Yenişehir Wiki
Advertisement

Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçiş dönemi ve bu dönemde iki ayrı görüşün çarpışması


Efendiler, Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için, herkesin bildiği üzere bir geçiş dö¬nemi yaşadık.

Bu dönemde iki ayrı düşünce ve gö¬rüş, birbiriyle sürekli olarak çarpıştı. O düşünceler¬den biri, saltanat devrinin devam ettirilmesiydi. Bu görüşün sahipleri belli idi. Diğer bir düşünce, saltanat rejimine son vererek Cumhuriyet rejimini kurmaktı. Bu bizim düşün¬cemizde Biz düşüncemizi açıkça söylemeyi başlangıçta sakıncalı bulu¬yorduk.

Ancak, düşünce ve görüşlerimizi daha sonra zamanı geldiğinde uygulayabilmek için, saltanat taraftarlarının görüşlerini yavaş yavaş uy¬gulama alanından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik. Yeni kanunlar yapıl¬dıkça, özellikle Teşkilât-ı Esasiye Kanunu yapılırken, saltanat taraftarları padişah ve halifenin hak ve yetkilerinin açıkça belirtilmesi için ısrar ediyorlardı.


Biz, bunun zamanı gelmediğini veya gerekli olmadığını söy¬leyerek, o tarafı geçiştirmekte yarar görüyorduk.

Devlet idaresini, Cumhuriyet'ten söz etmeksizin millî hâkimiyet il¬keleri çerçevesinde her an Cumhuriyet'e doğru yürüyen rejim etrafında yoğunlaştırmaya çalışıyorduk.

Büyük Millet Meclisi'nden daha büyük bir makam olmadığını tel¬kinde ısrar ederek, saltanat ve hilâfet makamları olmadan da devleti idare etmenin mümkün olacağını ispat etmek lâzımdı.

Devlet Başkanlığı'ndan bahsetmeksizin onun görevini fiilen Meclis Başkanı'na yaptırıyorduk.

Fiiliyatta, Meclis Başkanı İkinci Başkan'dı. Hükûmet vardı. Fakat Büyük Millet Meclisi Hükûmeti adını taşırdı. Kabine sistemine geçmekten çekiniyorduk. Çünkü saltanatçılar, hemen Padişah'ın yetkisini kullanması gerektiğini ortaya atacaklardı. İşte, geçiş döneminin bu mücadele safhasında, bizim kabul ettirmek mecburiyetinde bulunduğumuz orta şekli yani «Büyük Millet Meclisi Hükûmeti sistemini haklı olarak yetersiz bulan ve meşrutiyet şeklinin açık¬ça belirtilmesini sağlamaya çalışan muhaliflerimiz, bize itiraz ederek di¬yorlardı ki:

«Bu kurmak istediğiniz hükûmet şekli, neye, hangi idareye benzer?» Maksat ve hedefimizi söyletmek için yöneltilen bu türlü soru¬lara, biz de zamanın gereğine uygun cevaplar vererek saltanatçıları sus¬turmak zorunda idik.

Rauf Bey, bu durumu dikkate alarak verdiğimiz bir cevabın, vic¬danını tatmin eden, reddi ve itirazı mümkün olmayan bir cevap niteliğinde olduğunu söylüyor; bütün görüş ve iddiasını benim o ifademe dayan¬dırıyordu.

Rauf Bey, «bu inandırıcı ve büyük sözlerden sonra», Büyük Mil¬let Meclisi Hükûmeti şeklinin sakat olacağını kabul etmek istemiyor. Eğer bu sakat ise, bu sakat şekli vaktiyle bize kabul ettirenlerin, bu defa da bir gün bu kabul ettirdikleri Cumhuriyet şeklini eksik görüp başka bir şekli ortaya atmalarından endişe edilmek gerekir, tarzında mantık yürü¬tüyor.

Bu mantığın ne kadar çürük bir safsatadan ibaret olduğu meydan¬dadır. «Kutsal duyguları, Cumhuriyet rejiminden başka hiçbir rejimi be¬nimsemediği yolunda» olan bir kimsenin, geçiş döneminin zaruretlerin¬den olduğunu çok iyi bildiği Büyük Millet Meclisi Hükûmeti şeklinde sap¬lanıp kalarak, Cumhuriyet şeklinin de eksik görüleceği ve başka bir şe¬kil araştırılacağı endişesine düşmesinin yeri midir? Rauf Bey'in bura¬da, Cumhuriyet'ten sonra başka şekil diye ifade ettiği şeyle ne anlatmak istediği bellidir.

Rauf Bey demek istiyor ki, Cumhuriyet'i ilân edenler, Osmanlı hânedanını bu yolla saltanattan uzaklaştırdıktan sonra, acaba cumhuriyetten tekrar saltanat devrine geçerek, saltanat makamını işgal etmeyecekler mi? Bunun tarihte benzerleri yok mudur? diye tereddüt ve endişe edenler var.

Rauf Bey, olduğu gibi aldığımız sözlerinin sonunda, halkın Cumhuriyet'i istediğini kaydederken, «istiyor ama uygulayamayız ki...» yo¬lundaki şaşılacak ifadesiyle benim işaret ettiğim noktayı çok güzel açık¬lamaktadır.

Advertisement