Yenişehir Wiki
Register
Advertisement
SAVE 20190530 134034

Herşeyin Sırrı sabırdır.acıya sabredersin adı metanet olur Açlığa sabredersin adı oruç olur. insanlara sabredersin adı hoşgörü olur. Dileğe sabredersin adı dua olur . duygulara sabredersin adı gözyaşı olur. özlem'e sabredersin adı Hasret olur sevgiye sabredersin adı aşk olur Hz Mevlana

145176790130433041677
1451767683989-1512941073
14517671748361755224263

Sabr-ı Cemil Allah'tan gelen bir acıya sabretme. Şükrederek sabır.

Tahammül eden, sabreden, bekleyen. Zorluga karsi gögüs geren, hâlinden sikâyet etmeyip aci ve siziya katlanan. Belâ ve musibete karsi sikâyet etmeyip Allah'a (C.C.) sükreden.

SABIR

Alm. Guduld, Ausdaur (f), Fr. Patience (f), İng. Patience, persevarance. İnsanın, beklenmedik olaylar veya içine düştüğü zorluklar, güçlükler sebebiyle istemediği şeylerin başına gelmesi hâlinde, bunlardan tedirgin olmaması, paniğe kapılmaması ve tahammül etmesi. Nefsin, sonu pişmanlık olan kötü isteklerini yapmamak da sabırdır.

Sabır acı, meyvesi tatlıdır. Sıkıntılara, acılara, dert ve belâlara sabır gösteren, sonunda huzur ve saâdete kavuşur. Sabrın sonu kurtuluştur. Bütün ibâdetleri ve iyilikleri yapabilmek sabırla ele geçer. İnsanın îmân etmesi ve son nefese kadar îmânını koruyabilmesi sabır ile olur.

Hadîs-i şerîfte; “Sabır, îmânın yarısıdır.” buyruldu. Sabrın fazîletini, üstünlüğünü, Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde yetmiş yerde ve Peygamber efendimiz hadîs-i şerîflerinde bildirmektedir. Rabbimiz, sabredenlerle berâber olduğuna söz veriyor. Bakara sûresi 153. âyetinde meâlen; “Elbette, sabredenlerle berâberim.” buyruldu. Zümer sûresi 10. âyetinde de meâlen; “Sabır edenlerin âhiretteki ecirleri, mükâfatları sayısızdır.” buyrulmaktadır.

Sabretmek çok kıymetli bir haslettir. Bu nîmet çok az kimseye ihsân edilmiştir. Nitekim, Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Size verilen en az şey, yakîn ve sabırdır. Bu ikisinin kendisine verildiği kimse, çok nâfile namaz kılmasa da, oruç tutmasa da korkmasın. Bugünkü hâlinizle, bir kimsenin, bütün insanların iyi amellerini yapmasından daha çok severim. Sabreden tam sevap alır.” ve yine buyurdular ki:

Sabır, Cennet hazînelerinden bir hazînedir.

Eğer sabır, insan olsaydı çok kerim ve cömert olurdu.

Allahü teâlâ sabredenleri sever.

Allahü teâlâ, Dâvûd aleyhisselâma buyurdu ki: “Ahlâkta bana uy! Benim ahlâkımdan biri, çok sabredici olmamdır.”

Îsâ aleyhisselâm buyurdu ki: “İstemediğine sabır etmeyince, istediğine kavuşamazsın!” Hazret-i Ali buyurdu ki; “Sabrın îmândaki yeri, başın bedendeki yeri gibidir. Başı olmayanın bedeni de olmaz. Sabrı olmayanın da îmânı olmaz.”

Sabır, insana mahsus bir sıfattır. Hayvanlarda sabır yoktur. Çünkü çok noksandırlar. Meleklerin ise sabra ihtiyaçları yoktur. Çünkü yeme içme, evlenmek gibi arzular taşımazlar. Sabretmesi gerekecek bir hâlle karşılaşmazlar. Hep ibâdet edicidirler. Hiç günah işlemezler. İnsanlar, haramlardan sakınıp nefsinin kötü arzularını, isteklerini yapmazlarsa ve böylece sonu pişmanlık olan geçici lezzetlerden yüz çevirirlerse sabretmek nîmetini ele geçirmiş olurlar. Bu nîmet, onların dünyâ ve âhiret saâdetine vesîle olur.

