Sadakat (Sıdk. dan) Dostluk. Bir kimseye Allah (C.C.) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk.
Dostlukta sebat, vefadarlık.
Sadakat (Sadaka. C.) Sadakalar.
İnsana sadâkat yaraşır görse de ikrâh,
Doğruların yardımcısıdır hazret-i Allah.
(Ziyâ Paşa)
Sadık(a) Doğru, hakikatli, sadakatlı, dürüst.
Doğru sözlü olmak, gerçeği söylemek, doğru haber vermek, sözünü (va'd ve vaîdini) yerine getirmek, öğüt ve sevgide samimi, iş ve işlemlerde dürüst ve güvenilir olmak, hükmün vâkıaya uygun olması anlamlarındaki "s-d-k" kökünden türeyen sâdık doğru sözlü, samimi, dürüst, ihaneti ve yalanı bulunmayan demektir.
Allah'ın sıfatı olarak sâdık, söz, iş, va'd ve vaîdinde doğru olan; her sözünü yerine getiren, yalanı, yanlışı, hilesi, aldatması, bulunmayan demektir.
Allah'ın bu sıfatı, Kur'ân'da azamet çoğulu olarak "sâdıkûn" şeklinde bir âyette geçmiştir: "...Biz şüphesiz sâdık olanlarız." (En'âm, 6/146).
Allah'ın bu vasfı, Kur'ân'da "sadaka" fiili ile de ifade edilmiştir: "(Ey Peygamberim!) De ki: Allah doğru söyledi. Öyle ise Allah'ı birleyici olarak İbrahim'in dinine uyun..." (Âl-i İmrân, 3/95), "(Cennettekiler); `Bize verdiği sözü yerine getiren ve bizi dilediğimiz yerde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah'a hamd olsun, çalışanların ücreti ne güzeldir.' dediler." (Zümer, 39/74).
En doğru sözlü olan Allah'tır. Şu âyet, bu gerçeği ifade etmektedir: "Îmân edip sâlih amel işleyenleri zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız, onlar orada ebedî kalacaklardır. Bu, Allah'ın gerçek vadidir. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?" (Nisâ, 4/122).
Kur'ân, Allah'ın sözüdür. Sözlerin en doğrusu ve âdil olanıdır: "Rabbinin sözü sıdk ve adalet bakımından tamamlandı..." (En'âm, 6/115).
Kur'ân'da Allah'a sâdık denildiği gibi, peygamberlere (Yûsuf, 12/51), meleklere (Hicr, 15/64) ve müminlere (Ahzâb, 33/24) de sâdık denmiştir.
Mümin olmayan insanlar da doğru konuşabilir, iş ve işlemlerinde dürüst olabilir, söz ve sözleşmelerine uyabilir, bunların verdiği haberler vakıaya uygun olabilir. Ancak bir insanın sâdık vasfını alabilmesi için her şeyden önce mümin olması gerekir. Çünkü Kur'ân'da, müminlere sâdıklar denilmiş (Ahzâb, 33/35; Hucurât, 49/15) ve sâdık insanlar; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere îmân eden, (Bakara, 2/177), Allah'a ve Peygamberine yardım eden (Haşr, 59/8), Allah yolunda malı ve canıyla cihat eden, (Hucurât, 49/15), beş vakit namazını kılan, malının zekatını veren, akrabalarına, yetimlere, fakirlere, yolculara (Allah yolunda çalışanlara) dilencilere, özgürlüğüne kavuşmak isteyen esirlere maddî yardımda bulunan, sözleşme yaptığı zaman sözleşmesine uyan, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreden, Allah'a karşı gelmekten sakınan (muttakî), iyi, hayırlı, güzel ve sâlih ameller işleyen, insanlara iyilik eden (berr) (Bakara, 2/177) kimseler olarak tanıtılmıştır.
İnsanın, îmânında (Ankebût, 29/2-3), niyetinde (Muhammed, 47/20-21), sözlerinde (Ahzâb, 33/70), sözleşmelerinde, adak ve yeminlerinde (Ahzâb, 33/23), ticaretinde (Rahmân, 55/9), amellerinde, bütün iş ve işlemlerinde (Tirmizî, Büyu', 4) doğru olması, sâdık olmasının sonucudur.
Bir insan îmân edip Allah'ın emir ve yasaklarına uyar, Allah ve insan haklarına riâyet eder, söz, sözleşme, yemin, ticaret, görev, iş ve işlemlerinde dürüst olursa "sâdık" vasfını kazanmış olur. (İ.K.)
SÂDIK[]
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Ey mü'minler! Allahü teâlâdan korkun ve dâimâ her zaman sâdıklar ile birlikte bulunun. (Tevbe sûresi: 120)
2. Doğru, yalan ve uydurma olmayan. Doğru sözlü, sözünde duran.
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
"Bu (Allahü teâlânın Cennet'te cemâlini göstereceği) zaman sâdıka sıdkının fayda vereceği zamandır. (Mâide sûresi: 119)
Sâdık dost ve hâlis kimyâ,
Az bulunur, hiç arama.
(İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır. (İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık öyle kimsedir ki, dili hak söz konuşur ve sevâb kazandıracak laf söyler. Sâdık, Allahü teâlânın kılıcıdır. Kılıca karşı kim durabilir. Kılıca karşı duran iki parça olur. (Zünnûn-i Mısrî)
Sâdık kul, amel etmeden, hâlis kul amel edince, amelin tadını alır. (Ebû Türâb Nahşebî)
[]
Sıfat[]
- sadık dost
- sadık dost
- [1] Sadık dost akrabadan yeğdir
|} | width=1% | |bgcolor="#FFFFE0" valign=top width=48%|
|}
|}
hu:sadık