Yûsuf, 12/46) "sıddîk" olduğu bildirilmiştir. Bütün peygamberler, hiç şüphesiz "sıddîk" insanlardır. Allah ve peygamberine îmân edip itaat eden, sâlih ameller işleyen, haram ve günahlardan sakınan müminlerin de "sıddîk" insanlar olduğu bildirilmiştir (Hadîd, 57/19).
"Kim Allah'a ve peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın nimet verdiği peygamberler, sıddîklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdir. Onlar ne güzel arkadaştırlar!" (Nisâ, 4/69). "Sıddîklar", peygamberleri tasdîk eden, onların gösterdiği yolda yürüyen, Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına uyan kimselerdir. (İ.K.)