Sabır üçe ayrılır: Biri, günah işlememek için sabretmektir. Şeytan ve insanın kendi nefsi ve kötü arkadaşlar, insana günah işletmek isterler. Bunları dinlemeyip sabretmek çok sevaptır. Günahların, büyüğünden ve küçüğünden çok sakınmalıdır. Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bir zerrecik (yâni çok az) bir günahtan kaçınmak, bütün cin ve insanların ibâdetleri toplamından daha iyidir.”

İkincisi; dertlerin, belâların acılarına bağırıp, çağırmayıp sabretmektir. Çok kimse, sabır deyince yalnız bu sabrı anlar. Bu sabır da sevaptır. Yâni sabrın ikisi de farzdır. İnsanların üzmelerine dayanmak lâzımdır. Akrabânın, dostların incitmelerine sabretmekten başka yapılacak şey yoktur. Allahü teâlâ sevgili Peygamberine emrederek, Ahkâf sûresi 35. âyet-i kerîmesinde meâlen buyuruyor ki: “Peygamberlerden ülülazm olanların sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlara azap verilmesi için duâ etmekte acele eyleme!”

İbrâhim sûresi 12. âyet-i kerîmesinde meâlen; “Yaptıkları işkencelere sabrederiz. Tevekkül ediciler, yalnız Allahü teâlâya tevekkül etmelidir.” buyruluyor.

Müminler, çoğu zaman sırf inandıkları için, başka din mensuplarının kötülüklerine hedef olurlar. Çeşitli işkencelere uğrar, onlarla savaşmak zorunda kalırlar. İşte bu gibi durumlarda sabır, müminlerin güç kaynağı, îmânının koruyucusudur. Hazret-i Mûsâ’ya inananlara, Firavun eziyet etmek isteyince, onlar; “Ey Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır ve bizi Müslüman olarak öldür!” diye duâ etmişlerdi. Sevgili Peygamberimiz ve ilk Müslümanların, yapılan kötülüklere nasıl sabır ve tahammül gösterdiklerini herkes bilmektedir.

Üçüncüsü ibâdetleri ve iyi işleri yapmakta da sabra ihtiyaç vardır. İlim öğrenmek ve ibâdet yapmakta bir takım sıkıntılar bulunur. Çünkü ibâdetlerin bir kısmı tembellikten dolayı zor gelir. Namaz kılmamak böyledir. Bâzısı da cimrilikten zor gelir. Zekât vermemek böyledir. Her iyi işin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyaç vardır. İbâdetlerin sıkıntısına katlanıp, sabır göstermek, insanı hüsrandan ve sonsuz felâketten kurtarır. Cehennem’den korur. Kur’ân-ı kerîmde Asr sûresinde meâlen; “İkindi vaktine yemin olsun ki, bütün insanlar hüsrandadır. Ancak îmân edenler, iyi amelleri (işleri) yapanlar, hakkı ve sabrı tavsiye edenler ve bunları tutanlar kurtuldu.” buyrulmaktadır.

Sabır Ayetleri[]

Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:

Doğrusu kim Allahü teâlâdan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse, muhakkak ki Allahü teâlâ, iyilik edenlerin mükâfâtını boşa çıkarmaz. (Yûsuf sûresi: 90)

Eğer size bir eziyet verirlerse, karşılığında onun kadar yapınız. Sabrederseniz daha iyidir. (Nahl sûresi: 126)

Müşriklerin yalanlamalarına ve ezâlarına sabret! Onları güzel bir şekilde terk edip onların cezâlarını, Allahü teâlâya bırak! (Müzemmil sûresi: 10)

Ey müminler! Bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman (sabredip) sebat gösterin ve Allah’ı çok anın ki, kurtulabilesiniz. (Enfal sûresi: 45)

Peygamber efendimiz de (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:

Sabır ve tahammül gösteren kimseyi, Cenâb-ı Hak sabırlı kılar. Sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nîmet, hiçbir kimseye verilmemiştir.

Hoşlanmadığın şeye sabretmekte, büyük fayda vardır.


