Şablon:Sebeb bakınız
Ad[]
- [1] Vâsıta. Âlet.
- [2] Alâka.
- [3] Bahane.
- [4] Edb: Harekeli bir harf ile sâkin bir harften veya iki harekeli harften meydana gelen parça. (Bak: Esbab, Esbabperest)
- [1]
Eş Anlamlılar Esbab (Sebeb. C.) Sebebler.
- Bir şeye vâsıta olanlar. Sebeb olanlar.
Misaller[]
- (Evet, izzet ve azamet ister ki; esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve Celâl ister ki; esbab, ellerini çeksinler te'sir-i hakikiden. M. N.)
- (Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı, temin eden bir nizamı kâinatta vaz'etmiş. Ve her şeyi, o nizama müraat etmeğe ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir. Ve bilhasa insanı da, o daire-i esbaba mürâat ve merbutiyet etmeğe mükellef kılmıştır. Her ne kadar dünyada, daire-i esbab, daire-i itikada galip ise de; Ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir. Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde daire-i esbabda iken; tabiatiyle, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu'tezile olur ki, te'siri esbaba verir. Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyle, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizâm-ı âleme muhalefet eder. İ.İ.)
[]
Ad[]
- [1] (Sebeb. C.) Sebebler. Bir şeye vâsıta olanlar. Sebeb olanlar.
Örnekler[]
- İzzet ve azamet ister ki; esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında.
- Tevhid ve Celâl ister ki; esbab, ellerini çeksinler te'sir-i hakikiden.
- Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı, temin eden bir nizamı kâinatta vaz'etmiş. Ve her şeyi, o nizama müraat etmeğe ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir. Ve bilhasa insanı da, o daire-i esbaba mürâat ve merbutiyet etmeğe mükellef kılmıştır. Her ne kadar dünyada, daire-i esbab, daire-i itikada galip ise de; Ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir. Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde daire-i esbabda iken; tabiatiyle, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu'tezile olur ki, te'siri esbaba verir. Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyle, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizâm-ı âleme muhalefet eder. (İ.İ.)
- [1]
- [1]
- Hz Muhammedin saçı veya sakalı.
Bediüzzamanın Yorumu[]
Hâtime
Bugün Re'fet Bey'in bir mektubunu aldım.
Lihye-i Şerife hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki:
Hadîsçe sabittir ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Lihye-i Saadetinden düşen saçların taneleri mahduddur. Otuz kırk tane veya elli altmış tane gibi az bir mikdarda iken, binler yerde Lihye-i Saadetin saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü.
O vakit hatırıma gelmiş ki:
Lihye-i Saadet, yalnız Lihye-i Şerifin saçlarından ibaret değil, belki re's-i mübarekinin traş oldukça hiçbir şeyini kaybetmeyen Sahabeler, o nurlu ve mübarek ve daimî yaşayacak saçları muhafaza etmişler. Onlar binlerdir. Şimdiki mevcuda müsavi gelebilirler.
Yine o vakit hatırıma geldi ki:
Acaba her câmide bulunan, sened-i sahih ile bu saç Hazret-i Risalet'in saçı olduğu sabit midir ki, ona karşı ziyaret makul olabilsin?
Birden hatıra geldi ki:
O saçların ziyareti, vesiledir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a karşı salavat getirmeye sebeb ve bir hürmet ve muhabbete medardır.
Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar.
Onun için eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadet'ten olmazsa, madem zahir hale göre öyle telakki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe ve salavata vesile oluyor; kat'î sened ile o saçın zâtını teşhis ve tayin lâzım değildir.
Yalnız, aksine kat'î delil olmasın, yeter.
Çünki telakkiyat-ı âmme ve kabul-ü ümmet, bir nevi' hüccet hükmüne geçer.
Bazı ehl-i takva böyle işlerde, ya takva veya ihtiyat veya azimet noktasında ilişseler de, hususî ilişirler.
Bid'a da deseler, bid'a-i hasene nev'inde dâhildir. Çünki vesile-i salavattır.
Re'fet Bey mektubunda diyor:
"Bu mes'ele ihvanlar beyninde medar-ı münakaşa olmuş."
Kardeşlerime tavsiye ediyorum ki:
İnşikaka ve iftiraka sebebiyet veren münakaşa etmesinler.
Yalnız müdavele-i efkâr suretinde niza'sız mübahaseye alışsınlar.
Esbab . اسباب. Esbâb. Esbab. Asıl manayı lugavisi (ip) demektir. Sebep. Sebeb .Neden. Nedenler. Sebepler. Esbâb-ı Mûcibe. Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası. Daire-i esbab. Esbabı nüzul . | |
---|---|
(Evet, izzet ve azamet ister ki; esbab, perdedar-ı dest-i kudret ola aklın nazarında. Tevhid ve Celâl ister ki; esbab, ellerini çeksinler te'sir-i hakikiden. M. N.) | |
Muştakları | Sebeb . Sebebiyet. Müsebbebat. Tesebbüb |
Terkipler | Esbâb-ı Mûcibe. Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası. Daire-i esbab. Esbabı nüzul . |
(Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı, temin eden bir nizamı kâinatta vaz'etmiş. Ve her şeyi, o nizama müraat etmeğe ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir. Ve bilhasa insanı da, o daire-i esbaba mürâat ve merbutiyet etmeğe mükellef kılmıştır. Her ne kadar dünyada, daire-i esbab, daire-i itikada galip ise de; Ahirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir. Buna binaen, bu dairelerin herbirisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde daire-i esbabda iken; tabiatiyle, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mu'tezile olur ki, te'siri esbaba verir. Ve keza, daire-i itikadda iken, ruhuyle, imaniyle daire-i esbaba bakan da, esbaba kıymet vermeyerek Cebriye mezhebi gibi tenbelcesine bir tevekkül ile nizâm-ı âleme muhalefet eder. |
Esbâb-ı Mûcibe .Esbabı Mucibe . Esbab-ı Mûcibe. Esbab-ı mucibe. Esbâb.
Esbab .Esbap. Mûcibe .Mûcib Mucibe. MUCİB | |
---|---|
Mecelle Esbâb-ı Mûcibe Mazbatası |
Şablon:GerekçeŞablon:NedenŞablon:SebeplerŞablon:Nedenler