10/109- (Ey Muhammed!) Sana vahyolunana uy ve Allah hükmünü verinceye kadar sabret. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.


103/1,2- Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir.


103/3- Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).


11/10- Ama kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak mutlaka, “Kötülükler benden gitti” diyecektir. Çünkü o şımarık ve böbürlenen biridir.


11/11- Ancak sabredip salih amel işleyenler böyle değildir. İşte onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.


11/114- (Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür.9 9 11/115- Sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını zayi etmez. 11/9- Eğer insana tarafımızdan bir rahmet (nimet) tattırır da, sonra bunu ondan çekip alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör oluverir. 12/18- Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” 12/83- Yakup, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi. 12/90- Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse şüphesiz Allah iyilik yapanların mükafatını zayi etmez” dedi. 13/22- Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. 13/23- Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): 13/24- “Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” 14/5- Andolsun, Mûsâ’yı da, “Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş milletleri cezalandırdığı) günlerini hatırlat” diye âyetlerimizle gönderdik. Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 16/126- Eğer ceza verecekseniz size yapılanın misliyle cezalandırın. Eğer sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır. 16/127- Sabret! Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan yana üzülme. Tuzak kurmalarından dolayı da sıkıntıya düşme. 16/41- Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükafatı ise daha büyüktür. Keşke bilselerdi... 16/42- Onlar, sabreden ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimselerdir. 18/66- Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi. 18/67- Adam şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.” 18/68- “İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?” 18/69- Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi. 19/64- (Cebrail şöyle dedi:) “Biz ancak Rabbinin” emriyle ineriz. Önümüzdekiler, arkamızdakiler ve bunlar arasındakiler hep O’nundur. Rabbin unutkan değildir.”12 12 19/65- (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu halde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun? 2/45- Sabrederek ve namaz kılarak (Allah’tan) yardım dileyin.7 Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. 7 20/129- Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı onlar da hemen cezalandırılırlardı. 20/130- O halde, onların söylediklerine sabret ve güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın 22/34- Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine ismini ansınlar diye kurban kesmeyi meşru kıldık. İşte sizin ilahınız bir tek ilahtır. Şu halde yalnız ona teslim olun. Alçak gönüllüleri müjdele! 22/35- Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir. 23/108- Allah, ”Aşağılık içinde kalın orada, artık benimle konuşmayın!” der. 23/109- Kullarımdan, “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyen bir grup var idi. 23/110- Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz. 23/111- Sabretmiş olmaları sebebiyle, bugün ben onları mükafatlandırdım. Şüphesiz onlar başarıya erenlerin ta kendileridir. 25/75- İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin yüksek makamlarıyla mükafatlandırılacaklar ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanacaklardır. 3/124- Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun. 3/125- Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder. 3/16,17- (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler,Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir. 3/200- Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 30/60- Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler. 31/17- “Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.” 31/31- Görmedin mi ki, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah bunu âyetlerinden bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır.


32/23- Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik. Sen de kitaba (Kur’an’a) kavuşma konusunda sakın şüphe içinde olma. Onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık 32/24- Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.


34/19- Onlar ise, “Ey Rabbimiz! Yolculuğumuzun konakları arasını uzaklaştır” dediler ve kendilerine zulmettiler. Biz de onları ibret kıssalarına çevirdik ve kendilerini darmadağın ettik. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 37/102- Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm. Düşün bakalım, ne dersin?” dedi. O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. 38/17- Ey Muhammed! Onların söylediklerine karşı sabret. Güçlü kulumuz Dâvûd’u hatırla. O, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. 4/25- Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları halinde sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 42/33- O, dilerse rüzgârı durdurur da onlar denizin üstünde durakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır. 42/43- Her kim de sabreder ve bağışlarsa, işte bu elbette azmedilecek işlerdendir. 49/4- (Ey Muhammed!) Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir.1 1 49/5- Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 7/127- Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: “Sen (sihirbazları cezalandıracaksın da) Mûsâ’yı ve kavmini, bu ülkede fesat çıkarsınlar, seni ve ilahlarını terk etsinler diye bırakacak mısın?” Firavun, “Biz onların oğullarını öldüreceğiz, kadınlarını sağ bırakacağız. Biz onların üzerinde ezici bir güce sahibiz?” dedi. 7/137- Hor görülüp ezilmekte olan kavmi (İsrailoğullarını), toprağına bolluk ve bereket verdiğimiz yerin doğu ve batı taraflarına mirasçı kıldık. Rabbinin İsrailoğullarına verdiği güzel söz, onların sabretmeleri karşılığında gerçekleşti.17 Firavun ve kavminin yaptıklarını ve (özenle kurup) yükselttiklerini yerle bir ettik. 17 7/87- . “Eğer içinizden bir kısmı benimle gönderilen gerçeğe inanmış, bir kısmı da inanmamışsa, artık Allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.” 8/46- Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. 8/66- Şimdi ise Allah yükünüzü hafifletti ve sizde muhakkak bir zaaf olduğunu bildi. Eğer içinizde sabırlı yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelirler. Eğer içinizde (sabırlı) bin kişi olursa, Allah’ın izniyle iki bin kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir. 90/17,18- Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir.1 1

SABIR

Sözlükte "dayanma, dayanıklılık" gibi anlamlara gelen sabır, ahlâkî bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah'tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve âhiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücü demektir.

Sabır kavramı Kur'ân'da yetmişten fazla âyette geçmektedir. Diğer ahlâkî faziletlere de kaynaklık etmesi sebebiyledir ki Kur'ân'da müminlere ısrarla sabırlı olmaları emrolunmuştur (Kehf, 18/28). Mümin belâ ve musibetlere karşı sabırlı olduğu kadar dinin emirlerini yerine getirme ve yasaklarından kaçınma konusunda da sabırlı olmalıdır (Bakara, 2/249; Meryem, 19/65). Peygamberler çevresindekilere daima sabrı tavsiye etmişlerdir. Meselâ, Hz. Musa İsrailoğullarına, "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin" (A'râf, 7/128.) tavsiyesinde bulunmuş, Hz. Lokman da oğluna; "Yavrucuğum! Namazı kıl, doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her belaya sabırla katlan; bu azim ve kararlılık göstermeye değer bir şeydir." (Lokmân, 31/17) diye öğütte bulunmuştur. Ayrıca Cenab-ı Hak, başına gelen belalara sabırla katlandığı için Hz. Eyyub'u, "O ne güzel kul." (Sâd, 28/44.) buyurarak övmüştür. Hz. Peygamber de müminlere başlarına gelen bela ve musibetlere karşı sabırlı olmaları tavsiyesinde bulunmuş, kendisi de "Sabret ve senin sabrın ancak Allah'ın yardımıyladır." (Nahl, 16/127). ilâhi buyruğuna uyarak hayatı boyunca sabır konusunda ümmetine örneklik etmiştir. (M.C.)

Karaçay Balkarca
[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] Sakin, dingin
[2] sabırlı, yatışmış.

[]

[]

Durum Tekil Çoğul
Yalın sabır sabırlar
Belirtme (-i) sabrı sabırları
Yönelme (-e) sabra sabırlara
Bulunma (-de) sabırda sabırlarda
Çıkma (-den) sabırdan sabırlardan
Tamlayan sabrın sabırların

Ico libri Anlamlar

[1] İnsanı rahatsız edici durumlar karşısında tepki göstermeden bu durumun değişmesini bekleme.
[2] Gelecekte gerçekleşmesi beklenen bir olayı telaşsızca bekleme.

Nuvola apps bookcase Köken Nuvola apps bookcase Köken

[1] sabr

Crystal Clear app Community Help Atasözleri

Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır
Sabır acıdır,meyvesi tatlıdır
[1] Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır

Crystal Clear app Login Manager Deyimler

sabır taşı
ya sabır çekmek
[1] sabrı taşmak, sabrı tükenmek, ya sabır çekmek

Honyakuaimai Türetilmiş Kavramlar

[1] sabretmek, sabreylemek
[1] sabır taşı, sarısabır

Nuvola Turkish flag Türk Dilleri


|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|

|}

|}

[]

[]

Ico libri Anlamlar

[1] sabır, sabırlı

hu:sabır ku:sabır nl:sabır

Sabır[]

Dosttan haber geldi gene dostlar yerak etsin demiş

Dirgensinler meşâyihe er eteğin tutsun demiş.


Ben severim şol kulumu yoksul ola sebreyleye

Benden ona yol eyledim mi’râcıma yetsin demiş.


Şol kahr ile kazananlar güle güle yedirenler

Götürdüm perdelerini didârıma baksın demiş.


Her bir kişi dosta vara armağanın dosta vere

Anda bizi anmayan bunda da unutsun demiş.


Fâni dünyâdan geçeriz, beka mülküne göçeriz

Armağan gerek(tir) dosta yüklü yükün tutsun demiş.


Aydın Yunus’a dursun yüzünü toprağa sürsün

Öğüdün kendiye versin okuduğun tutsun demiş.


Mehmet Kayalar ve Sabır ve Şükür makalesi[]

SABIR[]

ِ بِسْــمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيم

وَبِهِ نَسْتَعِينُ

SABRIN BİRİNCİ FASLI[]

İslam'ın sabır ve şükür mevzuuna verdiği ehemmiyet pek büyüktür. Bu hususta derinliğine ve genişliğine tetkikatı; asırları nur, feyizle dolduran İslam allamelerinin eserlerine bırakarak zamanın bu mevzudaki sakat düşüncelerini, hakikate tevcih için sabır meselesini tetkike lüzum gördük. İslam dehaları bu en büyük mevzuu insanlığa en faideli bir surette şerh etmişler, asrın rehberi bu mevzua tahsis ettiği eseri ile mariz gönülleri tedaviye en halis gayreti göstermiştir.

Hiddet ve gadaptan sabra hilm denildiği gibi zıddı da tekebbür olur. Her sözü söylemekten çekinmeğe sabır denildiği gibi zıddı da hırs olur. Şu halde ekser ahlak-ı iman sabırda dahil olmuş oluyor. Bundandır ki; Peygamberimize (A.S) imandan sual ettik­le­rinde: هوالصبر“o, sabırdır.” buyruldu.

Demek imanın en çok amelleri sabırda olduğu gibi, en aziz ve en şereflisidir. Öyle ise “haddini tecavüz eden her 'ş'ey z'ı'dd'ı'na ink'ı'lap eder.” Umdesini daima göz önünde tutmalıdır. Hulasa insani olan en güzel sıfatlar ve vasıflar sabır ile elde edilir.

Kur'an sabırla alakalı bu insani vasıfları cem ederek buyuruyor ki:

وَالصَّابِرِينَ فِى الْبَأْسَاءِ و

yani, musibette sabır edenler,

َالضَّرَّاء

Yani''', yoksulluğa sabır edenler,

وَحِينَالْبَأْسِ

Yani, muharebenin dehşetlerine sabır edenler

أُلَئِكَ الَّذِينَ صَدَقُو وَأُلَئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Yani, sadık ve mütteki olanlar ancak bunlardır.

SABR’IN İKİNCİ FASLI

Bu nokta-i nazardan bu mühim mes’eleyi şerh edip hal ve mazileri lisana getirerek din ve fazilet arayan ibadullahın müstakim yoluna ışık tutarak hizmet etmeyi vazife bildik.

Hulasaten ifade edelim ki iman; sabır ve şükürden ibarettir. Sabrı ve şükrü birlikte tafsilde faide vardır. O halde zi'şuur mahlukatın hayatlarının devamı müddetince tahtı te’sirinde bulundukları kuvvelerin zikrinde faide vardır. Öyle ise kuvve-i akliye ve şeheviyenin müdahalelerini şöylece hulasa edebiliriz. Tafsili şudur ki;
  • Hayvanların şehveti vardır, fakat akılsız.
  • Melaikenin aklı vardır, fakat şehvetsiz.
  • İnsanın şehveti vardır, aklı ile.
  Öyle ise sabır; mahlukatı İlahi içinde kuvve-i akliye ve kuvve-i şeheviyenin te’siri altında bulunan insanlara ve cinlere mahsus bir vasıf oluyor ki, sırrı imtihan yerini bulsun. Hayvanlar kuvve-i akliyeden mahrum oldukları için teklifi İlahiyeden varestedir. Melekler, kuvve-i şehviyeden masundurlar, kemalleri için, zira kemal içinde zamanın sonsuzluğunda itaata devam ve terk-i ma’siyet kuvve-i şeheviyenin müdahalesinden beri olmakla mümkün olur. Öyle ise daire-i teklifteki cin ve insan için ameller ya dünya veya ahirette zararlı veya ikisinde de menfaatlidir. Şu halde insan için birincisinde sabır, ikincisinde şükürlazımdır. Hadiste: "iman iki nısıftır. Bir nısfı sabır bir nısfı şükürdür. " Hakikatinin yüksek sırrı daha iyi anlaşılır. Emmare olan nefis için manevi edviye olur, düşüncesiyle nefsin tezkiyesine emmarelikten kurtulup itmi’nanlı hal kes­bine vesile olur, düşüncesiyle bu hususu şerh de faide mülahaza edilir.
  Sabır, maddi ve manevi şerlere karşı mukavemet mevzii olmasından kuvve-i şeheviye ve gadabiyenin menfi tecavüzlerini def’e vesile olacak hususları zikr etmekte faide vardır. Şehvet ve gadap kuvvelerinin menfisine mukabil; müsbet olan cihetleri de vardır. Esasen mes’eleyi böyle derinliğine izahtan murad, şerlerin tahripçi yüzlerini hayra çevirmeğe matuf bir niyeti halise gayretidir. Nefsani hevasattan doğan şehvet ve gadap kuvvelerinin ref’ine vesile olan manevi vücudun sıhhat ve sağlığını netice veren manevi ilaçların zikir ve tertibinde faide vardır. Mesela; Oruç şehveti def eder mahiyet taşıdığından; buyrulmuş : الصوم نصف الصبرUlvi ifadenin mefhumundan oruç şehveti defeder. Fakat gadabı defetmez. Demek oluyor. Halbuki yukarıda imanın bir nısfı sabır bir nısfı şükür olduğunu görmüştük. Bu takdirde oruç imanın dörtte biri olmuş olur. Sabır nokta-i nazarından yukarıda zikri geçen kuvvelerin şer ve hayra bakacak yüzlerini muhtelif isim ve sıfatlarla teşhis ve ifadesi yerinde olur. Mesela: ferc ve tenasüle ait şehvetten nikahlısı ve ailesinden maada başkasına nazar ve yakınlaşmaktan içtinap etmek olan sabra iffet denildiği gibi, zıddı hareket de iffetsizlik olur. Ve mesela: musibetlere sabır, ism-i sabra mahsus olduğu için onun zıddı da cez'i ve telaş olur. İnaddan sabır; nefse hakimiyet olduğu gibi, onun zıddı tuğyandır ki, neticesi helaket olur. Kıtal ve harbin zaruretlerinden sabır, şecaat olduğu gibi onun zıddı da korkaklık olur

Sabrın kuvveti ve za'fiyeti noktasından kısımları vardır. İslam hükeması nezdinde sabır üç kısım olduğu gibi, ehli tasavvufun büyükleri nezdinde de üç kısma ayrılarak mütalaa edilmiş.

Evvelkinde nefsani hevayi ortadan kaldırıp nefsin akıl ve kalbe karşı münazaası kalmazsa ki; bunlarasıddıkün ve mukarrebün denilir.

İkincisi kısım nefs ve heva galebe edip din emirleri ile alakası kesilir ve nefsini şeytani kuvvetlere teslim edenlerdir ki, bu kısım gafiller zümresidir. Şekavetleri hasabiyle nefsani havaya esir olmuşlardır. Bu haletin alameti de ye's ve ümitsizlik olup, dünyevi ve fani umurda gururdur ki bu vasıf gayet ahmaklıktır.

Üçüncü kısım odur ki: Şer ve hayır beyninde daima muharebe mevcut olup gah o nefs ve hevaya galip olur, gah heva ve nefs ona galip olur. Bu sınıf mücahidindir ki, bunlar ameli Salih ile seyyieyi halt eder, karıştırırlar.

Arifin ise sabrı şu şekilde derecelendirirler;


  • Evvelki derece: terki şekvadır ki, bu derece taibin zümresidir.
  • İkincisi: kadere rıza derecesidir ki, bu zahidin zümresidir.
  • Üçüncü derece ise: Mevlasının kendisine sun'u her ne ise ona muhabbettir ki, bu derece sıddıkin zümresinin derecesidir.

Sabır şu suretle de sınıflandırılır;


  • BİRİNCİSİ : Haramlara sabır.
  • İKİNCİSİ : İbadet zahmetlerine sabır.
  • ÜÇÜNCÜSÜ : Musibetlere sabır.

İnsanoğlu türlü girdabat ve hadisatın ani ve seri tahavvülatı karşısında sabra gayet muhtaçtır. Nefis muhasebesini terk edip, nefsini kendi haline koyup, mubah olan lezzetlere şiddetli meyl gösterse mümkündür ki o hal onu tuğyana sevk edebilir. Eğer sabır insanın hevai-nefsine muvafık olmayan umuru olsa ve o hal kişinin tahtı ihtiyarında bulunsa, isyan ve taat gibi. Yahut ihtiyarı olmadığı halde gelen umura ait olan musibetler gibi. Ve yahut ta bir umurda ihtiyarı bulunmaz, lakin izalesine muktedir bulunursa ki intikam ile teşeffı hasıl olmak gibi. Şimdi bu zikrettiğimiz hususların evvelki eğer taat ise kişi onun üzerine sabra muhtaçtır. Zira nefs ubudiyetten nefret eder. Ve bir nevi rububiyet iştihasında bulunur firavun gibi. Zira her nefiste dava-i fıravuniyet vardır. Lakin izhara mecal bulamaz.

Bundan sonra ibadet üzerine sabır:


  • Ya ibadetten evvel olur ki bu halis niyet ve ihlas tahsili sureti ile mümkündür. İşte sabrın en büyük ve makbulü budur.
  • Veyahut amel halinde olanıdır ki her nevi füturdan bigayrillah olmaktan sabra dikkat ede.
  • Ve yahut işlediği hayırlı amelden fariğ olduktan sonra onu aleme duyurmaktan, ifşa etmekten ve ucub'dan sabreyleye.

İkinci nevi de günahlara ve isyanlara sabırdır ki; bir kulun bu sabra gayet ihtiyacı vardır.

Üçüncü nevi sabır; bu nevi ihtiyar ile olmayıp fakat definde ihtiyarı bulunsa ki ezaya uğradığı vakit ona sabır etmek gibi. Bu sabır o kişi için kah vacip olur, kah fazilet olur.

Dördüncü nevi sabırdır ki; Bu menfi ibadetten sayılır. Bu nevi odur ki evveli de ahiri de kişinin tahtı ihtiyarında bulunmaz. ölüm gibi, emvalinin helaki gibi ve zevali sıhhat gibi. Bu sabır kişiyi İndi İlahide en âlâ makamlara ve en yüksek derecelere ulaştırır. Lakin bunun şartı odur ki; ağlayıp sızlamamak, feryad-u figan etmemek, hüzün ve elem ile şekvada bulunmamak sureti ile olur. İşte sabır ile indi ilahide en yüksek makamlara nail olacak bu zümredir. Sabrın bu derecelerini beyandan maksadımız kişinin ke­ma­latı insaniyeye müteveccih olması ve marifetullah da seyr melekesini tahsil eylemesi içindir.

Sabır; Enbiyanın büyük vasıflarından biri olduğundan her halükarda, sabrı ihtiyar eden kimsenin makamı çok büyük olur. Cenabı Hak sabır ehlini الصبرمفتاح الفرج sırrıyla ferahlandırdığı gibi, sabreden mutlaka dünyada zafer bulur. Alem-i uk­ba­da ki sabır ehlinin imtiyazı ise çok müstesnadır. Mahşerin en mümtaz zümresini ehli sabır teşkil ettiği gibi, cennetin en yüksek makamlarını da Halikı Rahim sabır ehline ihsan eder. Sabır hakkındaki sözü Kur’an’ın ve Ehadisin hudutsuz müjdelerine bırakmak, o ulvi nida ve davetleri dinlemek ne güzeldir.

Advertisement